Gör…
Ve bil bunu; devletin içine yine devlet sıçtı…
Hesap sor!
Öf be mikroskopum geldi çok şükür
😊
Mikroskoplarım da var, endoskoplarım da…
Ama bu en son teknoloji…
Yaşasın, çok sevindim!
120 Euro
Sulu gözlü değilim…
İnanın, yeminle cebimde deste deste para olduğunu da gördüm…
Beş kuruşsuz kaldığım günler de vardı arada…
Allaha çok şükür, hep derim Allah’ın sevdiği kullarından olmalıyım, MUTLAKA öyle…
Yoksa (…)
Çalışamıyorum…
Beni çok ama çok üzen bir durum. Çok şükür yuvarlanıp gidiyoruz…
Nemiz eksik?
Yine, binlerce, milyonlarca, milyarlarca kez şükürler olsun, hamdolsun Mevla’ma…
Hiçbir şeyimiz!
Lübnanlı biz kız çocuğu…
Tercihim sarı pipiler, kabak kafalı AMA kız çocuklarını da çok severim, hele fırfırlı, danteli donlarıyla, O tombik tombik bacaklar ile O güzelim elbiseler ile dolaşmıyorlar mı ortalıkta…
O bellerine kadar gelen saçlarıyla, örgülü veya örgüsüz…
Kurban olayım ben onlara.
Evet, Lübnanlı bir kız çocuğu…
Bomba patlamış yanı başında, kulak zarları büyük oranda tahrip olmuş…
Görseydiniz, ah bir görseydiniz, kapkara, kömür karası saçları ve gözleriyle…
Bir biblo, sanki bir bibloyu andırıyordu…
Savaş ortamı, maddiyatsızlık…
Baba terk etmiş kadını, kalmış evladıyla ortada…
Haberlerde gösterdiler, yine bir belgeselde ülkemizin Güneydoğu Anadolu’su…
PKK’yi anlatan bir belgesel, bebeler, 7-8 yaşlarında…
Bir oğlan çocuğu “çocukları kaçırıyorlar organlarını almak için” diye haykırıyor kameralara doğru…
Çocuktan al haberi!!!
Farz oldu bana, farz…
Ya evlat edineceğim veya başka bir şekilde bir cana can “vereceğim”
Bu sağlıkla mı, bu halimle???
Evet…
Evet…
Evet…
Bu halimle bile MUTLAKA bir şeyler yapmalıyım, yapacağım!
Yardım elini uzatmak, muhtaca…
Ne şerefli bir davranış biçimidir insan olana…
Ama…
Bu zamanda, çağımızda…
Kime inanacak, kime güveneceksin, bilmezsen, tanımazsan birde denetim ve şeffaflık yoksa?
Bak kardeşim, ey ümmeti Müslim’in…
Kurbandan, ondan bundan geçtim, peygamber ocağına bile, Mehmetçik vakfına bile düştüyse riya…
Para…
Kızılay gibi bir kurumda…
Bile sebep oluyorsa dolandırıcılıklara…
Var gerisini sen düşün, devlet kurum ve kuruluşlarında…
Bademler sayesinde, Kasımpaşa ayısı vasıtasıyla hırsızlık kol geziyorsa!
Türk’e olan güvenim…
Aslında demek lazım Türkiyeliye…
Hani var ya uşaklar, yok Laz uşağı değil…
Kelimenin tam anlamıyla uşaklar, hani bağırıyorlar ya “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye…
Şuursuz yaratıklar…
Güvenemiyorum, itimattım yerle bir. Atatürk güvendi bu millete…
Çağ başka bir çağdı, insan…
Başka bir varlıktı. Yürek vardı, akıl vardı, cahil mahil, insanlar bilgilerine güvenemediklerinde…
Yüreklerinin sesini dinliyorlardı, ayırt edebiliyorlardı şarlatanı…
Alimden, bilginden…
Kalmadı…
Yitirdiler bu vasıflarını!!!
