İnsan vardır…
Onuru…
İnsan vardır…
Öz saygısı ve buna benzer duygular manzumesi…
Hem dürtü hem engeldir ona.
Ben…
Bu insanlardan biriyim…
Tükürdüğümü yalamam!
Barışçıl bir insanımdır aslında…
Damarıma…
Ayağıma basmadığın sürece vur kafama…
Al…
Ağzımdan lokmayı ama değme, dokunma…
İlkelerime, inandıklarıma ve sevdiklerime, sakın ha!
İtirazım var sana…
Yazdıklarına…
Sözde >>> tanına <<<
Çok ciddi itirazlarım var yazdıklarına!
Önce bir oku…
Vaktim olursa…
İtirazlarımı anlatırım sana…
Yaşayarak bir, somut bilgiler ışığında iki…
Ve mesleğimin bir getirisi olan forensik bilimi, analiz yetisi…
Ki üç…
Çürütürüm tanını ki aslında biliyorum son cümleler makalenin gerçek içeriği…
Söylemek, anlatmak istediğin AMA…
Koyarım, koymak ZORUNDAYIM…
TÜRK AYDINININ en büyük, bence en büyük ayıbını ve açığını ortaya…
Sonra…
Vaktim olduğunda!
—
Mahalledeki AKP
7 Mart 2019
1968 gibi…
Bir de 78 Kuşağı var:
Öldürülen, işkence gören, idam edilen “delifişek” idealist kuşak…
Bu kuşağın anı kitaplarını okurum; kütüphanemde özel bir yeri vardır.
İsmail Gökalp’in yazdığı “Akyazı-Bir Devrimcinin Anıları” kitabını da okudum.
12 Eylül darbesi ve ardı ardına yaptığı idamlara karşı mücadele etmek isteyen, (Dev Yol ve Dev Sol’dan ayrılan) “Üçüncü Yolcular” adlı devrimci örgüt; Sakarya/Akyazı’da kuyumcu soyup, elde edilen altın ve parayla silah alıp, silahlı direniş başlatacağını sanıyordu.
İsmail Gökalp’in de arasında bulunduğu yedi kişilik grup bu ilk eyleminde başarısız oldu:
– Ali Aktürk ve Metin Adil Toraman soygun esnasında/ 17 Ocak 1981’de öldürüldü…
– Kalan beş devrimciden dördü; Ömer Yazgan, Erdoğan Yazgan, Ramazan Yukarıgöz ve Mehmet Kanbur 29 Ocak 1983’te idam edildi…
Tek kurtulan İsmail Gökalp oldu; yaşı küçüktü! 20 yıl ağır cezaya mahkum edildi.
Ancak…
Büyük bedel ödenen –politik olarak yanlış- bu eylemi anımsatmamın sebebi başka:
Sevinç Doğan bir akademisyen…
Kağıthane’de yaptığı saha araştırmasını, “Mahalledeki AKP /Parti İşleyişi, Taban Mobilizasyonu ve Siyasal Yabancılaşma” adıyla kitap yaptı.
Her iki kitabı da okuduğumda aralarında şöyle bir bağlantı kurdum:
Kuran Kursu’ndan…
İsmail Gökalp, Erzurumlu köylü ailenin çocuğu.
Çok küçük yaşında ailesiyle İstanbul’a göç edip, Kağıthane/Gültepe’ye yerleşti.
Kuran Kursu’na gitti; oruç tutup, namaz kıldı.
Politik sempatizanlığı 1970 ortasında “Karaoğlan” sevgisiyle oldu: Kıbrıs Savaşı’nın kahramanı Bülent Ecevit!
Ortaokul yıllarında Gültepe son duraktaki gençlik derneğine gitmeye başladı. Gültepe Endüstri ve Meslek Lisesi’nde okurken halkı örgütlemek için “Direniş Komiteleri” kurma çalışmalarına katıldı…
“Üçüncü Yolcular”; İstanbul’un ilk emekçi semtlerinden olan ve 1960’larda hızlı göç alan Kağıthane/ Sanayi Mahallesi’nde güçlü bir örgüt. Zaten halk arasında adı “Sanayi Dev- Genç” diye biliniyordu.
