Osman meselesi

Günlerden beri yazacağım, yazamadım. Fırsat olmadı…
Bu yazımı bitireyim gömüleceğim esas önemli işlere, özelim, yapılması gerekenlere…
Salı günü Oma, BITMIYOR KI, daha bir sürü beni bekleyen dert…
Gücüm yok gücüm…
Ben bitmişim.

Hep derim…
İnsan, insandan beslenir…
Yine, kendim için dediğim bir yüzüm çok yönüm vardır…
Ün, unvan, makam veya maddiyat değildir derdim…
İnsana verebileceğim çok şey olduğu inancındayım, SORUN…
Öncellikle sağlığım hemen sonra yine insanın kendisidir, KANUNLAR…
Medeniyet dediğinin temeli matematikse, medeni insan denilenin temelinde kanun ve kuralara itaat etme eğilimi yatar. Zaten böyle olmalıdır…
Değil mi ki insani insan yapan, vahşi bir hayvandan ayıran ve yine tutku ile, yürekten gelen bir dürtü ile kural – kanun tanıması, bilmesi değil midir?
İlk kanun ve kural sahibi, hak sahibi HAKKIN kendisidir…
O…
Bizi düzene davet etmemiş midir?

Çocukluğum…
O kısacık süren üç sene…
Üç yaz arka arkaya, sonraları arada ya Florya’da kampta veya Şile – Kum Babada geçmiştir…
Dayımın, büyük dayımın samimi dostuydu rahmetli. Oraların eskilerinden, yerlisi, yengem gibi…
Bizim kökümüz, anne tarafı İstanbul ile Şile arası…
Gazinosu vardı sahilde, Osman, rahmetli onun oğlu…
Annem anlatıyor…
Yüzlerce, saymışlar 800 civarı insan uğurladı onu son yolculuğunda…
Allah rahmet eylesin, tüm ölmüşlerin mekânını cennet etsin…
Anlata anlata bitiremiyor pankartları…
Ve yine ya saç – sakal birbirinde, new – age tipler mi istersin, adam gibi takım içinde olanı…
Genci ve ihtiyari, kadını – erkeği ve >>> çocuğu <<<, hepsi, hepsi gelmiş uğurlamaya. “Osman ağabey seni unutmayacağız”

Neyleyim parayı pulu, gönüllere taht kuramadıktan sonra?

Anlatmışımdır…
Uymaya çalışırım kanun ve kuralara, bazen…
Olmuyor işte, hak sahibi beni af ede.

Bence…
Mürekkep yalamış ve yine kendine çağdaş insan diyen, okumuş…
Görmüş – geçirmiş insanın kütüphanesinde yer alması gereken eserler…
Leonardo da Vinci…
Elbet, elbet döneceğim yine ona, değineceğim, anlatacağım kendisini!

Bunları dede yolladı:

İlle oku demiyorum AMA en azından incele

Bunlar ise benden:

http://unesdoc.unesco.org/images/0007/000748/074877eo.pdf

http://www.naturalthinker.net/trl/texts/DaVinci,Leonardo/Da%20Vinci,%20Leonardo%20-%20The%20Notebooks%20of.pdf

https://www.kunstlinks.de/referate/leonardo.pdf

https://www.voelklinger-huette.org/fileadmin/lernpakete/Lernpaket_leonardo.pdf

http://archiv.ub.uni-heidelberg.de/artdok/2373/1/Fehrenbach_Pathos_der_Funktion_Leonardos_technische_Zeichnungen_2006.pdf

http://archiv.ub.uni-heidelberg.de/artdok/263/1/Nova_dolce_morte_2005.pdf

Bunlar çok önemli, “orijinal”
https://warburg.sas.ac.uk/pdf/cnm45b2242355.pdf

http://uploads.worldlibrary.net/uploads/pdf/20130423023710leonardo_da_vinci___thoughts_on_art_and_life_pdf.pdf

AK Kazık, pardon AKKUYU(!) Wirkungsgrad, verim, etki derecesi, randıman diye de tercüme edebiliriz

CNN-Türk kanalında Taha Beyi izliyor musunuz?
HAYIR Efendim…
Hayır, orada oturan sözde uzmanlaradır sözüm…
Tayyipistan’i bilmem, Türkiye Cumhuriyeti’nin enerji bazında nükleer enerjiye ihtiyacı yok!

