Hep anlatırım…
Ömrüm bankacılar, sigortacılar arasında geçti…
Nasıl ki bilişimciler kendine özgü, garip bir kisve, zümreyse ki…
Genelde kıskanç, bildiğini sandığı şeyleri kendine saklayan…
Kendini herkesten ve her şeyden üstün gören tipler…
Bankacılarda öyle, ANCAK…
Bankacı başka…
Bankacılar arasında ultra vahşi kapitalizm benzeri…
Broker denilen tiplemeler bambaşka bir topluluktur.
Ben size bankacıları (brokerleri) anlatacağım…
Deneyimlerimi, gözlemlediklerimi…
Sizler istediğiniz takdirde kimi benzerlikleri, muhtemelen sizlerde çağrışım yapacak olanın karakteristik yapısına, psikolojisine, duygu ve düşünceler dünyasına anlatacak olduklarımı uyarlayabilirsiniz!
Yılda…
Yaklaşık bir bilyon (1000 milyar) fotoğrafın paylaşıldığını biliyor muydunuz?
Siyaset ve ticaret, birbirinden ayrılamayacak kadar iç içe geçmiş bir “bütün”. Bu yüzden kişiyi anlatırken, düşüncelerin, duygularını, muhtemel psikolojik durumunu öte yandan siyaseti…
Ve zorunlu olarak ticareti anlatmak durumunda kalacağım.
Geçenlerde yazmışım birkaç satır özgüven üzerine, başarıyı, süreklilik arz edeni…
Ve kişi kendini bilmez…
SÜREKLI KENDINI / KARŞISINDAKINI SORGULAMAZSA…
Olabilecekler üzerinde düşüncelerimi yayınlamıştım.
Bir bütünüdür…
Yazdıklarım, yazacaklarım. Bir bütün. Tekrar gibi görünse de ilk anda aslında kademeli…
Aşama, aşama yeni bilgi ve veriler ekleyerek siz değerli okuyucularımı farklı seviyelere “yükseltmektir” amacım. Birdenbire olmaz kardeşim, damdan düşer gibi…
Yırtık dondan çıkan misali ürkütür…
Ürpertir…
Yine küfür, kâfir ki alamıyorum kendimi, inan, buna inan çok yıpratalar beni…
Bademler…
Çok bilimsel bir dil ile de yazabilirim…
Kuru olur…
“Kadının kalçalısı, yemeğin salçalısı” der atalar.
Cıvık da olmayacak…
Sulu…
Ciddiye almazlar seni. Yüzeysellik ile derinlik arası bulmalı dengeyi!
Evet…
Denge, daimî konularımdan biridir, kadın gibi, din gibi, AILE…
İnsanın sevdikleri, değer verdikleri. Görgü kardeşim görgü, iyisi çekirdekten yetişme, en güzeli…
Bilginin gerçeği!
Dediğim gibi, altını çizmenin, vurgulamanın faydası var…
Sadece bir deneme…
Psikolog, ekonomist, sosyolog değilim…
Sadece bir bilişimciyim(!)
Bilindiği üzere kapitalizmin Kâbe’si Amerika, dünyanın en önemli pazarıydı(!?)
“Sarı benizlilere” bırakacak gibi görünüyor yerini. Belki bunu gördüğü, anladığı için Trump yeni, ek vergiler getirmek istiyor Çine AMA var ya >>> Uzakdoğu felsefesi <<<
Daha tam kestiremiyorum nereye yerleştireceğimi, belki makalenin ortalarına veya sonlarına doğru…
İşte bu görüş bu anlayış…
Ekonomik kriz ile boğuşan, yanlış yönetilen ve yönlendiren ülkemiz için bir kurtuluş, bir çare olabilir.
Kodak…
Zirvede olduğu yıllar 145 bin çalışanı ile bir dev…
Düşmez, kalkmaz bir Allah!
Bir zamanlar borsa değerleri arasında, ilk sıralarda…
Hani diyor ya “bizim” KALITESIZ pezevenk geçenlerde bir konuşmasında “nerede görülmüş yüzde 50, altmış, yetmiş oranında kazanç? Ancak eroin, esrar satanlar bu kârı elde ediyor … Sizler bu kadar kâr ediyor musunuz?”
Salonda bulunan g.t kılları topluca “Hayırrr!”
Adiii seni, cahil köpek…
Ben hatırlıyorum, işe ilk başladığımda kâr neredeyse yüzde yüzdü. Şimdilerde %10 civarı…
Ve yine yukarıda andığım şirketin kâr oranı ortalama %70 civarlarındaydı…
Dedik ya düşmez kalkmaz bir Allah, çağa uyamayan, uymayan öder bedelini…
DIKKAT…
Dijitalleşme, bir diğer daimî konum…
Kodak…
>>> ilk dijital kamerayı geliştiren şirkettir dünyamızda <<<
Dijitalleşme ve etkileri, neyse konumuz dahilinde ama esas meselemiz değil…
Appel…
Sizlerin hafızasında IPhone olarak yer ettiğini sanıyorum. Evet Kodak…
Ve Appel’in yolları sonraki yıllarda kesişecektir. İşte bu Appel yöneticilerinden biri bu cümleyi sarf etmişti ama hangisi…
Hatırlamıyorum…
“Bizim etki alanımızda paranoyak olmak gerekir”
Evettttttttttttttt…
Çok doğru bir tespit…
Paranoya özellikle teknolojik çağda bir yönetici için hayati öneme sahip…
Paranoya?
Bir özelliği takip edilme duygusu, özellikle teknolojide takip edilirsin rakiplerin tarafından…
Casusluk…
Ve karşı casusluk, güvenlik…
Konularımdan biriydi, harıtalayınız hep iddia ederim…
Bir yüzüm, çok yönüm vardır benim!
Bir başkası da icat edecek, geliştirecekti şüphesiz…
Kokak, geliştirme laboratuvarı çalışanlarından olan Don Strickland…
Yönetim kurulu ikici başkanıydı bir zamanlar…
Onun sayesinde dijital, dijital çekiyoruz fotoğrafları…
HERKES için, herkes için dijital(!)
Bilgisayar gibi, buralarda da 30 bin Marktı bir bilgisayar…
O zamanlar bir dijital kamara 30 bin dolar…
Tekrar hatırlatmakta fayda var, teknolojik alana bağlı 6 ayda…
2 veya beş senede bir katlanır kapasite…
Daha iyi olur, ucuzlar!
DIKKAT burayı anlamanız önemli…
Dünün fotoğrafçılığı bugünün baskı makineleri…
Alıyorsun bir kamera, kullanıyorsun senelerce keza baskı makinesi (printer/drucker) iyi de millet neyle kazanacak parasını?
Filim ile, mürekkep, toner kartuşlarıyla!
Burayı anlamanız neden mi önemli? SONRA!
Hatırlıyorum o yılları, konu “kızışmıştı” dergilerde yer alıyordu, O zamanlar bugün tanıdığımız internet “yoktu”. Bu denli gerçek ve yanlış bilgi…
Herkes için dijital bir kamera, Kodak ki şirket felsefesiydi…
Özellikle kadınlara yönelik geliştirilmişti, al bir fotoğraf makinesi (bolca filim tabii) çek fotoğraflarını çocuklarının, sevdiklerinin. UNUTULMAZ ANILAR!
Kadınlarda daha iyi bir müşteri düşünülebilir mi bu gibi konularda?
Evet, artık herkes için bir dijital kamera. Kodak…
Yöneticileri KORKTU…
“Bundan böyle paramızı neyle kazanacağız?”
Kamerayı alacak millet bir, bilemedin iki kez. Filime ihtiyaç yok…
Bu ne garip ticaret?
Bu ve buna benzer haberler dizini yer alıyordu dergilerde.
Devam edecek…