* Her işe besmele ile başla. Temiz ol, daim iyiliği adet edin, tembel olma, namaza önem ver.
* Nimete şükür, belaya sabret.
* Dünyanın mutluluğuna mağrur olma.
* Kimsenin nimetine haset etme.
* Senden üstün olan kimsenin önünden yürüme.
* Çok uyumak kazancın azalmasına sebep olur.
* Gece uyanık ol, seher vakti Kur’an-ı kerim oku.
Sözüm söz gülümmm
Bugünden tezi yok başladım bile…
Yemekten çok ki yemeği gerçekten yağlı yerim, hele eti…
😊
İnan, fazla yemekle derdim yok. Hareketsizlik VE…
Kahve, şekerli…
Cola canımın içi.
Söz…
Daha dikkatli olacağım ve daha itinalı ilaçlarımı kullanacağım.
Yoruldum gülüm, çok yoruldum. Vurup kafayı yatacağım…
Allah rahatlık versin bir tanem, kalbimin kraliçesi. Değerler korkunç değil mi?
😊
Mutlaka oku
Süprizzzzzzzzzzzzzzzzzz
Yatmak benim neyime?
Çocuk telefon etti, çok önemli bir evrak varmış hemen lazımmış…
Çalışkan p.zevengim benim…
😊
Herif hem çalışıyor hem okuyor. İşde şimdi…
Babası hiç götürmez mi?
Yok kadın yok, hep dedim, biliyorsun, kendin “yaşadın”
Saniyem ya saniyem…
Hiçbir şeyim belli değil. Nefret ediyorum böyle yaşamaktan!!!
Ne demişler?
Hızlı yaşa, genç öl…
Allah var yukarıda, çok hızlı, süratli yaşadım AMA bir türlü ölemiyorum!
😊
Biraz inmiş!???
900’den 868++’ya
😊
Yeminle aynen böyle, yalanım varsa Allah belamı versin…
Doktor:
“Bitte Hr. Gürbüz, bitte…
…
…
…
“Ich muss noch diese Woche Bescheid wissen!!!”
Laboratuvar sonuçları elimde, hemen randevu al diye neredeyse yalvaracak…
Oradan bankaya gittim, oradan başka bir yere…
Yine dükkânda telefon açtım, öncesinde değerlerimi kendim inceledim…
Haftaya Salı, 28.11 için randevu aldım yine ev doktoruma tel. ettim.
“…es macht nichts, ich bin noch bis zum 29 hier. Bitte rufen sie mich an. Ich will wissen was sie macht”
Sana söz veriyorum kadın, SANA…
Değerleri gördükten sonra karar verdim, YOK ölümden korktuğumdan değil…
Çeyreğim, sıfırı tüketmekten korkuyorum. İyi – kötü ayaktayım…
Faydam oluyor etrafıma. Kendime, sağlığıma daha çok dikkat edeceğim.
Doktor boşuna isyan etmiyor, beni çocuk azarlar gibi azarlamıyor…
Zaten hayretler içeresinde nasıl şeker komasına düşmüyorum diye…
Hele kanımdaki yağ, onu hiç sorma…
Sadece bir kesit, diğer tüm değerler bir ikisi dışında gerçekten sadece iki tane…
😊
HEPSI benzeri, tavan ya tavanı delmiş geçmiş uzaya doğru yol alıyor.
Babaannem gülüm babaannem, onun bana ve N. ablama bakması…
Beslenmemiz, annem diyor her gün bir liralık etin vardı, elli iki sene önce BIR LIRA!
Biliyorsun anlatmıştım sana, profesör demiş anneme…
Yüzde 99 ölü, yüzde bir yaşama şansı var…
Bünye kii beslenme ve takdiri ilahi!
Yatacağım biraz papatyam, çok canım acıyor. Demedim mi ben…
Al sana öğlen olmuş bile!
NOT:
NON HDL Cholesterin (en fazla 145, yani iyi olmayan kolesterin) bende 262+++
😊
Önder yolcu…
Hadi bana güle güle
Meritokrasi üzerine veya insan nasıl yönetilir, yönlendirilir ve kazıklanır
Rivayetler…
Hurafeler, batıl ve yanlış inançlar, putperestlik gibi sapkınlıklar insan denilen varlık olduğundan beri var. Bu bir gerçek mi?
Evet efendim yadsınamaz, tartışılamaz bir gerçek!
