+



Dedim ya ek bilgi vermeden olmuyor, olmayacak…
Dünya çapında cinayetlere kurban gidenlerin %79 erkek. Ortalama 437 bin insan senede “savaş dışı“ nedenlerle katlediliyor. Henüz konunun sosyolojik boyutlarına bakmak için çok erken ama şimdiden bu iki kavramı özümsemeniz önemli. Ata ve Anaerkillik…
Latin Amerika başta olmak üzere, İtalya ve tabii Türkiye’de kadın cinayetleri Feministler tarafından, bana göre en azından > bazen < “kötüye” kullanılıyor. Almanların tutumu da yanlış bence…
Onlar ise her kadın cinayetini şahsileştiriyor. Kanımca doğru olan “her olay” kendi başına değerlendirilmeli ve bu olayın altında yatan nedenler ayrıştırılmalı. Şöyle ki…
Olayın gerçekleşmesinde şahsi nedenler mi, mesela kıskançlık yoksa toplumsal bir sorun sayılacak töre, namus gibi gerekçeler yüzünden mi bu cinayet işlenmiş…
Birbirinden ayrılmalı ve ona göre değerlendirilmelidir bence.



Olay cinayet mi…
Aile faciası mı?
Kadına yönelik mi, bir insanın kadın olduğu için mi bu cinayet işlendi yoksa şahsi bir mesele mi?
Bana göre çoğu zaman ikisinin de rolü var…
Kadına toplum tarafından biçilen değer, verilen önem, kadının…
Toplumsal bilinçte yerleşmiş olan rolü…
Benimde mesela çok katı kurallarım vardır kadına yönelik, çok, olabildiğince katı AMA…
Aynı zamanda bir o kadar özgürlükçü…
Yetişme, yetiştirilme, aile görgüsü, mahalle baskısı mı bu???
Ne bu ne?

Femizid…
Kavramı, yetmişli yıllarda, Feminist Diana Russell tarafından ortaya atılmıştır. Femicide…
Kadını kast ederken Homicide kelimesi nötr cinsiyeti kast eder, yani cinsiyet içermez. Kasten öldürme anlamında kullanılır.



O halde Russel Hanım şunu mu söylemek istiyor…
Kadına yönelik cinayetler ataerkilliğin bir sonucu(mu)dur?!
Bilinen…
Ve dünyaca gözlemlenen bir gerçek olarak karşımıza çıkan olgu…
Kadının…
Gittikçe bağımsızlığa ermesi, özellikle maddi açıdan erkekten bağımsız olmaya başlaması kimi toplumlarda veya söyle demiş olalım toplumların kimi katmanlarında ciddiye alınması gereken bir tehdit olarak görülüyor ve bu “başkaldırıların, bağımsızlık hareketlerinin” bastırılması, cezası ölüm mü oluyor?



Bildiğim, irtifa kaybeden toplumlar yere çakılır. Çok yüksek uçanları ise güneş kavurur…
İnanç ve adalet insanları pekiştirir…
Ne yüce dinimizin öğretileri, özü kaldı ne adalet Tayyipistan da…
Konumuz kadın ya…
Bilmem bilir misiniz?
Arap’lar, ah yok mu şu eski insanlar…
Hani hep diyorum ya Arap medeniyeti, ne yazık Türk medeniyetinden söz edemiyorum ki…
İste bu insanlar bilincine varmışlar, bakmışlar, incelemişler bastıkları toprakların değerini anlamışlar…
Görmüşler bu topraklar nice medeniyet yüceltmişler, medeniyet kardeşim, dini inanç demek…
Salt Allah’a iman demek değildir…
Allah’ın yaratıklarına, akla…
Saygı demektir, bilime, kültüre önem vermek demekti…
Mesela musikiye, müzik için ruhun gıdasıdır derler…
Niye?
Evet, evet Arap ayak basmış Avrupa’ya…
Arap…
Öğretmiş bugün yaşadığımız medeniyetin temel ögelerini Avrupalıya, Kordoba’da…
İspanya, İspanya..
DIKKAT…
Buraya dikkat…
Bilimin yoktur milleti, kurmuşlar bilim yuvalarını kurmuşlar koca koca kütüphaneyi…
400 bin kitaplı bir muhteşemi…
Yine DIKKAT O zamanlar bilim tahmin ediyor bütün Avrupa’da bulunan kitap sayısı 400 bini bulmuyor…
Arap…
Bir kütüphanede toplamış bu eserleri…
Davet etmiş her yerden bilim insanlarını, YAHUDILERI…
Musevi bilim adamlarını…
>>> ### YINE DIKKAT ### <<<
Demişler…
Lingua Franca…
Türkçesi Sabir…
Senin anlayacağın dil ile…
BILIMIN DILI, o zamanlar Arapça…
Günümüzün İngilizcesi gibi…
Birlikte tercüme etmişler bilimsel verileri Arapçadan Latinceye…
VEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEE…
Kütüphanecilerin çoğu kadınmış kardeşim, kadın…