Uzun lafın kısası…
UNICEF…
Bu Lübnanlı kıza elini uzattı, bir kulaklıkla onca sene sonra annesini sesini duyar oldu…
O an kameralara yansıdı…
O kızın gözleri parladı, resmen parladı ve ben kendimi tutamadım…
Boşaldı, oluk oluk gözlerden yaşlar boşaldı…
Üç, beş ne varsa, gönlünden ne koparsa…
Yardım et kardeşim…
Çocuklara, dul kadına, hele çocukluysa, ihtiyara!
Diyorum ya çalışamamak mahvediyor beni…
Ellerim istediğim gibi oynayamıyor…
Pazar günüydü, ben yine dükkânda…
Dada…
Ne zamandan beri istiyordu PS3, annesi almış…
O da ablasının televizyonunu almış kızın elinden, geldi yanıma…
“Dada, sende televizyon var mı?”
Yok oğlum, ne gezer. Al bu monitörü bir dene olursa…
Olmadı!!!
Niyeti…
Vicdan azabı…
Ablasına PS2’sini vermek…
Üzüldüm tabii, çok üzüldüm…
Dayanamam çocuklara…
Akşam telefon ettim, dedim…
Bak Emrehan, aramızda bir sır, kimseye söylemeyeceksin sürpriz olsun…
>>> Arada, vermek lazım çocuklara görev, ciddi görevler, sırlar. Alıştırmak lazım hayata <<<
Gerekirse…
Evet, acımadan tamirciye, tuvalet temizlemeye…
Özellikle erkek çocuklarını, özellikle…
Annem yanımda, duyuyor tabii her şeyi. “Tamam” dedi “kimseye söylemem”
Yarına gidip bir televizyon alayım ablana AMAAA…
Kıskanmak yok!
Ne dedi biliyor musunuz?
“Aksine çok sevinirim dada!” dedi…
Yeminle…
Bugün ablasından çok sevindi, iyiniyetli küçük pezevengim benim…
Demiştim ona, oğlum hem ablana hem sana ağır gelecek, biliyorsun çalışamıyorum…
Hiç sesini çıkarmadı, üzülmediğini, kıskanmadığını biliyorum…
Olgunlukla karşıladı.
Kız…
Hangi birine yetisin?
Bİn parçaya mı bölünsün…
Alt tarafı yüz yirmi Euro, çocukların gözleri parladı…
Sevindir kardeşim çocuğu, sevindir insanı…
Allah…
Sen verdikçe verecek…
İnan bana, güven bana, itimat et bana…
Kin, nefret, bencilik şeytanın yolu…
Sevgi, hoşgörü, anlayış, vermek…
Allah’ın şefkati, yolu!!!
Not: bak unuttum yine…
Bir saat geçti geçmedi, HABERLI…
Peksimet ve üzüm canavarı…
Herif birde haber verip geliyor, geldi bize, gece yatıya…
Annem…
Ne kadar uğraştıysa…
Ser verdi sır vermedi!!!
😊 😊 😊
İhanet
Ne diyor bademler, zibidi(ler), çete başı…
Kasımpaşa ayısı?
İstanbul’a ihanet etmişler(!)
Ulan ihanetle kalsa…
Öpüp öpüp başıma koyacağım…
Affedersiniz, açık açık…
Ağzına sıçtınız İstanbul’un, hem İstanbul’un hem ülkenin.
Neymiş?
Ümraniye Rizeliler günü, bilmem kaç ton hamsi dağıtılmış halka…
Bizim millet >>> beleş mezar bulsa <<< içine zıplar be, yeminle!
Ne İstanbullusu?
İstanbullu mu kaldı?
