Rahman ve rahim olan adına

Yok kardeş…
Benim adım Recep Tayyip Erdoğan değil!

Ayda yılda alırım elime Kur’an-ı…
Cebimde yüklüdür meâli ve “aslı”…
İhtiyaç his etiğimde, içimde O >>> arzu <<< O istek hasıl olduğunda…
Giderim Camiye, dinlerim cebimden Kur’an ayetlerini Arapça!

Alışkanlık…
Arapça bilmem, öğrenmekte istemem…
Hani ne söylendiğini anlamak en doğal hakkım olsa bile alışmışım Kur’an-ı Arapça dinlemeye…
Ne oruç tutarım, tutmak istesem bile tutamam ilaçlarım, ne beş vakit namaz kılarım…
Anlayacağın Müslümanın yüz karasıyım!

Ama…
İster inan ister inanma…
Dua düşmez dilimden, zorla öğretti, kandırarak öğreti rahmetli…
Dedi…
Bu duaları bilmezsen imam nikâhı kıyamayız, babam vermez beni sana…
Sofu bir ailenin kızıydı, yok muhafazakâr değil, sofu, bağnaz…
Ben bahçede, elimde dualar deli gibi ezberleme peşinde…
İşte O dualar düşmez dilimden VE…
İspatlı, şahitli…
Yok KESINLIKLE şans ile izah edilemeyecek, AKIL ALMAYACAK olaylar zinciri…
Ve ben hep bir şekilde sağ ve salim bu karmaşadan çıktım, çıkarım!

Hep söylerim, hep yazarım…
Allah benim ve sevdiklerimle, demek ki var bir iyi tarafım, saf ve salak yanım…
Bu yüzden Rabbim yanımda, oruç tutmasam, namaz kılmasam bile.

İnan…
İnan bana imanım yürekten, ta derinlerden, en içten…
Beni şahsen veya yakından tanıyanlar bilir bunu…
Sapına kadar Türk’üm…
Milliyetçiyim, Atatürk milliyetçisi…
Onun ilkeleri:
Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve İnkılapçılık.

İnsandır derdim…
Sadece insan, en güzeli insan evladı olan…
Görmüş – geçirmiş, bilgili, düşünen ve his eden, edebilen varlık.

Dua…
Düşmez dilimden, düşmez…
Ne imanımı ne bayrağımı düşürmem yerlere, çiğnetmem…
Ben, buyum, sadece bu!

Rahman ve rahim olan adına…
Dinle, oku sana diyeceklerimi…
Ama önce Hz. Mevla’yı birlikte okuyalım, yâd edelim kendisini:

“Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,
Bizim dergahımız, umitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel…
Ben yaşadıkça Kur’an’ın bendesiyim
Ben Hz.Muhammed’in ayağının tozuyum
Biri benden bundan başkasını naklederse
Ondan da bizarım, o sözden de bizarım, şikayetçiyim…
Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız
Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir…
Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız
Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir…
Güneş olmak ve altın ışıklar halinde
Ummanlara ve çöllere saçılmak isterdim
Gece esen ve suçsuzların ahına karışan
Yüz rüzgarı olmak isterdim…
Aklın varsa bir başka akılla dost ol da, işlerini danışarak yap…
Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeyiz
Şu tertemiz tarlaya başka bir tohum ekmeyiz biz…
Hayatı sen aldıktan sonra ölmek, şeker gibi tatlı şeydir
Seninle olduktan sonra ölüm, tatlı candan daha tatlıdır…
Biz güzeliz, sen de güzelleş, beze kendini
Bizim huyumuzla huylan, bize alış başkalarına değil…
Bir katre olma, kendini deniz haline getir
Madem ki denizi özlüyorsun, katreliği yok et gitsin…
Beri gel, beri ! Daha da beri ! Niceye şu yol vuruculuk ?
Madem ki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik…
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol…“