Nükleer silah…
EVET…
Bu silah için, bağımsız üretim için nükleer santrallara evet AMA…
Enerji üretimi için bu tür enerjiye ihtiyacımız YOK. Hele deprem bölgesi olan Akkuyu’da hiç yok.

Güney var mı?
Var…
Rüzgâr var mı?
Var…
Deniz var mı?
Var, üç tarafımız deniz…
Su var mı?
Var…
O bile var.

Geçenlerde yazdım, güneş kolektörleri, yağmurlu havada bile…
Dalga, gel – git, hyrdo, hydro – termik…
Ya var Allah var elimizde imkân var. Kafa yok!

Elektrikte, elektronikte bir deyim vardır Wirkungsgrad diye…
Kafa yok ki alternatiflere bakalım, kullanalım…
Randıman alalım, verimliliği arttıralım!

Yaşam hakkı

Israil kızı ve oğlu…
Biliyorum…
Kendi gözlerimle şahit oldum, hepiniz böyle değilsiniz…
Yaşayalım ve yaşatalım kardeşim, yaşayalım ve yaşatalım…
Az azap çekmediniz…
Çektirmeyiniz!

Şu toprak dediğin neleri kabul etmiyor ki?
Kimse…
Hiç kimse ebediyeti garantilemedi…
Allah baki…
Güvenilen nice dağlara ne karlar yağdı…
Kimler, neler dize gelmedi ki?
Gülen bir yüz, dostça, insan sıcaklığı ile uzanan bir el ne açıları dindirmedi ki?
Yaşayalım ve yaşatalım…
Israil’de, ülkemizde, dünyanın her yerinde!

Eyvah, eyvah

Karam…
Yok sen değil, öteki…
Erdoğancı oldu. Herif vaat etti, tabii seçime gidecek ya…
Çift maaş…
😊
Eyyy para sen nelere muktedirsin!???

Bu arada tize…
Kafayı yemek üzere…
O da herkesle kavga halinde…
Sevil abla telefon etmiş Cünxxx’te…
Gel bak anana hapse atacaklar diye…
Çocuk gidip alacak çaresiz.

Not: tövbeler tövbesi…
Allah yazdıysa bozsun, bizler öyle paraya pula tamah edecek insanlar değiliz…
Işın şakası hem söylüyor hem gülüyor kendi kendine.

Yok arkadaş ben bitmişim, üstesinden gelemiyorum sorunların

Kabuğuma çekilmeliyim, en azından birkaç gün…
Demin baktım da…
Yazım hataları, cümle kuruş şekli…
İki kelimeyi bir araya getiremiyorum. Bana birkaç gün müsaade.

Türkiye’ye gitmem lazım, büyük sorun…
Hem Zigana F63…
Kadıncağızı toprağa vereyim de aslında utanıyorum yazmaya…
Öyle bir duygu ki sanki özgürlüğüme kavuştum…
Kıpırdayamıyordum onun yüzünden bir yere…
Bakalım, gitmem lazım belki bir – iki haftaya.

😊 Ulan arkadaş, ulan arkadaş. Gelin kaynana bir olmuş beni çekiştiriyor

Herkes gibiyiz, herkes. Hayat dediğin inişli çıkışlı…
Benim yüzümden kesin dönüş yaptığımız ülkemizden yine geldik gurbet ele…
Siyasetten…
Rahat durmamıştım, gençlik, kan fokur fokur. Hızlı solculardandım…
Ya kaçıracaklardı beni veya orada ya hapis veya ölüm.

Geldik…
Kaçıncı sıfırdan hayata başlangıcımız…
Ne elde var ne avuçta. Öyle ki berbere gitmeye para yok, toparlanana kadar iki sene annem kesti saçlarımızı. Buna rağmen, Allah yüzümüze güldü, hep yaptığı gibi.

Annem:
“Oğlum çok şükür burada da var bir şeylerin, Türkiye’de de. Tek evladın, ölürsen o rahat edecek.
Tabii bilemem…
Bir yerlerden başka bir çocuk yapmadıysan”

Beni aldı bir gülme…
Yok, vallahi billahi yok başka çocuk…
En azından benim bildiğim öyle, akabinde hanım:
“Vallahi bilemeyeceğim, kırkında bir kudurdu…
Hala uslanmadı…
Öteki (seni kast ediyor 😊 ) haber uçurmuştu…
İstersek yaparız diye”

Bizim ev Tayyipistana döndü…
Her şey bitti…
Nelerle uğraşıyoruz, sanki başka derdimiz kalmadı?

Ancakkk…
Kadınlara bak…
Neler düşünüyorlar arkadaş!?

Yatıp kalkıp dua ediyorum…
Sevdiklerime, kalbimde olanlara…
Yatak – yastık düşmanı…
Anne bile olsa kadın dayanışması!

Bu yüzden cumhuriyetin kadınları…
Yanlış yolda olan hemcinslerinizi ikna etmek sizlere düşüyor yani!

In vitro fertilizasyon’u, devamı niteliğinde, kısa kesmek ZORUNDAYIM başımı kaşıyacak zamanım kalmadı

Ne demiştik?
Suni döllendirme niteliğinde…
Yine biliyoruz ki siyasal İslam birilerinin elinde maşa (…)

57. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti (1999-2002)
Rahmetli Ecevit…
Ve hatırladınız mi Kemal Dervişi?
Hani Ecevit kendi için “Şeytani planlar içinde” demişmiş…
Catherine fırtınası!?

Bu “adam” 12 gün ortadan kayboldu…
AKP’dir nedeni…
Biraz düşünürseniz…
Benim gibi bir artı bir artı bir yaparsanız…
Belki…
Perde arkasını görürsünüz!

Unutanlar veya hiç bilmeyenler için…
Sebahattin Önkibar…
27.5.2015 tarihli yazısı bir ipucu olabilir.

Not: Belki ileride yine değinirim bu konuya, belki, benimde derlediğim birtakım bilgiler eşliğinde. Fırsat doğarsa, vakit bulursam. Söz vermiş olmayayım.

Sabahattin Önkibar
Aydınlık Gazetesi, 27.5.2015

İşte Kemal Derviş’in yeni görevi!

Kemal Derviş, Türkiye’de bazılarınca hâlâ tam olarak anlaşılabilmiş değildir.
Derviş, dünyada içinde bulunduğu hükümet başbakanının (Ecevit) 12 gün boyunca ulaşamadığı yegane bakandır ki, o koltuğa seçimle erişmiş değildir.
Keza Derviş yine dünyada seçime girmeksizin bakan olacağı önceden taahhüt edilen birkaç isimden biridir.
İşte küresel irade tarafından seçilmişliği böylesine tescilli olan Kemal Derviş, birkaç gün önce apar topar İstanbul’a geldi ve Tayyibe Gülek’in Boğaz’daki evine yerleşti.
Tayyibe Gülek, malum Moon tarikatının Türkiye temsilcisi ve Fethullah Gülen’in ABD nezdinde ilk kefili olan Kasım Gülek’in kızıdır.
Önceki akşam CNN Türk’e konuşan Derviş, ifadeleriyle bugünkü misyonunu ortaya koydu.
2002’de kendisini bakan yapan Ecevit’i aldığı emperyal emirle deliğe süpürüp Tayyip’in önünü açan Derviş’e belli ki şimdi onu da deliğe süpürme görevi verildi.
Tayyip gitmeli ancak yerine Dervişler gelmemelidir…
YSK VE TAYYİP!
YSK’nın Adana kararı önemli.
Vatan Partisi eğilmeyip hakkını arayınca, YSK, Adana’daki alanın kullanılmasını saat farkı ile hem Tayyip’e hem de Perinçek’e verdi ki bunun anlamı Vatan Partisi adına dik duruşun karşılığıdır.
Gelelim YSK’nın Erdoğan konusundaki tutumuna:
Tamam seçim öncesi Dombra müziğini yasaklaması güzel lâkin son 10 günlük zaman dilimi içinde Cumhurbaşkanına tanınan ayrıcalık, özgür seçime gölge düşürür. Dahası YSK gibi çok önemli bir kurumun saygınlığını zedeler.
YSK’nın anayasaya göre sorumsuz diye bir Cumhurbaşkanına bu kadar göz yumması, makam ve kural saygısından ziyade başka yakıştırmaları gündeme getirir.
Cevap arayan soru
Fırat Haber Ajansı’nın haberine göre Yüksekova’da iki hafta önce operasyona çıkma noktasında fikir ayrılığına düşen askerle polis çatışmış ve her iki taraftan 5 kişi yaşamını yitirmiş.
Bu ürpertici iddia sadece basına yansımadı aynı zamanda HDP Eşbaşkanı Demirtaş tarafından Mersin Meydanı’nda gündeme getirildi.
İlaveten CHP Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu konuyu Başbakan Davutoğlu’na sordu.
Aradan günler ve haftalar geçti tık yok… Neden?
Suskunluk kabullenmek mi yoksa iddiayı önemsememek mi?
Her şeyi istismar eden AKP zirveleri madem yalan bu haberin üstüne niye gitmiyor?
En azından Genelkurmay niçin bir açıklama yapmıyor?
CENNETİN ARABASI MERCEDES Mİ?
Kendilerine dindar diyenlerdeki bu Mercedes sevdasını anlayamıyorum!
Tayyip, Diyanet İşleri Başkanı’na süper lüks Mercedes tahsis etti derken yeni haber şudur:
-”Soma’da bir Diyanet mensubu camilerdeki halı ve kilimleri satıp kendine Mercedes almış!”
Pardon ama neden başka bir marka değil de Mercedes?
O Diyanet görevlisi; Cumhurreisimiz Başkanımıza Mercedes tahsis ettiğine göre bunda bir hikmet var diye düşünmüş olabilir mi?
Hazreti Muhammed’in İslam’ı eşittir bir hurma ve hırka kültürü demektir. Maaelesef bugünkü yeni islam anlayışında Mercedes olmazsa olmazdır.
Yoksa AKP müftüsü ya da fetvacısı Hayrettin Karaman Hoca, “Cennetin arabası Mercedes” dedi de biz mi işitmedik?
GALATASARAY NASIL ŞAMPİYON?
1) Duygun Yarsuvat gibi futbol yönetimini görevlendirdiği kadrolara bırakan, “adam gibi bir adamın” başkanlığı sayesinde.
2) Hamza Hamzaoğlu gibi “Ne idim, ne oldum” delisi olmayan gerçek bir futbol emekçisinin başa geçmesi sayesinde.
3) Takımda tesis edilen arkadaşlık iklimi ile oluşturulan sinerjinin daim kılınması sayesinde.
4) Rakipleri Fenerbahçe ve Beşiktaş’a oranla çok daha iyi motive olması ve çalışması sayesinde!
5) AKP zirveleri ve dolayısıyla Futbol Federasyonu’nun Fenerbahçe’ye hasım olması yani Aziz Yıldırım’ı Fenerbahçe ve futboldan tasfiye etme projesinin yürürlükte olması sayesinde.

https://www.aydinlik.com.tr/iste-kemal-dervisin-yeni-gorevi