Ruhum dediğimde inanmıyor musun bana?
Sabahın bir köründe binerim uçağa, doğru Tayyipistana…
Veya dünyanın başka bir yerine, işimi hal eder dönerim Almanya’ya…
Olur öğleden sonra…
Mecbur kalırsam, yani zaruretten öte…
Bir bakmışın gece İstanbul’da sıcacık yatağımda!
Ve tüm bunlar 24 saat içinde!
Dünyayı…
Gezerim saniyeler, saliseler içinde, gerekirse bir buradayım birçok ötelerde…
Tabii bunun bir bedeli var…
Hem maddi hem manevi. Öderim…
Gerekliyse!!!
Sen…
Buna ister inan ister inanma!
Hep derim, hep dedim…
Yetişemesin, ayak uyduramasın bana, benim hayat şartlarıma…
Sevdiklerimdir…
İlkelerim, kendime hedef belirlediklerim…
Dürtüm, itici güçtür, enerji kaynağım…
Bırak sağlığımı bir tarafa, bir saniye sonrasını bilmeyip, belirleyemediğimi…
Beni çevreleyen insanlar hem can, canan, kan hem beni > yavaş yavaş VE Çin işkencesiyle < eziyet…
Ede ede mezara sokacak olan!
Tabii takdiri İlahi…
Belki…
Tüm bunlara dayanabilmem için verdi bana bu meziyeti…
Kafa yerindeyse, olması gerektiği yerde…
Almadıysa bir dilber aklımı, kaydırmadıysa bacak arasına…
Veya…
Üzmüyorsa INSAN beni…
Çok çabuk kavrama yeteneği!
Ve…
Bilginin her çeşidi…
Ama…
Dedim ya Allah hem veriyor hem alıyor. Allah eksikliklerini göstermesin bana…
Tüketiyorlar önderi, RESMEN TÜKETIYORLAR!
Yılın ilk karını gördük…
Gecenin bir yarısından beri sokaklardayım…
Ben…
Tabiatta hayata kalırım, eğitiler beni. Ya sen, sen kalabilir misin?
Şüpheli!
En azından bir süreliğine yaşarım, yaşayabilirim. Senden şüphesiz çok daha uzun bir süre…
Varsa yanında KADIN, varsa çocuk…
Arabanda su, battaniye, çakmak ve mum eksik etme!!!
Yayınlamıştım bir süre öncesi…
Fakrin şöminesi…
Şöminenin çıtır, çıtır sesi ile birlikte…
Öyle bir soğuk ki…
Oturma odasında, bıyıklar buz tutuyor nefesin nemi ile…
Yok, yakamam kaloriferi…
Yakıyor Önder şöminesini, üç tane…
Koskoca oturma odası, oluyor on, on beş derece!
Mum deyip geçme, zorda kalırsan hayat kurtarır…
Benzin biter, mazot. Kalorifer söner…
Sen ve sevdiklerin zaten kendi başına birer kalorifer, ortalama 37 derece…
Yak mumu bak keyfine(!)
Dedim ya sadece bir süreliğine, ilaçlarım biterse…
Önder oldu duman, çok fazla dayanmaz eğer…
Bilgi…
İmdada yetişmezse!
Bilim güzel, bilgi daha da güzel…
Okumaktır temeli…
Teknoloji öyle bir gelişiyor ki, sabahın köründe şaşırdım kaldım…
Adam yolda kalmış, arabası çalışmıyor. Benden yârdim istedi, etmem mi?
Tabii arabam dizel, sahibi gibi nane mola…
Enerjinin, pilin daha doğrusu akünün her mili Voltu bana gerekli…
Çalışır vaziyete olsa bile dedik ya araba nane…
Oma, Oma yok hala gelmedi bir haber…
El kol bağlı bekliyorum…
Eskiden…
Araba aküsünün yâri büyüklüğünde ve ağırlığındaydı cihaz…
Araba benim elim, ayağım. Senede kilometreler vız gelir tırs gider…
Kilometre canavarıyım…
Hani cepleriniz doldurmak için kullanıyorsunuz ya…
Power Pack dediklerinden biraz daha büyük, yaklaşık yârim kilo ağırlığında, vardı yanımda…
Adamın arabası benimkisi gibi dizel…
Yani ilk anda, çalıştırırken çok akim çeker, almıştım, inanmadım çalıştırabilir diye…
Dedim bulunsun yanımda…
Tak çalıştı araba!
Power Packten biraz daha büyük, inanılacak gibi değil…
Neyse…
İki günden beri meditasyon, kendi kendime telkin ve teskin…
DUA…
Yok hala ayni tas ayni hamam, çok fena…
Ama ben ayakta olmalıyım ki…
Varsa kurtarılacak bir şey kurtarayım.
Bilmiyorum yazıp yazamayacağımı…
Ne olacak ne olacağını!
Neredeyse altmışa kadar indirebildim kalp atışlarımı…
Ve evet,
İnsan kendi kendinin doktoru olabilir, yeter ki bil!
Not:
Başlık, komşum öyle diyor sabahın bir köründe…
😊
Bakma güldüğüme, inan çok kötüyüm. Ne yapacağım bilmiyorum