İnsan…
Bire on katan bir varlık. Kaldı ki…
Yine algı denilen olgu, yani mutlak bir gerçeğin insandan insana farklı bir şekilde idrak edilmesi de işimizi kolaylaştırmayan, aksine zorlaştıran bir gerçek olarak karşımıza çıkmasıdır. Tabii…
İnsan söz konusu olduğunda…
Birde menfaat denilen ciddi bir faktör var ki mutlak şekilde hesaba katılması gerekir.
Haşa, tövbeler tövbesi…
Lütfen inanın buna, tüm samimiyetimle yazıyorum…
Yürekten, derin ve samimi inanç sahibiyim. Allah…
O kadar denedi, o kadar yerin yedi kat dibine indirdi VE yine elimden tutup, IMKANSIZ olan, kurtulmanın imkânsız olduğu hallerden beni kurtardı ki anlatsam, YALANCI der çıkarsınız işin içinden. Azrail ile kanka oldum…
İsterseniz deli deyin, bu yüzdendir ki dini konularda uygulamadan çok din denilen, samimi iman denilen > şeyin < derinliklerini, perde arkasında gizlenen gerçeğini arar oldum. Evet, bir gezginim, bir anarşist, bir doyumsuz…
Bir arayan…
AMA aradığını bulamayan!
Bir tutku haline geldi bende, bir saplantı…
İle anlayacağım, bileceğim nedenlerini, bildiklerimi, bildiğimi sandıklarımı öğreteceğim ki…
2,5 gram kalan belek FATAL ERROR vermesin, yer boşalsın…
Yeni şeyler öğrenebileyim, yeni ufuklara doğru yelken açayım…
UNUTAYIM…
Acıyı, içimde taşıdığım ıstırabı, o büyük acıyı!
İsyankâr değilim, en azından Allah’a, Mevla’ma karşı…
Ancak kula isyan ederim, yalana, terbiyesizliğe gerçekten tahammülüm yoktur…
Zaten sinirli, sabırsız havhavın tekiyim!!!
Ve insan daire çizer durur…
Evet, evet sanki tekerleği ikide birde yeniden keşif etmeye çalışır…
Bir bacağı (çoğunlukla 6-7 milim, bazen santimler. Bende 1,5 cm) diğerinden kısadır…
Yürükken, uzun mesafede farkına bile varmadan ya sağa ya sola daire çizmeye başlar…
Hatırlı okuyucularım bilirler, hep derim…
İnsan, insandan beslenir. Ondan esinlenir!
Allah ve kitapları…
Allah ve sözleri, insana tavsiye ve önerileri…
Allah ve >>> tutarlılığı <<<
Düşmez kalkmaz BIR Allah!
Ve insan…
Ve Allah’ın sözlerini saptırması, insan ve doyumsuzluğu…
Hele dünyevi, maddi şeylerde…
Bu uğurda neler yapmaz ki insanoğlu ve kızı?
İnsan…
Neden ille görsele ihtiyaç duyar sorusu ile konuya giriş yapalım…
Ve yine Musevi kardeşlerimizin kitabından…
On emrin, ikinci maddesine bakalım…
Kısaltılmış ve sadeleştirilmiş hali ile; kendine (canlı ve cansız) put yaratma, tapma!
Görsellik, görseller her memeli için hayati öneme sahip bir tanıma ve tanımlama şeklidir…
Beyin olağanüstü bir hızla bu resmi, görseli tanır. Mesela bir bebeğin annesini tanıması gibi…
Veya > anında < bir yırtıcı hayvanı gördüğümüzde, “tanıdığımızda” beyin bunun bir tehlike olduğunu, olabileceğini algıladığı gibi. Bir durumun, vaziyetin…
Çok fazla düşünmeye, anlamaya gerek duymaksızın “sistemin” tepki vermesi (!)
Bu yüzden bir resim, görüntü…
Bin sözcüğe bedeldir denir!
Gelelim bunu dini ölçütlerde yorumlamaya…
Harfi harfine değil ama anlam açısından kıyaslamalı karşılaştırma…
Ne demişti Tanrı bize?
Benim yanımda benden başka tanrılara tapma…
Canlı veya cansız putlar yaratarak ben diye tapma, önlerinde eğilme…
Benden başka ilahların olmayacak!
