Kafayı çalıştıran benden öğrenebilir…
Bazen…
Nadiren açık açık yazamam, söyleyemem söylemem gerekeni…
Evet, korkuyorum…
YOK Recep Tayyip Erdoğan ve tayfalarından değil, namussuzlardan…
Ondan bundan…
Ama viran olası hanede evlad-ü iyal var…
Bir…
İkincisi el, ekmek tutmaz oldu…
Medeni cesaret başka, yeri ve zamanında…
Birde yaptığımın sorumluluğunu üstlendiğim zaman bana bir şey vermeli…
YOK, yine yok maddiyat falan değil, manevi bir haz vermeli, benim için ve karşımdaki için değmeli…
Bu yüzden kimi şeyi açık açık yazamam…
Kafayı çalıştıracaksın kardeşim, bu çeyrek bunu buraya yazdıysa var bir nedeni(!)

Hani Tarzan gibi…
İnternette sörf edersin ya, daldan dala, siteden siteye…
Göreceksin…
Anlayacaksın…
Bileceksin…
NOKTA!

Aslında evlat içindir yaptığım…
Evlatlar için…
Emeğim, yazmışımdır evvelsi, herkes benim gibi aptal değil bedava versin…
İnternettin eskisiyim, eski korsanlardan…
Açılırım engin denizlere, ganimet peşinde…
Çalmam, hırsızlık yapıyorum da denmez aslında, vicdanim rahat olmasa da…
AMA internetin eskileri anlar beni, her şey bedavaaa…
İsyandır anlayacağın, anarşi(!!!)

Emeğe saygım sonsuz…
İki kelimeyi bir araya getirmenin zorluğunu bilirim…
Bilgi…
Damlaya damlaya göl olur, tecrübe damla damla oluşur…
Hırsızlıksa yaptığım, çalmaksa…
Parasız pulsuz evladı düşünürüm…
Bilgi…
Salt zenginin, imkânı olanın olmamalı diye avunurum!

Bugün veya yârin bak bilişim varağına…
Anlayana, kavrayana!

Bohçacıların Attila’sı

Her şey adalet ve kalkınma iddiasıyla başladı…
Gel zaman git zaman, ampul kararmaya başladı…
Kuzu, kurda dönüverdi.

Başlangıçta yasalar tek tek çıkarken, TBMM’sinde tartışılırken…
Herifler…
Yasaları bohçalara tıkmaya başladı, haliyle, öyledir yani…
Bir yerden pırtlayacak…
Kuş…
Neticede yuvada gördüğünü yapacak!

Bilirsiniz…
İstanbullumuzun nezih semtlerindendir…
Selamsız, Tophane, Kasımpaşa…
Çocuk yetiştirmek istiyorsan eğer, eğitmek, okutmak…
İlle bu semtlerden en azından bir daire sahibi olman şart!

Artık torba mı desem, bohça mı?
Bilemedim ama bildiğim, bu semtlerde genelde çingene bohçacıların cırt attığıdır…
Dolaşırlar evden eve…
Bohçacı geldi hanım, bohçacı…
Her şey açıktır, konuşulur, tartışılır, pazarlıklar o biçim yapılır…
Bir açılılar bir saçlılar görülmeye değerdir yani.

Yasa bu, kanun…
Kolay mı çıkarmak?
Baktılar olmayacak…
Bir “iyi” sana, beş “iyi” bana misali…
Attılar çıkarmak istedikleri tüm kanunları bohcaya…
Pardon, torbaya…
Kolaysa karşı çık bu yasaya, hem diyorlardı bak karşı geliyor…
Senin için çıkardığımız yasaya…
Ya O, biri sana beşi bana…
Ne olacak?

