Sürrealizm ve Freud

İnsanız, sadece insan…
Ve beşer şaşar!

Konumuz bir “sanatçı”, bir sürrealist, sanatçı olduğundan daha doğrusu bu sanatın temsilcisi olduğundan çok büyük bir ihtimal ile haberi bile yok. Önsöz olarak birkaç bilgi sonrasında konuya giriş.

Sigmund Freud, çağdaş psikolojinin babası…
Şüphesiz insan denen varlığın, ruh analizin de öncü oldu, temeli attı…
Ama yanladığı da oldu(!)

Çoğu çağdaş psikolog “yanlışları” karşısında saç baş yoluyor, öylesine hatalar…
Okumuştum, gerçekten çok oluyor, hafızam, hatırladığım kadar…
Doğru yanlış, gerçekten tekrar araştırmakta canım istemiyor, dedim ya hatırladığım kadar, yanılma payı var. Yaşanılan olay KESIN yaşandı, isimlerde, şahıslarda yanılıyor olabilirim.
Philip Mountbatt…
II. Elizabeth’in eşi, annesi, mükemmel bir insan, alımlı, kibar, bilgili ve insan evladı…
Prenses Alice von Battenberg, Kadıncağız hastalanır, o doktor bu doktor derken Freud ile temas sağlanır. Freud’un röntgen istemesi, koyduğu tanı birçok psikoloğun hala tartışma konusu.
Tıpkı, ki suçlamıyorum…
İnsanlık, bilim o zamanlar ancak bu aşamadaydı. Freud’un bilmemesini, düşünememesini olağan karşılamak lazım. Öte yandan eski Yunan…
Düşünerek atomun varlığını öne sürdü. Merak edenler için bir, iki ipucu…
Kadın…
Aşağı yukarı 8cm…
Klitoris VE Freud’un kimi “yanlış tanı ve tezi”. Penis hasetti, kadın mazoşizmi başlıklı makalemde, eğer bitirebilirsem, daha ayrıntılı, detaylı bilgi vereceğim. Ve Freud’dan etkilenen bir sanat dalı, sürrealizm(!)

Meksiko…
Son altı yılda uyuşturucu savaşlarında 100 bin insan öldürüldü…
Tekrar, dile kolay…
Yüz bin insan uyuşturucu savaşlarında öldürüldü…
Rakamlar muhtelif, 2016 verisi son üc buçuk senede 78 bin 109 öldürülen insan…
Öyle veya böyle on binlerce öldürülen.

Yöneticiler, devlet çaresiz mi?
Çaresiz görünüyor, şöyle ki…
Başta devlet kurum ve kuruluşları uyuşturucu mafyası tarafından ele geçirilmiş vaziyette…
Sızıntı, rüşvet her yerde…
Devletin nice namuslu ve vatansever evladının eli kolu bağlı, balık baştan kokmuş…
Emir, demiri keser yani…
Halk kendinden vazgeçmiş durumda, çaresiz göz önünde yaşananları, cinayetleri izliyor, olağan, hayatın bir parçası olarak algılamaya, kabullenmeye başlıyor, başladı(!)

Bu anlattıklarım size bir şeyler hatırlattı, sizde bir çağrışım yaptı mı?
İnsan…
Çevresinin, yaşam şartlarının, yetişme dolayısıyla eğitimi ve görgüsünün bir ürünü…
Ve algısı “gerçekleri”, gerçek kabul ettiklerini belirliyor…
Yani realitesini!
Evet, ikimizde aynı zaman diliminde yaşıyor olsak ta, cereyan eden olaylar karşısında senin gerçeklerin benimkinden çok farklı(!) olabilir.
Salt algı.

