Propaganda

Akşamdan sabaha…
İzlersen, dinlemek zorunda kalırsan dal yarağı, bakarsan ağzına…
TÜM medya…
İki dudağı arasında…
Arada…
Bakara, makara…
Hem vallahi hem billahi dönersin aptala!

Kanma, aldanma propagandaya…
İnan kendine, Allaha…
Beraber yürümeyin bu yolda…
Sor…
Sor ulan aklına…
Bir pezevenk, bitince para…
Kaldırıyorsa kıdem tazminatını, yıllarca…
Diktiyse göz emeğinin karşılığı olana…
Anla ulan anla.

*

Sorma, sorgulama, cevap arama…
Yolun yolum olsa…
Sorar, sorgular ve cevap ararsın AMA…
Başın dertten kurtulmaz, beladan, belalılardan kalkmaz ya…
Koyun olmaktansa…
Meleyen, bir an kurt ol, uluyan, olsun boynunda…
Pranga!

Ataların öğretisidir, böyle gelmiş böyle gider bu dünya!

İhaneti bilmem ne doğduğum ne doyduğum topraklara, insanlara

Bir şeyden EMINIM beni koruyanın üstünde…
Beni ve sevdiklerimi…
YOK ÜSTÜNDE!

Buna rağmen; Alman ödeyişinin dediği gibi…
Holzauge, sei wachsam!

Mutlaka Mutlaka Mutlaka
Mutlaka OKU

Darısı Trump’in, PEZEVENGIN başınx

oku

*

Dikkatinizi çekerim…
Popülistler, sıralamayayım hepsini, iki örnek YETER…
Kahpedoğan VE Trump..
Siyaseti…
DINE çevirince, dini inançlara benzetir VEYA bizzat dinin kendisini…
Kendi sapkın düşünceleri doğrultusunda kullanmaya başladığında…
Müritlerinin…
Yapamayacağı, yapamayacağı, çekmeyeceği, çektirmeyecekleri hiç bir şey kalmaz…
Siyaset din ile eşleşince.

!!! >>> Fransa’ya DIKKAT AMA gözünüz Uzakdoğu’da olsun. OF, OFF, OFFF kısmetse yarına <<< !!!

At sırtında sinek…
Dedik ya yarına; O uçak gemileri boşuna pasifiğe gönderilmedi…
Dedik ya yarına…
Bilmiyordum, bugün öğrendim hani…
Top…
Nazi Almanya’sı ta o zamanlar…
Bırak roketleri falan; V2
400 Kilometre menzilli top üretti. 10 sene…
Koskoca on sene teknolojisiyle Rus…
Amerikan karşısında öndeydi. 10…
10 sene. Koca bir makale eder anlatsam…
Yok polisiye değil…
Bilinmeyenlerin bilinmesi gereken dünyasından…
Neler neler!

*

Atatürk olmasaydı…
Arkadaşları…
Halimiz nice olurdu BILMEM!

Evet bir çeyrek, bir çoban, sürüsü dağılan, kendini dağıtan AMAAA pes etmeyen

*

🙂
Güzel olan…
Günde…
Ortalama 3…
4000 kez sayfalarım okunuyor. Güzel, demek ki insanlara bir şeyler verebiliyorum…
Bilin…
Yazmak…
Anlatmak istediklerimin yüzde onunu bile yayınlayamıyorum…
Yayınlasam, yazsam…
Allah bilir…
Ne olurum!???

Dünya…
Siyahtan beyazdan ibaret değil…
Ve Allah ve nasip ettikleri…
Bir iddianın ötesinde…
Ben yaşadım son zamanlar yaşatamıyorum…
O başka…
Ve bu durum beni çok üzüyor. İkilemde kaldım…
Satsam satamam, atsam atamam…
Çekeceğim!

