Bir kez daha elli üçü yaşasam anlamayacağım bunları kardeşim, anlamayacağım…
Saat 6 olmuş, eve gideceğiz. Iki müşteri…
Üç kadın daldılar çeneye, öpüşme, sarılama falan, görüyorum kameradan…
Sanki bütün gün çalışan o değil, yorulan!
Bir tepki
Sayın Zeyrek,
İzninizle önce kendimi size çok kısa tanıtmak ister, sonrasında size bence önemli bir iki bilgi vermek istiyorum. 53 yaşındayım, 3 yaşında Almanya gelmiş, kısa süren bir kesin geri dönüş macerasıyla 3 senede Türkiye’de yaşamış bir bilişimciyim.
Siyaseten faal bir insan sayılırım…
Oldukça faal, KESIN bir AKP ve Erdoğan karşıtıyım…
Bir, evet, kendime öyle diyorum ve galiba hakkını vererek söylüyorum bunu…
Bir Atatürk milliyetçisiyim!
2007 senesinden beri AKP zihniyetine karşı sanal bir mücadele vermekteyim kendimce. Binlerce sayfa yazı yazmamın yani sıra birçok sanal kitabın yazarı ve derleyicisiyim.
UZAKTAN GAZEL OKUMUYORUM…
Tehlikenin bizzat-i içindeyim, sadece > Türkiyeliler < ile değildir derdim. Dünya çapında bir okuyucu kitlesine sahibim, tabii herkese açık düşünceler ve görüşlerdir bunlar.
Bazen…
İçimden geldiği zaman bu zihniyete ana avrat düz gidenlerdenim, övünmüyorum bunun ile…
Gerçek bir İstanbullu ve köklü bir İstanbul görgü ve terbiyesi almış bir insan olarak, makama değil…
Doğrudan > yaratıklaradır < sözlerim. Anlayın, anlayış gösterin lütfen…
Biliyorsunuz neler yaptıklarını, sadece bir insanim, terbiyeli ol olma, görgülü…
Bazen haykırmak istiyor insan içinden geçenleri!
Efendim; Almanya’ya gidip geliyormuşsunuz, buralarda…
Muhataplarınız kimlerdir, görüştüğünüz insanlar bilemem tabii…
Kendimi tanıtmamdan da anlayabileceğiniz gibi 47 senedir bu ülkede yaşıyorum ve çok faaldim, hala öyle sayılırım. Alman ile, abartmadan en alt seviyeden en üstlere kadar bir ilişkim, iletişimim vardır…
Vardı…
LÜTFEN kimse yanıltmasın, yanlış yönlendirmesin sizi…
Alman basınını da çok yakından takip edenlerdenim. Alman kamuoyu bile bu konuda ikiye bölünmüş vaziyette, ilgililer…
Ve ilgisizler olmak üzere. AKP genel olarak tepki çekmekte, hele Türkiyelilerin cumhurbaşkanı dediği yaratık birçok Almanın ilgi odağında.
Neticede…
Basın denilen ki af edin, sözüm meclisten dışarı…
Asparagas…
Doğru, yalan, yanlış haber buralarda da gırla gidiyor.
MESELE…
Aynı Tayyipistanda olduğu gibi…
Muhatabınız kim, eğitim seviyesi ne…
SIZIN IÇIN ÇOK ÖNEMLI ki inanın öyle, ALMAN…
Vatandaşlarına yönelik Türk, Kürt, bilem ne kökenli diye ayırım yapmıyor, yapmaz…
> O soysuzun dedikleri < kimseyi ilgilendirmez…
Bu insanlar, dediğim gibi Türk, Kürt, PKK’lı bilmem neye bakmaz…
Vatandaşlarına yönelik bir tehdit var mı yok mu ya bakar!
Bir bilişimci, bir iletişimci olarak iletişimin ilk ve en temel kuralını size arz etmek isterim:
Mesaj sahibi, mesajından sorumludur!
Bu ilke, özellikle sorumlu ve sorumluluk taşıyan kimseler için, takdir edersiniz ki ziyadesiyle ehemmiyetlidir.
Saygılarımla
Önder Gürbüz
Almanya
http://wordpress.gurbuz.net
—
Böyle adalet olmaz!