Gerçeküstücülük ya da sürrealizm tanımı ve etkisi…
DIKKAT, burayı anlaman şart…
Sürrealizm bir entelektüel hareketti, 1920’lerde gelişen, Freud’un öğretisinden de etkilenen > geleneksel normlara, kabullere < alternatif, yani yeni bir seçenek olarak kendini ifade eden bir “yaşam ve anlayış tarzı” olarak “dünyaya geldi”. Felsefe, edebiyat, sanat ki resim ve görsel alanda ve medyada kendine yer buldu. Hicivsel yaklaşımının tersine, hakim teoriler esas olarak psikoanalitiktir. Dolayısıyla rüya, bilinçsiz, absürt ve fantastik edebi, resimsel ve sinematik ifadelerin özelliklerini taşır.

Örnekler

„Sürrealizm“ kelimesi, kelimenin tam anlamıyla „gerçekçiliğin üstünde“ anlamına gelir. Gerçeküstü olarak adlandırılan nesne, gerçekdışı olarak da tabir edilebilir.
Sanki bir rüya, bir hayal gibi…
Bilinç, bilinçaltı ve >>> bilinçsizlik <<< gibi kavramlar bu anlayışın temel unsurlarıdır. Geleneksel anlamda, “burjuvazi”, yerleşmiş ve toplumsal “kabul” gören gerçekçiliği, > bilinci < ret eden, rasyonel düşünceyi ilham kaynağı olarak görmeyen, anarşist veya devrimci bir sanat ve dünya görüşü, yaşam tarzıdır.

Gelelim saadete…
Müspet bir durum olurdu yaşananlardan gerekli dersleri çıkarabilsek…
Ne demişti?
“Bildik bir Cumhurbaşkanı olmayacağım!”
Doğrudur(!)
Örneğine az rastlanan bir HIRSIZ, bir pazarlamacı, bir HAIN, bir vatan haini!

Son on beş, yirmi sende yaşayarak şahit olduklarımız…
Bir hayal gibi, bir rüyadayız sanki…
Bitmeyen bir kâbus…
Evet, efendim…
Gerçek dışı, hayal ürünü, fantastik olaylar zinciri…
FETÖ’yü devlet kurum ve kuruluşlarına dedem yerleştirmişti(!)
Üç tarafı denizlerle kuşatılmış olan vatan topraklarında TEK TÜRK limanı kalmamacasına, elde ne kadar kamu malı, kamu kuruluşu varsa satıldı…
Kendisi, yandaş ve yoldaşı, yalaması…
Sürrealizmin gerçek birer temsilcisi!

Suikast

Konuya geçmeden önce…
Bak kardeşim başta Tel Aviv, Washington, Berlin olmak üzere…
Bazen Ankara AMA özellikle Tel Aviv’den birileri…
(…)

Tee Fransa’dan ne DNS sorgulaması yaparsın?
Neden bana ikide birde aynı şeyleri tekrarlatırsınız?
Ben rumuz, ben nick name KULLANMAM!

Hep ne diyorum?
Bilişimciyim AMA bildiğin, tanıdığın tiplerden değilim…
Okul hayatımı saymadan, dahil etmeden, 7/24, evet neredeyse 7/24 diyebilirim çünkü ÖZEL ILGI ALANIM bilişimle ilgiliyim, KANUNLAR, uluslararası yasalar hukukçu olmama rağmen hayatımın > önemli < bir parçası, insandan KAÇMAK, insana bulaşmamak için bilişimi meslek edindim, Üniversite mevzunu olmamama rağmen üst düzey yerlerde ömrüm geçti, Akademisyenlerle…
GÖZ HIZASINDA, ast – üst ilişkisi YAŞAMADAN!

DÜŞÜNEMEDIM, kafa çalışmadı, bilgisayarı kullanan insan…
>>> Zorunlu <<< olarak insanla ilgilendim, ilgilenmek > mecburiyetinde < kaldım.

ARPANET…
Sonrasında Internet…
Siyaset!

Yasalar, kanunlar, hackerler, suçlular…
Polis…
Değişik istihbarat çeşit ve yöntemleri, kişi ve kurumlar…
AMA…
Hayatımda kendimi saklamadım, hep Önder’dim, hep Önder kaldım…
Tee Fransalardan DNS sorgulaması yapma, yapmana gerek YOK!

Adım, sanım, adresim MEYDANDA…
Nefret ediyorum böyle şeylerden, bu site kaç para? Bunları yazan- çizen kim?
Ulan…
Muhtemelen sen daha bilgisayarın b’sinden, İnternetin i’si, cep telefonun c’sinden habersizken ben bunları kullanıyor, orayı burayı haklıyordum!

Evet, haklamak, istersen sen hacklemek de…
Söyleyecek bir sözüm olduğunda, KIMSE ağzıma gem vuramıyordu, söylerdim, söylüyorum söyleyeceğimi. Ha…
Her aklına gelen söylenir mi, söylenmez tabii…
Her bildiğin, bildiğini sandığın herkesle paylaşılır mi?
Tabii ki hayır, ben ne yazdığımın ne paylaştığımın farkındayım VE “gösterdiğim” medeni cesaretin sonuçlarına katlanmaya hazırım. Allah’a bir can borcum…
Canımı mı alacaklar? Alsınlar!
Zaten bezmişim hayatımdan, bezdim, bezdim…
Morfin denilen illetin iki katı gücünde ağrı kesici, gün geliyor bana mısın demiyor…
TAKVIYE, avuç avuç ilaçlar. Allahtan başka kimseden korkmam…
Saygıya laik olan, saygı ve sevgiye laik olan, benden yaşça VE tecrübece büyüklerimden başka kimseye boyun eğmem!

Birileri, birilerini bilmem ne yaptı diye…
Makam, mevki, ün ve unvan sahibi oldu diye kimseye hürmet etmem, >>> hiç kimse <<< karşısında el pençe divan beklemem!

Hak edecek, HAK…
Anladın mı? HAK!

Bu sesi bilir misin?
Modem sesi…
Ben bunlarla büyüdüm, bu seslerle eşliğinde neler neler yaptım.

Sen beni O g.t ve kılları mi sandın?
Binlerce korumanın ardında saklanacağım, insan kandırıp aldatacağım?
Aha da karşında bir çeyrek, erkek demeye bin şahit lazım, ayakta zor duruyorum, püf desen yıkılırım…
AMA…
Ben bir Atatürk milliyetçisiyim, ulusal birlik ve varlığımıza inanırım, Allah…
Hayatımda önemli bir rol alır, gizlimde, mahremimde…
Iman’da…
Para gibi, kadın gibi açık açık, göstere göstere yaşanmaz. Mahremdir, gizlidir, gizli…
Ne göstermelik Müslümanım ne Atatürkçü…
Hele, hele adeta Milliyetçilere Hakaret Partizanı hiç değilim, asla olmadım…
Neyse…
Boş ver, değmez, gerçekten değmez ama tekrarlamakta fayda var, nefret ediyorum böyle şeylerden…
Sorgulayacaksan düşüncelerimi sorgula, yanlışsam BANA, bize doğrusunu öğret, beni, aklımı, mantığımı ikna et!

Suikast, Rizin (Ricin)…
Silahlı İnsansız Hava Araçları, Predator…
Dönem dönem veririm kimi bilgiler, herkesin her yerde, istediğinde > ulaşamayacağı < maddeler…
Bilirim, çok iyi bilirim…
Gücün olduğu yerde kıskançlık, çekememezlik, kahpelik, riya uzak değildir…
Rizin ile ölüm, feci…
Kimi ülkede askeri bir silah olarak geçer…
Bildiğim kadarı ile panzehri de yok, tam Tayyip’e göre, iki üç gün içinde feci ağrılar ile…
Doğru…
Eşek cennetine. Rizin ile suikast Bulgar yazar Georgi Markow’a, 1978 yılında Londra’da yapılan saldırı ile tanındı.