Mevlana Celaleddini Rumi

Ve…

„Paranı ver, gönlünü ver, canını ver
Ama SIRRINI VERME! …
Günlerini say, kazancını say, büyüklerini say
Ama YERİNDE SAYMA! …
İşini beğen, aşını beğen, eşini beğen
Ama KENDİNİ BEĞENME! …
Emek ver, kulak ver, bilgi ver
Ama SAKIN BOŞ VERME! …
Fidan büyüt, çocuk eğit, yoksul besle
Ama KİN BESLEME! …
Davet et, hayret et, ülfet et, affet
Ama İHANET ETME! …
Kitap oku, meslek oku, dünyayı oku
Ama LANET OKUMA! …
Sınıfını geç, hayatını seç, rakibini geç
Ama GÜLÜP GEÇME! …
Gönül al, dost al, yoldaş al
Ama BEDDUA ALMA! …
Yaklaş, tanış, konuş, uzaklaş
Ama UŞAKLAŞMA! …
Doğrul, sayrıl, evril, devril
Ama EĞRİLME! …
Hislen, tasalan, seslen, uslan
Ama PASLANMA! …
İtil, ütül, atıl, katıl
Ama SATILMA!“

Kardeş diyorum sana…
İster AKP’li, İster MHP’li, Y-CHP’li veya PKK’lı ol…
Müslüman, Hristiyan veya Musevi…
Lütfen gel dinle beni…
Bak kardeş bilişimciyim, ruhum ruh, dakikalar içeresinde dünya turu atarım…
Bir bakmışın buradayım bir salise sonra dünyanın diğer ucunda…
Müslümanın dünyaca ihbarı zaten yerlerde…
Ama haklı ama haksız…
Türk’ün adı yerlerde, yerin yedi kat dibinde…
Bu adi, satılmış soytarı sayesinde…
Allah var yukarıda, hiçbir zaman saygınlığımız, itibarimiz bir istisna dışında…
Atatürk zamanında, O yaşarken…
İyi değildi, ARTIK YOK, yok kardeşim hiç kalmadı, kimse bizi adam, bırak adamı insan yerine koymuyor artık, gerçek mi? GERCEK!

Acı gerçek dostum, çok acı…
Beğenmediğim zamane Arap’ı bile bizim önümüzde, daha değerli daha saygın…
Gerisini artık sen düşün.

Nispeten yeni…
Çalışamıyorum ki kendime sekreter tutayım, Dragon senelerin ürünü…
Microsoft Office kullanıyorsan…
Bilgisayara dikte et sözlerini…
Gerçekten tavsiye edebileceğim, ücretsiz bir Addon…
Salt dikte değil, her dilden mesela Türkçeye tercüme ettir…
AMA, AMA, AMA…
Arap olarak dikte edebiliyorsun…
Türk olarak yok öyle bir şansın!

Ne itibarimiz kaldı ne saygınlığımız…
Paranı yitir, canını yitir, hata özgürlüğünü yitir AMA saygınlığını yitirme!

indir

Diğerleri için…
https://support.microsoft.com/tr-tr/help/14198/windows-7-dictate-text-using-speech-recognition
Işe yaramaz, benden söylemesi…
Bir link daha…

Office setine sesli dikte özelliği geliyor: Microsoft Dictate

Bir karikatür

Resme iyi bakın lütfen, okuduğum bilişim dergilerinden birinde yayınlandı…
Hristiyanlıkta paylaşmak çok önemli…
Hatırladığım kadarıyla ki alaycı bir şekilde değil tam aksi acı bir tebessümle…
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor, sadece hatırlatmak isterim:

Peygamberimiz, komşu hakkı ve paylaşmaya büyük hassasiyet göstermiş, “Yanı başında komşusu açken tok olarak geceleyen kişi (olgun) mü’min değildir” buyurmuştur. Zengin komşuya komşularını aç bırakması da haram sayılmıştır.

Paylaşıyoruz dostlar, paylaşıyoruz her b.ku…
Ama acıyı ama ekmeği ama sevgiyi ama şefkati, hoşgörüyü değil!

Kaynakça:
https://www.heise.de/ct/entdecken/?hauptrubrik=%40ctmagazin&unterrubrik=Schlagseite

Karikatür başlığı:
Hz. Isa ekmeği paylaşıyor

„İleri“ demokrasi nöbetleri

Allahu ekber…
Ne hoş bir eda…
Dökülürse kulun dilinden, samimi iman ve yüreğin sevgisiyle birlikte…
Çınlarsa etrafta, davet ederse müminleri dua etmeye, Allahtan dilek dilemeyi…
Onun sadece Onun sevgi, şefkat ve hoşgörüsüne sığınarak Onun rahmetine erme isteği.

Halbuki…
Çağımızda ister Müslüman coğrafyası olsun ister garp tarafları…
Çoğu insanının tüyleri diken diken oluyor artık bu edayı duyduğunda…
Yozlaştık kardeşler, bozulduk, özümüzü yitirmekle kalmadık, pusulamızı şaşırdık…
Peygamber Efendimizi unuttuk!

Yüreğin temizliği yansırsa yüze, O yüz pırıl pırıldır…
Aydınlık…
Sanki bir yol gösterici alaca karanlıkta, bir ışık!

Allah’ın son seslenişi insana, son çağırısı, son daveti…
Oku…
Oku der Kur’an-ı Kerim’i!

Bir erkeğin bir kadını sevmesi, bir kadının bir erkeği sevmesi…
Yürekten, samimi…
Evlat sevgisi, vatan – millet sevgisi, tabiata sevgi, Allah’a olan sevgi…
Iman ama yürekten gelen, yürekten olan…
Yaratılana, Yaratandan dolayı sevgi…
Yönetim şekilleri(!)

Kuldur bu, insan…
Dağ başında yaşamıyorsa tek başına, değilse bir evliya, bir eren…
İlla bir şekilde yönlendirilecek, yönetilecek…
İnsanlığın bugüne kadar geliştirdiği en insancıl yönetim şekli…
Demokrasi…
Nasıl ki olmaz, olamazsa Müslümanlığın ılımlısı, liberali…
Demokrasinin de olmaz ilerisi…
Evet, doğrudur temsili demokrasi, demokrasinin kendisi bile hası hani…
O bile mükemmeliyetten uzak, tartışmalı ve sakat…
Temsili demokraside özürlü çünkü kul yapımı, SALT ALLAH…
Sadece O tek ve mükemmel olan, kusursuz!

İcat etti zibidinin biri, ahlaksız ve şerefsiz birisi…
Demokrasinin ilerisini, belki sen görmüyorsun ama inan bana, lütfen itimat et bana…
Zulüm ediyorlar bize, tecavüz ediyorlar aklımıza, yüreğimize, içimizdeki sevgiye ve insanlığa…
Örf ve adetlerimize, gelenek ve göreneklerimize…
Kutsal saydıklarımıza…
Unutma, sakin unutma…
Bugün okunuyorsa hala ezan ülkemizde bu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, şehit ve gazilerimiz sayesinde!

Tutacaksan nöbet…
Tut…
Ama demokrasi için, hak için adalet için tut…
Öleceksen…
Öl…
Vatan için millet için inandıkların için Allah için ve sevdiklerin için…
Ama…
Sakin demokrasinin ilerisi için zahmete girme, kanma, aldanma…
Cenap, cürüm kâr deccala!

Domuz ve insan veya ıspanak yaprağı

Bilerek domuzu önce, insani sonra yazdım…
Nedenini tahmin edebiliyor musunuz?

Sonra…
Domuz organlarının insan organlarına biyolojik olarak çok yakın olduğunu biliyor muydunuz?
Domuz, dinimizce haram…
Ölüm ile yaşam arasında kaldığında, domuz etti yemek ise helal…
Domuz hepçil olmakla birlikte leşte yer…
Derelerin “domuzu” ise yılan balığıdır, O da leş yiyiciler arasındadır…
Ve domuz sadece besin maddesi değil aynı zamanda organlarıyla insana hayat veren bir canlıdır.

Bundan on beş sene öncesiydi…
DKD diye dünya çapında en önlerde olan bir araştırma hastanesinde tepeden tırnağa kontrolden geçtim.

Kalbim…
Kılcal damarlarım önemli derecede tıkalı ama yaşamım tehlikede değil, tıpkı şah damarlarım gibi.
😊
Yani kalp krizine veya beyin felcine yakınım, alıştım artık, Allah ne yazdıysa O olacak!

Neden mi anlattım şimdi bunları size?
Bilim…
Bilim ve din ve insan ve Allah…
Bilmiyordum bugün öğrendim, bilim bir ıspanak yaprağından, evet doğru okudunuz bir ıspanak yaprağı ile kılcal damar kaynaklı kalp krizlerini bypass yapmadan tedavi edebilecek!
İnanılmaz değil mi, daha beş – on sene kadar sürebilirmiş…
Yani insanın domuza ihtiyacı kalmayacak.

Tesadüf müdür, ilahi bir takdir mi bilemedim…
Birçok kültürde domuz pistir, gerçekten de öyle…
Almanlar mesela domuz yemelerine rağmen birisine hakaret etmek isterlerse “Schwein” derler yani domuz. Veya “Männer sind Schweine” bir deyişleri vardır. Tercümesi; erkekler domuzdur!?
İnsan ve domuz veya domuz ve insan…
Ne kadar da birbirine benzer!

Bilmem ne demek istediğimi anladınız mi?

Allah beni böyle yaratmış ben ne yapayım?

Tipi bozuk…
Tipi bozuklardanım, kedi bile, Tarçın bile benden korkuyor…
Keza insanlar, halbuki ben öcü değilim, yaradılışım böyle ben ne yapayım?

Özledimmm…
Takım elbiselerimi, kravatlarımı…
Eski hayatımı, O heyecanı…
Sevişmek…
Tenin tene değmesi günah olabilir mi?

Kadın…
Öpülüp sevilmek, koklanıp okşanmak için yaratılmış kardeşim…
Tabii kadından bahis ediyorum, kadın…
Her memeli kadın değil, tıpkı her memesizin erkek olmadığı gibi!

Stres, adrenalin…
Çoğu insan stres etkisi altında dize gelir, herkes gider Mersin’e, Önder tersine…
Stres altında çalışmayı bile özledim, kafa özellikle o zamanlarda jilet…
Hala stresi kaldırıyorum ama üzüntüyü değil…
Üzüntü dize getirdi, yok keşke diz üstü olsam, yayıldım manda b.ku gibi bir seksen yere!

Gece rastlaşıyoruz Tarçınla antrede, yani holde…
Bir görseniz kaçışını…
Patlamaya hazır bomba gibiyim, pipi çekilmiş el bombası…
Ne gazete ne haber, sadece küfür…
Sinirler gitti!

Azıcık aşım, dertsiz başım. Bu çocuk yedi bitirdi beni!

Kuzucuk

Bu sabah yine gecenin kör karanlığında uyandım. Televizyonda bir belgesel, ilgimi çekti…
Berlin’den – Japonya’ya. Bir seyahat belgeseli, eski ipek yolu üzeri…
Haliyle Türkiye falan, geç…
Girdiler Türkmenistan’a oradan Özbekistan’a, Uygur Türkleri…
Yollar gitmekle aşınır mi?
Hayran kaldım Türkmen kızlarına…
Maşallah ceylan gibi, minyon tipli, uzun boylu, hele giyisileri, hele giyisileri…
Çok hoşuma gitti…
Özbeklerin sevecenliği, iki küçük kız çocuğu, görmeliydiniz bayıldım, tek kelimeyle bayıldım!

Bilmem bilir misiniz, yok kardeşim Turan’cı değilim…
Kan bağı, dil bağı…
Kimi örf ve adetlerin, hayat anlayışının getirdiği yakinlik…
Seni seviyorum hani çılgınlar gibi yine de seni öldürüyorum…
Ayı yavrusunu severken öldürülmüş ya o misal, neden birbirimizden koptuk, neden öldürdük birbirimizi?

Yanı başımızda, hani seslensek bizi duyacaklar…
Ölen, öldürülen Türkmen kardeşlerimiz, dünya siyasetinin kirli oyununa getirilenler…
Neden koptuk? Türk ve Türk’ün kanı lanetli mi, neden gelmez bu insanlar bir araya…
Dünya çapında 250 milyon kadar olduğumuz söylenir, ne güç, düşün ABD düz hesap 300 milyon(!)

Bir araya gelemememiz…
Biraz RTE biraz Kuzu gibi tiplerin coğrafyamızda çokça olmasından…
Kimi dini kendine alet eder, kimi faşizan milliyetçiliği ve en çokta menfaatperestler yıkar bizi!

Ne diyor Burhan Kuzu, KK için? çıktı yine piyasaya…
“Tutuklanabilirmiş”, yokmuş duyum falan, söylenti?
Kalleş bunlar, tek kelimeyle kalleş…
Ne mertlikten ne insanlıktan nasibini alamamışlar!