Mahallede sadece bu örgüt yoktu; Dev Sol vardı, Halkın Kurtuluşu vardı…
Devrimciler halkı ev ev mahalle mahalle örgütlediler; arazileri parsellere ayırıp evsizlere ev yaptılar. “Çayan Mahallesi” bunlardan biriydi…
Pavyonlara karşı çıkıp, fuhuş ve uyuşturucuya karşı mücadele verdiler.
İsmail Gökalp anı kitabında mahalle örgütlemelerini de uzun anlatıyor; “katı merkeziyetçiliğe” karşı çıkıyor. Vs.
İşte…
Sevinç Doğan’ın saha araştırması yaptığı “Mahalledeki AKP” kitabını şu amaçla okudum:
Solun güçlü olduğu Kağıthane’yi RP ve sonra AKP nasıl kazandı?
Kuran Kursu öğrencisi İsmail Gökalp’i solcu yapan Sanayi Mahallesi politik olarak sonra nasıl değişti?
Mesele sadece burası değil; birçok gecekondu mahallesi/ “solun kalesi” zamanla RP ve AKP’ye neden oy verdi/veriyor?
Oysa:
Bu mahallelerde-semtlerde 1970’lerde seçimi hep CHP kazanıyordu.
“12 Eylül solcuları biçti” demek; her ne kadar bir yanıyla doğru olsa da, tam yanıtı karşılamıyor.
Çünkü…
Clinton-Blair yolu
Kağıthane’de 1989 yerel seçimini SHP kazandı.
Halk SHP’den umutluydu. Ancak…
RP-AKP’ye dönüş 1990’larda gerçekleşti.
Bu nasıl oldu; SHP-CHP ne hata yaptı?
– Halkçı ideolojisinden ayrıldı…
– Kolektivizm yerine bireyciliği seçti…
– Halktan koptu. Örgütlenmekten vazgeçti…
– Neo-liberalizme yenik düştü.
Yani aslında soruyu şöyle sormalıyız:
Değişen Kağıthane mi oldu; SHP-CHP mi değişti?
Sevinç Doğan sahada gördüklerini yazdı:
– “SHP’nin güçlü olduğu yerlerde alternatif bir örgütlenme yaratma girişiminde bulunan RP (ve AKP), SHP dönemindeki siyasal dili ve hedefleri uyarlayarak kendi politik söylemleri içinde kullandı… Yeşil Komünist yaftasına karşı kurduğu Halk Meclisleri bunun örneklerinden biridir…”
RP-AKP Kağıthane’yi örgütlerken, halk meclisleri kurarken -örnek aldığı-CHP ne yaptı?
CHP’nin bu dönemde elinde ne mahalleye götürecek siyasal görüşü, ne de mahalleyi örgütleyecek idealist kadrosu vardı!
İdeolojiler çağının kapandığına inanan; halkçılığı unutan ve Batı merkezlerinden pompalanan reklam – medya- imaj üzerinden politika yapma yanlışlığına kapılan parti için zaten “örgüt” kavramı bile artık alerjik idi.
CHP/Baykal, Bill Clinton-Tony Blair yolundan gidip neoliberal soslu “Üçüncü Yolu” benimsemeye başladı. Fakat…
Ne sosyalist “Üçüncü Yolcular” ne de sosyal demokrat “Üçüncü Yol” halkın kurtuluşunu sağlayabildi! Hatalarının karşılığını buldular; biri örgütsel ve diğeri kavramsal olarak yok oldu.
Peki, Kağıthane tekrar nasıl kazanılacak?
Partiyi büyüten, iktidara taşıyan ve ülkeye sahip çıkan güç, sadece örgüttür.
Örgütlenme için muhtaç olunan kudret, CHP’nin damarlarındaki asil Kuvayi Milliye ruhunda mevcuttur.
Seçimler bunu harekete geçirmek için büyük fırsattır.
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/soner-yalcin/mahalledeki-akp-3814614/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger
Sevinç Doğan – Mahalledeki AKP
ePub reader’iniz yoksa…
Microsoft Edge üzerinden okuyabilirsiniz. Normalinde üstüne tıklamanız yeterli!