*

Dolar…
Tayyipistan, istikrarlı bir yükseliş var…
Kuruş kuruş ama yükseliyor…
Bir fren…
Dışarıdan, elbette fen boşalacak…
Ve Tayyipistan duvara toslayacak, çok tosladı…
ANLAMADIN…
Ama son toslayış öyle bir sarsacak ki seni…
Sevdiğin, SENIN OLAN…
Başkasının altında, eloğlu bakmaz gözyaşına.

Almanya 15:23
Dolar 6,8664

Dünya öyle bir bilinmeyene doğru yol alıyor ki…
Gün gelecek, O gün gelecek…
Ne İngiliz ne Amerika…
Ne Katar bu frene basamayacak…
BASMAYACAK!

Müslüman kalleş…
Müslüman kalleş ile baş başa kalacak…
Ve tüm maskeler düşecek.

Liberal Demokrasi…
Öğrendim evlattan, sanıyorum ki öğrettim…
Komünizm…
Vahşi Kapitalizm zaten, kapitalizmin kendisi…
Sistemler tek tek düşüyor…
Dağılıyor…
>>> dün mü evvelsi mi <<<
BÜYÜK bir kamuoyu araştırması…
Avrupa’da…
Liberal Demokrasiye inanç neredeyse “sıfıra düşmüş” durumda.

Yani mevcut düzene güven!

*

„Türkiye’nin Nabzı – Haziran 2020
Haziran 2020 Türkiye’nin Nabzı araştırmamızın en çarpıcı verilerinden biri, Türkiye siyasetinde, “liderlerin” ve siyasi figürlerin partilerin önüne geçmeye başlaması. Bu durumu, şimdiye değin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan özelinde zaten gözlüyorduk: ancak, Koronavirüs Pandemisi ile beraber, liderlerin veya bireysel siyasetçilerin bağlı bulundukları partilerin oy oranlarının çok daha ötesinde popülariteye sahip olmaya başladığını net biçimde ölçmeye başladık.

Bu durumda etkili faktörlerden birinin, Türkiye özelinde, 2018’de “Cumhurbaşkanlığı sistemine” geçilmesi ile beraber, siyasette dengelerin her zamankinden de fazla biçimde “liderlere” dayalı hale gelmesi olduğu söylenebilir.

Öte yandan, siyaset bilimciler ve politika uzmanları, Koronavirüs Pandemisi’nin dünya genelinde yaratacağı etkilerden birinin, “devletçiliğin” ve “milliyetçiliğin” güçlenmesi olacağını iddia ediyorlardı. Haziran 2020 “Türkiye’nin Nabzı” araştırmamızın verileri, bahsi geçen bu küresel potansiyelin yansımasının Türkiye’de şimdiden gözlendiğini düşündürüyor. Diğer bir deyişle, dış politikadan iç politikaya, siyasetin farklı alanlarında ve toplumsal reflekslerde daha merkeziyetçi, daha kontrolcü ve daha devletçi; dolayısıyla güçlü liderlere daha da odaklı yaklaşımların ön plana çıktığını öne sürebiliriz.

Koronavirüs Pandemisi kuşkusuz ki, sadece Türkiye için değil, tüm dünya için büyük bir şoktu. “Koronavirüs Krizi”nin dünya genelinde daha devletçi ve daha milliyetçi tutumlara yol açıp açmayacağını; bugün Türkiye’de ipuçlarını gördüğümüz durumun, dünyada nerelerde geçerli olacağını zamanla gözleyebileceğiz. Tabii, Türkiye’de bu tip reflekslerin kalıcı tutum değişikliklere yol açıp açmayacağını da, aynı şekilde zaman gösterecek.

Haziran 2020 araştırmamız çerçevesinde ölçtüğümüz ve “daha milliyetçi” olarak adlandırabileceğimiz tutumlardan biri, Libya Savaşı’na Türkiye’nin müdahilliğine olan desteğin sene başına göre büyük bir artış göstermesi. Benzer biçimde, “devletçi” bir refleks de, toplumun büyük çoğunluğunun yeni “bekçilik teşkilatına” olan desteği.

