İnsanız, sadece insan…
Ve beşer şaşar!
Konumuz bir “sanatçı”, bir sürrealist, sanatçı olduğundan daha doğrusu bu sanatın temsilcisi olduğundan çok büyük bir ihtimal ile haberi bile yok. Önsöz olarak birkaç bilgi sonrasında konuya giriş.
Sigmund Freud, çağdaş psikolojinin babası…
Şüphesiz insan denen varlığın, ruh analizin de öncü oldu, temeli attı…
Ama yanladığı da oldu(!)
Çoğu çağdaş psikolog “yanlışları” karşısında saç baş yoluyor, öylesine hatalar…
Okumuştum, gerçekten çok oluyor, hafızam, hatırladığım kadar…
Doğru yanlış, gerçekten tekrar araştırmakta canım istemiyor, dedim ya hatırladığım kadar, yanılma payı var. Yaşanılan olay KESIN yaşandı, isimlerde, şahıslarda yanılıyor olabilirim.
Philip Mountbatt…
II. Elizabeth’in eşi, annesi, mükemmel bir insan, alımlı, kibar, bilgili ve insan evladı…
Prenses Alice von Battenberg, Kadıncağız hastalanır, o doktor bu doktor derken Freud ile temas sağlanır. Freud’un röntgen istemesi, koyduğu tanı birçok psikoloğun hala tartışma konusu.
Tıpkı, ki suçlamıyorum…
İnsanlık, bilim o zamanlar ancak bu aşamadaydı. Freud’un bilmemesini, düşünememesini olağan karşılamak lazım. Öte yandan eski Yunan…
Düşünerek atomun varlığını öne sürdü. Merak edenler için bir, iki ipucu…
Kadın…
Aşağı yukarı 8cm…
Klitoris VE Freud’un kimi “yanlış tanı ve tezi”. Penis hasetti, kadın mazoşizmi başlıklı makalemde, eğer bitirebilirsem, daha ayrıntılı, detaylı bilgi vereceğim. Ve Freud’dan etkilenen bir sanat dalı, sürrealizm(!)
Meksiko…
Son altı yılda uyuşturucu savaşlarında 100 bin insan öldürüldü…
Tekrar, dile kolay…
Yüz bin insan uyuşturucu savaşlarında öldürüldü…
Rakamlar muhtelif, 2016 verisi son üc buçuk senede 78 bin 109 öldürülen insan…
Öyle veya böyle on binlerce öldürülen.
Yöneticiler, devlet çaresiz mi?
Çaresiz görünüyor, şöyle ki…
Başta devlet kurum ve kuruluşları uyuşturucu mafyası tarafından ele geçirilmiş vaziyette…
Sızıntı, rüşvet her yerde…
Devletin nice namuslu ve vatansever evladının eli kolu bağlı, balık baştan kokmuş…
Emir, demiri keser yani…
Halk kendinden vazgeçmiş durumda, çaresiz göz önünde yaşananları, cinayetleri izliyor, olağan, hayatın bir parçası olarak algılamaya, kabullenmeye başlıyor, başladı(!)
Bu anlattıklarım size bir şeyler hatırlattı, sizde bir çağrışım yaptı mı?
İnsan…
Çevresinin, yaşam şartlarının, yetişme dolayısıyla eğitimi ve görgüsünün bir ürünü…
Ve algısı “gerçekleri”, gerçek kabul ettiklerini belirliyor…
Yani realitesini!
Evet, ikimizde aynı zaman diliminde yaşıyor olsak ta, cereyan eden olaylar karşısında senin gerçeklerin benimkinden çok farklı(!) olabilir.
Salt algı.
Gerçeküstücülük ya da sürrealizm tanımı ve etkisi…
DIKKAT, burayı anlaman şart…
Sürrealizm bir entelektüel hareketti, 1920’lerde gelişen, Freud’un öğretisinden de etkilenen > geleneksel normlara, kabullere < alternatif, yani yeni bir seçenek olarak kendini ifade eden bir “yaşam ve anlayış tarzı” olarak “dünyaya geldi”. Felsefe, edebiyat, sanat ki resim ve görsel alanda ve medyada kendine yer buldu. Hicivsel yaklaşımının tersine, hakim teoriler esas olarak psikoanalitiktir. Dolayısıyla rüya, bilinçsiz, absürt ve fantastik edebi, resimsel ve sinematik ifadelerin özelliklerini taşır.
„Sürrealizm“ kelimesi, kelimenin tam anlamıyla „gerçekçiliğin üstünde“ anlamına gelir. Gerçeküstü olarak adlandırılan nesne, gerçekdışı olarak da tabir edilebilir.
Sanki bir rüya, bir hayal gibi…
Bilinç, bilinçaltı ve >>> bilinçsizlik <<< gibi kavramlar bu anlayışın temel unsurlarıdır. Geleneksel anlamda, “burjuvazi”, yerleşmiş ve toplumsal “kabul” gören gerçekçiliği, > bilinci < ret eden, rasyonel düşünceyi ilham kaynağı olarak görmeyen, anarşist veya devrimci bir sanat ve dünya görüşü, yaşam tarzıdır.
Gelelim saadete…
Müspet bir durum olurdu yaşananlardan gerekli dersleri çıkarabilsek…
Ne demişti?
“Bildik bir Cumhurbaşkanı olmayacağım!”
Doğrudur(!)
Örneğine az rastlanan bir HIRSIZ, bir pazarlamacı, bir HAIN, bir vatan haini!
Son on beş, yirmi sende yaşayarak şahit olduklarımız…
Bir hayal gibi, bir rüyadayız sanki…
Bitmeyen bir kâbus…
Evet, efendim…
Gerçek dışı, hayal ürünü, fantastik olaylar zinciri…
FETÖ’yü devlet kurum ve kuruluşlarına dedem yerleştirmişti(!)
Üç tarafı denizlerle kuşatılmış olan vatan topraklarında TEK TÜRK limanı kalmamacasına, elde ne kadar kamu malı, kamu kuruluşu varsa satıldı…
Kendisi, yandaş ve yoldaşı, yalaması…
Sürrealizmin gerçek birer temsilcisi!