Dur…
Daha bitmedi, ya sen?
Anadolu…
Anadolu’da, O topraklarda ne medeniyetler yükseldi?
Hititler mesela, bir zamanlar Ankara’mızın amblemiydi, kaldırdı dinciler…
Sözde Müslümanlar…
Yine bana göre ölüm cezasının tek gerekçesi ihanettir…
Vatana ihanet…
Bakın burası önemli, çok önemli…
Şahsen…
Belki yanlış anlayacaksınız beni, belki AMA ben hiçbir zaman özümü inkâr etmedim…
Ben…
Bu toprakların bir evladıyım, Allah korusun ne yaparım gerçekten bilmiyorum ama kadının ihaneti karşısında elimi kana bulamam diyemem. Bunun nedenleri var, araştırdım, değişik kültürlerden gelen erkeklerle fikir alışverişinde bulundum ve muhtemelen kadınları şaşırtacak sonuçlara vardım. Sağduyu evet, duygusallık evet ama bir görüş var ki neredeyse ortak…
Sonra, daha sırası gelmedi.


Femizid*

Yok böyle olmayacak, sakin kafayla oturup derlediklerimi bir sıraya koymam lazım…
KORKUNÇ RAKAMLAR, GERÇEKLER
Kusura bakmayın, kızmayın bana…
Ama…
Şu son günlerde gerçekten var olma mücadelesi veriyorum, yok kendimle alakalı değil ama çok değer verdiklerimle ilgili. Kusura bakmayın…
Önce can sonra canan. Göz ucuyla gördüklerim, okuduklarım bile kanımı dondurdu…
Fikrimi değiştirdim…
“Konu” çok ciddi ve yarı bilimsel olsa bile çok ciddi bir çalışma gerekli. Üstün körü öyle aceleyle cevap verilemez!

Sadece…
Ülkemizde, 2018 verileri bile anlayana bir ipucu verebilir…
Ocak 2018
28
Şubat 2018
47
Kadın öldürüldü, buna dedim ya iki veri üzerinde yoğunlaşacağım diye, çocuğu da eklemek istiyorum.

Kadın ve çocuk…
Hayatımda olağanüstü yer alır, çok önem veririm…
Kendimden bir örnek vermek istiyorum bu yüzden, çocukluluğumdan beri balığa gitmeyi çok severim.
Yetmez “çingene hayatını” yaşayayım, kamp kurayım, tabiatla, kendimle baş başa olayım…
Dinleniyorum ya, yeminle kafam dinleniyor…
Tabiatım itibarıyla ne yaparsam yapayım ki geçenlerde annem dedi “çocukken de böyleydin, her şeyin en kalitelisi en mükemmeli”
Yaptığımın hakkini vermeye çalışırım, donanım gerekli. Evde odam yok gerçi, köşelerim var…
Bunlardan biri holde, hemen yatak odası kapısının yanında…
Oltalarım, bilgisayar dolabım, silahlar yer alır orada…
Deprem çantası…
Birçok eşyamı Türkiye’ye götürdüm, tabii…
Götürdüklerimi yenilemem lazımdı, pala ve balta başta…
İkisi de gerekli, ikisi de çok önemli. Kaliteli…
Bodruma götürsen olmaz, astım köşeme. HANIM KORKTU…
Beni mi doğrayacaksın diye…
Gerçekten çok ciddi ciddi korktu, şaka değildi yani.

Ne derim hep kendim için?
Saf ve salak ayrıca deli. Tepem atmasın(!)
Kadın…
Korkmayıp da ne yapsın?