Hani dağdan gelip bağdakini kovmak var ya, aynısı…
İstanbullu…
Erkeği ile kadını ille…
Dili, görgüsü ve eğitimiyle farklı bir topluluktu…
İstanbul Türkçesi…
İstanbul Hanım ve Beyefendisi…
İzmir gibi, İzmirli gibi yaşam tarzı ve anlayışıyla farklıydı, farklı…
Artık…
Oldu hödük yuvası!
Taşı toprağı altın dediler…
Geldiler…
Gülhane parkına bile, son yeşile göz koydular…
Osmanlı dediler, ata dediler, atadan saydılar Türk olmayanı…
Bilmem nerelerden gelip, bilmen hangi padişaha bacak açanı…
Fırlatması, fırlatmaları…
Geçti başa, sıçtı taşa…
Bilmediler, görmediler, okumadılar atadan saydılar, halbuki vardı aralarında…
Sapına kadar erkek, sapına kadar insan, görgülü, bilgili ve kültürlü…
Fatihi, Fatih Sultan Mehmet’i bile dinden çıkardılar…
Mehmetçiği, Peygamber ocağının ferdini düşman saydılar…
Bunlar mı İstanbullu, ihanetten söz ediyorlar…
Siluetini…
Bu güzel kentin, maddiyatın Kâbe’si sayılan gökdelenlerle kirlettiler…
Beton yığını haline getirdiler.
Ben…
Gerçek bir İstanbullu olarak, geçmişim ile bilmem kaç yüz yıldır İstanbul’da ikamet eden bir insan olarak, boğazımı bile dolgular ile doldurarak para peşinde koşan bu zihniyete, görgüsüz VE bilgisiz ayılara isyan ediyorum, ne ihanetti?
Ağzına sıçtınız İstanbul’un, hem İstanbul’un hem ülkenin!!!
### Dönmeyeceğim, dönmeyeceğim, dönmeyeceğim ###
Son sözüm, sustum!!!
Sanki bu kadın benim tepemi attırmak için dünyaya gelmiş
Ondan sonra…
Kimi durumları görmez, bilmez insan…
Erkek şiddetinden söz eder…
Kızmayacağım artık, kızmayacağım ve bakmayacağım!
Uğraşma kadın uğraşma!!!
Reklam falan değil, SADECE UYARI
Kimseyi korkutmak değil niyetim…
Dedim ya sadece gerçekçiyim…
Yazmışımdır evvelsi…
Hayattım kurtlar içinde geçti, balıkçıyım, avcı…
Para, levrek gibi…
Süratli ve dikkatli!
Diyor ki…
Olurda bir gün gelirse, resmi paranın yanında…
Altın ile ödemek zorunda kalırsan, gram gram…
(…!!!)
Ki, O günler gelebilir, ihtimal dahilindedir!
Think Tankler falan filan…
Birazda paraya “güven”, yatırımcıya dikkat et…
Ne diyor bankacı…
Ve her zamanki gibi oku, oku, oku…
Düşün kardeşim, düşün, geçmişini bil geleceği gör!
https://shop.degussa-goldhandel.de/20-g-combi-goldbarren-degussa
Sadece
Teşekkür ederim…
Aslında borsayı anlatacaktım sizlere, bundan 20 sene öncesini…
Halka arzı…
Parsanın nasıl toplandığını AMA…
Yok, ağrım yok çok şükür ama tarifi bile mümkün olmayan bir halsizlik…
2008’de kardeşim BitCoin piyasaya sürüldü…
Dijital para, sözde güvenli…
Hayatın kendisi güvenli değil ki paranın dijitali güvenli olsun…
Kırılmayan kasa, eninde sonunda zapt edilmeyen kale yoktur dünyada!
Lütfen…
Ben yiyemedim sen ye yapma…
İnanma, güvenme…
Evladının, ailenin nafakasını eloğluna yedirme…
Gözünü para hırsı bürümesin (…)
Birileri…
Borsa örneğinde olduğu gibi parsayı toptan çekecek yine piyasadan!
Yine de sen bilirsin…
Sen…
Her şeyi daha iyi bilirsin!