İnsan dediğin doyumsuzdur kardeşim, doyumsuz…
Yetinmek nedir, tevazu nedir bilmez…
Kardeş, kardeş söğüşledikleri ülkede ganimet geldi göze…
Nazar değdi ya, nazar…
Kem gözlere şiş, elem tere fiş…
Bir baktılar inşallah, maşallah derken…
Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar…
Diğeri şiştikçe şişti…
Kavga çıkardılar, senaryo gereği darbe falan…
Al sana…
Kasımpaşa Hükmünde Kararlar!

Bu arada dünya dönüyor tabii evrende…
Durduğu gibi durmuyor ki…
Yanaştı bir piç, piçe…
Dedi, gel kumpas kuralım seninle…
Deldiler koskoca AB(D) ambargosunu, biraz daha şiştiler…
Analarının a.ından villalardan fırlamışlardı ya, diktiler koca koca saraylar…
Dedirttiler külliye…
Birdenbire, neredeyse yok yere…
Ana, O da ne?
Uyandı koskoca AB(D)’e!

Ulan bu zibidiler, bu kenar mahalle oğlanları ne b.k yiyor diye…
Zaten piçlerden biri iyice zıvanadan çıkmaya başladı, müritleri, g.t kılları şaşırttı…
Dur dedi AB(D)’e…
Ders vermek gerek bu zibidilere…
Diğer piçi ettiler bahane, maksat göz korkutmaktı ya, ayakları tekrar yere bastırmak…
Beklenenin aksine…
Darmadağın etmediler, tozdurman, yerle bir. Minare gölgesi eşliğinde…
Berat çıktı çoğu yerde…
AMAAA…
Bu Önderin içinde bir duygu, bir düşünce…
Diyor ki…
İstenilen tavizler alındı…
G.tler baş olunca, ayak takımı…
Had bildiren, haddini bilmeye başladı!

Herifin biri

Dün haberlerden geçti (…)

Dükkâna doğru gidiyoruz, dedim hanıma;
Haberlerde gördün mü? Herifin biri rengarenk tuvalet kâğıdı icat etti…
Hem de ne cılk renkler…
Yok satıyor internette, normalin iki kati fiyatına!
“Yok” dedi…
Acaba diyorum…
Bende Erdoğan resimli tuvalet kâğıdı sürsem mi piyasaya!?

AKP şubesi

FETÖ bahane…
OHAL bitecek, şüphesiz uzatacak zibidiler…
Anladık daaa…
Y-CHP’ye ne demeli?

Efendiler bu yüzden çalıştaya gidecekmiş miş…
Ulan Kılıçdaroğlu, ALLAH BELANI VERSIN…
Doğrudan…
Desene bizler AKP’nin, Y-CHP şubesiyiz diye!

KHK

Kırıkkale, Halkalı…
Kasımpaşa…
Sakin unutma…
Nedensiz, sebepsiz nefes bile almam!!!

Onlar silahlandırıyor ya…
Salacaklar g.t kıllarını üstümüze…
Pala, balta yetmedi, bıçak falan…
Aklıma geldi…
😊
Profesör (Professor) Parabellum
Anlayana!

Aklıma geldi birden

Gizli gizli…
Sinsi sinsi…
Erdoğan gibi…
Yiğitliğe sığmaz ama güç orantılanması açısından zorunlu…
Mümkünse önden, olmazsa…
Arkadan arkadan…
Kalın mi kalın kalaslar, çivili…
Uzun mu uzun, cici cici…
Araç genişliğinde kalasları sür tekerleklerin önüne…
Lastikler patlamaz muhtemelen, zaten amça O değil…
Lastiklere kazınan çiviler, dönünce lastikler…
Dönerse eğer!?

Neticede biz onlar değiliz…
İstemeyiz…
Vatan evladının ki kim olurda olsun…
Burnu kanasın!!!