Utanç vesilesi mi, gayet tabii ancak birçok erkek böyle, hele coğrafyamızda.

Gitmeden önce, aslında var ya…
SADECE…
Bu verilere göz atmanız HER ŞEYI açıklıyor…
Ama insanız Arife, tarif gerekiyor(!)

İncele AMA Tayyipistana DIKKAT ET

İncele AMA Tayyipistana DIKKAT ET

Hani…
Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az demişler ya…
O misal!

* Kadın cinayetleri kast edilerek, kadına şiddet, soyunun bir nevi “yok edilme” cabası, bastırılma gayretleri. Çok abartarak yazdım ki kafanıza dank etsin.

Tayyipistan da kadın ve çocuk özellikle kız çocuğu olmak

Sadece iki veriye yoğunlaşarak bu zihniyetin yalanlarını, insanları nasıl dolandırıp kandırdıklarını kanıtlamak istiyorum. Bunu yaparken namusum ve şerefim üzerine yemin ediyorum, tarafsız kalacağım ve sadece yalın gerçekleri göz önüne sermeye çalışacağım.
Her zamanki gibi kendimden, sevdiğim insanlardan yola çıkarak toplumsal bir değerlendirmeye…
Aslında kıyas kabul etmeyecek verileri her şeye rağmen kıyaslamaya çalışacağım.
Nedeni anlamanız…
Veri tabanım mümkün olduğu kadar devlet istatistiklerine dayanacak, olmadı sivil toplum kuruluşlarına, basına ki bu çok önemli çünkü Tayyipistan da Aile ve Sosyal Bakanlığı istatistiki bilgiler açıklamıyor. Neden acaba? Alışkanlıklarımın aksine bu sefer kaynak belirteceğim. Nedeni…
Eğer ciddiyseniz eğer bu konunun takipçisi ve savunucusu olmak istiyorsanız kendi iradenizle, ciddiye alınabilecek kaynaklardan faydalanmanızı istediğim içindir.
Yine…
Her zaman yaptığımın aksine ek bilgiler vermeyerek, belki size göre konuyu dağıtıyorum gibi gelebilir, sadece söz konusu iki veriye yoğunlaşacağım.

Devam edecek…

Öyle bir şey hazırlıyorum ki

Eve geldim açtım haberleri, o kadar yorulmuşum ki…
Zapladım kanalları…
TEPEM ÇOK FENA ATTI…
Hep ayni konu, Allah dedirtti iyide oldu…
Ne yapacaklarını şaşırdılar, her kanalda neredeyse ayni konu…
Dinde reform…
Kısmetse yarına çürüteceğim argümanlarınızı…
Sorun…
Yarın en geç on birde çıkmam lazım, ne kadar sürer?
Bilmiyorum…
Dayanabildiğim kadar, ondan sonra hal kalır mi bilmem.

Elimden geldi kadar çabuk olmaya çalışacağım…
DEDIM YA…
Çürütecek, yalanlarını yüzlerine vuracak…
Allah Peygamber aşkı için inanma söylenenlere, yalanlara kanma…
Yetmedi mi yıllardan beri inandığın, inandın da ne oldu…
Söyle kardeş, elini vicdanına koyarak söyle…
Ne oldu, ülke nerelerden nereye geldi, geriledi, söyle yetmedi mi?

Dört göz meselesi

Geldim ama nasıl geldim bir sor hele…
Sürüne sürüne…
Altı olsun gideceğim eve.

Hep derim, hatırlı okuyucularım anımsayacaktır…
Ben değil…
Biz…
Çok komplike bir durum, kaç günüdür üstesinden nasıl geleceğim diye düşünürüm…
Takım, taklavat gani…
Neredeyse her türlü cihaz, birde hal olsa hani…
Düşüne düşüne kafam şişti, yedim bitirdim kendimi.

Sonunda dedim ancak böyle…
Gittim çocuk dedi “ağabeye, gel yapalım söyle …!”
Öyle yaaa…
Ulan aklınla bin yaşa.

Ağzımda sakızdır bu cümle…
Bir elin nesi var iki elin sesi var diye…
Körün istediği bir gören göz…
Allah vermiş iki göz…
Bana…
Yetmemiş al ulan sana iki göz daha demiş…
Bakarım dünyaya dört gözlü dört gözlü…
Jeton bir türlü düşmez çok köşeli.