Dün konuşuyoruz aile içinde, sordular bana neden öldürmüyorlar bu herifi?
Faydalı idiyotları kim öldürür ki?
Son günlerde kimi köşe yazarı diline doladı yine Israil’i…
Bilmiyordum…
Bende daha dün tesadüfen öğrendim, tabii güvenilir bir kaynaktan, araştırdım, doğru bilgi…
ABD – Israil ilişkisi…
İki “çıban başı” Ortadoğu’da…
AKP ile gözle görülür şekilde iki “düşman”. Her zaman ki gibi önce…
One MINUTEEE, höt – zöt, kazak erkek pozları, tam Kasımpaşalı bir ayı…
Sonrasında RTE tarafından g.t yalama(!)
O kadar alışmış ki yalayıp, yalatmaya, resmen müptela.

Arşivlerim meydanda, yazmışımdır ABD – Israil ilişkisinin tarihçesini…
Dedim ya bilmiyordum, yeni öğrendim, zaten SIHA’lar da “nispeten” yeni…
Ancak…
Amerika Birleşik Devletleri’nin SIHA’yi askeri olarak kullanabilmesini…
İsrailli bir bilim adamına borçlu olduğunu biliyor muydunuz?
Israil, 1969’dan beri SIHA üzerinde bilimsel ve askeri araştırma yapmakta…
Ancak onun sayesinde ABD, uydu vasıtasıyla SIHA kullanabildi…
Demem o ki…
Allah gani, gani rahmet eylesin dünden bugüne tüm şehitlerimizin mekânını cennet eylesin…
Başta…
Atatürk ve silah arkadaşlarının ANCAK…
“Yurtta sulh, Cihanda (dünyada) sulh”
Bush doktrinine rağmen, her şeye rağmen…
Siyasetçi, sorumlu devlet yöneticisi bir yere kadar milliyetçi ve insan olmak zorunda…
910 Kilometre Suriye sınırının, 540 Kilometresi PYD elinde…
Referandum kapıda…
Bu saatten sonra SIHA’n olsa ne olur olmasa ne olur?
Her şey vaktinde, zamanında!

Allah sizin de FETÖ’nüzünde belasını versin

Haberler, gazeteler FETÖ aşağıya FETÖ yukarıya…
Sersem ettiler milleti, Tayyipistanın tek dersi FETÖ’ydü…
İşsizlik, hayat pahalılığı, PKK, AB, AB(D), RÜŞVET…
Adam kayırma, ADALET, HUKUK, yandaş – yoldaş ve yalama…
Eğitim, bilim ne oldu ne olacak?

Hırsızlık arkadaş, tee baştakilerin hırsızlığı, arsızlığı…
Kör cahil kafaların, ehliyetsiz, bilgisiz kişilerin ülkeyi yönetme cabaları…
VE yaşanan rezaletler ne olacak?
Ülkenin tek derdi FETÖ(!???)

Yine arşivlerimi sağlık veririm, inanmayan arasın bulsun…
SÖZDE…
Kontrollü ve BILINÇLI “Darbe”…
HEMEN SONRASI yazdım, dedim:
Erdoğan’ın bundan sonraki tutumu bu sözde darbenin gerçek olup olmadığını gösterecek!

BAHANE…
Evet, bahane lazımdı > kalan muhalifleri < temizlemeye bahane…
Ya taraf olacaksın ya bertaraf!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Bakın dostlar, arkadaşlar…
Yalanım varsa Allah bir türlü değil, bin bir türlü belamı versin, versin ya versin…
Ömür dediğin…
Her kulla nasip olmayacak olaylar ve ortamlarda geçti…
Bir yüzüm ama çok yönüm vardır ve çok az insan beni “tüm” yönlerimle tanır…
Bir ayak sürekli hapisteydi, ölüm ensemde…
Okumadım, yani klasik eğitim almadım, lise terkim. Hayat bir taraftan, tanıştıklarım öte taraftan sürekli beni eğitti, biledi. Profesörler, doktorlar, akademisyenler, siyasetciler her konuda ve her alanda. Ömrümün bir kısmı bu insanlarla geçti.

