PDM

Gerçek şu ki sokaklar, sandık…
İte – köpeğe kaldı, şırfıntılar ellerinde dövizler ile sokaklarda…
Yok Banker Bilo değil şekerim, bu Banker başka Banker, Banker Recep…
Banker Recep yandı bir taraflarım diye şırfıntıları galeyana getirdi.

Muhalefeti geç…
Parlamento zaten göstermelikti, iyice tarihe karıştı…
Parlamento içi bir muhalefetten söz etmek, ciddi bir muhalefetten, hani demokrasinin gereği…
Abeste iştigal güzel kardeşim, abeste iştigal…
Milletin vekilini arama ne AKP’de ne muhaliflerde…
Hepsi ki öyle görünüyor, istinsahları tenzih ederek ya Bankerin vekili veya paranın esiri…
Bak, bak bir etrafına mesela PKK…
Ne yapıyorlar, öncelikleri neydi?
Gençsen hatırlamazsın, bilmezsin muhtemelen…
Eskiden, çok öncelerde…
Okul yakıyorlardı güzel kardeşim, sözde kendi dillerini öğretmiyorlar diye…
Perde arkasında niyet ise bambaşkaydı, çok farklı…
Bir zamanlar Bankerin ve onun bunun imamı, bak onda kafa çalıştı…
Diyorum ya hep, hani ha FETÖ ha AKTÖ, hiç fark etmez bir madalyonun iki yüzü…
Roma tanrıçalarından Janus örneği, iki yüzlülüğün, riyanın timsali…
Eğitime önem verdi!

Bak AKP’ye…
Ha PKK ha AKP ikisinin de niyeti, milleti…
Düzmekte…
Millet ne kadar eğitimsiz ne kadar cahil ise onlar için o kadar iyi!

Tek çare…
PDM…
Parlamento dışı muhalefette…
Teslimiyet yazmaz Atatürkçünün kitabında, direnmek, gerekirse kan pahasına Kemalist’in alına yazıla!

Ya kabulleneceksin ortamı, yavaş – yavaş, alıştıra – alıştıra yapıtlar ya…
Boyun eğeceksin, eyvallah çekeceksin…
Veya direneceksin Atatürkçü kardeşim…
Direnmek demek hoşnut olmadığın şeyin > artık < yapılamaması demek…
Diren Türkiye Cumhuriyeti, diren laik, demokratik hukuk sistemi…
Diren Atatürkçü, umutlarını yitirme…
Diren Atatürk’ün evladı, kadınıyla, kızıyla erkeği ile diren, diren kardeşim diren!

Şırfıntılar

Dün yine sokaktaydılar…
Sormadan edemem kendime…
Mehmetçik öldüğünde nerelerdesiniz?

Protesto ediyorlar Suudileri…
Katar…
Köpekler…
Üzüm üzüme baka baka kararırmış…
Kendilerine örnek aldıkları g.te bak…
Kimin ve neyin kıllı olduklarını anla!

Devlet güvenliği ile ilgili

Dün bir resmi evrak aldım…
Posta kutusu korkulu rüyam, oldum olası, hani validem benim için der ya “fuzuli işler müdürü”
Fuzuli, abuk zubuk, akla – hayale sığmayacak işlerle uğraşır, işler gelir başıma…
Çok şükür ki yalansız şimdiye kadar başıma gelenlerin neredeyse hepsinin üstesinden gelebildim…
AMA…
Artık ne gücüm kaldı ne takatim. En çokta çalışamamam, maddi, elimin ayağımın istediğim gibi oynayamaması beni çok yıpratıyor. Alışık değilim böylesine, Allah beterinden korusun.

Beynimden vurulmuşa döndüm…
Hani diyesim var, “Hocam çalışmadığım yerden sordun”
Ancak hayat dediğin en büyük öğretmene de bu söylenmez ki…
Hesap – kitap insanıyım, plan – program…
Düşünen insan(!?), en azından düşüldüğünü sanan…
Güvenlik, öngörü, olabilecekler, ihtimaller…
Kendi güvenliğim, sevdiklerimin, bana inanıp kendini bana emanet edenlerin…
Mektubu > yârim – yamalak < okumamla birlikte şimdiye kadar hiç his etmediğim şekilde boşaldım…
BITTIM…
Gözlerimi açık tutamıyordum, uzandım, bayağı bir uyumuşum…
Ondan sonrası…
Düşün, düşün b.ktur işin!

Beterin beteri var, Allah beterinden cümlemizi korusun.

Eski Önder ölmemiş olsa…
Korkmam Allah’ın yardımı ile üstesinden gelemeyeceğim yok gibi ama Önder öleli yıllar oldu…
Ve bu Önderi hiç sevmiyor, hatta nefret ediyorum kendisinden, halinden…
Bakalım ne olacak? Allah benim ve sevdiklerimin, sizlerin yardımcısı olsun.

Hiç ama hiç düşünmediklerim, hayal dahi etmediklerim geliyor başa…
Ve düşünürüm…
Ve hayal ederim, akla gelir Diyojen…
Kendimi ona benzetirim bazen, tabii O kim ben kimim, kıyas dahi, hayal dahi kabul etmez…
Ama bana güzel bir örnek, kendimi onunla özdeşleştiririm…
Evet…
Doğrusu insan, adam diye tercüme ediliyor ülkemizde ama doğrusu insan!!!

Diyojen bir filozof, bir düşünür, bilge bir insan, felsefeci, Yunanlı…
SINOPLU…
Günün birinde filozof elinde fener ile Atina sokaklarında güpegündüz dolaşırken görülür, sorarlar kendisine:
“Efem, bu ne hal? Güpegündüz dolaşırsın yanan bir fener ile sokaklarda” diye…
O da cevap verir…
“İnsan arıyorum, bir insan!”

Kendisiyle ilgili başka rivayetlere göre…
Yine günün birinde insanlar diye haykırır sokak ortasında, sesini duyanların yanına gelmesi üzerine…
İnsanları çağırdım, döküntüleri, ayaktakımını değil diye gelenleri bir sopa ile kovalar…
Bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: Ben bir serseriye yol vermem, der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir: Ben veririm!

ANLAYANA

Kendime sormadan edemiyorum…
Ülkemizde olsun veya mesela Amerika Birleşik Devletleri’nde…
Devlet güvenliği dendiğinde…
Hani sözde tehlikede…
Acaba gerçekten devletin, toplumun güvenliğinden mi söz ediyorlar…
YOKSA…
O pis, adi…
Sözde siyasetçilerin ikrar ve istikballerinden mi?