Dün Pazar olmasına rağmen, bir rekor! Dayan Önder dayan oğlum dayan

Yok gitmedim, doktor…
Hastane deme bana, içimde bir direnç, aşamıyorum…
Her neyse, dayanamayacak gibi olursam eşek gibi gideceğim!

Kahvem bitmiş onu gittim almaya…
Ama Jack…
Mecburen çıkarmam lazım onu, mecbur.

İlginize yürekten teşekkür ederim…
Dedim kendi kendime; milletin işi gücü yok beni mi okuyacak?
Dünyanın dört tarafından, tekrar teşekkür ederim.

Hadi ben kaçtım, popo gezdirmeye…
😊
Önder’in başka işi gücü yok ya…
Dayan oğlum dayan, elbet gün gelecek ve her şey bitecek.

Tatlı, balı rüyalar cici Hanımlar ve değerli Beyler

Bu ne ya, bu ne?
Öksürme zaten, derin nefes bile almaya gelmiyor…
Doğru doktora…
Gitmeden önce bir, iki cümle…
Her şeyin göstermelik olduğunu, göz boyamadan öteye geçmediğini…
FECI bir altyapı eksiğimizin olduğunu dile getirir dururum…
>>> Bu altyapı eksikliğimiz A’dan – Z’ye! <<<

Eskiden öksüz doyuranlar vardı…
Artık…
Yandaş ve yoldaş besleyenler!

Hele rüşvet, adam kayırma…
Tabii bunlara adam denirse…
Örneğin emekli maaşlarına seçim öncesi yapılan zamlar vesaire…
Açık rüşvet niteliğinde…
Pazarlanıyoruz diyorum, satılıyoruz…
Alan memnun, satan memnun…
Bugün açıkladılar, enflasyon saat on gibi. Hani yerli ve milli otomobil…
ANCAK…
Bu projenin yüzde otuzu yerli, yani bardağın dolu tarafına bakma %70’i ithal…
Nemiz yerli ya neyimizzz…
Hele milli, bilmem nenin gerisinin kıllığı…
B.R.I.C.S.
Dün anlatmaya çalıştım, yeni yeni sanayileşmeye başlayan ama sosyoekonomik çok önemli açıkları bulunan ülkeler. Bu ülkelerin oluşturduğu ekonomik iş birliği türlerinden biri…
Ve ardında yatan > büyük çaplı ekonomik yardımlar <
Suriyeliler meselesi gibi, altı milyar Euro…
Ya bunar insan, insan. Çoluk çocuğu var, ayni bizim gibi geldiler…
AMA…
Gidemeyecekler(!)

Ya para?
Yandaş, yoldaş, baş hırsız ceplerine…
Karanlık kanallarda, bilmem ne bankalarında!

SATILIYORUZ…
Cici Hanımlar ve değerli Beyler, tatlı, balı rüyalar…
Afiyet ile yiyiniz, nasılsa sizin yediklerinizin bedelini evlatlar ödeyecek…
BAK…
Yandaş bile neler yazıyor, bunu yazan yandaş, yandaş:

