Konuşuyor devletin bahçesi, diyor ki bilmem ne bilmem ne

BILIYORUM…
Kızacak hata küfür edeceksiniz bana…
“Tertemiz oylarınıza” bilmem ne bilmem ne “bizi destekleyecek misiniz?”
Yığın…
Hep bir ağızdan “Evet”
Çankaya’da, Çankaya…
Ben sormak isterim sizlere…
Lütfen dürüst olun…
Bu milletin temiz bir tarafı kaldı mi ki tertemiz bir oyu olsun?
TEMIZ…
Bir tarafımız kaldı mı???

Yüreğin siyaseti, yüreklerin siyasetçisi bir kesit

Yıl 1812…
Tarihe…
1812 savaşı olarak geçecek bir mücadele…
Bir borazancı, bir zencidir kendisi…
Kanada’yı…
Kanada yapan(!)

Bunu biliyor muydunuz???
Söyleyin…
Biliyor muydunuz bunu?

Tabii…
O borazancıya bu emri veren komutan…
Esas kahraman!

Ne olmuştu, bir zenci, bir insan tek başına bir ülkenin kaderini deriştirebilir mi…
BIR KOMUTAN?

Biliyoruz ki…
Değiştirebilir, var bir kahramanımız, var bir Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüz…
Var…
Bizimde var, BIZIM…
Toprağımız gibi, havamız suyumuz, gökyüzümüz…
Üç tarafımızı çevreleyen denizimiz gibi var bir yüreğin, yüreklerin komutanı, var Türk’ün Atası, babası, yüreklerin siyasetçisi, bir devlet adamımız bizimde var!

Amerikalılar…
Ve Kanadalılar oldum olası birbirine iyi bakmazlar…
Amerika…
Kıtayı kendi hegemonyası altında göremediği sürece gizliden gizliye…
Kin güder…
Günümüzde bile bu böyle, hala öyle.

Ne olmuştu, nasıl olmuştu kısaca birlikte bir göz atalım…
1812 yılında Amerikalılar ki dedim ya hala öyle, generalin ismini anımsamıyorum…
“Bir marş emrine, marşa bakar” diyebilmekteymiş…
O kadar küçük, o kadar hor görüyorlarmış Kanadalıları…
Düşürmüşler 4000 askeri yola, marş marş istikamet Kanada diye!

Kanada…
Rüyalarımın, hayallerimin ülkesi…
Ülkelerinden biri, balığa, ava gitmek isterim oraya!

Tabii Kanada…
Vahşi, insanı yerlisi Kızılderili…
Beyazı, göçmeni avcı…
Vahşi doğanın, koşulların yine vahşi insanı!

Sorma bana komutan ismi ne onu ne ötekini…
Bir avcı alır önceleri komutayı, ama iyi ama kötü düzenli Kanada ordusunun komutanı gelene kadar…
Bir avuç insan, birkaç yüz kişi…
Yolda Amerikalı, 4000 asker, ağır toplar…
Dikkat…
Askere gitmeyenler, kurmay olmayanlara yönelik bir bilgi…
Arazi…
Ve koşulları, menfaatine bilirsen kullanmayı…
Birçok savaş bundan kazanıldı!

Kanadalılar…
Öyle bir yer seçer ki Amerikalıları karşılamak için…
Bir boğaz, dar bir geçit…
İki tarafı yamaç. Olabildiğince orman zaten, göz gözü görmüyor ağaçtan…
Amerikalılar girer boğaza, ilerlerler…
Yok kardeşim ne saldırması…
Komutan, KOMUTAN!

Çağırır borazancıyı yanına verir emri…
Gösteri bir yeri…
İlk tüfeğin sesini duyduğun anda oradan çalacaksın borazanı…
Var gücünle…
Sanki şeytan peşindeymişçesine koşacaksın, koşacaksın ta buraya…
Oradan yine çalacaksın borazanı…
Gösterir daha bir, iki yeri…
Der…
Hadi göreyim seni!

Ve savaş başlar, ilk kurşunlar yağmaya başlar…
Borazancı denileni var gücüyle yapar…
Emre harfiyen uyar…
Amerikalı komutan dar boğazda, her anlamda…
Ne top ne tüfek hareket edemeyecek şekilde…
Duydukça borazan seslerini, geliyor takviye diye…
Dikkat arkadaşlar dikkatinizi çekerim emrinde 4000 asker…
Toplu, tüfekli, tam tesisatlı…
Karşılarındakiler sadece avcı, Kızılderili ve “bir avuç asker”
Paniğe kapılır Amerikalı komutan, geri borusunu çaldırır…
Amerikalılar geldikleri yoldan kaçarak geri döner!

Peki…
Bizler bu anlattıklarımdan ne gibi sonuçlar çıkarmalıyız?

😊
Devamı…
PDF’te!

Euro 6,18 dolar aynı 5,46 çeyrek altın 376,84…
Gidiyor 377’ye doğru!

Yüreğin siyaseti, yüreklerin siyasetçisi daha güzel anlatılamaz. Bu sözler üzerine söz söylenemez!

Yine de en azında giyim – kuşam çerçevesinde yazıp, yayınlayacağım yayınlayacağımı!
Neden biliyor musunuz?

Kanadalılar yüzünden, lider, siyasetçi…
Süper güç dahi olsan, yüreğe…
Gerçek milliyetçilere yenilmeye mahkûm olduğun için yazacağım yazmam gerekeni…
Bu halimle kısa kısa bile olsa yazacağım, yazmak zorundayım!

Feministler ezanı ıslıkladı mı?
12 Mart 2019

Teee 1935…
İstanbul’da Dünya Feminizm Kongresi düzenlendi.

36 ülkeden tamamı kadın 360 delege katıldı.
ABD, İngiltere, Hollanda, İsviçre, Avustralya, Mısır, Hindistan, Bulgaristan, Çekoslovakya, Yeni Zelanda, Romanya, Fransa, Norveç, Yugoslavya, Portekiz, Jamaika, İran, Polonya, Yunanistan, Estonya, Suriye, Danimarka, Mısır, Belçika, Bermuda Adaları, Finlandiya, İrlanda, İzlanda, İspanya, İsveç, İtalya, Lüksemburg, Macaristan, Sri Lanka, Uruguay… Delegelerin hepsi kendi ülkelerinde kadın hakları mücadelesi veren, meslek sahibi veya parlamenter kadınlardı.

Türkiye’yi 24 delege temsil etti.
Türk Kadınlar Birliği Başkanı Latife Bekir’di.
Yardımcıları Aliye Esad, Lamia Refik ve Nermin Muvaffak’tı.
Ayrıca, 1935 seçimlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne giren Türkiye’nin ilk kadın milletvekilleri de oradaydı.

Yıldız Sarayı’nda düzenlendi.
Bir hafta sürdü.
Konuşmaların yapıldığı kürsünün arkasında iki büyük Türk Bayrağı vardı.
Bayraklarımızın arasına “Justice-Adalet” yazılı pankart asılmıştı.

Konuşmalar Fransızca, Almanca, İngilizce yapıldı.
Hukuk önünde kadın-erkek eşitliği, eşit eğitim hakkı, eşit meslek hakkı, ekonomik özgürlük hakkı üzerinde duruldu.
“Çocuk gelin” sorununa dikkat çekildi.
Savaşların, tek tek farklı ülkelerin değil, evlatların ölmesi sebebiyle “dünya kadınlarının ortak sorunu” olduğuna dikkat çekildi.

Türk Kadınlar Birliği Başkanı Latife Bekir, konuşmasını Fransızca yaptı.
“Türk kadınını haremin kafeslerinden kurtarıp, parlamento kürsüsüne getiren, Türk kadınını erkeğinin yanında hak ettiği yere davet eden Mustafa Kemal Atatürk’e minnet borcumuz var” dedi.

