Tarih tekerrürden ibarettir

Nasıl ki Türk bir kimlik bunalımındaysa, ne istediğini, hangi yolu tutacağını, aidatı ve bağlılığı, hangi tarafa ait olduğu hakkında bir fikir sahibi değilse…
Müslümanlar da bu kimlik bunalımı yaşamakta.

Üzülüyorum…
Üzülmekle birlikte biliyorum ki bu bunalımlar, bu zor süreç kendini bulma, benliğini kazanma yolunda gerekli!

İnsan psikolojisi açısında bakıldığında, yani birey bazında, bireyden yola çıkarak bu olguyu bireyin mensubu olduğu topluma yansıttığımızda, karşılaşacağımız manzarayı insanın ergenlik çağı ile kıyaslayabiliriz. Nasıl ki bir genç çocukluk safhasından yetişkinlik çağına geçişte zorluklar yaşıyorsa VE ÖZELLIKLE çevresi tarafından tenkit, nasihat gibi aslında iyi niyetli “yönlendirmelere” maruz kalıyorsa
Toplumlarda bu safhalardan geçmek zorunda.
Örneğin Hristiyanlıkta yaşanan 30 senelik savaş (Katolik – Protestan savaşı) Hristiyanların “kendilerini bulmalarında, birbirlerini bulma ve anlamada” çok önemli bir rol oynamıştır. Hatırlı okuyucularım bilirler yıllardan beri savunduğum bir tezdir; Hristiyanlık ve Müslümanlık arasındaki düz hesap 600 senelik fark insan ve toplum açısından, benliğini, kişiliğini bulmak açısından çok önemli bir zaman dilimidir. Kısacası…
Hristiyanlar, bizlerin yaşadığı >>> her şeyi <<< bir şekilde yaşayıp, yetişkinliğin getirdiği tecrübe safhasına geçerek, olgunlaşma – durulma” aşamasına geçtiler.
Ben mesela, alenen, uluorta ilan ettim;
Mezhebim yok benim!

Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü

Elhamdülillah, Müslüman bir ana – babanın AMA IYI AMA KÖTÜ yine Müslüman bir evladıyım…
AMA…
Mezhepçiliği tanımıyorum, tıpkı Atatürk milliyetçiliği dışında Türk milliyetçiliğini tanımadığım gibi!!!

Sorun…
Problem, sesiz çoğunluğun sesini çıkarmamasında!

Görüyorum…
Görüyorum ya görüyorum, yaşıyorum…
Hem orada hem burada, dil ile elhamdülillah Müslümanım, milliyetçiyim(!???)
Uygulamada…
…!

Böyle ne Müslümanlık ne milliyetçilik olur…
Başına bir paçavra sarmakla ne namus, namus ne ahlak, ahlak ne Müslüman, Müslüman olur…
Ve birçok insan sesiz sedasız dini inançlarından, milli duygulardan uzaklaşmakta…
Özünü yitirmekte…
Dini ve milliyetçi duygular, aşırıya kaçmamak şartı ile insana benliğini, kişiliğini…
Güven…
Ve yerini, konumunu bulmada önemli birer yardımcı, destek, dolayısıyla gereklidir.

Laiklik ilkesi ise…
Toplumsal yaşamda bir nevi düzenleyici, frenleyici bir “görev” üstlenerek bireyin, bireyselliğini yaşayabilme teminatıdır!

Lütfen…
Kim olursa olsun, hangi tarafın yönlendirmelerine maruz kalırsanız kalın…
Siz, siz olun…
Iman’ınızı, inançlarınızı insan olduğunuzu, sadece birer insan olduğunuzu unutmadan, aşırıya kaçmadan yüreğinizde muhafaza ediniz. Çok şey kaybettik dostlar…
Çok önemli değerleri…
Bizi biz eden…
Atadan kalma gelenek, göreneklerimizi…
Ama en başta sevgiyi, hoşgörüyü, terbiyeyi ve saygıyı…
Kaybettik…
Özümüzü yitirdik!