Kasım ayı enflasyonunu nasıl yorumlamalıyız?
3 Aralık 2018

Piyasaların gözü bugün açıklanacak olan enflasyon oranlarında. Dün açıklanan İstanbul Ticaret Odası fiyat verileri baz alınırsa, TÜİK’in kasım ayı için tüketici fiyatlarında küçük oranda artış ya da düşüş açıklaması bekleniyor.
Piyasaların bugünkü rakamlara bakarak kısa vade için tepki vermesi kaçınılmaz. Daha orta ve uzun dönem için ise belirsizlik hala hakim diyebiliriz.
Geçen hafta katıldığım sektör toplantılarından edindiğim genel izlenimim o ki; kurlardaki gerileme ya da enflasyonda birkaç aylık düşüş beklentisi memnuniyetle karşılanıyor ama bu olumlu sürecin devam edeceği konusunda güven verilebilmiş değil. Özellikle yaşanan kur şokunun etkisinin her sektörde ağır tahribatlara yol açtığı, bu tahribatların onarılmasının zaman alacağı açıkça gözüküyor. Kısacası; enflasyonda tartışmalı yöntemlerle iki aylığına enflasyon artışı durdurulsa, seçimlere kadar başka yöntemler devreye alınıp olumlu hava uzatılsa bile, sorunlar ortada duruyor. Sorunlara kalıcı tedbir yerine geciktirici kararlara yaklaşılması ise ileriye dönük tablonun daha ağırlaşacağı karamsarlığını artırıyor.
Aslında sadece yaşadığımız kur şoku ya da enflasyon patlaması değil, çok daha eskiden gelen yapısal sorunların bu dönemde ağırlaştığı, yaşanan şokların temel sorunları ağırlaştırıp görünür kıldığı da söylenilebilir.
Geçen hafta Antalya’da turizmcilerin Konya’da tarımcıların katıldığı toplantılarda bulundum. Özellikle tarım kesimini sorunlarının çok büyüdüğü açık biçimde görülüyor ve çiftçiler şikayetlerini dile getirmeye başlamışlar. Tarımda sorun o kadar çok ki; et ithalatının içeriye etkisi, buğday fiyatları, şeker pancarıyla ilgili özelleştirmenin de artırdığı şikayetler, mazot fiyatlarıyla ilgili yakınmalar, sulamayla ilgili sorunlar, kredi faizleriyle ilgili klasik şikayetlerin iyice artması art arda sıralanıyor.
Tarım kesiminde son dönemde, etkisi iyi hesaplanmadan, yanlış kararlar alınmasının tabloyu ağırlaştırdığı kesin. Kur ve enflasyondaki son atak şikayetlerin artmasında tetikleyici rol oynamış. Aslında kur şoku belirgin hale getirse de tarımdaki yapısal sorunların varlığı ve büyüklüğü inkar edilemez. Bence biran önce siyasi uzlaşma havası yaratılması, bu konuda da uzun vadeli ulusal bir politika saptanması, hükümetlere bağlı olmadan kalıcı bir strateji izlenmesinin şart olduğu açıkca görülüyor.
Bugünkü siyasi ortamın böyle bir uzlaşmaya izin vermediği aşikar olsa bile…
SADECE TURİZM
Geçen hafta Başkanlığını Erkan Yağcı’nın yaptığı Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeler Birliği AKTOB’un Antalya’da düzenlediği 8. Uluslararası Resort Turizm Kongresine de katıldım ve gördüm ki; mevcut ortamda yüzü gülen yegane sektör turizm. Bakanın katılmadığı Kongre’nin genel moderatörlüğünü yapan duayen turizmcilerden Yusuf Hacısüleyman’la toplantı arasında genel bir değerlendirme fırsatı buldum. Hacısüleyman sektörlerinde de konkordato ilan eden büyük firmalar olsa bile, sektörün önümüzdeki dönemden çok umutlu olduğunu söyledi. Geçen yıl patlama gösteren Rusya’dan turist sayısının fiyat artışları ve açılacak Mısır pazarı nedeniyle 2019’da biraz azalsa bile, Pound üzerinden fiyat verdikleri İngiltere’den çok umutlu olduklarını, yeni rekorlar kırılacağına inandıklarını söyledi. Hacısüleyman sektörün tek sıkıntısının uluslararası ilişkilerdeki siyasi gerginlik olduğunu, ilişkiler olumlu olduğu sürece turizm sektörünün ekonomiye katkısının artarak devam edeceğini söyledi.
Umarız tek yüzü gülen turizmcilerin de keyfini kaçıracak gelişmeler olmaz.

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/erdal-saglam/kasim-ayi-enflasyonunu-nasil-yorumlamaliyiz-41038447

Götz von Berlichingen

Bir Alman şövalyesi…
Şövalye olmasına rağmen biraz kaba saba bir insanmış, lafını esirgemeyen cinsten…
Dünya çapında üne kavuşmuştur…
Johann Wolfgang von Goethe’nin bir eseri.

Çok yorulmuşum…
Sekiz suları uyuyup kalmışım, yeni uyandım…
Tepem hala atık, dur bakalım en geç öğle sonrasına öğrenirim öğrenmem gerekenleri…
Hani kendimi çiğnetirken çıkan o ses, öksürmeye gelmiyor…
Sabahtan doktora gideceğim, felaket acıyor. Kaburga ya kırıldı ya çatladı bir şeyler olduğu kesin…
Her halde röntgene yollayacaktır…
Gelince ilgilenirim gerisiyle.

Eserin konusu…
Şövalye ve zamane egemeni Kayser I. Maximilian arasında geçen bir çekişme demiş olalım…
Eserin bir yerinde Götz von Berlichingen şu cümleyi sarf eder:

„Mich ergeben! Auf Gnad und Ungnad! Mit wem redet Ihr! Bin ich ein Räuber! Sag deinem Hauptmann: Vor Ihro Kaiserliche Majestät hab ich, wie immer, schuldigen Respekt. Er aber, sag’s ihm, er kann mich im Arsche lecken!“

Tercüme etmesem daha iyi olacak…
Çünkü…
Anlayan ne demek istediğimi anlayacak!

Al sana

İnsan…
Aslında ne Azrail’e meydan okumalı ne kadere…
Ben her zaman Azrail’e meydan okumuşumdur, tabiri caiz ise kankayız onula…
Ama kaderi zorlamamalı çünkü yazgı…
Değişkendir, Mevla’m boşuna takdir etmemiş…
Eceli kaza, Eceli müsemma…
Galiba çok fazla zorluyorum yazgımı, değişmez çarkıfelek…
Hayat…
Neden kimine kavun…
Ulan…
Niye hep bana kelek?

