Cumhur ittifakı kale gibi, surlar sağlam, askerler nöbette VE hali hazır vaziyette…
Millet ittifakı donu yırtık Arap gibi, bedevi çadırı, bahtsızı…
Kutup ayısı karşılar, rast gelirmiş ya çölde o misal…
Görmedi Önder görmedi…
Hayatında böylesine bir rezillik, kendi sefilliğimiz, bağlamışız kaderimizi sözde liderlere…
Halbuki şahıslar önemli değildir, kurum ve kuruluşlar…
Takım çalışması…
Bizi ileriye götürecek olan. ATATÜRK ki çok söylemiş çok yazmışımdır…
Önce ne yaptı?
Milleti teşkilatlandırdı!
Demek ki neymiş?
Evet, lider AMA liderin ardında güçlü bir birlik, teşkilatmış önemli olan!!!
Olamazsan kendi derdine derman…
Benim gibi…
Bocalarsın, kahir olursun, eriyip gidersin günden güne…
O…
K.çını kaldırıp etkili VE tepkili olmazsan!
Önce sen…
Sen ve yüreğin…
Yüreğinde, iman tahtasında barındırdığın inanç…
Pekişirse diğerleri ile, senin gibi his eden, düşünen yürekler ile…
Hangi güç…
Durabilir önünüzde?
Sözlerime Almanya ile devam edip bağlayalım, koyalım noktayı Tayyipistanda!
Evet, Almanya…
Durumlar vahim, tehlike…
Yokkk…
Tehlike gücün zirvesinden gelmiyor, dipten kaynıyor gören…
Gözlemleyebilene…
Aslında tüm Avrupa’da gördüğümüz “muhafazakârlaşma” ki…
Tepede gözlemlediğimiz, tavanda…
Tabanda fokurdayan, kaynayan yansıma!
Kendi şahsi hayatımda bile bunu çok bariz bir şeklide görmeye başladım…
Belki fazlaca kötü düşünceli, belki insanlar sadece düşüncelerini, görüşlerini paylaşmak istiyor…
Benim ne düşündüğümü öğrenmek istiyor benden…
Belki…
Çok fazla alıngan oldum, belki, belki, belki!
Endişelenir oldum sevdiklerim için, düşüncelerim, eylemlerimin odağında hep sevdiklerim…
Onları koruyup kollamak tek isteğim. Ne yapacağım…
Ne yapabilirim?
Bilmiyorum!
Tepkiler giderek artmakta…
Gün gelir YINE şiddete dönüşürse şaşırmayacağım…
Sözde Müslümana!
Yabancı düşmanlığı giderek artmakta…
Tek çare…
Kendimizi değiştirerek, karşımızdakine anlatmakta…
Sözde dindar sürtükler ve kocaları, bir parça paçavrada ar olsa, namus…
Bir parça paçavra ile insan Müslüman olabilse…
Bir parça paçavra ile olabilse ahlak sahibi…
Her şey ne kadar kolay olurdu, tüm sorunlar bir parça paçavra ile çözülebilse!
Göster, göster bana nerede yazıyor kutsal kitabımızda…
Kadının hor görülüp ezilmesi haktır diye, baş örtüsüyle mi, siyasi simge türban ile mi kavuşuyor kadın özgürlüğüne?
Ar, namus sahibi oluyor…
Yoksa…
Eğitim ile mi, bilsen neler neler yazar kutsal kitabımızda kadın ile ilgili…
Ah rahmetli…
Kadın…
Tüm bu haklarının bilincinde olsa, BILSE, almaz mı oklavayı eline…
Evire çevire!!!
Din bilgini değilim ki anlatayım tüm bunları sizlere…
Rahmetli hayatta olsaydı, hafıza…
Bak o zaman neler neler yazardım, neler neler anlatırdım sizlere…
Hatırladığım kadarıyla, sadece hatırladıklarım…
O da edep ile yatak ile ilgili, uluorta yazılmaz ki!
Çokça konu etmişimdir dürtüleri…
Hitap etmek istiyorsan insana…
Ya yüreğine ya beynine veya cüzdanına…
Bak gör imkânsız gibi görünen neler neler imkân dahiline girmeye başlıyor…
Y-CHP belediyeleri, belediye sınırları içinde askeri ücreti 2200 Tayyip Lirası yapacaklarmış…
Dur bir dakika…
Ne dedin, tekrarla!?
Bir yerde doğru bir yaklaşım, üç önemli dürtüden birine hitap etmekte…
Dördüncüsünü, yani bacak arasını ki yok ilgisi yürek ile…
Kendi başına bir dürtüdür O, sevgi ile en güzeli aşk ile sevişmek başka, hayvani içgüdülerin tatmini başka.
Evet…
Çok doğru bir cümle…
Yüce dinimizi değil, bu dinin mensupları kendilerini sorgulamalı…
Kim söyledi, kim kurdu buna benzer cümleyi?
Prof. Dr. Nihat HATİPOĞLU!
Tıpkı…
Sözde milliyetçilerin kendini sorgulaması gerektiği gibi…
Kendimize bir çekidüzen vermemiz gerekiyor, çok acildir durum, çok vahim…
Ya ben, biz, bizler ne yapıyor(uz)um diye bir sorabilmeli insan kendine!