INPUT, input verdiler ben sordum onlar OUTPUT verdiler, öğrendim, öğrendiklerimi özümsedim VE düşünmeye başladım. İnsanı öğrendim…
Hal ve hareketlerini okumasını, yorumlamasını…
Yalanı, riyayı…
Bilinçaltı ve bilinçaltı yönlendirmeyi, bu gücü kullanmayı…
Autodidaktim, en çokta ben kendimi eğitim, binlerce kitap yaladım yuttum. Kendime göre mütevazi bir kütüphane sahibiyim, evlada, değer bilene bırakabileceğim en büyük mirasım. Gönül sizlerle paylaşmayı ister…
Telif hakkı engel olur. İşte himmete muhtaç dede…
Yollarsa bir şeyler, ona göre çok önemliyse sizlerle paylaşabiliyorum…
Espiyonaj, karşı spiyonaj. Dijital ve gerçek hayatta AMA özellikle ekonomik alanda…
Gençliğimde, sağ – sol davaları, silahlar, bombalar, Hackerler…
Bilgi ve belgeler VE hackerlerin, hepsinin değil bazılarının ölümleri, esrarengiz şekilde yok olmaları…
Nedeni…
Perde arkası, hırs…
Para kardeşim para, paraya tamah etmeleri…
Para benim için hep bir araç AMA asla amaç olmadı, bu yüzden hayattayım, güce ne biat ettim ne tamah. Klasik anlamda güç…
Beni asla sarhoş edemedi, kimseyi etmemeli. Tek ve gerçek olan…
Vatan – millet, aile, çocuklar kardeşim evlatlar ve kadın…
İki memeli iki ayaklılardan bahis etmiyorum, gerçek kadından…
Vefakâr yâr ve yoldaş olandan, sadık, gerçek hayat arkadaşı…
Saygı, sevgi ve güven. Sonsuz ve mutlak güven…
Benim için gerçek güç ve tek gerçek olandan!

Adalet, Allah, ILLAHI ADALET!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Allah yok diyen…
Tanrı adaletine inanmayan bence kâfir!

Haber şimdi geldi, “kötü” haber tez gelir derler!?
Anlatsam, içimi döksem size, bilseniz yaşadıklarımı, başımdan geçenleri bir bilseniz…
Ya inanmazdınız…
Veya deli, yalancı gözüyle bakardınız. Ama Allah var…
Bilmediğimiz, anlamadığımız çok şey var.

Mehmet ölmüş!

Seni oraya yatırmam dedim, yatamayacaksın, giremeyeceksin O topraklara…
Alenen, uluorta ilan ettim, biliyordum kulağına gideceğini…
Demirtaş’ın, Tayyip’e dediği gibi “seni başkan yaptırmayacağız!”
Katakulli…
Demirtaş hapiste. Korkmuştum beni de katakulliye getirirler mi diye, neticede Tayyipistan…
Ama Allah, ama ilahi adalet…
Ve şimdi duydum, demiş: “Önder beni oraya yatırmayacak, bana yer aratacaklar”
Kinci değilim aslında…
AMA…
Bana yapılan iyiliği de kötülüğü de gösterilen vefayı da yaşatılan cefaydı da…
ASLA UNUTMAM!

Bayağı bir oluyor bunu ilan ettiğimden beri, Allah inandırsın…
En az ayda bir geçer konusu aile içinde, anne – evlattan ayrılır mi?
Babaannem, oğluna izin vermezsem ne his eder ne düşünür?
Deli demeyin bana, deli değilim ben, sadece zırdeliyim…
Bu ve buna benzer nice düşünceler hem benim hem annemin aklından geçti…
Nice tartışmalara vesile oldu.

