Sakının…
Sakın kimse yanlış anlamasın yazacaklarımı, met falan değil, aksine utanç, ancak…
Durun önce anlatayım. Çünkü…
Oma’m…
Maşallah hala evinde yalnız yaşayabiliyor. Yemek…
Çok seçiyor, her şeyi yemiyor. Yedikleri, buzdolabında, killerinde…
Gün aşırı taze almam gerekiyor yoksa yemiyor, killere koyuyor, küfleniyor, karnı acıkınca yiyor…
Korkuyorum, zehirlenecek. Neler denemedim ki, neler neler.
Yok, çaresi yok! Ancak bu şekilde, bir şekilde ona “sağlıklı” bir yaşam sunabiliyorum.
İhtiyarlar yurdu, olmaz, söz verdim. Sağlığı yerinde yani götüremem, yatıramam onu oralara.
Karım olduğu için değil, iyi insan gerçekten, merhametli…
Var tabii eksik tarafları, hangimizin yok ki?
Allah razı olsun, kadıncağız gerçekten ailenin büyükannesi…
En azından hafta sonları yemek yapıyor, götürdüm saat 18 gibi…
Buzdolabında yemek dolu, sadece koyacak ocağa ısıtacak.
YAPMIYOR…
Ya unutuyor veya ZOR GELIYOR ki ikinci ihtimal daha olası…
Yemek daha taze ocaktan inmişti, fokur fokur…
Patates yemeği, seviyor…
Koydum tabağa, aç kurt gibi saldırdı!
Ne yapacağımı, daha nasıl bakabileceğimi bilmiyorum…
Çok, çok ama çok üzüyor beni.
Peki, neden anlattım bunları size?
İhtiyarlar, bebek gibi muhtaçlar…
Ailede zaten, konu komşu, çevrenizde nerede ihtiyar görürseniz…
Yazdıklarımı hatırlayınız.