Arkadaşlar, kardeşler, soydaşlar, vatandaşlar…
Ancak el ele verirsek üstesinden geliriz sorunların…
Nifak sokarlar aramıza, papazı yiyelim diye…
Gel beni dinle…
Ortalıkta siyasetçi diye gezinenlerden hayır yok bize…
Oturup konuşalım, anlaşalım kendi derdimize kendimiz derman olalım.

Hayırlı akşamlar diler Önder size…
Ben gidiyorum eve!

Hatunum demedim mi sana…
Süt kuzusu…
Meee, meee, meee diye.

😊

Gelmez Necati Bey kardeşim gelmez

Bunların ağzı olur dili olmaz…
Bunların elleri olmaz, haşa çalmaz…
Bunların türbanlı bacıları olur, ama saraylardan kadın ve etek boyu dikizlemez…
Bunlar milletin a’sına koyarken besmele çeker kendinden olanlardan vergi istemez…
Validemle görüştüm…
Kadının, babaannemin, rahmetlinin deyişi ile kuş kadar canı var…
16 bin Tayyip Lirası vergi diye aldılar…
2-3 bin Euro eder…
Onlar laf söyler iş görmezler…
En basitinden sizin de ifade ettiğiniz gibi çift çift, üçer beşer kalk gidelim derler…
Enayi s.kerler(!)

Gelmez kardeşim…
Boşuna bekleme, bir meslektaşınız var Mutlu diye…
O da sordu Abdullah’a zamanında niye diye…
Cevap gelmedi, gelmez güzel kardeşim gelmez…
Boşuna çeneni, kalemini yorma!

Biat et gitsin…
Allahtan ümit kesilmez…
Bakarsın günün birinde maymun gözünü açar hesap sorar…
O güne kadar siz olun ben olayım, bizler ya tiyatro izler gibi izleyeceğiz vahim durumu…
Veya elimize ne geçerse çıkacağız sokaklara, yıkacağız Ak Sarayları başa!

Görsün millet…
Duysun cihan gerçek şehit nasıl olunur…
Senaryo gereği değil, şahit olsun yedi düvel…
Gençler, kadınlar ve biz ihtiyarlar vatan için millet için nasıl can verdik…
Bir utanmaz – arlanmaz çeteyi, haydutlar sürüsünü nasıl alaşağı ettik şahit olsunlar.

