Kimi can yavaş yavaş çıkar

Halbuki ben birdenbire çıkmasını tercih ederim…
Öğrettiler, öğrendim…
Öğrenmek zorunda kaldım, öldürmeyi…
Tercihim…
Yaşatmak, yaşa ve yaşat. Bugüne kadar kim şiddet ile, baskı ile adam olmuş ki…
Biz olalım?

VE EVET…
Dayak bazen gerçekten gerekli ve etkilidir…
Kimi zaman…
Kelimelerin bile öldürücü etkileri olabilir!

İnsan vücudundaki…
Üçüncü kaburganın sırrını bilir misiniz?

Hep anlatmaya çalışırım…
Bilgi…
Ama doğrusu ama gerçeği…
İnsan ve anatomisi, insan ve psikolojisi…
Nasıl istersin, tercihin nedir…
Nasıl olsun, tercih senin…
Kırk katır mı kırk satır mı?

Yoksa…
Ruhen mi çökerteyim seni?
Ölümün benim elimden mi olsun?
Çabuk ve kati…
Yoksa…
Yavaş yavaş ölmeyi mi tercih edersin?

Pippi Langstrumpf Almancası…
Türkçe tercümesi Pipi Uzunçorap, çocukluğumun bir izlencesi. Çok severdim, küçük bir kız…
Kıpkırmızı uzun saçları, pasaklı haliyle bin bir maceranın kahramanı.

Yaratıcısı…
Astrid Anna Emilia Lindgren…
İsveçli…
Çocuklar için yazılan kitaplar arasında “dünya literatürüne” girmiş bir eser!

Adına düzenlenen bir ödül töreninde, yalan olmasın tam hatırlamıyorum…
Ya bir anısı veya bir hikâyeyi dile getirir…
VE…
Dünya değişir!

Yok…
Gerçekten bu olay ile dünya, kimi ülkelerde kanunlar değişir…
Bakış açıları(!)

Durrr…
Girişi nereden yaptım hangi sonuca varacağım…
IMKANI YOK…
Tahmin bile edemezsin, mevzuyu birbirine bağladığımda anlayacaksın…
Anlamak…
Emin olmak…
Ne kadar önemli bilemezsin!

Bilginin, bilmenin verdiği özgüvendir benimkisi…
Bunun ile yaşatırım…
VE…
Gerekirse öldürür, öldürebilirim. Evet, ölmeye de öldürmeye de hazırım…
Kefene mefene de ihtiyacım yoktur benim, laf, söz değildir…
Niyettir…
Çok ciddi!

Ödül konuşmasında buna benzer sözler sarf eder. Dünyayı değiştirecek sözlerdir bunlar.

Anti-otoriter hayat bakışına, yetiştirmeye bir örnek…
Bir anne…
Ve yaramaz oğlu. Kadıncağız o kadar bıkmıştır ki oğlunun yaramazlıklarından günün birinde…
Mutfakta kahvaltıyı hazırlarken, yine yaramazlık yapan oğluna sert bir şekilde der ki…
Git bahçeye bana güzel bir sopa bul, çocuk anlamaz bilmez mi sopayı neden ve niçin istediğini?
Annesinden korkusuna itaat eder emre…
Ancak…
Aradan o kadar uzun bir süre geçer ki anne meraklanmaya başlar, korkar…
Öncesinde çocuğun dayaktan korktuğu ve bu yüzden gelmediğini sanır. Tam bahçeye çocuğa bakmak için dışarıya çıkacağı anda oğlu ile karşılaşır. Çocuk çok üzgündür…
Anne…
İstediğin gibi bir sopa bulamadım AMA bak bu taşı getirdim sana…
Elindeki kocaman bir taşı gösterir…
Yine yaramazlık yaptığımda istersen bu taşı at bana der annesine(!)

Kadın…
O kadar etkilenir ki oğlunun sözlerinden, o kadar üzülür ki…
Alır o taşı ve mutfakta daima görebileceği bir yere koyar. Bir uyarıdır ona, bir abide…
Karşısında çocuğu, bir çocuk…
Hiddetin, şiddetin, doğanın, tabi davranışlar bütününü daima hatırlaması için bir anı…
Ve o taş…
Çocuk büyüyene kadar orada kalır!

Kesici, delici aletler ile alacaksan canı…
Bir insanın canını…
Üçüncü kaburga hizasını hedefle!

Dinleyiciler çok etkilenir…
Bunun üzerine başta İsveç olmak üzere birçok ülkede çocuk yasalarında değişiklikler yapılır!

Ve dayak cennetten çıkmadır, özdeyişlerimizdendir…
Cennetin annelerin ayakları altında olduğu gibi, bazen gerekli…
Vur elim yoktur…
Ama gerektiğinde de dövmekten de geri durmam!

Korku…
Ne büyük bir dürtüdür, korkarsan tabii…
Terbiye vermenin değişik yolları, terbiye başka bir canlıyı hizaya sokmak, şiddet ile baskı ile hizaya sokmak başka bir şeydir. Herkes korkmaz, korkmayabilir…
Cesaret ile aptallık arası soğan zarı!

Şöyle algıla bu yazıyı…
Güncel bir olaya tepki ve VEYA partili pezevenklere, kendine Cumhurbaşkanıyım diyenlere…
İstersen bir sövgü!

Hep derim…
Bir yerde başlar, bambaşka bir yerde başladığıma bir nokta koyarım…
Hayatın kendisi gibi…
Beni okusan ne olur, okumasan ne olur?

Ekmeğimi sen mi veriyorsun?
Dostluğunu mu arıyorum?
Cahil olsan kaç yazar, bir ordinaryüs olsan neyi ifade eder?

Ölmüş eşek…
Kurttan korkar mı…
Bir ADIDEN?

Dayakta bir iletişim şeklidir, şiddet…
Çoğu zaman…
Çoğu…
Biçareliğin yok, umursamazlığın değil başkaca çare kalmadığı için çaresizliğin bir ifadesi…
Ama öyle ama böyle bazen kendi aşağılık duygularının dışa vurumu olsa bile…
Şiddet…
Bugüne kadar >>> kalıcı <<< bir çözüm olmamış, olamamıştır!

Soruyorum size:
Bir Cumhurbaşkanın vasıfları, görevleri arasında olması gereken nedir, niye demokrasilerde Cumhurbaşkanlığı makamı vardır?

İnsanız değil mi?
Çocukluğunuzu düşünün…
Adaleti…
Yaramazlık yaptınız veya kardeşinizdi yapan…
Ne siz onun “günahını ne o sizinkini” çekmeli öyle değil mi?
Veya kardeşinizle kavga ediyorsunuz, anne ve babanızın adil…
Adaletli Ve tarafsızca hakimliğine başvurdunuz…
Şüphesiz…
Beklentiniz adil “iki çift söz” VEYA kardeşiniz ile aranızda uzlaşmaya vesile olmaları değil midir?
Değil miydi?

MESAFE…
Kardeşim mesafe, mesleğimde ilk öğrettikleri arasında yer aldı…
Mesafe kazanmayı öğren, bir sorunu çözebilmeniz için asla taraf olmamalı, taraflara mesafeli ve adil yaklaşmalısınız ki…
Haklıya haklı, doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilesiniz…
Ve yine aslında ayni soluk içeresinde sormayı ve sorgulamalıyı da bilmelisiniz kiii…

Sorunun bir parçasıysanız…
Sorunun çözüme asla ulaşamazsınız!

Tabii ki…
Temsil görevi AMA esas görevleri arasındadır topluma ve toplum katmanlarına karşı…
TARAFSIZ…
Adil VE adaletli


Kadınnn…
Sıkıştırma beni, zaten işim başımdan aşmış…
Sonra devam ederim

Devam edecek…