Er

Ne demek?
Ne büyük bir kelimedir O…
Er…
Er olabilmek, erkek gibi erkekkk!

Görüyoruz ki…
Niceleri…
İsminde, soyadında > er < kelimesini taşımakla birlikte…
Adi bir köpek ki buradan tüm köpeklerden özür dilerim, olmayacak bir kıyas yaptım…
İşte…
Onlar kadar bile olamıyorlar!

Ayı…
Evet bir ayı gibi, porselen dükkânında bir fil gibi…
Sadece…
Yakıp yıkmayı, kırmayı biliyor sonrasında…
İnsanım diye insan içine çıkmayı biliyorlar!

Erkeklik kardeşim erkeklik…
Hele hele bir Türk erkeği olabilmek, olmak çok farklı bir şey…
Bir Müslüman olmak…
Olabilmek!

Resmen ilan etmişler…
ILAN, öyle diyor O ADI……
Herifler gereken tedbirleri çoktan aldı…
O ölenler var ya, şüpheli…
Ya yem, evet yem…
Almanlar “Kanonen Futter” derler, yani ölsün diye öne sürülen yığınlar…
PKK gözden çıkarmış onları…
Veya…
Her zamanki gibi rakamlar YALAN!

FETÖ, Reuters haberi…
Göreceğiz eninde sonunda gerçekleri.

Sahi…
Ne oldu enflasyonla mücadele?
Zamlar…
HALK daha yeni yeni fark ediyor yediği kazıkları…
Elektrik, doğalgaz faturaları…
Hiç sorma semt pazarlarını!

Ve evet…
Devlet sikiyor kendini, bak ameliyatlara…
BAK “yeğinime”, kuzenin küçük kızı…
O “vaka” gibi kimleri biliyor kimlerden neler duyuyorum…
Sarılsanıza…
> büyük ekonomistin gırtlağına! <

Not: Pardon…
Alman klavye, ama değiştirmeyeceğim O kelimeyi…
Bir yerde yansıtıyor gerçekleri!

Demir ağlar…
15 Aralık 2018

1933…
Cumhuriyet on yaşına gelmişti.
Onuncu Yıl Marşı için yarışma açıldı.
Faruk Nafiz Çamlıbel ve Behçet Kemal Çağlar’ın yazdığı sözler seçildi, Cemal Reşit Rey tarafından bestelenecekti.

Mustafa Kemal güfteyi görmek istedi.
Getirdiler.

Çıktık açık alınla on yılda her savaştan
On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan
Başta bütün dünyanın saydığı başkumandan
Bir baca yükseliyor, durmadan her yamaçtan

Okudu.
Son dizenin üstünü çizdi.
“Demir ağlarla ördük, anayurdu dört baştan” yazdı.

Sonra da Behiç Erkin’e döndü.
Çanakkale’den beri arkadaşıydı.
İstiklal Madalyalı milli mücadele kahramanıydı.
Devlet demiryollarının kurucusu ve ilk genel müdürüydü.
“Sizlerin bu on senedeki emeğiniz iyi ifade edilmiyordu, o nedenle o mısrayı değiştirdim” dedi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin on yıllık mucizevi kalkınma hamlesine imzasını atan Mustafa Kemal… Zihinlere mıh gibi çakılan “demir ağ” metaforuyla, Onuncu Yıl Marşı’na da imzasını atmıştı.

Behiç Erkin…
İstanbul doğumluydu.
Mustafa Kemal’den beş yaş büyüktü.
Kurmay subaydı.
Lojistik dehasıydı.
Çanakkale’ye asker ve mühimmat sevkiyatında inanılmaz işler yapmıştı.
Memleket işgal edilince Anadolu’ya geçti, milli mücadeleye katıldı.

Mustafa Kemal çağırdı…
“Ben cephede ne yapılması gerektiğini biliyorum, sen cepheye askerin mühimmatın erzağın nasıl getirilmesi gerektiğini biliyorsun, demiryolları işin ehli biri tarafından yönetilmezse bu işi yapamayız, demiryolları sana emanet” dedi.

Behiç Erkin, Mustafa Kemal’i yanıltmadı.
“Türkler demiryolu işletemez” önyargısını tarihe gömdü.
Savaştan sonra demiryolu okulu açtırdı, uzman personel yetiştirdi.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın kurucusu ve ilk genel müdürü oldu.
O yokluk döneminde memleketin demirağlarla örülmesinde birinci derecede katkısı oldu.
İşletme dilini Fransızca’dan Türkçe’ye çevirdi.
Demiryolları müzesi kurdu.
Sonradan İstanbul Teknik Üniversitesi adını alacak olan Mühendis Mektebi’ne özerklik kazandırdı.
Milletvekilliği, bakanlık, büyükelçilik yaptı.