Eskiden çok takdir ettiğim bir insandı, Prof. Dr. İlber Ortaylı gibi…
Ama görüyoruz ki şeytanın bir numaralı silahı…
Para…
Almış akıllarını!
“Kusura bakmasın Araplar, bizim onlardan öğreneceğimiz hiç bir şey yok!”
Bu cümlenin sahibi kim?
Yine Prof. Dr. Nihat HATİPOĞLU!
DIKKAT…
TUZAK!
Evet, evet O ADININ değişen Atatürk söylemi gibi…
Maksat…
Sizi kafa, kola almak!
20. Yüzyılın ilk yılları…
I. Dünya Savaşı bitmiş, 1820’lerden beri madencilik yapılır Almanya’nın bu bölgesinde…
Ruhrgebiet derler buraya…
Tabii o zamanlar Türkler yok, bizim yerimize Polonyalılar çalışırmış…
Madencileri örnek vereceğim size, bu sözler bu yüzden. Onlar…
Madencilerde, aileleri ile birlikte ÖZEL insanlardır, çok özel…
Kolluk kuvvetleri benzeri…
O kapkara yüzleri, iki büklüm çalışma vaziyetleri ile deyim yerindeyse taştan çıkarıyorlar ekmeklerini!!!
Daha dün…
Dün ya dün, amasız bir şekilde birbirlerinin canlarına kast edenler…
Yalan olmasın hatırlamıyorum, sadece olayı ve çıkarılması gereken dersi…
O dersi ki kazıdım hafızama, ta derinlere…
Galiba böyleydi VEYA tam tersi…
Fransa’da maden kazası yaşanıyor, çok ciddi, 300 madencinin hayatı söz konusu…
Kömür madeninde patlama…
İlk anda çıkan yangından onlarca madenci can veriyor, diğerleri madenin derinliklerinde…
Mahpus…
Oksijen günden güne, andan ana azalıyor ve dışarıdakiler yardımlarına yetişemiyor…
Bunu duyan Almanlar ki her biri kendisi madenci…
Empati…
Özel bir ekip oluşturup meslektaşlarının yardımına gönderiliyorlar…
Belki inanmayacaksınız, gördüm görüntülerin, bu anlattıklarım bir belgeselin özeti…
Fransızlar…
Daha “dün” ülkelerinden kovdukları can alıp can verdikleri Almanları nasıl bir coşkuyla, sevinçle karşılıyorlar…
Tarifi mümkün değil!
Ve kahpe felek bu esnada örüyor amansız ağlarını…
Çok büyük tepki çekecek bir karar anını…
Yüzkarası…
Galiba feleği suçlamak yanlış olacak bu bağlamda…
Kim suçlu…
Kendiniz karar verin sonunda!
Maden şirketinin yöneticileri toplantı durumunda…
Maden sahibi masadan kalkar ve der ki:
“Beyler bir karar vermemiz lazım. ŞIMDI!!!”
DIKKAT buraya dikkat, ek bir bilgi:
1962 yılında Amerika’nın Pennsylvania eyaletine…
Yok ya, vallahi billahi Fetö’nün ilgisi alakası yok bu işle…
😊
Ha FETÖ ha AKTÖ ikisi de bir benim için…
Kimseyi korumuyorum yani. Pennsylvania eyaletinin Centralia kenti madeninde bir yangın çıkar…
Bildiğim kadarıyla o gün bugündür maden, yani kömür hala yanmakta, öyle ki…
O yerleşim yeri boşaltılmış vaziyette çünkü cehennemi andırıyormuş o bölge…
Dikkatinizi çekerim yeraltı yangını bu, yani toprak alev alev, basamıyorsun üstüne!
“Madeni sulayacak mıyız yoksa sulamayacak mıyız?”
Görüşler konur ortaya, pro ve kontra, yani karşıt görüşler, artılar ve eksiler…
Madenin sulanması, suya boğulması demek kömür kurtulacak insanlar boğulacak…
Bilin bakalım, tahmin edin hangi karar alındı?
Evet…
İnsanlar ölüme terk edildi(!)
Ekip gelmiş, özel ekip kimin umurunda?
Önce insanları kurtar, en azından kurtarmaya çalış ondan sonra madeni yakındaki gölün suya boğacaksan yine boğ öyle değil mi?
Benzer olaylar son yıllarda Tayyipistanda da yaşandı, hatırla!
Can bu can ya, belki ben çok fazla duyarlı oldum…
Can kaybettim, can…
Canımdan can, canımdan kan, belki bu yüzden kimi olaylara bakış açım farklı…
İnsan eksenli…
Bilmiyorum, gerçekten bilmiyorum.
Son zamanlarda yaşanan ölümcül iş kazası zincirini anımsa!
Nerede?
Tayyipistanda!
Ya ihmal ya umursamazlık veya PARA!!!
Ve bir kez daha kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez gerçeği…
Önümüzdeki seçimler…
Emekliler…
Zamlar, hem öyle hem böyle…
Aldanma, kanma…
Etkili olabilmen için tepki gerekli!
Not:
Aslında daha toplu sözleşmelere, kanunlara değinecektim AMA…
Başka bahara!
Çok uzadı ve ben sıkıldım!