Al emaneti Allah’ım al, avuç avuç ilaçlar… İçinde bir tane tedavi edici yok, salt ağrı kesici veya düzenleyici. YOK derdimin çaresi! Öyle büyük bir günah işlemiş olmalıyım ki!???

Rahmetli babam geliyor gözümün önüne…
Çok çekti, gerçekten çok…
Ama ölümü…
Tertemizdi.

INAN…
Var ardında yatan…
Bir gerçek…
Kızlar analarının, oğullar babalarının kaderini paylaşıyorlar.

Genetik ZATEN…
Bir nevi tabiat kanunu, en geç üçüncü nesilde tekrarlanan sorunlar ve VEYA özellikler…
Ama kader…
Kaderler neden benzer?

Tesadüf ile açıklanabilir mi?
Evlat…
Ben 24 yaşında O 24 yaşında…
DaDa…
Hık demiş burnumdan düşmüş…
Allah…
Başkaca benzetmesin hayat yolunu.

*

Aylar oluyor ağzıma içki sürmedim…
İlaçlar…
Mide, ah babaanne…
Ne bünye?

İnsanlık mi delilerdi ben mi?

Almanya…
Perakendeciler…
Cirolarında ortalama %70 düşüş…
Almanca Einzelhändler…
Ve siyaset ve O kahir olası, akılsız…
Hayatin gerçeklerinden uzak…
Yeşiller…
Hükümete gelirlerse otobanlarda 130…
Hadi oradan zibidiler…
Ya “akli başında” olanlara ne demeli?

>>> Yeşil Çelik <<<

Çelik üretimi…
YÜKSEK ENERJI…
Çin…
Dünya piyasalarını altüst etti…
30 milyar yatırım “Yeşil Çelik” üretmek için…
KESIN…
Fiyatı olacaktır, uzun vadede de klasik üretimden pahalı…
İnsan karakteri…
Kanun zoru ile iç piyasada tüketim zorunluluğu…
Çok beklersin…
Dünyada çeliğini piyasaya sürmeyi!?

*

İçimden geçiyor…
>>> Doğrudan Alman Içişleri Bakanına yazmak <<<
Bir teklif…
Dedim ya hem bura hem ora benim için önemli!

Hani borsadan sıfırları atacaktınız?

T.şak ister…
Benzemez Tayyip Lirasından sıfır atmaya AMA Allah var yukarıda…
Buna da şükür!

Madem doğrulardan başladık devam edelim…
EVET, haklısın badem…
Spekülasyon başka, manipülasyon başka…
Borsa…
Dünya başaramadı, sen mi başaracaksın?

Bu sabah sigara…
Dizel, benzinciye girerken 1,20 Euro litresi…
Ya…
Bir sigara almak kaç dakika, benzinci bomboş…
Çıktığımda…
Dizel 1,09 Euro litresi!???

Kadını melettiler…
Almanya…
Ağır hasta, fizik tedavisine gitmeli…
Anlatıyorum hep, anlayan yok ki…
Almanya…
Maddi yönden zor durumda, Almanya, Almanya!

Nihayet…
Uzun yazışmalardan sonra, her halde son mektup…
Gidecek inşallah…
Sağlığına kavuşacak!???

Kimse…
Anlamıyor beni, cehenneme giden yol…
İyi niyet taşlarıyla döşeli.

Ve DAX…
13 binden döndü, 13 BIN…
Para var AMA ADALET YOK…
Adil dağılım!

Feeelaketim, sadece yatım yuvarlandım…
Ciyak ciyak, artık utanıyorum, elimden geldiği kadar bastırmaya çalışıyorum.

Euro 7,8563

Bok göt Emine’yi, kızını mızını ailesinde ne kadar kadın varsa HEPSINI hadi Avrupalı göreyim seni!

*

Hande Fırat orospusu…
Allah’ım
Ne kadar iğrenç yaratıklar, kendilerini satan pislikler. Dolu dolu…
Bu memlekete dolu!!!

Sadece ve sadece İzmirlim yüzünden yazıyorum

Sayın Çölaşan benim bugünkü ruh halimi anlatıyor…
AMAAA…
Belki bana yalancı demişsinizdir, belki yanıldı…
Ama Önder yalan söylemez bir, genelde, tabii ki insanim ve yanılabilirim…
Ama genelde EMIN olmadığım konular hakkında yazmam.

Okumuştum, yıllar evvelsi…
Nerede…
Kim yazmıştı?
HAFIZAM!

Ve yine kelimelerin önemi…
HUKUK kardeşim, bilimciyim ama de…
Bir yerde, bir noktaya kadar da hukukçu…
Önce İzmirlimi oku, DIKKATLI OKU…
Her kelimeyi ANLA, sonra Sayın Çölaşan’ı.

Ayasofya hukuku

Aslında her şey 1957 yılında başladı.

İstanbul emniyet müdürlüğüne resmi bir yazı geldi.