Mart 2020 Türkiye’nin Nabzı raporumuzda, Koronavirüs Pandemisi’nin yarattığı kaygı ve endişenin ülkemizde “güçlü liderliğe” doğru bir yönelişe neden olduğuna dikkat çekmiştik. O dönemde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın görev onayı ve popülarite oranları da önceki aylara yaklaşık 15 puanlık bir yükseliş göstermişti. Mart raporumuzda verilerimize dayanarak Türkiye için yapığımız tespitler dünya genelinde de gözlendi: Koronavirüs’ün yarattığı kaygı ile ülkelerin devlet başkanlarına desteğin artmasına Nisan ayından itibaren uluslararası medya kurumları da dikkat çekmeye başladı. Bu desteklerin kalıcı olup olmayacağını da zamanın göstereceğini ifade etmiştik: gerçekten de Koronavirüs Pandemisi’nin yarattığı ilk şok geçmeye başlarken, dünya genelinde liderlere yükselen desteğin de Mart öncesi seviyelere dönmeye başladığını gözledik. “Daha devletçi”, “daha milliyetçi” yaklaşımların da ne denli kalıcı olacağını ölçümlerimizle izlemeye devam edeceğiz.

Haziran 2020 itibariyle, dikkat çekici bir nokta da, ekonomiye yönelik negatif algılara rağmen muhalefet partilerine ciddi oy kayışları yaşanmaması. Normal şartlar altında, ekonomiye yönelik şikayetler arttığında seçmen davranışının da yeniden şekillenmesi beklenir. Türkiye’nin şu anki tablosunda ise, her ne kadar iktidar blokunu oluşturan Cumhur İttifakı’na olan destekte aşınma yaşansa da siyasetin güç dengelerinin ibresini muhalefetten yana değiştirecek bir kayış da gözlenmiyor.

Haziran 2020 itibariyle değişmeyen bir yaklaşım, Koronavirüs’e yönelik toplumsal kaygılarımız ve endişelerimiz. Toplumumuzun büyük çoğunluğu, normalleşme adımlarının fazla hızlı atıldığını düşünüyor ve “ikinci dalga” olasılığını oldukça yüksek olarak görüyor.

24 Temmuz, “Gazeteciler ve Basın Bayramı”: bu ayki “Türkiye’nin Nabzı”nda, bu ayın en çarpıcı verilerinden birisi sosyal medyanın giderek toplumumuzda etkili bir iletişim aracı haline geliyor olması. Ek olarak, veriler bireylerin sosyal medyada kendini “özgür” hissetmek istediğini göstermekte.

Basın Bayramı’nda gazeteciler için bir de sevindirici veri söz konusu: toplum gazetecilerin tutuklanmasına hoş bakmıyor. Her ne kadar, “güçlü devlet”, “güçlü lider” ve milliyetçilik, kontrolcü yaklaşımlar Koronavirüs Pandemisi ile beraber Türkiye’de algılarda etkili gözükse de; sosyal medya ve genel olarak “basın özgürlüğü” ile bireysel özgürlüklerin toplumun algılarında “kırmızı çizgiler” olduğunu öne sürebiliriz.“

http://www.metropoll.com.tr/arastirmalar/turkiyenin-nabzi-17/1855

Ayasofya

Belki dinci kazanacak, neticede dediğim dedik…
Ama…
Türkiye kaybedecek…
Samimi Müslüman kardeşlerim kaybedecek…
Neticede…
Kim olursa olsun, hangi dini ve VEYA dünya görüşüne sahip olursa olsun…
Insan denen kaybedecek…
Ama OROSPU Tayyip ve DINCI muradına erecek…
Merak ediyorum, kul nazarında…
ADILIGINI meydana koyan Allah katında kazanabilir mi…
Duaları…
İbadeti kabul edilir mi?