Dünya Kadınlar Birliği Başkanı Corbett Ashby, “feminizm kongremizin aslında en önemli hadisesi Mustafa Kemal Atatürk’le tanışmak” dedi.

Avustralya delegesi Kardel Oliver, 28 bin kilometre yol katederek, haftalarca süren yolculukla gelebilmişti.
“Türk kadınına ve O büyük adama duyduğum saygının yanında, yorgunluğumun lafı bile edilmez” dedi.

Mısır Feminist Birliği Başkanı Hüda Şaravi “bu kongre bizim için bayramdır” diyordu.
“Bütün şark’ta kadın haklarını tanıyan ilk ülke Türkiye’dir, İslam kadınlığı kurtuluşunu Atatürk’e borçludur, Türkler O’na Atatürk diyor, bizim için yetmez, O bizim için Ata Şark” diyordu.

Konuk delegeler milli kıyafetlerini giyiyorlardı.
Taksim civarındaki otellerde ağırlandılar.
Pera Palas’ta irtibat ofisi kurulmuştu.
İstanbul’u gezebilmeleri için özel otobüsler tahsis edilmişti.
Her akşamüstü Dolmabahçe’de çay saati vardı.
Öğle yemeklerini Beylerbeyi Sarayı’nda yiyorlardı.
Ülke bayraklarıyla donatılmış özel vapur hazırlanmıştı.
Bu vapurla Boğaz’da dolaşıyorlardı.

TBMM’de özel kanun çıkarıldı.
Nobel ödülünü kazanan ilk kadın, Marie Curie…
Nobel ödüllü Norveçli yazar Sigrid Undset…
Nobel ödüllü Amerikalı toplumsal reformcu Jane Addams…
Nobel ödüllü İtalyan yazar Grazia Deledda…
Nobel ödüllü İsveçli yazar Selma Lagerlöf…
Nobel ödüllü Avusturyalı yazar Bertha von Suttner…
Nobel ödüllü Fransız biliminsanı Irene Joliot Curie…
Bu efsane kadınların fotoğraflarıyla, Uluslararası Kadınlar Birliği’nin logosunu kullanarak “Uluslararası Kadınlar Kongresi anma pulları” basıldı. Hem de 1.5 milyon adet basıldı.

Çağdaş Türkiye’nin müthiş tanıtımı olmuştu. ABD’den Avustralya’ya Mısır’dan Finlandiya’ya, dünya gazetelerinde geniş yer buldu.
Yunan gazetelerinde mesela, hem şaşkınlık, hem kıskançlık, hem de büyük saygı vardı… Akropolis gazetesinin başyazısında şunlar yazıyordu: “Kim tahmin edebilirdi? 15 yıl evvel kime söyleseler kim inanırdı? Harem hayatının yanına yaklaşılması bile yasak olan mahpus kadını, Türk kadını, bugün dünyanın feministlik tacını tutuyor.”

Kongre tamamlandı.
Dünya Kadınlar Birliği heyeti Ankara’ya gitti.
Mustafa Kemal, Çankaya Köşkü’nde kapıda karşıladı.
Dünya kadınlarına hitaben şu tarihi konuşmayı yaptı:
“Lütfedip Türkiye’ye geldiğiniz için, uluslararası kongrenizi İstanbul’da düzenlemeyi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim.
Türk kadını hiçbir alanda erkeklerden geri kalmayacak.
Türk kadını hiçbir alanda Avrupalı kadınlardan geri kalmayacak.
Türk kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir.
Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, kılık kıyafette başarıdan çok, bilgiyle, kültürle, gerçek faziletle süslenip, donanmaktır.
Türk kadını, dünya kadınlarıyla el ele vererek, dünya barışı için, dünya huzuru için çalışacak, buna emin olabilirsiniz.”

Ve bunlardan teee 84 sene sonra, 2019…

Asrın liderimiz, kadınları hedef haline getiriyor, kadın rakibi Meral Akşener’i hapisle tehdit ediyor, Dünya Kadınlar Günü’nde yürüyüş yapan feministlerin ezana saldırdığını filan söylüyor.

Çünkü aslına bakarsanız…
Sıkıntı ne siyasettir, ne de dindir.
Sıkıntı, biat toplumunun bağımsız ruhlu kadınları’dır.
Boynunu bükmeyen, bileği bükülemeyen özgür kadın’dır, sıkıntı.

Bugün zorla dayatılmaya çalışılan asrın liderimizin Türkiyesi… Türkiye’nin bir asır gerisindedir!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/feministler-ezani-islikladi-mi-3872693/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

😊 Yalan mı? Söyle yalan mı?

Sadece yüreklerin, yüreğin siyasetçisi olmaz…
Yürek ile yazan da olur hem öyle hem böyle…
Ve ben içimden nasıl geçiyorsa öyle yazıyorum, bir gün bunun bedelini çok ağır ödeyeceğimi bile bile!

Veee SONUNDA



Serbest tüketici…
Ucuz elektrik…
Yeter ki millet galeyana gelmesin, biliyorlar başlarına gelecekleri…
Çok fazla güvenme yiğidim, çok fazla güvenme…
Bir baba bakarsa çocuğunun aç gözlerinin içine…
Ödeyemeyecek duruma gelirse faturaları…
O baba…
Babaysa…
SIKER SENI!

Veee SONUNDA

###
Sözde…
SADECE kullanım hakkını devir etmişler, hatırla Türk Telekom olayını…
Hani sattılar, devir ettiler, özelleştirdiler ya…
Artık hukuki ne kılıf buldularsa…
Alan içini boşaltı…
Teknoloji transferi dahil O silah fabrikasının sonunda…
Yalnızca iskeleti kalır!

###

Yoruldum ya, biraz gazete…
Keşke uyuyabilsem biraz…
Kafa dinlenir, kalan 2,5 gram…
Görüyorsun değil mi, neye niyet neye kısmet…
Toparlayamıyorum kendimi!

Kalem, düşünceler, fikirler kılıçtan keskin midir YOKSA kılıç, hepsini keser, biçer mi?

Etki ve tepki kanunu…
Sebep – sonuç ilişkisi…
Regresyon ve korelasyon analizi*…
Öf aman kafanızı şişirmek istemem AMA kimi şeye değinmek zorundayım…
Mecburum kardeşim MECBUR…
Yoksa anlatamam…
Ama önce giyim – kuşam ile ilgili sözlerimi bitireyim sonrasında can sıkmaya devam…

Resimli olduğu için biter bitmez PDF olarak buradan yayınlayacağım
😊

* Regresyon analizi, iki ya da daha çok değişken arasındaki ilişkiyi ölçmek için kullanılan analiz metodudur. Eğer tek bir değişken kullanılarak analiz yapılıyorsa buna tek değişkenli regresyon, birden çok değişken kullanılıyorsa çok değişkenli regresyon analizi olarak isimlendirilir. Regresyon analizi ile değişkenler arasındaki ilişkinin varlığı, eğer ilişki var ise bunun gücü hakkında bilgi edilinebilinir. Regresyon terimi için öz Türkçe olarak bağlanım sözcüğü kullanılması teklif edilmiş ise de Türk ekonometriciler arasında bu kullanım yaygın değildir.

Korelasyon, olasılık kuramı ve istatistikte iki assal (Asal sayılar, sadece kendisi ve 1 sayısına bölünebilen 1’den büyük pozitif tam sayılar biçiminde tanımlanırlar.) değişken arasındaki doğrusal ilişkinin yönünü ve gücünü belirtir. Genel istatistiksel kullanımda korelasyon, bağımsızlık durumundan ne kadar uzaklaşıldığını gösterir.

Olmaz ya olmaz, bu kadarı OLMAZ

Dün, Kudüs…
HEMEN tüm yabancı basın ajanslarını kolaçan ettim…
Hiçbirinde bir haber emaresine bile rastlayamadım?
Bugün hala yok bir haber…
Halbuki Ortadoğu, özellikle Kudüs batı basınında da çok önemli…
Bugün…
Öf ne istismar ne istismar…
Madem bu kadar erkeksin…
Bu kadar “Müslüman” bu kadar ilgili…
Türk’ün askeri, Türkiyelinin askeri yok mu?

YEMEZ tabii…
Laf ebesi, bırak Israil’i…
Ulan sen IZIN ALMADAN Kandile bile gidemedin…
Gidemiyorsun…
Ulan Süleyman Şah türbesini unuttuk mu sanıyorsun?

Birde tutturdu…
Y-CHP…
HDP ile kol kola, biliyorsunuz günahım kadar sevmem Y-CHP ve yönetimini…
Saadeti de ekledi…
Ya…
Bu kadar YALAN olmaz ya OLMAZ…
Herifler bir tek aday çıkarmıyor VAR MI onların SENIN MHP’enden farkı?

Gücüm kalmadı gücüm, sorunlar yumağı ile uğraşmaya gücüm kalmadı. Her yer yanıyor, yangın yeri! Nereye yetişeceğimi bilmiyorum. Allahtan, gerçekten Allahtan Almanya’da yaşıyorum, en azından insanlar ile konuşup bir çözüm yolu bulabiliyorum. Demin örneğin, OMA ya yeminle altından kalkılacak bir, bir masraf yığını değil, üç mekân iki buçuk insan. Aslında topla hepsini bir bile değil ve ben çalışamıyorum.

Ne ben ne valide telefon etmez olduk Türkiye’ye…
Birde…
Orada olup biteni bilsek ki tahmin ediyoruz ama kesin olarak bilmiyoruz…
Herhalde…
Her birimiz ayrı ayrı kafayı yeriz!

La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim

Aslında BILIYORUM…
Gelip geçici bir durum…
Ama…
Bu günlere gelene kadar yaşadıklarımız, tüketti, bitirdi;
Allah’ıma sığınırım.

Rab…
Cümlemizin yardımcısı olsun…
En başta evlatlarımızın!

Doları geç, kendi havasında…
Euro 6,17…
Altın ki çeyrek ya çeyrek benim gibi 376,79…
Allah belanı versin Tayyip, senin de seni seçeninde!

Bak Venezüella’da…
Maduro rakibi Cumhurbaşkanlığı gaspından söz etmekte…
Ne şanslı insanlar(!)
En azından bir muhalefetleri var!

Bizde…
İktidarı, muhalefeti ile her biri, HEPSI gaspçı!

Berbat bir güne, berbat bir uyanış yaptım yine

Bugün, SÖZDE…
Yemin ediyorum iğrendim kendimden, tiksindim…
Ama…
Yok çaresi, Allah insan sırtına kambur, kafasına boynuz…
Kör, topal yapsa insan yine de bir şekilde yaşamaya çalışıyor…
Ağrılar dayanılacak gibi olsa, ilaç dahi içmeyeceğim…
Ben çalışmıyorum, hiçbir gayret göstermiyorum, varım sadece!
NOKTA

Evet…
Fifty shades of grey…
Ne kadar doğru söyledi ne kadar güzel…
Terör ile mücadele(!)

Çocuklar neredeydiniz?
Gözlerim yollarda kaldı, üzdünüz beni…
Yapmayın bunu bana, yapmayın ihtiyarlara…
Gelin bizlerin yaşına, görecek, ANLAYACAKSINIZ kimi şeyi…
Hayatın yalın gerçeklerini…
Gençsiniz, affedersiniz…
Müsaadenizle toy demek isterim, hayat önünüzde…
Enerji dolusunuz, umutlu, “mutlu”, dünyayı…
Yükünü omuzlayıp birçok şeyi değiştirebileceğiniz kanısındasınız…
Beğenmiyorsunuz büyüklerinizi, onlar yanlış yaptı, bizler doğrusunu yapacağız düşüncesindesiniz…
Bakmayın bana, küfür kafire…
Dedim ya gelin bizlerin yaşına…
Değiştiremediğiniz için…
Değiştirilmesi gerekenleri sizlerde ana, avrat düz gideceksiniz!

Allah…
Yüce Mevla’m çok az insana vermiştir, nasip eder bu kudreti…
Ne mutlu ona ki elindeki gücü doğru ve yerinde kullanana!

Almancanız varsa…
LÜTFEN…
Tüm yayınladıklarımı pür dikkat izleyin, tümünü…
Ve af edin beni, tercüme edip yazamadığım için, INANIN…
Ne halim var ne vaktim, af edin!

Birçok perde arkası bilgisi edineceğiniz gibi…
Varsa o yeteneğiniz, bilginiz…
Bir artı bir dediğimden, birçok şeyide anlayacaksınız!

NEDEN…
Evet, hor görüyorum coğrafyamız aydınını biliyor musunuz?
Çünkü…
Var tabii burada da böylesi, iki satır okudum, herhangi bir diplomaya sahip oldum diye yan gelip yatan. Düşünme yetisini yitirmekle kalmayıp…
Hem karşısındakini hor görmeye başlayan hem gerçekler ile bağdaşmayıp, kendi fantastik hayal âleminde yaşamaya başlayıp, daha az bilgi sahiplerini yanlış yönlendiren, yalan dolana sarılan…
Hırslarına, ihtiraslarına kapılıp…
Kendini koy veren, gerçekler ile tamamen ilişkisi kesen sözde aydın coğrafyamızda çok…

>>> sizler, bunlardan olmayın <<<

Her daim gerçekçi, eleştirel, soran ve sorgulayan…
Saygılı ve saygın…
Düşünen, vatan ve millete hata insanlığa faydalı birer birey olmaya çalışın.

Bak…
Batılı aydınların en çok beğendim, takdir ettiğim taraflarıdır…
Mümkün olduğu kadar gerçekçi kalmaya çalışmaları…
VE…
Bu görüş ve düşüncelerini…
> Öğrenmek isteyene <
Aktarmaya çalışmalarıdır.

EVET, “gönüllerin belediyeciliği” yerine…
Yüreğin, yüreklerin siyasetçisi olmaya çalışmalı bu işe soyunan…
MERSIN…
Galiba Mersin’di, üç belediye başkanlık adayı…
Biri CHP’li, diğeri MHP’li üçcüyü hatırlamıyorum…
Hafızam…
Üçü bir araya gelip hem kendilerini tanıttı halka, hem yürek gösterdi…

>>> ### özlenen bir manzara ### <<<

Yeminle bak bilmiyordum dün yüreklerin siyasetini yazdığımda, haberim yoktu bundan…
Giyim – kuşam…
Çok önemli…
Dikkat edin lütfen Bush’a, bir yerinde ayakta duruyor, ceket yok üstünde…
Kravat boyuna dikkat edin >>> çok önemli <<<
Rezil edersiniz kendinizi…
Göbek deliğinizden aşağı yukarı üç parmak aşağı…
VEYA ki bu doğrusu, çünkü bilemem pantolonu nasıl taşıdığınızı…
Yani ne kadar yukarı çekiyorsunuz pantolonunuzu
Kemer hizasında, yani tam kemerin üst tarafına gelecek şekilde, dikkat edin Bush’a…
Puşta…
Devam edelim ceket ile…
Yok pardon, kravat bağlama AMAN HA…
AMAN…
Yayınlayacağım gün içinde, belki ilaç vakti kimi şeyi, resimli…
Takım elbise dedin mi iki şeye dikkat etmeli…
Birincisi kumaşına…
Çocuklar ömrüm geçti dükkânda, moda…
Kumaşı ne kadar iyi takım o kadar pahalı, budur nedeni…
Takım elbise dedin mi ikinci bir cilt gibidir…
DIKKAT…
Tek farkı ne çok bol olmalı ne dar…
Birçok örneği var izlencelerde, dikkat edin bir bariz örneğine, adam oturuyor sol omuzundan ceket…
Ceket katlanıyor, aman ha…
Üstünüze dökümlü bir şekilde oturacak, görmezsiniz AMAN dikkat edin arkanıza…
Ceket arkasına…
Bir beyefendi…
Bir Gentleman ağzından çıkan, hal ve hareketleri, yeri gelir güler yüzlülüğü yeri gelir ciddiyeti ile, terbiyesi, görgüsü VE takım elbisesiyle bir bütündür!

VE tabi aksesuarlarıyla ama bunu başka bir gün konu ederiz.

Gelelim ilik meselesine, oturuşa…
😊
Rahmetli babamın bir “atasözü” benim atam ama sizde olsun bir ders sözleri…
“Alışmamış g.tte…
Çingenenin g.tünde don durmaz!”

Pardon, unuttum, önce bunun ile başlayalım…
“Genel bir kural” ceketinizi üstünüze giyin…
İlikleyin önünüzü…
Saat gelecek yemek yemeniz gerektiğini düşünü, öyle kolay değil takım elbise giymek…
Tüh ya Türkçe karşılığı yok, işte dilin önemi…
Yanlış anlaşılması mümkün olmayacak şekilde bir şeyi tarif edebilmek imkânı…
Handballen, Almancası…
😊
Bir mühendisin en büyük özelliği nedir bilir misiniz?
Sorun orada…
Mühendis bulur pratik, ucuz, kullanışlı çözümü…
Kahve falı…
İşte orası…
Elinizi iliklediğiniz yerin içine sokun, rahatça girip çıkıyor…
Düğmenin tam altına, paralelinde…
Önünde ve arkasında bir santim kadar boşluk kalıyorsa O ceket tam üstünüze göre…
Neden önemli?
SONRA
Siyasete soyunup, ağzından dökülen incileri…
Hal ve hareketlerini, laflarını, bazen sözlerini dikkate almazsak…
Türkiyeli ama ne yazık ki Türk siyasetçilerinin görgüsüzlüğü, zevksizlikleri üzerinde çok ahkam kesebiliriz.

Renk uyumu, kravat seçimi !!!

Tabii ki gömlekte çok önemli…
Ama onu geçeceğiz, kısa kesmem lazım vakit çok daraldı…
Ceketinizin ve cebinizin düğeme durumu…
Tek, ikili veya üçlü…
Çok şükür O zevksiz, ZIBIDI takım elbiseler piyasadan kaktı…
Çok önemli kaç düğme olduğu…
Ona göre önünüz iliklenir VEYA iliklenmez AMA genel kural ki…
O görgüsüz ayı bunu ya bilerek veya rahatından dolayı > doğru < yapıyor…
Otururken düğme ilikli kalmaz…
Dikkat edin bundan sonra bunu yanlış yapan o kadar çok ki!

9/11 – Die Welt danach

https://www.arte.tv/de/videos/064376-000-A/9-11-die-welt-danach-1-2/

https://www.arte.tv/de/videos/064377-000-A/9-11-die-welt-danach-2-2/

*

Der Diktator, die Taliban und ich

https://www.arte.tv/de/videos/081592-000-A/der-diktator-die-taliban-und-ich/

*

Peschmerga

https://www.arte.tv/de/videos/085397-000-A/peschmerga/

Not: aksesuar ve ilik meselesine bir ara yine değinirim…
Jack…
Kaka, herif sıkışmıştır, gitmem lazım.
😊