Asliye hukuk mahkemesi, Beşiktaş ilçesinde yaşayan Mariam binti Ovahim’in derhal bulunmasını istiyordu.

Emniyet aradı taradı, bu isimde bir şahsın bulunamadığını, adresinin tespit edilemediğini, kendisini tanıyan bile olmadığını bildirdi.

Emniyetin bu resmi cevabı üzerine, asliye hukuk mahkemesi kararını verdi, Mariam binti Ovahim’in “gaip” olduğuna hükmederek, Mariam binti Ovahim’in sahibi olduğu gayrimenkule “kayyum” atadı.

Yasal sürenin dolması beklendi.

Yasal süre dolunca, Mariam binti Ovahim’in kayyuma emanet edilen Beşiktaş’taki dört katlı binası Hazine’ye devredildi.

Halbuki…

Mahkeme celbi çıkarılarak polis tarafından aranan ve kayıp ilan edilerek mülküne el konulan şahıs, halk arasındaki tabirle, Meryem Ana’ydı!

Ovahim, hırıstiyanlar için Allah’ın isimlerinden biriydi, Ovahim’in kızı Meryem kastediliyordu, yani devlet tarafından el konulan söz konusu tapunun sahibi hazreti İsa’nın annesiydi!

Çünkü…

Osmanlı döneminde, kiliselerin gelirleri bağışlardan oluşuyordu.

Henüz bankacılık sistemi olmadığı için, bu bağışlar para olarak istiflenmiyor, değerini koruması için gayrimenkul satın alınıyordu.

1913 yılında devlet tarafından tapu uygulamasına geçildi.

Kiliselere emlak beyannamesi gönderildi.

Kiliseler “mülk sahibi” hanesine hazreti İsa, Meryem ana, Cebrail aleyhisselam gibi isimler yazdı.

Tapular bu isimler üzerine tescil edildi, devlet kayıtlarına bu isimlerle kaydedildi.

Bilahare…

Cumhuriyet ilan edildi.

Kiliselerin tüzel kişiliği, azınlık vakıfları haline dönüştü.

1936 yılında, devlet tarafından azınlık vakıflarına beyanname gönderildi, sahip oldukları gayrimenkullerin listesi istendi.

Azınlık vakıfları listeyi verdi, böylece hazreti İsa, Meryem ana, Cebrail aleyhisselam gibi isimler, kiliselere ait mülklerin sahibi olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu kayıtlarına girdi.

1955 yılında 6/7 Eylül olayları patladı.

Gayrimüslim azınlığa odunlarla saldırıldı, döve döve kovuldular.

Bu vandallıktan sonra sıra, başıboş kalan mallarına mülklerine çökmeye gelmişti.

6/7 Eylül’den iki yıl sonra…

Milli emlak müdürlüğü, mahkemelere başvurmaya başladı.

Tapuda “mülk sahibi” olarak görünen hazreti İsa’ya Meryem ana’ya Cebrail aleyhisselam’a davalar açıldı.

Kiliselerin bu açılan davalardan haberi bile olmadı.

Polis tarafından mahkeme celbiyle aranan hazreti İsa, Meryem ana, Cebrail aleyhisselam kayıp ilan edildi, tereyağından kıl çeker gibi, mülklerine el konuldu.

Kiliseler durumun farkına vardığında hem iş işten geçmişti, hem de 6/7 Eylül’de yaşadıkları dehşet yüzünden tir tir titriyorlardı, karşı dava açmaya cesaret edemediler.

Beşiktaş, Şişli, Fatih, Beyoğlu, Kadıköy, Sarıyer… Değeri milyarlarca dolarla ölçülen 11 bin 500 gayrimenkule, aynı yöntemle el konuldu.

Sadece İstanbul değil…

İzmir’de Hatay’da Çanakkale’de el konulan gayrimenkuller vardı.

1974’te Kıbrıs çıkartmasından sonra, 1980’de 12 Eylül darbesinden sonra, aynı yöntemle yüzlerce mülke daha el konuldu.

Ve, Akp iktidara geldi.

Avrupa Birliği bastırdı.

Bunlar boyun eğdi.

2008 yılında, AB’ye uyum ayaklarıyla Vakıflar Kanunu çıkarıldı.

Bu kanunla, azınlık vakıflarının 1936 yılından sonra edindikleri ve el konulan gayrimenkullerin kendilerine iade edilmesinin yolu açıldı.

Azınlık vakıfları şakır şakır iade davaları açtı.

Ancak…

1936’dan önce, yani 1913 yılında kişilerin üzerine kaydedilen tapuların iade edilmesi için, o kişilerin bizzat başvurması veya o kişilerin mirasçılarının başvurması gerekiyordu.

Yani…

Hazreti İsa adına kaydedilen gayrimenkulu geri alabilmen için, ya hazreti İsa’yı mahkemeye getirmen gerekiyordu, ya da Hazreti İsa’nın torunlarını bulup mahkemeye getirmen gerekiyordu!