### Mutlaka sonuna kadar oku ###

Kanun Hükmünde Kabadayı

28 Aralık 2017

Kabadayı tarihi konusunda ülkemizde pek çalışma ya¬pılmadı. Refi‘ Cevat Ulunay gibi popüler tarihçiler kabadayıları sadece renkli ifadelerle tasvir etti!
Kazın ayağı öyle değil…
Kabadayı sözcüğünün kökeni ve anlamı konusu bile karışık.
Kimileri Arapçada “al¬mak-tutmak” manasındaki “kabz” kökünden ileri geldiğini sürüyor. Kimileri ise kökenin Türkçe “kaba-da¬yı” olduğu savunuyor: Yeğenlerini koruyan aile ferdi…
Osmanlı’da kabadayıların ne zaman ortaya çıktığı da belirsiz. Bir iddiaya göre, Yeniçeri Ocağı’nın 1826’da kaldırılma¬sından sonra çıktı.
Detaya boğmayayım…
Kabadayılar, hiç görülmemiş kadar geniş ölçüde bir statü¬yü II. Abdülhamit döneminde kazandı!

Yıldız Sarayı’nın “onayıyla” kabadayı ile devletin kolluk güçleri ilişkisi iç içe geçti. Bu dönemde kabadayılar “altın çağını” yaşadı!
Meselenin asayişten çok siyasi ayağı vardı:
Meraklılar bilir; Osmanlı’da “Tophane kabadayıları” meşhurdu. Niye?
Tarih: 14 Eylül 1859.
– Aralarında; Süleymaniyeli Şeyh Ahmed Efendi, Tophâne Müftüsü Bekir Efendi, Fâtih Medresesi hocalarından Nasûhî Efendi, Hezargradlı Şeyh Feyzullah Efendi gibi din adamları ve askerlerin bulunduğu…
– Islahat Fermanı’na karşı çıkarak “Şeriata daha uygun bir rejim” kurmak isteyen…
– Fedailer Cemiyeti, Abdülmecit’i tahtan indirip yerine Abdülaziz’i getirmek için örgütlendi.
– Tophane’deki Kılıç Ali Paşa Camii’nde “Cuma Selamlığı” sırasında padişa¬ha darbe yapacaklardı. İhbar sonucu basıldılar. Darbe başarısız oldu.
– Gerek Abdülmecit’e bu darbe girişimi…
– Gerek Abdülaziz’in 30 Ma¬yıs 1876’da darbeyle tahtan indirilmesi…
II. Abdülhamit’te “darbe paranoyasına” yol açtı. Askerler, orduda çalışanlar ve bazı din adamlarının Tophane’de oturması sebebiyle bu semt özel olarak gözlem altına alındı. Bu maksatla II. Abdülha¬mit, “Tophane kabadayılarından” yararlandı. Nasıl?
EKLEMLEME STRATEJİSİ
– Kamu nizamını sağlamak…
– Asayişi korumak…
– Ve en önemlisi otoritesi¬nin sağlamlaştırılması için…
II. Abdülhamit, denetim ve baskı aracı olarak kabadayılardan yararlandı. Özel¬likle dini-ahlaki değerlerin korunmasından çok, siyasi tehlikeleri önleme konusunda bu kaba gücü yanına aldı. Örneğin, paralel istihbarat kurmasında kabadayıların rolü büyüktü.
Toplumsal hayatı “gözetleyip-denetleyen” ve sürekli şiddete başvuran kaba¬dayıların ana amacı; halkın değil, sadece padişahın çıkarını korumaktı!
II. Abdülhamit’in iç güvenlik politikasına damga vuran bu “eklemleme stra¬tejisi” kabadayıları meşrulaştırdı; onlara “hukuki” statü kazandırdı.
Ulunay, “Sayılı Fırtınalar” eserinde şu diyaloğu yazdı:
– Karakolla nasılsın?
– (Kabadayı Hurşit): Onlar beni korur, ben onları korurum, geçinir gideriz.
Böylece…
Devlet gölgesindeki kanun tanımaz kabadayılar rejimin en nüfuzlu-itibarlı isimleri oldu.