Hani…
Toprak kabul etmeyecek diye bir söz vardır ya, herhalde BU olsa gerek…
Biz, yani annem ve ben…
Vicdan, akil, değişik duygu ve düşünceler içinde boğuşurken, vicdan azabı çekerken…
İster inan ister inanma, evet vicdan azabı ile boğuşurken olan olmuş!

Para için sattı beni, alile mi, kardeşlerini, babamı, halamı, sözde çok sevdiği yengenlerini…
Bizleri, miras uğruna sattı!!!

Ve duydum ki çünkü çok ah aldı, ben yedirmezdim ata toprağını, yedirmezdim…
Kaç paraya mâl olursa olsun, senelerce süründürürdüm onu mahkeme kapılarında…
Senelerce…
Sanmayın ki PARA YÜZÜNDEN bu kötü sözler, sakin sanmayın, beni bilen bilir…
Ettiği kötülük, bana, evladıma ve babama ne para ile ne pul ile ölçülür.

Yaramadı zaten haram para. Ne ona ne ailese…
Özbeöz İstanbulluyum, Kalaterya…
Yani Florya, annem ve babam…
Biri Avrupalı diğeri Asyalı, ikisi de İstanbullu…
Belediye HAYIR demiş, yatamaz, yatırılamaz, gömülemez buraya…
Sefilleri oynuyorlarmış, parasız – pulsuz…
Çok ah aldı, çok beddua…
BOK, evet boklar içinde gebermiş, altını pisliyormuş gebermeden önce…
Allah…
Sevdiği kuluna bunları yaşatmaz. Benim babam çok acı çekti, beş çeşit kanser, beş …
Ben gibi, 28 senedir acilar icinde kivraniyorum, kefaretimi, işlediğim günahların, girdiğim kanların, aldığım bedduaların bedelini bu dünyada ödüyoruz galiba, mis gibi, tertemiz bir ah çekti ve gözlerini yumdu.

Beni, babasının tek erkek evladını ATA toprağından etti, YEMINLIYM, vasiyet bile ettim…
Ben dönemezsem ata toprağına, evlada yemin ettirdim, bir tuvalet kadar küçük bir toprak parçası dahi olsa, ALACAKSIN, Florya’dan bir yer, Önder…
Ata toprağına geri dönecek!!!

İlahî adalet diye bir şey var…
Parasızlıktan te Kartala gömüşler, Florya nere Kartal nere?
Ve sen Tayyip…
Senide toprak kabul etmeyecek!

Kendimi zor tutum

Ağlamamak için okudugumda.

Çocuklar, hele hele sıfır, üç yaş arası bebeler…
Canım feda…
Çok severim çocukları, gerçekten, tüm samimiyetimle çok severim…
Son gittiğimde…
Üsküdar’dan geliyor, eve doğru giderken çağlayanda…
Küçük bir kız çocuğu yol kenarında, elinde mendil ama arabalara nasıl yaklaşıyor biliyor musunuz?
Çok KORKTUM, trafik hareket halinde, durup çocuğu kenara çekemedim AMA az ileride polis gördüm. Ona dedim Efendim 50 – 100 metre geride küçük bir kız çocuğu EZILECEK, lütfen ilgilenin…
Yürek acısı, iç acısı…
Vatanın – milletin, çocuklarımızın, bebelerimizin hali!

“Çocuklar bakıyorlar,
gözlerinde mavilik,
Bize bakıyorlar, bir deri
bir kemik.
Çocuklar tutamıyorlar
ellerinde oyuncakları,
Çocuklar, koşamaz
olmuş bacakları.
Bakıyorlar her akşam elimize,
Bir şey sormak ister
gibi hepimize.
Benizleri sapsarı, hasta.
Çocuklar bedbaht bu yaşta.
Kim getirip koymuş
onları yanımıza:
Bakıyorlar çizgi çizgi
alnımıza…”

Ziya Osman Saba

Yukarı ki şiir Uğur Beyin bugünkü yazısından alıntıdır.
Demem o ki…
Eminim hepimiz gördük, yaşadık bu manzaraları, bu acı manzaraları. Sadece anlık yaşadık ve unuttuk!