Vay ben anasını satayım böyle işin…
Ne demişler?
Sala başını al maaşını…
Sus…
Tut çeneni, sana ne be ey çeyrek?

İnsan kimi şeyi yaşlandıkça daha iyi anlıyor

Yok…
Dost değil, arkadaş…
Yoldaş diyeceğim yanlış anlayacaksınız, yollarımızın bir süreliğine kesiştiği insanlar…
Beraberdik bir süreliğine…
Gençtim…
Aklim bir türlü almıyordu, insan öldürmek kolay mı?
Can almak!!!

Haneye tecavüz, sevdiklerinin ırzı…
Vatan topraklarını çiğneyen yabancı postalar…
Geçen gün aklıma geldi anlattıkları, evet içlerinde biri vardı ona özellikle değer verirdim…
Farklıydı…
Dün yazdıklarım mesela, geldim sözüne…
Bıçak…
Gerçekten kemiğe dayanınca başka çare kalmıyor!

Gençte değilim ki kardeşim, gençliğin enerjisinde kalmadı…
İhtiyarlar çene yorar gençler can verirmiş…
YOK…
Ben çene yoran moruk olmayacağım, sözüm söz…
Ben onlardan olmayacağım!

AHMET KAYA…
Ağladıkça…

Dardayım…

Yakamoz…

Hani Benim Gençliğim…

Çok fazla öne çıktım yine, çok fazla! Teşekkür ederim ilginize

Çenemi tutmayı bir türlü öğrenemedim…
İsyankârım…
Yok…
Allah’a karşı değil, tövbe…
Ama insana ama insan diye ortalıkta gezinenlere…
Bir anarşist, bir başına bir çeyrek…
Yiyecek sonunda bir tarafına kurşunu…
Susacak…
Bunu yapacak olan eminim Kara Mediha…
Çenemi tutmasını öğrenmezsem!

😊

Para sesi, kadın sesi birde su sesi

Birde kadın sesinden dinle aynayı.

Efkâr bastı yine, efkâr…
Tek dostumdur şişeler. Ne fakir bir hayat ne yoksul…
Sevdiklerim olmasa, kalbimdekiler…
Çekilmez!

Kendim seçtim yalnızlığı…
Yalnız adamda derler bana, tizenin sözü…
😊
Özledim be, vallahi bu özlemler beni bitirecek!

Tam cinsim ya tam cins…
Bıyıklar beyaz, saçlar kumral…
Dipleri sapsarı…
Beyazlamıyor arkadaş, beyazlamıyor saçlar…
Dert çok, çektiren çok ama beyazlamıyor.

Meyhanede yok ki gideyim, halbuki bunu bile özledim…

TARKAN – Nasıl Geçti Habersiz

Gerçekten çok terbiyeli bir ses…
Terbiye, görgü…
Ne güzeldir ne güzel.

Ah ulan ah, bakmaz mıyım ben bu gece şişenin dibine!?

Çok söyletiyorsunuz, çok…
Ama dinleyen yok!

Bugün ekonomiden gidelim

Yeminle…
Bilmiyorum doğru olup olmadığını AMA annem çocukluğumdan beri anlatır bana…
Kontrol etmeye üşendim…
Yani farazi yazıyorum, annemin dediği doğru olsun olmasın bir gerçek…
Yadsınamaz, tartışılamaz bir geçek ORTADA!

“Yeni sanayileşen ülkeler” diye tercüme edilmiş, öyle tarif ediliyor ama bence doğru bir tarif değil…
Çünkü…
Makasa bakmıyorlar, açısına…
Yine ne O ülke veya ülkelerin geçmişine…
Dikkate alınmıyor inançlarını, tarihlerini…
Yani işkembeden salıyorlar bir kavramı, tanımı…
Halbuki…
İnsan söz konusu olduğunda bütünüyle ele alınmalı!

Ya insanın insan üzerindeki hegemonyası…
Baskısı, sömürücü tavrı…
Onları geçelim kardeşim, geçelim …
Çünkü…
İnsan oldum olası, kominizim gibi bir düşünce ya git Allah aşkına öğretmişler sana…
Allahsızlar diye…
Ulan buna bakacak olursan İbrani dinlerin tümünün özünde yatar paylaşmak…
Birbirin için var olmak…
Allah’ın emri, evet Allah diyor oku…
Oku ve paylaş, darda bırakma akrabanı, komşunu…
Yazdım, anlatmaya çalıştım ve yaşayarak görüyoruz Allah ile aldatmayı…
Ve sonuçlarını!

Demiyorum komünist ol…
Demiyorum çünkü insanın tabiatına aykırı…
Yoksa nasıl izah edeceksin dünyanın bu halini?

