Remember time is money

Türkçesi; vakit nakittir…
Benjamin Franklin’in sözü. İktisadi, yani ekonomik bağımsızlık olmadan siyasi bağımsızlık olmaz ilkesinden yola çıkan Atatürk bir kez daha uzak görüşlülüğünü kanıtlamıştır.
Bak ülkenin haline, gör işsizliği. Yaşıyorsun borç batağını, harcıyorsun karşılığı olmayan paracıkları(!)

Napolyon ne diyordu?
“Para, para, para!”

Para…
Kadın gibidir, işin gücün yoksa peşinden koştur dur!?
Sonunda…
İkisine de sahip olduğunda, doymazsın…
Ne kadına ne paraya, oldukça olsun istersin…
Halbuki ikisine de ölçü ile sahip olursan tevazuunun sukutu, iç huzurun mutluluğuna erersin.

Perde arkası

Deli ya, zır deli…
Trump, Çin’i ticaret savaşı ile tehdit edince…
Çin, Kore’yi yola getirmek için kolları sıvamış…
Bu zir deli her halde dünyayı vahşi batı sandı, kovboy mübarek…
Unutmasın ki dünyada herkes Kızılderili değil…
Kaldı ki çılgın at, Sitting Bull…
General Custer’i yendi!

Vay anasına sayın seyirciler…
Vay anasına, dünyada manyaklar çoğaldı…
Allah…
Sonumuzu hayır ede!

Allah Çin’den razı olsun

Durum gerçekten ciddiydi, hele Trump delisi…
Ya gerçekten nasıl seçer aklı başında bir insan şuursuzu anlamadım, mantığım almıyor…
Trump bir…
Kahpedoğan iki…
Rezil ettiler hem kendilerini hem ülkelerini dünya kamuoyuna.

Şuur kardeşim…
Şuur siyasette, hayata şuur ve uzak görüşlülük…
Yalanla, dolanla, hayallerle peynir gemisi yürümez…
Anca…
At arabası, yürü ense tıraşını görelim…
Yürü at arabası, yürü eşek arabası yürü!

Barselona

İspanya…
Gittim, gördüm…
Ama…
İnşallah Allah Barcelona’yı, El Hamra’yi ve Portekiz’de Lizbon’u görmeden canımı almaz…
Var tabii daha sırada Rusya, İskandinav ülkelerinin vahşi cazibesi ve…
INSALLAH Kanada’da avlanmak gibi arzularım sırada AMA nasip – kısmet işte.

Gözünü seveyim, kulu kölesi olayım bilgili, bilinçli ve tepkili insanın…
Demokrasi…
Demokrasinin d’si…
Muhalefettir, özgür basındır, olmazsa olmazıdır!!!

Hak arayan, talepleri olan, taleplerinin takipçisi olan, hesap soran halktır.

Bu sabah haberlerde yer aldı…
Alman haberlerinde…
Barselona halkının bir kısmı tepkili, tepkileri turistlere…
Orda burada, kumsalda gösteriyorlar tepkilerini…
Yokkk…
Ülkelerini tanımak için, kendilerini, kültürlerini tanımak için bir süreliğine ülkelerine gelen turistlere değil, DAIRE KIRALAYIP daha uzun süre kalanlara…
Bak mesela İstanbul’a…
İnsanız…
Açgözlü, doymak bilmez, yerlisi etkileniyor haliyle, kiralar yükseliyor halk çekiyor cerimesini.

Yine bu sabah Türk haberlerinde yer alan habere göre…
MAHKEME…
Yokkk…
Özgür ve hür iradesiyle karar alan hakimler değil, PEZEVENGIN hegemonyası altında inleyen belki tarafsız ama genelde yandaş – yoldaş hâkim kararına göre, Danıştay dahil…
Tabiatta, doğa harikasında…
Madenciliğe izin verdi…
>>> Bir avuç insan <<< tepkili!!!

Bir üçüncü haber ki vahim…
Ama ne vahim…
Almanya seçim arifesinde, Alman vatandaşlığı alan Tayyipgiller…
Seçime katılmama elimindeymiş, gerekçeleri “Tayyipistana” yapılan haksızlıkmış…
G.tümün kenarları…
Sözde milliyetçilik ayaklarına soyunuyorlar…
Ulannn…
G.tünüz, pezevenginiz değil miydi her türlü milliyetçiliği ayakları altına alan…
Allaha tapar gibi paraya tapan, kıblesi ABD olan…
Açılım denilen vatana ihanet projesiyle şehir savaşlarına yol açan, söyle O değil miydi?

Yok yaaa…
Lanet olsun göstermelik Müslümanlara…
Lanet olsun sözde milliyetçilere…
Lanet olsun liboşlara, kahpelere…
Lanet olsun tüm AKP ve MHP’lilere, sadece lanet olsun, yedi ceddinizi lanetliyorum!

Ulan oğlum…
Sen önce bak kendi g.tündeki çıngıraklara, önce kendi kapının önünü süpür…
Kendini temizle, alemin ülkesinde…
Kendi evlatlarının istikbali dururken neden Tayyip’in g.tünün kıllı olmayı yeğliyorsun anlamıyorum seni.

BAK…
AÇIK AÇIK ITIRAF ETTILER…
AÇIK AÇIK…
On altıncı kuruluş yıldönümlerinde BÜYÜK TEMIZLIK yapacaklarmış kendi içlerinde…
Ne fayda…
Baş çalan dururken küçükleri temizlesen ne olur?
Lanet olsun size, lanet olsun zihniyetinize!!!

Nefes

Evrende…
Bir un tanesi…
Dünyada…
Bir kum tanesi…
Koca bir çayırda açan…
Bir kır çiçeği bile değilsin(!)

Olsan bile bir un, bir kum tanesi rüzgarla savrulursun…
Olsan bile filizlenen, açan bir kır çiçeği, binlercesi arasında birsin, gün gelir solar gidersin…
Alnına yazının tezahürüdür yaşadığın, Rab’a inanıyorsan, kadere, kısmete, cennete ve cehenneme…
Kahpe feleğe kızma, darılma, küsme…
Allah…
Sana seçme hakkı tanımış, ola ki tutturduğun yolda yanlış sapağı seçtin.

Tevazu…
Tasavvuf…
Sufizm…
Hayat denilen muamma…
O gözlerin kim bilir neler gördü, kalbin kâh sıkıntılarla daraldı, kâh sevinç içeresinde coştu…
O eller neler üretti, neler tüketti…
Aklından geçen onca düşünce seni nelere sevk etti…
Otur gayri, yeter de otur ve derin bir nefes al, çek içine…
Sufi bir nefes, taa derine…
Ve yavaş yavaş sal nefesi, at içindeki üzüntüleri, pislikleri ve dertleri…
Nefes al kardeşim, derin derin nefes al…
Beynine oksijen gitsin…
Gözlerin gerçekleri görsün.

Bak bana…
Kendimi bir pile benzetiyorum, bakan, gören adam sanır…
Enerjisi tükenmiş bir pilden başkacası değilim…
Süslü avratlar gibiyim, yaşını – başını almış…
Boya – badana…
Bende onlarca çeşit ilaç…
Minare yıkılmış ama mihrap yerinde!

Tepki böyle olmaz, olmamalı

Yakıştıramadım açıkçası…
Bir kadına yakışmaz böylesine tepki…
Deli gibi sevsen de…
Tüm hayallerin yıkılmış olsa bile, kısacası sukutu hayale, hüsrana uğramış olsan bile bir kadına, bir Türk kadınına yakışan şekilde olmalıdır tepkin!

Dürtüler yönetir insanı…
Para, mal – mülk, sevgi, kin, nefret…
İntikam…
Etki ve tepki…
Tepkin böyle olmamalıydı, yakıştıramadım sana!

Ben şahsım adına…
Özür dilerim, bilemedim, yanıldım, aldandım ama…
Ne bilgisizlik ne aptallık mağduriyetin mazereti olamaz…
Bilerek, bilinçli bir şekilde aldatmak, kandırmak, yanıltmak, sağ gösterip sol vurmak gibi insanı bilinçli bir şekilde yanlış yola sevk etmek, açıkçası yakıştıramadım sana, ayıp ettin çok ayıp.

Dün yolda…
Annem anlatıyor bu seneki Türkiye izlenimlerini:
“…Neredeyse bilmem neleri görünecek…”
Bizzat şahidim, hem burada, Avrupa’da hem Türkiye’de…
Yakışmıyor sana!

Sen…
Ne Asyalısın ne Arap nede bir Avrupalı kadın…
Giyimin, kuşamın, halin – hareketin, söylemin, insan üzerindeki etkin ve verdiğin, vereceğin tepkin…
Farklı olmalıdır sen bir Türk kadınısın!

Binlerce yıllık bir özgeçmişin, ninelerin, annen olmalıdır sana örnek, sen bir Türk kadınısın!

Nasıl ki…
Samimi dini duygular ile kadın başını örtüyorsa, ki ziynet ile aslında kast edilen baştaki saç değil örneğin kadının göğüsleriyse, örtüyorsa buna rağmen hanım hanımcık başını…
Giyiniyorsa kılığı ve kıyafeti uyum içinde…
Kendini bilen insan gıpta ile bakar böyle bir şahsiyete…
Evet, evet efendim şahsiyettir bu, şahsın kendini tanımı, topluma tanıtmasıdır!

Hayvan karşısında…
İnsan olana hayvan seviyesine inmek yakışmaz…
Hiçbir şekilde ve hiçbir zaman yakışmaz…
Çünkü insan özünde ne kadar düşünen bir varlıksa, Allah ona bir o kadar uzak görüşlülük bahşetmiştir. Hayvanlar olacakları, olabilecekleri his eder AMA insan hem his edebilir hem düşünerek ileriyi görme kabiliyetine sahiptir. Yakıştıramadım sana, kadınlığına ki kadın hassas, nadide, ince ve zarif bir varlıktır, duygu dolu, karmaşık hisler yumağı(!)

Şort giyidin diye hayvan seni taciz eder, edebilir…
Ama sen tepkini daha çok şort giyerek, daha dar şortlar giyerek gösterirsen (…)
Bu hayvanları haklı çıkarmış olmuyor musun?

Ağzım açık kaldı…
Anamın köyü…
Haliyle köy insanı AMA yeminle yüzde doksanı, belki bir fazlası Atatürk evladı…
Bodrum depreminde kimi kendini bilmez demiş ki:
“Cıbıldak gezdikleri için Allah cezalandırdı”
İstanbul’a “iki adım” düşün yani, düşün, bir akıncı köyü, yüzyıllardır şehre “iki adım” mesafede(!)

İnsan dediğin, alışkanlıklarının esiri, yetiştiği ortamın kölesi…
Bugünden yarına değişmez, değişmez ne düşünce yapısı ne ruh hali, özellikle algısı ve görüşleri…
Sen bir Türk kadınısın…
Özün, sözün, halin – hareketin…
Anneciğin, ninelerin…
Sen bilmeyeceksin de kim bilecek Türk erkeğini?

Türkün erkeği…
Aç…
Aç, aç, aç…
Birçoğu ömründe evlenene kadar kadın yüzü görmemiş, dokunmamış ne kadın ruhuna ne tenine…
Şortun yeri, zemin-i sayfiye…
Şehrin göbeğinde…
Bir Türk kadınına yakışan ortam ve mekâna uygun haldir, giyim – kuşam, bilgili ve bilinçli, özellikle bilinçli harekettir bence.

Şehitler ölmez AMA vatan öyle bir bölünür ki

Emanet edersen vatanı hırsıza, arsıza, yalancıya ve dolandırıcıya…
Memleketi öyle bir böler ve yönetmeye çalışır ki…
Aklın durur, kıçın tavana vurur!

Görmüyor musun badem derler onlara AMA bence tek sorumlu Kasımpaşa kerhanecisi…
Herifin işi gücü FETÖ…
Ha FETÖ ha AKTÖ, ikisi de aynı b.kun soyu!

Manyak mıknatısı

Hanım haklı…
Olmalı, bende de olmalı!

Dünyada ne kadar manyak varsa, benim başımda…
Kardeşin arabasından, arka tekerleklerden ses geliyormuş…
Sanki kocası yok başında, annem:
“Oğlum baksana!”

İyi dedim, çağır gelsin…
Sağ olsun hanımdan kahve istemiştim koydu ocağa…
Hadi dedim taşmasın, ben başında…
Kardeş geldi bu ara…
Bakınıyor bilgisayar tarafına, yok, kapı arkasına yok, divanda yok, yok oğlu yok odada…
Ben tabii mutfaktan her şeyi görüyorum, sırtı bana dönük…
Ses çıkarmadan izliyorum, artık umudunu kesmiş olmalı döndü mutfağa doğru…
“Aaaa ağabey, burada mısın?”
Yok kızım takdim edeyim bizzati ruhum!!!

Ulan insan bunca zaman, küçücük odada ağabey arar mı?
Manyakkk ya, resmen su katılmamış tuzlu su manyağı…
Yok yaa…
Tatlı su manyağı o başka!

Biliyorum, VAR!!!

Dürüst polisimizde var…
Namuslu memurumuzda…
Cesur…
Yüreği vatan ve millet sevgisiyle atan askerimizde var…
Var Allah var, bu memleketin kahpesi kadar insan evladı olanı da var!

Pırlantamız çoktur…
Kara koyunlarımız kadar…
Altından, som altından kollarında bileziği onanlarımız var…
Ya korkuyorlar ya çaresizler…
Atatürk’ün evladı, kadını – kızı ve erkeği…
Fatih Sultan Mehmet torunu…
Hz. Muhammed (sav) ümmeti…
Iman’ı kadar yüreği, dili, eli ve beli temiz olan…
Yeter de gayri, yeter de…
İte, köpeğe verdiğin yüz yeter…
Yık Ak Sarayları başa, yık tekkeleri, zaviyeleri, medreseleri, yık…
Özüne dön, özüne.

### MUTLAKA OKU ###
oku

Pahalılık

Annem pahalılığı anlata anlata bitiremiyor…
Millet…
>>> bir şekilde <<< tatilde, keyfinde, gününü gün ediyorken…
Düşünüyorum…
Ne kadar aptalım ne kadar aptalız.

Adam olalım, toparlanalım diye bir çatı altında…
Onlarca yıldır…
Millet ise hem ayranı yok içmeye hem gidiyorlar tahterevalli ile (…)!
Geçinemiyorlar ama keyfîlerinden kesinlikle taviz yok…
Herkesin evi ayrı, elektriği, gazı, yemeği ayrı…
Geçinemiyorlar, borç gırtlağa karar AMA keyifler yerinde…
Ne diye…
Üzülürüm bilmem ki?
Bundan böyle bana ne!?