Bu sabah yine gecenin kör karanlığında uyandım. Televizyonda bir belgesel, ilgimi çekti…
Berlin’den – Japonya’ya. Bir seyahat belgeseli, eski ipek yolu üzeri…
Haliyle Türkiye falan, geç…
Girdiler Türkmenistan’a oradan Özbekistan’a, Uygur Türkleri…
Yollar gitmekle aşınır mi?
Hayran kaldım Türkmen kızlarına…
Maşallah ceylan gibi, minyon tipli, uzun boylu, hele giyisileri, hele giyisileri…
Çok hoşuma gitti…
Özbeklerin sevecenliği, iki küçük kız çocuğu, görmeliydiniz bayıldım, tek kelimeyle bayıldım!
Bilmem bilir misiniz, yok kardeşim Turan’cı değilim…
Kan bağı, dil bağı…
Kimi örf ve adetlerin, hayat anlayışının getirdiği yakinlik…
Seni seviyorum hani çılgınlar gibi yine de seni öldürüyorum…
Ayı yavrusunu severken öldürülmüş ya o misal, neden birbirimizden koptuk, neden öldürdük birbirimizi?
Yanı başımızda, hani seslensek bizi duyacaklar…
Ölen, öldürülen Türkmen kardeşlerimiz, dünya siyasetinin kirli oyununa getirilenler…
Neden koptuk? Türk ve Türk’ün kanı lanetli mi, neden gelmez bu insanlar bir araya…
Dünya çapında 250 milyon kadar olduğumuz söylenir, ne güç, düşün ABD düz hesap 300 milyon(!)
Bir araya gelemememiz…
Biraz RTE biraz Kuzu gibi tiplerin coğrafyamızda çokça olmasından…
Kimi dini kendine alet eder, kimi faşizan milliyetçiliği ve en çokta menfaatperestler yıkar bizi!
Ne diyor Burhan Kuzu, KK için? çıktı yine piyasaya…
“Tutuklanabilirmiş”, yokmuş duyum falan, söylenti?
Kalleş bunlar, tek kelimeyle kalleş…
Ne mertlikten ne insanlıktan nasibini alamamışlar!