Sayın Türk Şeker büyüklerinden küçük bir cevap bekledim de gelmedi!
10 Mart 2018

Dün sabah oldu, saat 11’i geçti. Bekledim. Gelmedi. Öğlen oldu, saat 12’yi geçti.
Bekledim.
Saat 16.00 oldu.
Bekledim.
Yine gelmedi.
Bekleyecek vaktim kalmadı. Bu yazıyı yazı¬yorum. Zarar ediyorlar diye satılığa çıkartılıp özel sektöre kar etsin diye sunulacak olan 14 şeker fabrikasının yönetiminden sorumlu olan hem yönetim kurulu başkanı, hem genel müdür, hem Özelleştirme İdaresi Başkan Yardımcısı (3 koltuğu var. Devlette her koltuk, ayrı bir maaş getirir) Ergin İçenli’den bekle¬dim, cevap gelmedi.
Fabrikalar niçin zarar ediyor?
Pancar üreticileri mi suçlu?
İşçiler mi işe gelmiyor?
Bu 14 fabrikanın yönetiminden sorumlu Türk Şeker’in yönetim kurulu üyesi, aynı zamanda Maliye Bakanı’nın yardımcısı (2 koltuğu var) Cengiz Yavilioğlu’dan da bekledim.
Gelmedi.
Diğer üye ve aynı zamanda bu 14 fabrikayı satacak olan Özelleştirme İdaresi’nin başkanı (2 koltuğu var) Ahmet Aksu’dan da bekle¬dim.
Gelmedi.
Diğer üye ve aynı zamanda Başbakan Bi¬nali Yıldırım’ın Müsteşar yardımcısı (2 koltuğu var) Özer Kantoğlu’dan bekledim.
Gelmedi.
Bir başka üye ve aynı zamanda Maliye Bakanı’nın Müsteşar yardımcısı (2 koltuğu var) Halit Öcal’dan bekledim.
Gelmedi.
Diğer bir sayın üye ve aynı zamanda Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı (2 koltuğu var) Prof. Dr. Derya Örs’den de bekledim.
Niçin zararda fabrikalar?
Siz bu zarar hortumları için 16 yıldır iktidarda olanlara uyarı görevinizi yaptınız da dinlemediler mi?
Bir küçük cevap gelmedi.
* * *
Bir feryat geldi.
Bir küçük esnaf okurum, adı Adnan Yurttaş; “Ham maddesi pancar. Üretimi kotaya bağlı. Yani anlaşmalı ekim ya¬pılıyor. Fabrika ne kadar işleyecekse o kadar pancar alıyor. Pancar üreticisi üç kuşaktan tecrübeli. Fabrikaların işçisi bilgili, eğitimli. Ürettiği şekerin pazarı hazır. Bu şartlarda zarar edilebilmesini ben esnaf matematiğim içinde çözemi¬yorum” diyor.
Şu kadar yıllık gazeteciyim.
Ben de çözemiyorum.
Benden geçtim, bir kişi daha var, o da çözemiyor. Adı Çetin Ali Dönmez. Sitesine girdim. Kimdir öğrendim: Boğaziçi Üniversi¬tesi’ni bitirmiş. Yüksek lisans yapmış. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda Hisse Senetleri Müdürlüğü’nde uzman olmuş. Takasbank’ta krediler müdür yardımcılığını sürdürmüş. Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası’nda genel müdür olacak kadar yükselmiş.
Sıradan biri değil.
Bilanço okuma uzmanı.
Çetin Ali Dönmez, faaliyet raporlarını okuyarak “kar nereden doğuyor, zarar nerelerden oluşuyor” bunu anlamanın piri olmuş biri… Dün “PARA ANALİZ” adlı sitede; “Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş’nin Faaliyet Raporu”nu okudum, “şaşırdım kaldım” diye yazdı.
* * *
Şunları yazdı:
“… Faaliyet raporunda 2016 yılında 10,617,000 ton pancardan 1,404,000 ton şeker üretildiği yazıyor. Fabrikalar 2016 yılında, kendisine tanınan kota kadar şeker üretmiş. Türkiye Şeker Fabrikaları pancar üreticilerine yaptığı toplam ödemeyi yaklaşık 1,5 milyar TL olarak açıklamış. Şirketin gelir tablosuna bakıldığında 2016 yılında toplam satış tutarı yaklaşık 3,6 milyar TL iken ve pancar üreticisine ödenen toplam para da 1,5 milyar TL iken, nasıl oluyor da satılan malın maliyeti 3,3 milyar TL olabiliyor? Ben anlamadım, anlayan varsa, lütfen bilgilen¬dirsin beni… (yine) Faaliyet Raporu’ndan anladığıma göre bir de ülkemizde hiç üretimi olmayan yüksek yoğunluklu tatlandırıcılar diye ayrı bir kategori varmış. Bu kategorideki tü¬ketim 2015 yılında 350,000 ton olmuş yani ülkemizde üretilen nişasta bazlı şeker miktarı¬nı da geçmiş. Bu yüksek yoğunluklu tatlandı¬rıcılar büyük ölçüde Çin’den ithal ediliyormuş. Diğer yandan ‘C şekeri tahsisi‘ diye de bir kavram var, 2016 yılında yaklaşık 270 bin ton şeker (C şekeri) ithalatı yapılmış… Şirke¬tin son beş yıldır ortalama 1 milyon ton şeker stoku tuttuğunu da yine rapordan anlıyoruz… Bu kadar büyük stoka rağmen neden şeker ithalatı yapılmış? C şekeri talebi neden karşı¬lanmıyor anlamadım ben…”
* * *
Bilanço okuma piri!
O bile anlayamadı.
Niçin zararda fabrikalar?
Zarar hortumları mı döşenmiş?
Kim döşemiş?
Kimisi 3 koltuklu, kimisi 2 koltuklu sayın Türk Şeker büyüklerinden küçük bir cevap bekledim, gelmedi!

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/necati-dogru/sayin-turk-seker-buyuklerinden-kucuk-bir-cevap-bekledim-de-gelmedi-2278091/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger