Diktatör olsam…
Kan…
Gövdeyi götürürdü. Değilim…
Hasretim, özlemim ölüm veya en azından bir hafıza kaybı. Zaten yaşıyorum bunu AMA isterdim yüzde yüz olmasını. Kaybedeyim kendimi…
Sil baştan yaşayayım hayatımı!
“Başbakan Binali Yıldırım’ın ailesinin finansal ilişkileri araştırıldığında, daha önce varlıkları bilinmeyen üç Malta gemisi de dahil olmak üzere en az 11 kargo gemisini ve Hollanda’daki yedi gayrimenkulü içeren, yaklaşık 140 milyon avro değerinde bir malvarlığı ortaya çıkıyor. Araştırmamız aynı zamanda ailenin gizemli bir şekilde Pendik Belediyesi’ne yaptığı 600 bin avroluk bağışı da gün ışığına çıkarıyor.
NRC Handelsblatt’dan Hanneke Chin-A-Fo ve Merijn Rengers’in katkılarıyla.
2009’un ağustos ayında, o sırada Ulaştırma Bakanı olan Binali Yıldırım, Barbaros Denizciler Derneği’nin iftar yemeğinde bir konuşma yapmıştı. Etrafı ülkenin tanınmış denizcilik şirketlerinin sahipleriyle çevriliydi. Şöyle demişti Yıldırım: “Yabancı bayraktan Türk bayrağına geçmek için üç ay süre tanıdık, bu süre zarfında Türk bayrağına geçenlerden para almıyoruz. Mazeret ortadan kalktı.” Hatta eklemişti: “Türk bayrağına geçmeyenler ısrar ederlerse biz burada iyi niyet görmüyoruz. Denizcilik Müsteşarlığımız bu konuda çalışıyor da.”
Aynı iftar yemeğinde, Binali Yıldırım konuşmasını yaparken onu birkaç metre uzaktan dinleyen biri vardı. Oğlu Erkam Yıldırım.
Erkam Yıldırım’ın tam da bu konuşma yapılırken Hollanda Antilleri’nin bayrağını dalgalandıran en az bir gemisi vardı. Kargo gemisi ‘City’, Yıldırım’ın Antiller’de kurulu ve gerçek sahibi gizlenen offshore şirketi üzerine kayıtlıydı.
2009’dan sonra ailenin yabancı bayraklı gemi filosu gitgide büyüdü.
European Investigative Collaborations’ın (EIC) Malta Files projesi kapsamında Yıldırım ailesinin serveti üzerine yapılan araştırma, aileye ait olup Malta ve Hollanda’da bulunan, yabancı bayraklı ve yabancı ülke şirketlerine kayıtlı en az 11 kargo gemisinin varlığını ve dolayısıyla ailenin gemilerden gelen ve 100 milyon doları geçen servetini kanıtlıyor.
… araştırması aynı zamanda ailenin banka kredisi kullanmadan, peşin olarak, Hollanda’da yedi adet gayrimenkul satın aldığını da ortaya çıkarıyor.
Araştırma derinleştikçe Yıldırım ailesinin, Hollanda şirketlerinden birini Pendik Belediyesi’ne cami yapımı için gizli olarak 600 bin avro bağış yapmak için kullandığı da anlaşılıyor.
Binali Yıldırım’ın denizcilik sektörüne yabancı olmadığı biliniyor. Erdoğan’ın İstanbul belediye başkanı olduğu yıllarda İDO’nun başına getirdiği Yıldırım, 2000 yılında feribot büfelerinin işletmesini amcası Yılmaz Erence’ye verdiği iddiasıyla görevden alınmıştı.
Böyle bir skandaldan sonra kariyeri biteceğine, Yıldırım kendisini politikanın içinde buluverdi. 2002 yılında AKP meclise girdiğinde yeni hükümetin ilk Ulaştırma Bakanı olarak atandı.
Bakanlığı sırasında ailesinin sahip olduğu gemiler ve denizcilik şirketleriyle ilgili bir çok iddia ortaya atılmıştı. Mecliste milletvekillerinin sorularına yanıt vermeyen Yıldırım, sonunda 2013’te CNN Türk programında Cüneyt Özdemir’e işlerini çocuklarına devrettiğini, çocuklarının denizcilikle uğraştığını ve gemi işlettiğini açıklamış ancak aile şirketlerinin ne kadar para kazandığı ya da kaç gemisi olduğuyla ilgili yorum yapmaktan kaçınmıştı.
Bir politikacının ailesi on yıl gibi bir süre içinde 140 milyon avroluk bir malvarlığını nasıl edinir?
Yıldırımların offshore maceralarının ilk izlerini Malta’da 1998’e kadar sürmek mümkün. 1998 yılında amca Yılmaz Erence, aileye yakınlığıyla bilinen armatör Salih Zeki Çakır, Erdoğan’ın belediye başkanlığı günlerinden danışmanı Ahmet Ergün ile eski milletvekili ve yargıç Abbas Gökçe, Malta’da Tulip Maritime Limited adında bir şirket kurdular.
Şirket eski ve büyük ihtimalle ucuza alınmış Silver Fish adında bir geminin sahibiydi. Bu gemi Tulip Maritime tarafından satın alındıktan ve işletildikten bir kaç yıl sonra söküme gönderildi.
2000’lerin başında aileyle bağlantısı bulunan bir çok şirket ve gemi oldu. Bu gemilerin büyük bir kısmı ya söküme gönderildi ya da başka şirketlere satıldı. 2010 ve sonrasına gelindiğinde ise Yıldırımların talihi daha da açıldı ve servetlerine servet katmaya başladılar. Servetleri arttıkça şirketlerinin alım gücü de arttı – …tarafından kayıtları bulunan ve değeri 1.9 milyon ve 33 milyon dolar arasında değişen 11 geminin altısı banka kredisi olmadan satın alınmış olarak görünüyor.
11 geminin tamamı Malta ve Avrupa’nın vergi cenneti olarak bilinen Hollanda’da kurulu offshore şirketler üzerine kayıtlı. Bu iki ülke de esnek vergi yasaları ve denizcilik sektörüne sağladıkları avantajlarla biliniyorlar.
Malta’da bulunan Mifsud and Sons Limited adlı aracı firma, Yıldırım ailesinin ülkede bulunan dört şirketini temsil ediyor. Bu şirketler Dertel Shipping Limited, Nova Ponza Limited, Rory Malta Limited ve Nova Warrior Limited.
Bu kabuk şirketlerin yönetimi 9 Haziran 2016’da, Binali Yıldırım başbakan atandıktan iki hafta sonra, Mifsud and Sons’ın Simon Mifsud’undan Binali Yıldırım’ın yeğeni Süleyman Vural’a devrediliyor.
Malta şirketlerinin üçünün içinde daha önce kamuya hiç açıklanmayan üç gemi gizli. Rory Malta Limited MV Shark adlı, Nova Ponza Limited MV Ponza adlı, Nova Warrior Limited ise MV Frezya S adlı geminin sahibi.
Rory Malta ve Nova Ponza’nın hissedarı, 2015’te Yılmaz Erence ve oğlu Rıfat Emrah Erence tarafından kurulan Ceren Danışmanlık Denizcilik.
Dertel Shipping ve Nova Warrior’ın hisselerinin sahibi ise Hollanda Antilleri Curaçao’da kurulu South Seas Shipping NV adlı şirket. Bu şirket, açık kaynaklardan bakıldığında CMT Shipping NV adlı başka bir Antiller avukatlık şirketi tarafından kurulmuş gibi görünüyor ve gerçek sahibine ulaşmak mümkün olmuyor. Bu yöntem, şirketlerin asıl sahiplerini gizlemek için sıklıkla kullanılıyor. Bir şirket bir diğerinin içine konuyor, böylece halihazırda vergi cennetlerinde gizli kapaklı duran şirketlere bir gizlilik duvarı daha örülmüş oluyor.
Ancak bu offshore şirketin gerçek sahibi Malta sicil kayıt belgelerine bakınca anlaşılıyor: South Seas adına evrakları bizzat Erkam Yıldırım imzalıyor.
Malta’daki gemilerin değeri iki milyonla üç milyon dolar arasında değişiyor.
Ailenin Hollanda malvarlığına bakıldığında bu üç gemi devede kulak kalıyor. Malta’dan Hollanda’ya geçtiğimizde, gemilerin toplam değeri bir anda 130 milyon dolara ulaşıyor. Üstelik gemilerin çoğu kredi kullanılmadan alınmış.
Erkam Yıldırım’ın Hollanda bağlantısı daha önce gazetelerde çıkmış ve bu ülkedeki toplam malvarlığı sorgulanmıştı. Hollanda’nın şirket kayıtları ve diğer açık kaynaklar incelendiğinde ortaya çıkan görüntü Yıldırım’ın ülkede kayıtlı gemileri ve evleri olduğunu gösteriyor.
Yine Erkam Yıldırım’ın sahip olduğu Castillo Real Estate BV adlı şirket üzerine kayıtlı toplam altı emlâk ve Yıldırım’ın üzerine kayıtlı bir ev bulunuyor. Yıldırım, Almere’de kendi şirketi Zealand Shipping’in ofisi de dahil olmak üzere iki bina ve bir ev, Utrecht’te iki ev, Schoonhoven’de bir ev ve Lahey’de bir dükkan sahibi. Tüm bu mülkün toplam değeri ise tapu kayıtlarına göre 2.16 milyon avro yapıyor ve hiçbiri satın alınırken kredi kullanılmamış.
Ailenin Hollanda bağlantısının en kârlı işi ise Zealand Shipping üzerinden yürütülen denizcilik faaliyetleri.
Erkam Yıldırım kayıtlarda 2007’de kurulan Zealand Shipping’in Haziran 2014’e kadar sahibi ve müdürü olarak görünüyor. Holland Investments Cooperatif UA, Zealand Shipping’i 2014’te satın alıyor ve şirketin müdürünü değiştiriyor. Ancak bu değişiklik sadece kağıt üstünde kalıyor. Erkam Yıldırım, Holland Investments’ın gerçek sahibi ve sicil kayıtlarına göre şirketin 129.8 milyon dolarlık malvarlığını yönetiyor.
Şirket kayıtlarına göre aile aynı zamanda Holland Investments üzerinden, gemi işletmeciliği yapan Q-Shipping BV’nin de yüzde 30 hissesine sahip. Q-Shipping’in bir diğer hissedarı ise İstanbul’da AVS Global Ship Supply’ın Yılmaz Erence’yle beraber ortağı olan denizci Abdülvahit Şimşek.
Q-Shipping BV ve bağlı şirketleri şu anda toplam 20 gemi işletiyor. Gemilerin hiçbiri Türk bayrağı taşımıyor.
Geçtiğimiz seneye kadar Zealand Shipping’in Hollanda bayraklı 10 gemisi vardı. Ocak 2016’da, Kolin Şirketler Grubu iki gemiyi satın aldı. Zealand Shipping ve bağlı şirketlerinin filosunda şu anda sekiz gemi bulunuyor. Bunlardan Zealand Almere, Zealand Amsterdam ve Zealand Rotterdam 2012 ve 2013’de yeni alınmıştı. Zealand Ariane ve Zealand Alexia 2014’te ikinci el satın alınmıştı. Zealand Beatrix, Zealand Delilah ve Juliana da 2010 ve 2011 yıllarında sipariş edilmiş ve satın alınmıştı.
57300 tonluk aynı tip Rotterdam, Amsterdam ve Almere, filodaki en pahalı ve en büyük gemiler. Hollanda sicil kayıtlarına göre, Amsterdam gemisi Kuveyt Türk Bankası’nın verdiği 33 milyon dolarlık krediyle alınmış. Kuveyt Türk’ün yüzde 18 hissesi Vakıflar Genel Müdürlüğü vasıtasıyla devlete ait.
Bir diğer banka kredisi de 16700 tonluk kuru yük gemisi Juliana için Yapı Kredi Bankası’ndan alınan 17 milyon 160 bin dolar.
Yıldırım ailesinin Hollanda şirketlerinden biri Pendik Belediyesi’ne bağış yapmak için de kullanılmış. Temmuz 2014’te Cumhuriyet’ten verilen habere göre İstanbul’da kurulu Elia Spa Kozmetik A.Ş., Pendik Belediyesi’ne daha sonradan AKP’den milletvekili seçilecek olan avukat Serkan Bayram aracılığıyla 1.75 milyon lira [o günün kuruna göre 600bin avro] bağış yapmak istediğini bildiriyor. Bağışın kabul edilebilmesi için belediye meclisinin bu parayı Ahmet Yesevi mahallesinde adı Amine Hatun olacak bir cami yapımında kullanmayı kabul etmesi gerekiyor. Bağış belediye meclisinde sorunsuz olarak kabul ediliyor.
CHP meclis üyesi Tarık Balyalı, rakamı duyduğunda çok şaşırdığını söylüyor ve ekliyor: “2009’dan beri mecliste görev yapıyorum ama belediyeye böyle yüklü bir bağış yapıldığını hiç görmedim.” Balyalı, bağışın ardındaki kişilerin araştırılmasını istiyor ancak belediye meclisi böyle bir araştırmaya gerek duymuyor.
Elia Spa Kozmetik, Ocak 2014’te Hollanda merkezli Neshatech BV tarafından kuruluyor. Balyalı’nın ve gazetelerin bilmediği mesele ise Neshatech’in Erkam Yıldırım’ın Hollanda şirketlerinden biri olduğu.
Bağışı cami yapımı şartıyla kabul eden Pendik Belediyesi projeyi de kendisi çiziyor. Ancak 1.75 milyon liralık cami bir anda 5.72 milyonluk bir inşaata dönüşüyor. İhaleyi Ağustos 2015’te Mehmet Turgut Erdoğan adlı müteahhit kazanıyor. Aradan geçen süre zarfında ihaleye ve sözleşmeye ne olduğu bilinmiyor ancak cami inşaatı şu anda Pendik Belediyesi’nin kendi firması Penyapsan A.Ş. tarafından yürütülüyor.
Penyapsan’ın yönetim kurulunun beş üyesinden üçü bir yandan da AKP meclis üyesi. Kamu İhaleleri Kanunu’na göre, seçilmiş üyelerden oluşan yönetim kuruluna sahip belediye şirketleri kendi belediye sınırları içindeki ihalelere katılamıyor. 2012’de İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, bu konuda belediye ihale kanunlarına aykırı uygulamalar yapıldığının Bakanlığa bildirilmesi halinde yasal işlem başlatılacağını belirtmişti.
Bakanın sözüne göre yolsuzluktan hakkında inceleme başlatılması gerekirken, Pendik belediye başkanı Kenan Şahin geçtiğimiz haftalarda caminin tamamının belediye şirketi tarafından yapıldığını gururla ilan etmiş ve açılışının yaza kadar tamamlanacağını söylemişti. Caminin yapılmasını Yıldırım ailesi istemiş ve bunun için 1.75 milyon lira vermişti ama anlaşılıyor ki Pendik’in belediye başkanını heyecanlandıran dev cami inşaatının bitimi için gereken fazladan 4 milyon lira belediye kasasından ödenmiş.
Yıldırım ailesinin cami inşaatı için gizlice Pendik’e neredeyse iki milyon lirayı neden verdiği ise bilinmiyor.
Pendik Belediyesi ve Yıldırım ailesi konuyla ilgili sorularımıza yanıt vermedi.“
* Malta Files (englisch wörtlich für: „Maltesische Dateien“) bezeichnet Daten der maltesischen Finanzbehörde (MFSA) und sind namensgebend für eine investigative Untersuchung durch den europäischen Rechercheverbund European Investigative Collaboration, die einen internationalen Finanzskandal im Mai 2017 nach sich zog. Dem Rechercheverbund wurden tausende Dokumente zugespielt, die durch verschiedene Medienhäuser ausgewertet wurden. Das Datenleck verdeutlicht Mechanismen, mit denen internationale Konzerne Steuern in Milliardenhöhe vermeiden. Nach Angaben von De Morgen entstammen dem Datenleck 150.000 vertrauliche Dokumente.
Auf Malta anfallende Gewinne werden grundsätzlich bei allen Firmen mit 35 Prozent versteuert. Bei der Ausschüttung der Gewinne an Mutterfirmen können diese jedoch 6/7 der gezahlten Steuer zurückfordern. Wenn man in Deutschland eine Dividende einer deutschen Firma erhält, darf man sogar 100 Prozent der Steuer zurückfordern, muss diese jedoch neu versteuern. Wenn ein Unternehmen auf Malta operativ tätig ist, brauchen die 6/7 aufgrund des Doppelbesteuerungsabkommens mit Deutschland nicht neu versteuert zu werden – das liegt aber immer auch im Ermessensspielraum des Finanzamtes. Es bestehen zwar erhebliche Zweifel daran, dass die beteiligten Unternehmen mehr als nur Scheingeschäfte und Briefkastenfirmen betrieben haben, allerdings beschäftigen die Unternehmen, die in den Medien genannt werden, teilweise einige hundert Mitarbeiter in Malta.
Das Leck wurde während der maltesischen EU-Ratspräsidentschaft 2017 publik. Malta nutzte die Ratspräsidentschaft, um den Kampf gegen Steuervermeidung durch noch mehr Datenaustausch auszubremsen. Dies wurde jedoch vom deutschen Finanzminister verhindert.
Nach dem Bekanntwerden der Malta Files kündigte der Finanzminister des Bundeslands Nordrhein-Westfalen, Norbert Walter-Borjans, an, maltesische Steuersünder härter zu bekämpfen, und verglich die Mittelmeerinsel mit Panama.
Notlar; okumanızı tavsiye ederim: