Öleceksen

Paradan, menfaatten, kendinden ve canından değerli olan bir ülkü, bir gaye için öl…
Bir tane kalbin var…
Kaybedeceksen, kalbini kaybettiğin, hediye ettiğin insan buna değmeli…
Sineye çek…
Yapılan kahpelik şahsına yönelik yapılıyorsa AMA asla kahpeliğe katlanma kalbinde taşıdıklarına karşı yapılıyorsa.

Her insan…
Ama özellikle kendisine erkek denilenler…
Gün gelir, saffını, tarafını seçmek zorunda kalabilir…
İki derede bir arada kalmak yakışmaz insana, hele erkek olana…
Kararsızlık…
Azı karar, çoğu zarar…
Yak, yık, yok et değer verileni, düşman bildiğini…
Fiziki varlığı…
Bir düşünceyi, vücut bulan bir hayali hele doğruysa, insancılsa…
Alt edemez, unutturamazsın…
Beyhude gayret, zaman israfı…
Gezinirsin Arap yarımadasını, arasın kendine destek hem maddi hem manevi…
Eyyy Recep ve zibidileri…
Iman tahtamızda Allah sevgisi, yüreğimizde önce O sonra Atatürk, hem şehit ve gazi…
Vatanı, sulamış atalar kanı ile toprağı, aldatırsın kanaatkâr bir milleti…
Asla unutturamayacaksın bizlere Atatürkçü düşünceyi!

Nasıl ve neden?

Bilgisizlikten mi kaynaklanıyor, düşüncesizlikten mi…
Son tahlilde ölçüp, biçip, tartmamaktan mı…
Yoksa acaba tanımamaktan mı?

Ya bir insanlar topluluğu düşünün ki yalan yok tarih öğretiyor ki Türk hep böyleydi…
Ancak çağ değişmedi mi?
Bir topluluk 50 sene üzerinde bir yerlerde yaşasın AMA değişmemek için, uymamak için…
Olağanüstü…
Gayret ve caba göstersin. Halbuki bizzat Peygamber Efendimizin kendisi değil miydi…
““Devlet büyüklerine” saygılı olun, uyun diyen?”

Tamam bende uymuyorum bu zibidi sürüsüne…
Ama…
Daha güzelini, daha olgununu, “doğrusunu” bildiğim, gördüğüm ve yaşadığım için uymuyorum(!)

Elli senedir, sanki daha dün köyünden çıkmış gibi şalvarla, takunyayla Avrupa’nın göbeğinde gezinen…
Sözde Müslüman ki Müslümanlığın özünde yatmaz mı temizlik…
Ruhun ve bedenin temizliği…
Üstlerine giyiyorlar pardösüleri…
Alman sokaklarını süpürüyorlar pardösüleriyle ile ve sonra eve gidip namaz kılıyorlar…
Sözde saçlarının teli gözükmüyor AMA o kadar dar giyiniyorlar ki (…) olduğu gibi belli…
Rengarenk ve alacalı, bak, bana bak dercesine üstleri başları…
Paralelden yakınırlar ama Avrupa’nın göbeğinde kendi paralel devletlerini, toplumlarını çoktan kurmuşlar.

Yok kardeşim ne Almanı ne Avrupalıyı hayvan yerine koyma…
Sahte kabadayılığa heveslenme, hele hele böyle sabuk supuk milliyetçilik ayaklarına hiç takılma…
Önce bak aynaya…
Sonra bak ektiklerine…
Ektiğini biçiyorsun sadece!

Sözcü yazarı Sayın Rahmi Turan’a açık mektup

Sayın Turan,

52 yaşında bir gurbetçiyim…
Ancak şimdi size yazma fırsatım doğdu. Ömrümün alt yılı dışında hayatım Almanya’da geçti. Diplomasi başlıklı yazınıza istinaden size cevap verme ihtiyacı his ettim. Sizden ricam, sakın sözlerimi Alman yanlısı, Almancı gibi kavram veya duygular ilke okumamanızdır.