Hep yaptığımız gibi (…)

oku

İlker Başbuğu

“Tarihi hata”
Utanmaz!

Bu millet, bu vatan SANA GÜVENDI…
SANA EMANETTI…
AKP çetesi ve çete başı senden kortu, çekindi…
Hatırlatma erbabında “eşin ve harcamaları”, doğru veya yanlış bilmem…
Saraydaki konuşma, SATTIN KENDINI, vatan ve milleti…
Zırhlı bir Audi…
Emanete IHANET ETTIN!!!

Hain seni…
Hangi yüzle çıkarsın millet karşısına?
“Tarihi hata”

Sende onun gibi yüzsüz çıktın…
Türk’ün askeri, onurlu ve şerefli…
Her sabah aynaya bakarken ne görüyorsun acaba?
Onun gibi…
Sende, sence…
Senden başka herkes suçlu, herkes günahkâr mı? diye düşünüyorsun…
At izi, it izi…
Veriyor birde ödül hiç bir şey olmamış gibi…
Buldu b.k, b.ku kenefte, öyle değil mi?
Yüzünüzde, astarınızda belli…
Kumaşın kalitesizi…
P.zevengin teki, keşke ama keşke p.zevenk kadar olabilseniz…
İkiniz birden, p.zevengin KALITESIZI!

Vazgeçtim, hayvanlık bende

Çok önemli bir makale olacaktı, dijital ortamda özgürlükle birlikte kısıtlama…
Cüzdanınızla ilgili, nakit para…
AMA…
Sabah sabah bir haber vazgeçirdi beni yazmaktan!!!

ISLAMIYET…
Bu denli ayaklar altına alınmamalı, bu denli SULANDIRILMAMALI!!!
Kimin için ne için yazacaktım, öğretecek, uyaracaktım?
Söyle!
Kimin için?

Eşekte paldum, ben seni aldum!

Imam nikâhı…
Almanlar, imam nikâhını tanımalıymış…
Çok duyduk, geçek mi değil mi bilmiyorum ancak olabilir mi?
Olabilir!
Birkaç saatliğine imam nikâhı kıyanlar, bir kaç günlüğüne, haftalığına, aylığına…
Cinsel birliktelik, “Allah rızasıyla!???”
Tek cümleyle…
Allah belanızı versin!
Dinimiz, inancımız bu kadar mı ucuz?

Tereyağı meselesi ve Frankfurt borsası

Yaş 52…
Bu yaşımda kadar bir yerde bir anarşisttim, yanlış karşısında…
Düzensizliğin düzenine isyan eden, karşı duran…
Korkarım bu yaştan sonra en azından sanal bir terörist olacağım.

Ve sen…
Evet, sen…
Neden olan…
Bakarkör insan, düşünmeyen, düşünmeye üşenen…
Burnunun bir ötesine görmemekte ısrar eden SEN!

Uykunu kaçırmak istemem…
Bu yüzden yarına devam!

Not: yok kafayı bulmadım, okudum…
Gerçi kafayı süsledim, düşündüm, düşündüm…
İçimdeki isyan, içimdeki hüzün, içimdeki hayal kırıklığını büyüttüm
Nasıl kandırıldığını, nasıl kullanıldığını ah bir bilsen, bir bilsen(!)

Güzellik üzerine

Güzellik…
Nesnede değil, nesneye bakan gözlerde…
Değer biçen mercekte…
Mesele, görebilmekte.

O gözler nesnede…
Aldanmadan, dış görünüme kanmadan içte…
Nesnenin içinde yatan güzelliği görebilirse…
Öze inebilirse ne mutlu O insana, gören, görebilen O gözlere.