Öyle ki…
II. Abdülhamit, Adalı Rum Pandelli’yi alt eden ka¬badayı Sarraf Niyazi’yi İstanbul Büyükada’ya serkomiser/başkomiser ilan etti! “Harekatınızda tamamiyle serbestsiniz. Adada asayişin sağlanmasını istiyoruz. Ne mümkünse yapınız, kimseye hesap vermeyeceksiniz.”
Konu açık… “Düzenin korucusu” kabadayı meselesini uzatmayayım.
Sanırım bu konuyu açma¬mın sebebini anladınız:
AKP iktidarının çıkardığı son 696 sayılı KHK…
Hani “yeni kabadayılar siste¬mi” kuran kararname!
Ancak…
Bu konuya geçmeden önce 690 sayılı KHK’yı anımsatmalıyım.
Her iki KHK’yı okuduğunuzda asıl “niyeti” anlıyorsu¬nuz…
MAHALLE BASKISI
II. Abdülhamit’in kabadayıları kuşkusuz karakollar ile iç içeydi.
Ancak “mahallenin dinamiği” bekçiler, kabadayıların devlet ile arasındaki en güçlü bağ idi!
Bekçi, kabadayının şiddetini meşrulaştırmanın aracıydı.
O dönem düdüğü yok, sadece sopası vardı. Bir de yanındaki kabadayı tayfası!
Hatırlayınız:
AKP iktidarı 25 Ağus¬tos’ta 690 sayılı KHK ile devlete artık bekçi alınacağına karar verdi.
Önce bekçileri “göreve” çağıran KHK…
Sonra sivilleri “göreve” çağıran KHK…
Tesadüf mü?
Bunlar bize “darbe paranoyası” ruh halinden kurtulamayan II. Abdülhamit’in “iç güvenlik icraatlarını” anımsatmı¬yor mu?
Bekçi “emrine” sokulan milisler!
Devlet “emrine” sokulan yeni kabadayılar!
Tıpkı II. Abdülhamit döne¬minde olduğu gibi siviller, devlet asayiş aygıtıyla bütünleştiriliyor!
Yani…
AKP iktidarı her iki KHK ile… Ali İsmail Korkmaz’ı döverek katleden “sopalı mahalle işbirliğine” hukuksal kılıf buldu.
Evet, KHK’daki cümle-sözlük anlamları üzerinde durmak anlamsız!
Türkiye’nin başında II. Ab¬dülhamit “asayiş yöntemini” isteyen AKP iktidarı var.
Evet, “hukuk çerçevesini” sadece “darbeyi önleme” olarak
kısıtlamayacaklar; her türlü toplumsal baskının aracı “yeni kabadayılar” olacak.
Aslında…
Bu KHK’lar bize şunu gösteriyor:
– Devlet çok güçsüzdür.
– İktidar çok güvensizdir.
Bu sebeple…
“Sokaktaki eli sopalı adamdan” medet umar hale getiril¬miştir Türkiye.
Tüm kurumlarıyla devlet çökertilmektedir.
Ama… Umut vardır:
Yeni Tarih dergisi, 6 Haziran 1957 sayısında “kabadayılar” yazısında şöyle diyordu:
“İşte bir zamanlar İstanbul’a musallat olan parazitlerin kökünü çok şükür Cumhuriyet kuruttu.”
AKP ile Cumhuriyet’in farkı budur…

http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/soner-yalcin/kanun-hukmunde-kabadayi-2149904/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Elası, kahvesi…
En son Karagözlüsü…
Ah yürek…
Hepsi delip geçti!

😊

Kız…
Özledim seni!

Öf, ya öf yeminle artık yürek dayanmıyor

Bu kadar heyecana, maceraya dayanamıyorum…
Huzura ihtiyacım var, rahata…
İhtiyarladım…
Özürlü bir insanim, çok hasta…
Korku…
Yiyip bitiriyor beni…
Dayanma gücüm kalmadı artık, sinirlerim iyice zayıfladı.