Yeri gelir > katı < “Atatürkçünün” karşısında olurum ki Atamızın altı ilkesinden halkçılığı ele aldığımızda insanın hem katı hem nasıl Atatürkçü olduğunu aklım almaz. Ben…
Katıksız ama asla katı bir Atatürkçü olmadım, olamam. Kendimi özellikle Atatürk milliyetçisi olarak tanımlarım. Çünkü inkılapçılık ilkesi ki bildiğiniz üzere devrim, değişim demektir…
Katılık, yani taviz vermez bir vaziyet ile hayata tutunmaya çalışanlar, hayatın kendi dinamiğine ters davranmaktadır. Değişkenlik…
Çağdan çağa, çevre ve ortam şartlarından çevre ve ortam şartlarına, hayat sürekli bir değişkenlik içeresindeyken dengeyi gözeten bir manzumedir. Dolayısıyla Ata…
Halkçılık ve inkılabı, altı ilkesine katarken, hayatın, hayat şartlarının, insan ihtiyaç ve gereksinimlerinin de değişebileceğini, yeri geldiğinde halkı yönettikleri iddiasında olanların bunu gözetmeleri gerektiğini düşünmüş olması bence olasıdır. Yönetimin, Atatürkçü bir yönetimin halk taleplerine “Fransız” olması bence düşünülemez bile.

Yeri gelir ki aslında sürekli bir hal almıştır dincinin karşısında olurum…
Samimi duygular ile yürekten dinine sarılan ve sahip çıkan insana her zaman sonsuz bir saygı ve sevgim olmuşudur. Ki…
Kesinlikle ayrım yapmam ne din içeresinde ne dinler arasında, hepsi benim için değerlidir. Yeter ki yürekten ve samimi olsun, dini inanç ve iman. Simsar ile mücadele…
Her yer ve her ortamda, sözümü sakınmam!!!

Gelenekler Efendim…
Gelenekler, kurallar, görgü zaman içeresinde oluşan değerler manzumesidir. Beşerler arasında da devletler arasında da münasebetler öteden beri kurallara bağlıdır. Kural tanımamalara, “oyun” başlamışken durduk yere kurallara yeni kural eklemeye veya değiştirmeye kalkanlara gereken cevap daima verilmiştir, veriliyor ve gelecekte de verileceğine olan inancımı koruduğumu belirtmek isterim.

HAYIR Efendim, ortada ne tehdit vardır ne edepsizlik nede bir düşmanlık!!!

Bir terbiyesize, kural, hak ve adalet bilmeze…
Bir hırsıza verilen bir cevap vardır…
Onun namında onu seçenlere ve ne yazık ki karşı duranlar ve seçmeyenlerde “nasibe” düşeni almışlardır ve hala birleşerek bu zihniyete karşı koyamadıkları içinde muhtemelen istikbale de buna bezer yanıtlar almaları muhtemeldir!

H. C. Armstrong ve Atatürk…
Ve yasaklanmak istenilen kitabı için rahmetli Gazi Paşamızın yanıtını hatırlatmak isterim…
Ve yine büyük usta Fikret Hakan ardından tekrar hatırlanan O muazzam gerçeğe…
Hollywood’un sahneye koyduğu You can’t win ‘em yapıtına…
Mustafa Kayan, Mustafa Kayan Efendim…
Mustafa Kemal yerine…
Bu kadar bağnazlık olur mu ve bunu yapan, buna izin veren sözde Atatürk’ü hükümet…
Hayır Efendim hayır…
İnsan…
Ektiğini biçer, insan ektiğini biçer Sayın Turan.

Saygılarımla

Önder Gürbüz
Almanya
wordpress.gurbuz.net

G.tler ve kılları

Ya evladım…
Ben size tek tek, bir bir anlatmadım mi Amerika’yı, F. Gülleni neden geri vermeyeceğini?
Anlattım mı anlatmadım mı?
Demedim, anlatmadım mı, neden Almanya?
Demedim mi KIMSENIN yüce Türk milletiyle, Türkiye Cumhuriyeti ile bir derdi yok diye?