Çok ciddi tepkiler geliyor dünyadan…
INAN…
Rahip meselesi gibi SONUNDA…
Dünya sike sike kabul ettirecek kendisini…
Doğru olanda bu…
Ora….
Misak-i Milli sınırlar içinde olabilir, öyle…
AMA ora…
Ruhani, manevi bir yer…
TANIMAZ…
BILMEZ “yerli ve milli”

Atatürk gibi bir insan…
Atatürk…
Ve kör ve sağır ve cahil…
Körkütük cahil DINCI…
Sonunda…
Silkeceğiz hepinizi.

Rahmetli babaanne…
Yok benim babaannem değil; Ali’nin babaannesi…
Tabiri caiz ise…
ERKEK gibi bir KADINDI…
Rahmetliyi Köln Dom kilisesine götürdüm…
Çok etkilendi, çok hoşuna gitmişti…
IBADET ETMEK ISTEYEN INSAN…
Allaha inanan…
Oturdu kilisede sıralardan birine…
Ve oturduğu yerde namaz kıldı…
Dua etti, YOK…
Namaz vakti değildi…
Allah’ın EVI…
Ve onun içinden geldi ibadet etti!

İster Kilise ister Sinagog…
İster Camii…
İsterse bu yeryüzünde herhangi bir yer…
HER YER…
ONUN, onun eseri bunun bilinci…
Seslenmek istersen Yaradan’a…
O…
Her yerde görür, dinler seni!

*

Señorita falan kalmadı…
Çok yakında…
Ceket meselesi.

😊
“Öleceğim öleceğim diyorsun bir türlü ölmüyorsun”
Elimde mi?
Ama diğeri elimde VE SONUNDA!

Kalp atışları 118

„Hoher Puls gleich schwaches Herz?
In Stress- oder Angstsituationen ist es normal, wenn der Puls kurzzeitig rast, also nach oben geht. Wenn unser Herz allerdings auch in Ruhesituationen permanent zu schnell schlägt, kann dies gefährlich werden.

Schon ein Ruhepuls von mehr als 70 Schlägen pro Minute geht mit einem 60 Prozent höheren Risiko für einen vorzeitigen Tod einher, auch bei gesunden Menschen. Denn das zu häufige Schlagen ist auf Dauer anstrengend für den Herzmuskel und schwächt ihn. Je niedriger der Puls, desto besser, solange er nicht unter 50 sinkt. Ein zu hoher Pulsschlag kann die Folge einer ungesunden Lebensführung sein, es kann aber auch eine ernst zu nehmende Herzerkrankung dahinter stecken.“

Eskiden…
Doktorlar tansiyonumu, kalp atışlarını ölçmekte zorluk çekerdi…
Son zamanlar…
Kalbim yarış ati gibi, bir şey yapayım yapmayayım…
Sonunda…
Herkes muradına erecek. Bana…
Doktorlarca…
Üzüntü YASAK!

Bir tane, iki tane değil ki sorun…
Elle tutulacak hiçbir yerim yok…
Ve…
HERKES geliyor üstüme.

*

Haberler…
Ve…
TIK TOK…
KAPATILDI!

Avrupa ekonomisi, Avrupa Birliği beklentisi EKSI 8,7

Ve Almanya ve Gütersloh…
“İnsanlar nefret ile bize bakıyordu”
Böyle diyor kadın ve devam ediyor “Bizim suçumuz değildi ki!”
Ve insan…
Bana dokunmayan yılan VE Türk, Türkiyeli…
Bu sabah haberlerde bir minibüs işletmecesi:
“Devlet isterse 30 milyar ceza yazsın, ben taşımaya devam edeceğim”
Polis kontrolünde minibüsü…
Hınca hınç doluydu.

Anlamıyorsun beni, demek istediğimi değil mi?

Biraz kısa keseceğim ama bitireceğim çünkü anlaman(ız) çok önemli. Kısmetse yarına, hatırla stehaufmännchen