Kanundaki bu kelime oyunu sayesinde, Osmanlı hukukunun uygulamaları Cumhuriyet hukukunu bağlamaz deniliyordu, kiliselerin 1913 yılında devlete kaydettirdiği tapular yok sayılıyordu.

Şimdi?

Ayasofya müzesi, cami yapıldı.

Hangi gerekçeyle yapıldı?

Ayasofya, tapu kaydında cami görünüyordu.

Bu tapu, tıpkı kiliselerin tapuları gibi, 1936’da kayıt altına alınmıştı.

Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı adına kayıtlıydı.

Bu vakıf, Cumhuriyet öncesine, Osmanlı dönemine ait bir vakıftı.

Osmanlı devletinin özel hukuk hükümlerine göre vakfedilmişti.

Dolayısıyla, Osmanlı vakıf hukuku çerçevesinde ele almak gerekirdi.

Hukuk bu gerekçeyle eğildi büküldü…

Cumhuriyet’in müze kararı iptal edildi.

Osmanlı’nın vakıf kararı uygulandı.

Böylece, tarihimizde ilk kez…

Cumhuriyet hukuku yerine, Osmanlı hukuku geçerli kabul edildi.

Osmanlı hukuku, Danıştay tarafından içtihat haline getirildi.

Böylece…

Ayasofya cami oldu diye sevinen arkadaşlar, Osmanlı döneminde hazreti İsa adına, Meryem ana adına kaydedilen kilise mülkleri için, milyarlarca dolar tazminat ödemeyi hukuken kabul etmiş oldu!

Azınlık vakıfları, Danıştay’ın Ayasofya kararını mahkemeye sunacak, el konulan mülklerinin iade davalarını çatır çatır kazanacak.

Bu saatten sonra ayak diretmeye kalkarsan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidecekler, çatır çatır tahsil edecekler.

Cümleten tebrik ederim, Ayasofya’da hayırlı namazlar dilerim.

https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/yilmaz-ozdil/ayasofya-hukuku-5931565/

*

BUGÜN İÇİMDEN YAZMAK GELMEDİ

Sevgili okurlarım, günlük yazı yazmak bizim görevimiz…

Ancak yazı yazmadan önce konuyu yakalayacak, kafanızda oluşturacak ve bilgisayarın tuşlarına basmaya sonra başlayacaksınız.

En önemlisi, her şey içinizden gelmeli.

Dün epeyce düşündüm…

Bugün 15 Temmuz.

Acaba ne yazabilirdim…

Kendimi zorladım, uzun uzun düşündüm…

Ve anladım ki içimden yazı yazmak gelmiyor.

Böyle olunca zorlama yapmak mümkün değil…

Ve yazamadım!

https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/emin-colasan/bugun-icimden-yazmak-gelmedi-5931515/

>>> Dijital hayat VE Tayyipgiller <<<

Dresden Teknik Üniversitesinden…
Tavsiye ederim, hiç yoktan iyidir…
YALNIZ…
İki ürünü aynı zamanda kullanınız…
Hem randıman açısından hem güvenliğiniz için.

indir

Vaktim yok, uğraşamam sizlerle…
Anlatım, okuyun biraz.

incele

Auch ich habe das Gefühl; irgendwas stimmt im Staate Dänemark nicht

Ich habe gesellschaftlich gesehen zwei Baustellen…
Sowohl das Land in dem ich geboren als auch das Land in dem ich lebe ist mir sehr wichtig…
Und in beiden stimmt etwas nicht!

*

Gece başladı, hava çok yağmurlu…
Bilmiyorum bu yüzden mi, kalbim…
Bedenim sanki tonlarca yükün altında. Kıpırdayamıyorum, parmaklarım bile acıyor.

Yeminle…
Aranızda sevenlerim varsa, dua edin öleyim.

*

Euro 7,8304
ADI dinciler…
Ayasofya’yı kıvıra kıvıra sokacaklar bir yerlerinize!

“Sie war einst das Juwel von Byzanz, bevor die Osmanen die Hagia Sophia nach der Eroberung Konstantinopels stürmten und zum Symbol ihrer weltlichen wie auch religiösen Macht machten. An dieses Erbe knüpft nun der türkische Präsident an und bricht endgültig mit der „alten Türkei“.“

*

„Der libysche Bürgerkrieg involviert schon längst weitere Staaten. Jetzt hat das libysche Parlament, das den General Haftar unterstützt, der gegen die international anerkannte Einheitsregierung kämpft, einen Schritt beschlossen, der zu einer weiteren Eskalation führen könnte.
Das libysche Parlament, das sich aufgrund des Bürgerkrieges zurzeit im Osten des Landes befindet und die Libysche Nationalarmee (LNA) des Heerführers Chalifa Haftar unterstützt, hat den ägyptischen Streitkräften eine Genehmigung erteilt, um in den libyschen Konflikt einzugreifen.“

*