Ya g.tler ve kılları…
Kimse, hiç kimsenin bu yaratıkları(n), sapık ve sapkın görüş ve düşüncelerini…
Hırsızlıklarını, arsızlıklarını, yüzsüzlüklerini AMA hele ve fakat…
Cahil cühela terbiyesizliklerini, görgüsüzlüklerini çekme, tahammül etme(ye) mecburiyeti yok!!!

Sayın Siegmar Gabriel, Alman dışişleri bakanı…
Bu size öncesinde anlattıklarımı açık bir mektup ile tekrarladı…
Ya akıl denen, izan denen bir şey var…
Uyan hayal aleminden, tatlı rüyandan ve gerçekler ile yüzleş!

http://www.focus.de/politik/videos/sigmar-gabriel-schreibt-offenen-brief-tuerkischstaemmige-menschen-in-deutschland-gehoeren-zu-uns_id_7386254.html

http://rtlnext.rtl.de/cms/offener-brief-von-sigmar-gabriel-an-tuerkische-mitbuerger-sie-gehoeren-zu-uns-4120780.html

http://www.handelsblatt.com/politik/deutschland/sigmar-gabriel-offener-brief-an-tuerken-in-deutschland/20094136.html

Not: Havalar…
Çok sıcak, kalbim…
Halim yok!

O Kasımpaşa dayılığı…
Belki seni etkiler AMA…
Biraz düşünebilen, gören, az buçuk mürekkep yalamış insanı etkilemez be g.t kıllı, etkilemez!

O…
Sadece bir köpekkk, sokak iti, bitli ve uyuz!

Cihat meselesi

Sizin…
Yani AKP’nin cihat anlayışını eninde sonunda sokacağız bir tarafınıza…
Müslümanlıkta…
Gerçek Islamada…
Yalan var mıdır, zina, hırsızlık var mıdır?
El neden kesiyordu, recm cezası neden veriliyordu?

Cihat neydi ve kaç tür cihat vardır kardeş?
Cihat’ın büyüğü neydi, küçüğü neydi?
Büyüğü…
İnsanoğlunun nefsine karşı sürdürdüğü mücadele değil miydi?
Nefs…
Hırs kardeş, kör bir inat, kalleşlik…
Tevazu, alçak gönüllü olmanın İslam da yeri nedir?

Peygamber Efendimizin Hırka-ı Şerifini kendi gözlerinle gördün mü hiç?
Ne bir gösteriş ne bir ihtişam, “basit” bir “insanın” hırkası, tevazu kardeş, alçak gönüllülük…
AK – Sarayları fotoğraflardan, televizyondan görmüşünüzdür…
Bu mudur alacak gönüllük, bu mudur tevazu…
Bu mudur cihadın büyüğü, insanın nefsini yenmesi, söyle bu mudur?
Yüce Türk milletini “temsil” ediyormuş, özrü kabahatinden büyük…
Yüce Peygamber Efendimiz cihan dini Müslümanlığı temsil ediyordu…
Atatürk ve arkadaşları, parasızlıktan, tekrar parasızlıktan, imkânsızlıklardan dolayı bir frakı nöbetleşe giyerek yabancı temsilciler karşına çıkarak yüce Türk milletini temsil ediyorlardı.

Hatırla Ankara’da eski istasyon garını, ilk TBMM’ni…
Hatırla ve yok utanmakla kalma, yerin yedi kat dibine bat.

Ne cihadı kardeşim?
Bunların dini – imanı para, yenilmişler nefislerine…
Hırs bürümüş gözlerini…
Kaybetmişler cihadın büyüğünü, yenilmişler güce, iktidar hırsına…
Bunlar hangi cihat’ı öğretebilir evladına!

Öfff be, ne varsa eskilerde var

### Bak kardeşim bak. Hem şarkıyı dinle hem resimleri izle ###

Taş plak, kalite bozuk ama ya o sözler ya o görüntüler?
Çok değil, fazla olmuyor…
Sen buydun!

Özün…
İnsandın, belki dini bütün Müslüman…
Sen buydun, olsan Müslüman, Hristiyan veya Musevi ne fark eder?

Sen…
Sevgi nedir bilirdin…
Sen…
Saygı nedir bilirdin…
Sen güven nedir bilirdin…
Sennn…
Anadolu’nun bin bir, rengarenk çiçeklerinden biriydin…
Biliyordun…
Renk cümbüşü seni güzel ve kıymetli kılan, seni güçlü yapan…
Sen bir zamanlar buydun, Türk milleti, hani Atatürk’ün çok güvendiği…
INSAN(!)

Ne oldu sana kardeşim ne yaptılar sana?
Nasıl bozuldun böyle?
Dön özüne…
Dön, çok geç olmadan…
Silk at başındaki asalakları, kahpeleri, kan emicilerini!!!

Bu akşam şişenin dibini görünceye…
😊

Milliyetçi Hareket Partisine gönül verenlere davet

Yok…
Yeni – CHP’li arkadaşları bu davete maalesef dahil edemiyorum…
Kemal Kılıçdaroğlu gibi birsine başkanım diyebilen, onun ardından giden, Atatürk ilkelerinin yeniden yorumlanması gerektiğine inanan veya inandırılan insanlarla hangi >>> ortak müşterekte <<< buluşabileceğimizi bilmiyorum.

Sen…
Kendine milliyetçi diyen…
Sen vatanperver kardeşim, sen vatansever dostum…
Sözüm sanadır…
İnsanız, yanlışını görüp, yanlışından dönebilenlerdensen sözüm sana da…
Şu an için kendine MHP’li diyenlere, dokuz ışık doktrininde yazılanları okuyup…
Anladıysan…
Eğer merak edip Atatürk’ün altı ilkesiyle kıyasladıysan…
Gördüğün, görmüş olman gereken, dokuz ışığın temelinde altı ilkenin yattığıdır…
Üç madde, evet üç madde süslenmiş, püslenmiş altıya eklenmiş…
Maksat fark yaratmak, farkındalık, fark olmayan yerde(!)

O bilinç kardeşim, O bilinç…
O istek, O azim…
Eğer ortak bir geçmişimize olan inancın, ortak bir geleceği de şekillendirebileceğimize olan itimadın kadar güçlüyse, eğer bir müşterek bayrak ve dil ile kişinin, bireyselliğini, görüş, düşünce ve inanç hürriyeti ve farklılıklarını bağdaştırabiliyorsan, kısaca >>> birlikte <<< yaşama azmindeysen seni…
Atatürkçü düşünce çatısı altına davet etmek istiyorum!

Yok ne derneği ne onlarca yıldır “hüküm” süren Cumhuriyet “Halk” Partisi kisvesi…
Hele YENI – CHP çatısı hiç değil…
Seni Atatürk’ün emanetine sahip çıkmaya, Onun hayallerini gerçekleştirme…
Yani tam bağımsız, çağdaş bir hukuk devleti temelinde, vicdanı hür, kendi hür insanlar topluluğunu gerçekleştirmeye, eşitlik ilkesi çerçevesinde, kardeşlik anlayışında ve hür insan olmaya davet etmek istiyorum. Kendini, kişiliğini…
Kan bağında, “kafatası” bağlamında ifade etmiyor, tanımlamıyorsan…
Benim gibi…
Ortak değerlere inanıyorsan mesela Anadolu medeniyetine, hoş görüsü ve değerler yelpazesine…
O zaman sığın bu çatının altına…
Güç ver, destek ol, güç kazan, destek kazan.

Laiklik ilkesi…
Şu an utanarak, sıkılarak izlediğimiz din kisvesini ve şemsiyesini altında, ZORLA…
Ki biliyorsun yüce dinimizde ZORLAMA YOKTUR, zorla, baskıyla, ZORBALIKLA gerçekleştirilmeye çalışılan düzene karşı dur. Laiklik, basit kelimelerle anlatılacak olursa, sadece din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması değil, başlı başına bir yaşam tarzı, hayat anlayışıdır.

Davetime iştirak etmek istersen…
Nasıl ki, Allah’ın gök kubbesi, kendisi her yerdeyse…
Göğsündeki iman, yüreğindeki vatan ve millet sevgisi de seninle, her yerde, her an…
Olduğun yerde nasıl ki Tanrına hitap edip dua edebiliyor, dilek dileyebiliyorsan…
Kendin, çocukların, istikbalin, inançların, vatan ve milletin içinde olduğun yerden mücadele edebilirsin. Bir elin nesi…
İki elin sesi var. Sesin duyulsun, inletsin daği – taşı, sağır etsin, deli etsin Tayyip p.zevengini.

Ibretlik, sadece oku

oku

oku

İnce midir, Kalın mi bilmiyorum…
Ne diyor? “Kimse Türkiye’ye parmak sallayarak…”
Ulan hırbo…
Kimesin Türkiye’ye parmak salladığı yok, hayvan oğlu hayvan kendinizi Türkiye mi sandınız?
Size parmak salıyorlar size, parmak göstermediklerine şükür edin!

Hele g.t kılları…
Atatürk ve arkadaşları, geçmişten…
15. Temmuza kadar tüm şehit ve gazilerimiz olmasaydı…
Ananızı da >>> bağımsız <<< beleyecekti Yunan, İtalyan, Fransız veya İngiliz…
Hukuk, yargı bağımsızmış, ulan kargalar gülüyor kargalar!
Zibidiler, serseriler sürüsü!

oku

oku

Eine höfliche Bitte eines türkisch stämmigen oppositionellen, deutschen Staatsbürgers

Sehr geehrte Damen und Herrn,

ich denke, dass es nur allzu natürlich ist, wenn man sich für seine „ehemalige“ Heimat interessiert und engagiert. In dieser Eigenschaft opponiere ich und versuche „Aufklärungsarbeit“ in Richtung jugendliche zu leisten. Ich tue dies in meiner „Eigenschaft“ als Informatiker(!)
Also hauptsächlich über das Internet.

Seit dem Jahre 2007 informiere und versuche demokratische Grundbegriffe interessierten Jugendlichen & „jung gebliebenen“ zu vermitteln. Dies tue ich kontinuierlich…
Auch wenn ich zeitweise, bewusst, über die Stränge schlage und dies als Beleidigung aufgefasst werden könnte. Nach dem ich mich und mein tuen kurz vorgestellt habe möchte ich ihnen folgenden Vorschlag unterbreiten:
Wie aus den Nachrichten heute Morgen zu entnehmen war, sollen sich Türkei reisende bei den hiesigen deutschen Konsulaten oder der Botschaft registrieren um im Falle einer > willkürlichen < Verhaftung den deutschen Behörden die Arbeit zu erleichtern…
Wie wäre es wenn das deutsche Auswärtige Amt eine Internet Seite einrichten würde wo sich die Menschen vorab registrieren. Ich denke das das sowohl den Behörden als auch den Menschen das ganze etwas vereinfachen würde. Selbstverständlich bin ich mir über die Datenschutz rechtlichen und sonstigen sicherheitsrelevanten Fragen bewusst…
Vertraue aber den Flächigkeiten und dem Wissen, der Möglichkeiten meiner ehemaligen Kollegen.

Mit freundlichen Grüßen
Önder Gürbüz
Aar Str. 62
65232 Taunusstein
onder@gurbuz.de
0171 4213566

######

Bu açık mektubu alman hükümetine yolladım. Ben…
Ne doğdum topraklara, yani vatanıma ne milletime ihanet içeresindeyim…
Değilim!
Bir deliyle, iğrenç bir zihniyet ile elimden gelen imkanlar dahilinde “mücadele” ediyorum o kadar!

######