Evet…
Sözde, güya…
Kur’an-ı Kerimde bir yerinde…
Yazıyormuş sarı benizliler dünyaya hâkim olacak diye!???

İyi ya ne fark eder kimin sömürdüğü…
Ha beyaz, siyah, kırmızı veya sarı…
Ne fark eder kimin sömürdüğü?
SENI…
Aldatıp, kandırdığı…
Sonuca bak sen sonuca, yok Hatice’ye değil neticeye!

Merak etme unutmadım Türkçülüğü, ÖZ Türkçe kelimeleri…
Çalışıyorum üzerinde…
Ah şu tepem olmasa, ikide birde atmasa çoktan biterdi…
Allah rızası için yok mu bir tamirci…
Bi el atsa, gevşeyen vidaları bir sıksa!

Bir söyleşi, bu satırların nedeni…
Çok güzel, süper…
Gerçek kapasiteler fikir teatisinde…
Hem dinliyordum hem işimi yapıyordum bir yer geldi…
Vidalar öylesine gevşemiş ki tepem…
Volkan misali attı, patladı üfffffffffffffffffffffff…
Uzaya doğru yolcu!

Ticaret anlaşmaları…
Uluslararası ve / veya ikili, üçlü…
Bencilliğin bizzat-i kendisi…
Kimin umurunda fakir, fukara ki bu yazıyı yazmamın nedeni…
Bu yeni bilgi, bu bilgiye sahip değildim. Şimdi anlıyorum kimi şeyi!

Yeni değildi benim için yeni…
İnsan bilmeyince kuramıyor kimi bağı, anlayamıyor gelişmeleri ve sebeplerini…
Anlamak, ille anlamak ve emin olmak benim için çok önemli!

Adalet…
Hak ve hukuk…
Ne büyük kavramlar ne büyük…
Her hakkın, hukukun ardından getirdiği sorumluluk…
Ah birde içi doldurulabilse(!)

İkili, üçlü anlaşmalar diğerlerini dışlar!!!

Bu cümleyi ANLA, bir önceki sözümü…
Özümse…
Demokrasi ama lütfen ticari ilişkilerde değil, kim kimin sırtından halvete girebilirse…
Zifaf odası(!)

Grup seksi, cinsel fantezi…
Vallahi bende aslında bire bir “güreş” taraftarıyım ama insanız işte…
Bir erkek, iki dişi olabilir yani…
Şaka bir yana konu çok ciddi, serbest ticaret anlaşması…
Ve evet…
Devletlerarası hukuk güvencesi altında.

Amerikan Think – Tank’ler bunu ciddi şekilde kınamakta…
Bırak Afrika’yı, zavallılar zaten feleğin tokadını yemişler…
>>> Yeni, yeni sanayileşmeye başlayan ülkeler <<<
Ki bunu lütfen sosyoekonomik yönü ile görmeye çalışınız, toplumlar içindeki makası…
Zengin…
Süper, ultra zengin. Fakir küle bile muhtaç…
Bunlar tüm bu anlaşmaların dışında tutuluyorlar. Konunun ekstra vahim tarafı…
Onlar pazarlarını açmak ZORUNDAYKEN, tersi mümkün olmuyor!

Güçlünün, güçsüzü ezmesi.

TTIP…
Transatlantic Trade and Investment Partnership…
DIKKAT DIKKAT DIKKAT
Dünya ticaret hacminin yüzde ellisi!

Amerika ve Avrupa arasında…
NAFTA…
Güzel bir örnek tüm bunlara, Meksiko kaybeden…
Amerika, Kanada ve tabii şirketler kazananlar. Bir madalyonun hep iki yüzü var unutma!

America First…
İlgililer lütfen bu kavramı araştırsın, spillover…
Güldürmeyin beni…
Spillover’miş hadi canım sende. Trump efendi…
Kendi gibi kör cahili, kendinden daha alçağı s…in teki…
Düşün ülkemizi, kurbanlık hayvanları bile ithal eder duruma geldik…
“Dünya lideri(!)”
Samanı ya samanı…
NIC; The National Intelligence Council’e göre…
Yeni sanayileşmeye başlayan ülkelerin daha güçlü olacakları VE Çin’in 2030 yılında ABD’yi geçeceğini öngörmekteymiş.

Auschwitz

Geziyor pezevenk, gezsin…
Gitmişler en önemli Nazi kamplarından birine…
DERS OLUR, eminim çok içerleyecektir…
Hem okuyor hem bir taraftan çalışıp bize yük olmamaya çalışıyor kiii…
Yük ne demek?
YESIN babasının paracıklarını, anasının o yemeyecekte kim yiyecek?
Hem fıldır fıldır geziyor vallahi…
Aman, aman iyi ki kızım olmamış…
Ne yapardım bilmem!?

😊