Kurtuluş Savaşı’nın en kritik günlerinde, Mustafa Kemal bir telgraf göndermişti.
“Sevkiyatı hızlandırın, trenleri son sürate çıkarın, geciktiren idamla cezalandırılır” diyordu.
Behiç Erkin cevap telgrafı gönderdi.
“Bu hat 40 kilometreden süratli gitmeye müsait değildir, hızlandıralım derken tek bir sevkiyat bile yapamayabiliriz, emrinizi aldım, bu nedenle uygulamadım, ikinci emrinizi bekliyorum” diyordu!
Mustafa Kemal’den tekrar telgraf geldi:
“Sen nasıl uygun görürsen Behiç…”

İşte bu diyalog ve bu karakter nedeniyle, Mustafa Kemal tarafından Behiç’e Erkin soyadı verildi.
Mustafa Kemal bizzat kendi el yazısıyla Behiç’e gönderdiği mektupta, Erkin’in anlamını şöyle yazmıştı: “Her şart altında kendi doğrularını dile getirme cesaretini gösteren, bağımsız kişi…”

Behiç Erkin gerçekten her şart altında kendi doğrularını gerçekleştiren, bağımsız kişiydi.
İkinci Dünya Savaşı’nda Fransa nazi işgali altındayken, Paris Büyükelçimiz’di.
Müthiş bir insanlık örneğine imza attı, 20 bine yakın Yahudi’ye Türk pasaportu vererek, Türk vatandaşı gibi göstererek, ölümden kurtardı.
“Türk ulusu adına konuşuyorum, Atatürk önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde din, dil, ırk ayrımı yoktur, vatandaşlarımıza dokunamazsınız” dedi.
20 bin insanı kurtardı.

1961’de rahmetli oldu.
Vasiyet etmişti…
“Beni, ilk demiryolu genel müdürlüğü görevini üstlendiğim Eskişehir’e, İzmir-İstanbul-Ankara hatlarının birleştiği yerde toprağa verin” dedi.
Orada yatıyor.

Ve şimdi bakıyoruz geldiğimiz noktaya…
Millete kahkahayla küfür eden havuzcu müteahhitler, havuzcu müteahhitlerle al takke ver külah siyasiler, yabancılara akıtılan milyar dolarlar, sırf kendilerinden olduğu için demiryollarına sokuşturulan liyakattan uzak tipler, koltuğuna yapışmış yetersiz-sorumsuz-yüzsüz yöneticiler, pisi pisine can veren insanlarımız…
Bu tabloya nasıl biat edilir, insan hakikaten utanıyor.

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/demir-aglar-2797024/

Kara Mediha’nın başucu kitaplarından birdir. Bende okur, faydalanırım. ### Kesinlikle tavsiye ederim ###

Amazon…
Yok şu an ama önemli değil, yayınlıyorum ISBN numarası falan için.

Çocuklar…
Sizin için, emeğe saygı…
Maddi durumu müsait olanlar için LÜTFEN satın alınız.

LÜTFEN OKU ve üzerinde düşün

Yok…
Moral eksi 196 derece…
Allah…
Her yönden, ya her şey ile yârdim ediyor…
Rahat batıyor!

https://www.amazon.de/İNİŞ-SIRASINA-GÖRE-KURAN-KART-KAP/dp/6058869811/ref=sr_1_fkmr2_4?ie=UTF8&qid=1545043809&sr=8-4-fkmr2&keywords=%C4%B0ni%C5%9F+S%C4%B1ras%C4%B1na+G%C3%B6re+Kur%27an++Ak%C4%B1l+ve+Bilim+I%C5%9F%C4%B1%C4%9F%C4%B1nda+T%C3%BCrk%C3%A7e+%C3%87eviri

Allah o kadar büyük ki

Korkuyorum bu kadının rüyalarından, KORKUYORUM…
>>> ister inan ister inanma <<<
Cumartesi sabahıydı, her zamanki gibi dolaştım kadınları…
İyiysem kahvelerini yapar giderim yanlarına, değilsem bana bir kahve yapın derim…
Oma’yı görmüş annem, pür neşe!

Henüz bir şey söylemek için çok erken, kendi gözlerimle görmeden, evrakı elimde tutmadan inanamam.

Yarına kendim gideceğim Fulda’ya…
Elden teslim edeceğim belgeleri. Cumartesi posta kutusu ağzına kadar dolu…
Normalinde ya kötü haber veya fatura…
Maliyeciden koca bir zarf gelmiş, dedim faturadır. Pazartesi bakmak üzere attım kenara…
Bu sabah açtım zarfı, leblebi çekirdek parası!!!

INAN…
İnan buna, tecrübelerle sabit çünkü…
Allah…
Benim ve sevdikleriminin yanında!

Çok şükür Mevla’ma çok şükür…
Allah…
AKP, MHP’lisi demeden TÜM kullarının yardımcısı olsun…
Eğer…
Gerçekten, inanamıyorum ya, eğer gerçekten sadece bu ödemeyle kalacaksa…
Altında kalmam…
Öderim kefaretini şükür ede ede!

Nefret ediyorum borçtan, tiksiniyorum…
Nefret ediyorum belirsizliklerden…
İğreniyorum…
Allah sana veriyorsa kardeşim…
Sende vereceksin!

Gençler…
Allah VAR!
Yeter ki sen samimi duygular ile yüreğinle onun yolundan git…
Kendin oku kendin öğren…
Anan baban dahi olsa, sor, sorgula…
Önce kendinden başla…
Yürek gözü ile bak dünyaya…
Kalbini dinle, aklini kullan, düşün…
Düşünün gençler düşünün, düşünerek hareket edin.


+

Benim it,
😊
Telefon etti şimdi, hafta sonu para istemiş annesinden…
Saat dokuzu bekliyorum, gideceğim bankaya yatıracağım hesabına…
Barcelona’ya uçuyorlarmış…
Vay pezevenk vay…
😊 😊 😊
Gezsin…
Parmak atsın dünyanın bir tarafına…
Az birazda kızlara…
İspanyol kızları ateşli olur, bari ağzını yakmasa…
Bizler yaşadıkça!

Tüm gayretler, tüm cabalar onlar için…
Onların geleceği için değil mi?
Söyle…
Değil mi?

LÜTFEN yadım edin

Anlatmışımdır 5 Euro’yu…
Ayda beş Euro’luk hibe can kurtarıyor!

Haberleri izliyorum…
Weltspiegel, dünyaya ayna veya dünya aynası…
Çok güzel bir yayın, haftada bir tüm dünyadan haberler…
Dünyanın her yerinde sefalet, bilmem okudunuz mu REZILLER, Hindistan’da bir düğünün maliyeti 100 milyon dolar! Bir düğün…
O karının bilmem nesini ağzına kadar yırtmalı o herifinde şeyini kesip yedirmeli!

Al tarafı bir düğün…
Böl 100 milyonu beşe 20 milyon…
Yirmi milyon can kurtarabilirdin!

Afrika…
Bebeler…
Lütfen imkânınız varsa yârdim elinizi uzatın…
YOK…
Ona buna güvenmiyorum, hatırla Mehmetçik vakfını…
Hele iktidarda olanlara, tövbeler tövbesi Allah birdir deseler INANMAM!

unicef

http://www.unicef.org.tr/

https://www.unicef.de/

https://www.unicef.org/

Global Hunger Index

https://www.globalhungerindex.org/

Dağlar, dağlar

En çaresiz kaldığın anda…
Önce Allaha…
Sonra kendine güven!

Öyle oldu, öyle yaptım…
Beklediğim, umduğum neticeyi verir mi bilmem ama…
Dedim ya sığınırım Allah’ıma…
Güvenirim kendime, YOKKK güvenemem başkasına…
Bilirim…
İnsan güvenmiştir nice dağlara, nice sarp kayalara…
Mağlup gelmiştir dağlara kar yağınca…
Kuşatılır sarp kayalarda kaleler, kuşatılanlar düşer birer birer!

Bana bak g.tü b.klu…
Güvenme g.t kıllarına, çıkarsa Türk sokaklara benzemez imamın ordularına…
Karşında muhatap almışsın bilmem ne kadar boyuyla…
K. K. ama…
Unutursun Türk’ün yüreğini, bileğini, gerçek vatan sevgisini…
Tehdit eder, anırırsın eşek gibi…
15. Temmuz benzeri dar ederiz sokakları, meydanları. Benden söylemesi…
Evdeki hesap çarşıya uymaz…
15. Temmuz’dan bu yana çok sular aktı köprülerin altından. Sanma herkes enayi…
Yağmaya görsün kar dağlara, O günlerin şartları benzemez bugünlere…
Bir bakmışın millet sokmuş ananın a.ından seni geriye!

Can bu bedenden çıkmayıncaya, bir adım anlıyor musun bir adım atmak yok geriye…
İte bak hele…
İte…
Sen kimi nasıl beledin bilmem ama anlarsın Türk’ün yumruğunu yiyince ne kalır geriye!