Yine Elmalı Hamdi Yazır Efendinin tefsiri ile…
Bakara Suresi, 163. Ayet:
“Her halde hepinizin Tanrısı bir Tanrı, başka Tanrı yok ancak O, O Rahmân ve Rahîmdir (O esirgeyen ve bağışlayandır)
Hristiyanların Hz. İsa’yı Tanrı veya Tanrının oğlu yerine koymalarını bir tarafa bırakalım ki biliyoruz…
Evet, bilimsel ispatlanmış bir gerçektir, ne yazık ki azınlıktalar…
Kıptîler…
Ve bir ister mezhep deyin ister tarikat a ile başlıyordu ama gerisini inanın hatırlamıyorum, bir oluşum daha vardı Hz. İsa’yı “sadece” peygamber, Allah’ın elçisi olarak gören. Ve yine, bu nasıl bir utanç vesilesi olmalıdır bizlere…
Bizler…
İster Müslüman, Yahudi veya Hristiyan olalım…
Aynı kökten beslenen ve inanç köklerimizin dayandığı İbrani dinlere mensup insanlar, birbirimizden, birbirimizin kitaplarından, Allah’ın kelamından bir haber yaşıyoruz?
Zaman zaman veririm örnekler ki sadece Müslüman kardeşlerime değil, yazılı olarak…
Sözel…
Hristiyan dostlarda anlatırım dinimizi, Peygamber Efendimizi…
Geçenlerde yazmıştım, tekrarlamakta fayda var. Faiz, Hristiyanlara da yasak…
Ve sizleri belki şaşırtacak bir bilgi daha, hatırlayınız lütfen sözlerimi çünkü ileride önemli olacak bunu anımsamanız, insan, insandan beslenir, esinlenir…
Hristiyanlara ve tabii Yahudilere…
Domuz etinin “haram”* daha doğrusu yasak olduğunu biliyor muydunuz?
Aslında gayet mantıklı ve anlaşılır bir gerekçe…
Allah kendisinin resim edilmesini, bir şeye veya şeylere benzetilmesini istemiyor…
Mevla’m…
Zaten her birimizin nefsinde, nefesinde…
Bize can, bir yâr bize yoldaş. Birileri bana birde hangi gerekçeyle Allah kulunun, Allah’ın yarattığının neden resim edilmemesi gerektiğini anlatsa, anlatabilse, mantıklı bir şekilde…
Peygamberler mesela…
Biliyoruz ki Peygamber Efendimizin vefatından sonra bile yüzyıllarca kendisi de insan da resim edildi.
Resim yasağı…
Bağnazların, Allah’ın yasalarına “yasa” katanların işi, işgüzarlığı!
Hadisleri geççç…
Bana Kur’an-ı Kerimde sure göster, ayet göster…
Ve yine kendine din adamı diyenler, alimler, ulemalar…
Zihinleri gibi, ruhları, görüşleri, hayat anlayışları kapkara olanlardan söz etme…
Onların tefsirlerini örnek gösterme…
Kelimeler, çağlar ve anlamları, bana…
Yüreğinde Allah’ı nasıl his ettiğini anlat!
Korkuyor musun seni, beni, onu yaratandan?
Sözlerindeki…
Gerçekleri anlıyor musun, his ediyor musun doğruluğunu yüreğinde…
Allah’ın nefesi, yerde, gökte, görebildiğin ve göremediğin her yerde!
Sadece bir örnek olsun diye veriyorum…
Gerçekten hadislerle işim olmaz benim, uydurma mi gerçek mi haberim bile yok. AMA gerçekse…
Allah, Peygamber aşkı için üzerinde düşünün:
* Cebrail, Muhammed’in yanına girmek için izin istedi. O da girin buyurdu. Cebrail ’nasıl gireyim, evinde birtakım at ve insan şekillerinin üzerinde bulunduğu bir perde asılıdır. Ya bu resimlerin başlarını koparmalısınız yahut bu perdeyi indirip yere sermelisiniz‘ dedi (Buhari tecrid 6:416).
Allah’ın elçisinin evinden söz ediliyor. Allah ve elçisi!
Peygamber Efendimizin evinde perde…
Tekrar, Peygamber Efendimizin evinde. At ve insan resimli perde. SEN…
Peygamber Efendimizden daha mı iman sahibisin, Allah’a daha yakın?
Tabii ki Cebrail büyük meleklerden…
Peki…
Ya Peygamber Efendimiz ne?
Neyse çok uzadı…
Gevezeliğim tutu yine…
Kısa keseceğim, Romalılar Hz. İsa’yı çarmıha gerdikten sonra havarilerimden biri ki en önemlilerinden biri, Petrus Roma’ya gelir, tutuklanır ve O da çarmıha gerilmeye mahkûm olur.
“Ben Isa yanında kimim, neyim ki” diyerek tersten çarmıha gerilmesini ister. Öylede yaparlar.
Üzerine Aziz Petrus Bazilikasi inşa edilir. Rivayettir, kesin ve bilimsel bulgular yoktur.
Ancak…
Bu “varsayım” Roma’yı, Papayı Hristiyan âleminde meşrulaştırmaya yetecek bir gerekçe sayıldı ve hala sayılıyor.
Gelelim Osmanlıya…
Anlatmışımdır Fatih Sultan Mehmet’i…
Ona olan hayranlığımı…
Rumeli hisarını, Fatih’in nasıl kan dökmeden, sadece zekâsı ve bilgisiyle, kan dökmeden Bizans’tan toprak elde ettiğini.
“Koca bir kale“ inşa edecek kadar toprak elde ettiğini. Bir sığır derisi kadar meselesini…
Ve yine arşivlerim meydanda…
Tarihte ILK DEFA bu yöntem ile Fatih’ten > çok evvelsi < Afrika’da toprak kazanıldığını.
Güncel olan bir hatırlatma yaptıktan sonra saadete gelmeye başlayalım…
Eyyy > sözde < Ümmeti Müslim’in…
Evet, sana sesleniyorum, kırmızı boya ile Alevi kardeşlerimizin evlerine çarpı işareti koyanlara…
Daha bir – iki gün öncesi bu terbiyesizliği yapanlara…
BAK BURAYI DIKKETLE OKU hem konu ile ilgili hem izah açısından önemli…
Eyüp Sultan, Peygamber Efendimizin yanında Bedir, Uhud ve Hendek Savaşlarına katılmış muhterem bir zat.
Hz. Ali…
Hilafeti dönemlerinde “haricilere” karşı savaştı!!!!!!!!!!!!!!!!
Hz. ALI ILE BIRLIKTE, Hz. Ali önderliğinde!
668 – 669’daki İstanbul kuşatmasında şehit düştü.
Bugün…
Öğretmenler günü ne saygın ne kutsal bir vazifedir O. Ne güzel insanlardır bunlar…
Sana, bana, ona bir kelime öğreten varlıklar…
Baş öğretmen Gazi Mustafa Kemal’i unutmadan, tüm öğretmenlerimiz AMA…
Akşemsettin’i de anımsayarak, ONLARA teşekkürü bir borç, bir vazife bilirim.
Terbiyesiz, saygısız, bilgisiz kör cahil yaratıklar…
İnsan mısınız siz, Müslüman???
Neyse…
Öyle veya böyle rivayet o dur ki, büyük insan ve öğretmen Akşemsettin, Fatih Sultan Mehmet’e…
Ebu Eyyûb El-Ensarî’nin mezarının bulunduğunu müjdeler…
(Ve Önderin kafasında birtakım çağrışımlar, sorular doğar)
Gerçekten O mu?
Evet, bende >>> inanıyorum <<<< malum olmalara, kendim, özellikle annemde çok gördüm…
YAŞADIM…
Günümüzde ancak ve ancak Karbon 14 yöntemleriyle tarih belirlenebilirken…
Ve yine ancak günümüzde genetik tanımlama ile > kesin < bir neticeye varılabilirken…
Bilmiyorum, gerçekten bilmiyorum!
Almanların güzel bir özdeyişi var:
“der Glaube kann Berge versetzen!”
Türkçesi, biraz değiştirilmiş hali ile:
Azim ve kararlılıkla yüce dağlar devrilir!
Sizce de öyle mi?
Binlerce insan neden Eyüp Sultana gider?
Nasıl ki Hristiyanlar, daha doğrusu Roma, Petrus ile kendine bir meşrutiyet kazandırdıysa…
Acaba …?
Evet, liyakat…
Ve mutlaka Meritokrasi!
* Almanca 3. Mose 11 ( Türkçe Yasanın tekrarı 14:8)
—
Not: İkazın için, beni düşündüğün için teşekkür ederim gülümmm…
Ancak, dedim ya Allah. Yazdıysa alına, gelecek başa…
Önlemlerimi aldım, alabildiğim kadar…
Gerisi…
Takdiri ilahi!
Berbatım…
Yeni sünnet olmuş çocuklar gibi yürüyorum, adim, adim, bacaklar…
Felaket!
Biliyor musun, doktor çağırmış yine, demin telefon etmiş. KENDISI…
En korktuğum…
Tekerlekli sandalye, yatalak olmak. Galiba O zaman Sevda falan dinlemem, öldürürüm kendimi!
(Doktor gülüm, kendisine geri döndüm…
Aynen böyle…
“Ich fahre in Urlaub und will meine Ruhe haben, ich möchte nicht an Sie denken müssen. Ich habe alles für die Diabetologin vorbreitet, es geht nicht mehr, es geht nicht!”
Biliyorsun irsi…
VE…
Ben kendime hiç dikkat etmiyorum, etmekte istemiyorum!!!
Gitmem lazım, oradan bankaya falan filannnnnnnnnnn)
Anlamamazlıktan gelmiş olayım
😊
Gül danesi…
İki günden beri…
Yok bebeğim, içli köftem benim, gittiğim yerden geriye dönmem…
Ardıma bakmam!
Buradan geldim papatyam, buraya döndüm…
Bizimkiler falan, dostlar, arkadaşlarda sorup duruyor AMA dönmem!
Korku meselesine gelince…
Korkmaz olur muyum hiç, ölüme susadım ama galiba göründüğüm kadar da aptal değilim…
Kaybedecek…
O kadar çok şeyim var ki, maddi ve manevi…
Korkuyorum tabii, hatırla sevdiceğim, hatırla hani bir dost demişti ki önemli bir pozisyonda…
“Önder dikkatli ol, seni ben bile kurtaramam!”
Ancak…
Kadın…
Kadın kadar, sen kadar, ilk göz ağrım kadar, çoluk çocuk kadar…
İçimde bir sevgi daha filizlendi yıllar öncesi…
Vatan ve millet sevgisi, haliyle önce > can < ki sizlersiniz canım, sonra canan(!)
Allah gül danesi, Allah…
Allah’ıma sığındım, cesaret ile aptallık arsındaki fark soğan zarı kadar…
Bilirsin Alman özdeyişini:
“Ein Mann muss tun was ein Mann tun muss!!!”
Çeyrekte olsa bu böyle!
Hazırlıklıyım papatyam…
Anla, hazırlıklıyım!
İyi geceler meleğim, iyi geceler. Allaha emanet ettim seni…
Allah seni ve senden olanı, sevdiklerini korusun. Sana sağlık ve mutluluklar bahşetsin…
Allaha emanet ol.
Not: berbattım kalbimin kraliçesi, berbat. Bu gece nasıl biter bilmiyorum?
Eyüp Sultana da başladım, keşke başlamasaydım.
İyi geceler meleğim, güzel bebeğim…
Allah…
Rahatlık, huzur ve mutluluklar versin!
Önder
Meritokrasi üzerine veya insan nasıl yönetilir, yönlendirilir ve kazıklanır
Meritokrasi yönetim gücünün, yönetimde getirilen kişilerin liyakatine, yani bireysel yetenek, bilgi, deneyim gibi özelliklerine bağlı olarak kamu yönetimine getirilmesine denir. Bu bilgiye ileride tekrar değinmek üzere kimi tarihi gerçekleri sıralayıp Peygamber Efendimizin sahabelerinden Ebu Eyyûb el-Ensarî’ye (Eyüp Sultan) geçiş yapmak istiyorum. Bir soru ile bu makaleyi sonlandıracağım!
Uzun bir makale mi olacak, kısa mı henüz bilmiyorum. Taslak kafamda ama öncelikle sağlığıma…
Sonrasında hayatımın gidiş hatına bağlı bir süreç olacak. Belki inanmayacaksınız ama…
Beni şahsen tanıyanlar bilirler…
Nasıl ki sağlığım saniyesi saniyesine değişebiliyorsa, AYNEN ÖYLE günlerimde bir andan diğerine çok farklı bir seyir alabiliyor(!)
En fazla yarım saat kadar sonrasını öngörebiliyorum. Ondan sonrası sürpriz!
Not: Gerisi kısmetse yarına. Biraz açıldım, feci bir gün geçirdim. Açıldım derken…
Hala canım çok yanıyor ama dayanabilecek şekilde…
Benim “hayatım” böyle…
Bir ameliyat arkadaş, alt tarafı bir ameliyat. Ama ne ameliyat. Koca Avrupa’da sadece üç doktorun yapabileceği bir ameliyat. Kâğıt imzalatmışlardı…
Düşünebiliyor musunuz, sesim değişebilirmişti ameliyatta, ses tellerim…
Keşke sesim değişseydi…
Ameliyat öncesi günlerimi arar oldum, hiç olmasa haftada bir – iki iyi günüm oluyordu. Artık ayda bir, O da şansıma olursa. Yani onun bile garantisi yok!
eTicaret
Af edin, lütfen af edin…
Bunların anaların a.ını para s.kmiş olmalı!!!
UBER…
Dünyanın en büyük “yasadışı” ticari – özel taksi işletmesi…
59 milyon kullanıcısının verilerini > hackerlere < kaptırdı…
Güvenliğini sağlayamadığın bir sisteme yapılan yatırım “haram”!
Bademler ve eTicaret…
Kendi g.tlerindeki donu toplamaktan acizler ama kalkıp devlet yönetmeye, eTicarete öncelik vermeye çalışıyorlar.
Keza okyanus ötesi bir puşut var ya…
Oku ve anla:
Yine…
Bu nasıl bir rezalettir ki yapıyorsun bir iyilik…
Yayınlıyorsun mesela bir video (geçenlerde senin için yayınladığım sevdiceğim) …
Ulan neden kesip – biçiyorsun?
Yok çaresi…
İş bir kez daha başa düştü, kendimi iyi his ettiğim zaman oturup yazmam lazım…
Anlatmalıyım, bilmelisiniz…
Osmanlı ve hilafet…
Hilafeti meşrulaştırma “yalanı”…
Yok ya, yok…
Ben acilen ölmeliyim, ölmeli yoksa kafayı yiyeceğim!
Şimdilik…
Gerçekten güzel ve aydınlatıcı bir çalışma, Almanca…
İzlemenizi tavsiye ederim. Kısa keseceğim, berbattım, felaket!
Yayınladığım izlencelerde…
Dikkat ediniz lütfen, dikkatle söylenen sözleri dinlemeli ve anlamalısınız…
Mesela…
Fransız ve İngilizler için Osmanlıya karşı ayaklanan > halklar < baglamında denmekte…
“… ayaklananlara yârdim etmek >>> bahanesiyle <<<“ …
Yani…
Aslında yayınladığım şeylere dikkat ederim, bazen kaçamaklar olabiliyor…
Her zaman…
Gerçekçi olmakta fayda var!!!
Not:
Sözde Boing ve bademler arasında yapılan anlaşma. Keşke…
Ama (…)
Dün sabah ve bu sabah
Dün…
Hanım kahvemi yaptı geldi yanıma, oturdu beraber haberleri izliyoruz…
(Hala kahve içemiyorum, midem, içtiğimin yarısının yarısına düşürdüm. Anlayacağınız ben çeyrek, kahvem çeyrek!)
Döviz haberleri geçiyor ekrandan, döndü sordu bana Euro’yu 4,59 (bu sabah 4,66) görünce…
“Bizim için daha iyi değil mi?”
Tabii ki…
Bencilsen…
Haliyle bizim için daha iyi gibi görünüyor…
Kafacığının almadığı, düşüncesizce sorulmuş bir cümle…
Dolar, Euro çıkınca, dövize endeksli TÜM fiyatlarda o oranda çıkıyor!
Millî görüş denilen kardeşim sana dayatılan değildir!
Bambaşka bir şeydir Atatürkçülük…
VE SEN…
Devletin ve milletini oluşturan toplum ile…
Hüküm eden arasında ayrım yapamadığın sürece beni ve benim gibileri karşında bulacaksın…
Her alanda, her zeminde karşınızda olacağım, olacağız!
Hükümet…
Geçici bir süre için halk tarafından, halk için, halk adına yürütme ve yasama faaliyetlerini denetleyen, çıkaran, devlet bütçesinin kimi kişilere >>> emanet <<< edildiği…
Yargının, bağımsız ve adil olarak çalışabilme > teminatı < olan…
Demokratik bir sistem içeresinde etki ve eylemlerde bulunan bir kurumdur!
Hükümet, devlet ve millet değildir!!!
Sadece millet adına işleri yürüten birer görevlidir.
Sen bu ayrımı yapamadığın sürece…
En azından Önder’i karşında bulacaksın!!!
Not: bu sabah…
Tarifi mümkün olmayan bir haldeyim, tarifi yok halimin!
Birkaç satırı yarım saatten fazla bir sürede yazdım. Parmaklarım bile…
Parmaklarım.