11 Mart 2019
Öncelikle duayen Gazeteci Ertuğrul Akbay’a Allah’tan rahmet diliyorum.
Nur içinde yatsın, mekanı cennet olsun.
Birkaç gündür, son günlerine tanıklık eden arkadaşlarından, yakınlarından kendisinin, oğlu Burak Akbay’ın ve SÖZCÜ’nün karşılaştığı haksız suçlamalar ve kumpaslar nedeniyle nasıl kahrolduğunu dinliyorum.
O sportmen, sağlıklı, yaşından 15-20 yaş genç gösteren, “Yaş 75 yolun yarısı” diyen insanın birkaç ay içinde nasıl çöktüğüne tanıklık etmişler.
Gerçekten dayanılır gibi değil!
Yıllarca, adeta bütün imkanlarını seferber ederek mücadele ettiği bir zihniyete yardım etmekle suçlanmak, fotoşopla kurgulanan kumpasların muhatabı olmak, olmayan bir suç için savunma yapmak zorunda kalmak zaten büyük bir işkence.
Daha fenası, oğluna ve torunlarına kavuşmaktan, doyasıya sarılmaktan mahrum edilmek büyük bir insan hakkı ihlali, büyük bir zulüm.
“Hayırlı bir evlat” olarak hep övündüğü Burak Akbay’ın babasına son görevini yapamaması, cenaze törenini gözyaşları içinde, binlerce kilometre uzakta bir telefon ekranından izlemek zorunda kalması, acıyı katlanılmaz hale getiren başka bir durum.
Allah sabır versin!
★★★
Akbay Ailesi ve büyük SÖZCÜ camiası bunları yaşarken, SÖZCÜ’nün Ankara bürosundaki başarılı yargı muhabiri Asuman Aranca’nın haberinden, madalyonun arka yüzündeki, insanı öfkelendiren bir yargı kararına tanıklık ediyoruz:
FETÖ’ye ait olduğu için KHK ile kapatılan Mevlana Üniversitesi’ne bir bina bağışlayan Fettah Temince hakkındaki dava “beraat” ile sonuçlanmış. Gerekçeli kararda Tamince’nin, FETÖ’ye ait üniversiteye ücretsiz bina tahsis ettiği, ancak bu yardımı “hayır amaçlı yaptığı” savunuluyormuş.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 5 Şubat 2019 günü TBMM Grup toplantısında Tamince’nin 17-25’ten sonra Zaman Gazetesi’nin yüzde 10’unu satın aldığını, Bank Asya’ya binlerce lira para yatırdığını, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bile Gevher Sultan Vakfı’nın yöneticisi olduğunu anlatmıştı. Kılıçdaroğlu, Tamince aleyhinde emniyet ve MASAK raporu olduğunu da iddia etmişti.
Bir tarafta FETÖ ile bu kadar açık ve net ilişkisi olan bir iş adamının yaşadığı “dokunulmazlık”, hatta “ödüllendirme”, diğer tarafta hayatları FETÖ ile mücadele ile geçmiş Emin Çölaşan’ın, Necati Doğru’nun, SÖZCÜ yöneticilerinin ve gazetenin sahibi Burak Akbay’ın karşı karşıya olduğu “üye olmasa da bilerek, isteyerek örgüte yardım etme” suçlaması.
İnsan gerçekten hayretler içinde kalıyor ve “böyle adalet olmaz” diyor.
Eğer adaletli olan, örgüte “hayır için” verdiği sonsuz destek aleni olan Tamince hakkındaki beraat kararıysa, örgüte karşı tavrı gayet net olduğu halde adli kovuşturmaya tabi tutulan SÖZCÜ ailesi o adaleti fazlasıyla hak ediyor.
Çünkü bu ülkede adalet herkesin hakkı!
Türkiye Almanları tutuklar mı?
Cuma günü, Halk TV’de yayınlanan Serhan Asker ile Siyaset Kültürü programı için Almanya’nın Köln kentine geldik. Yıllardır gelip gittiğim bu ülkede ilk kez pasaport kontrolünden geçip, havaalanından dışarı çıkarken durdurulup gereksiz bir arama ve sorgulanmaya tabi tutuldum. Başta anlam veremedim. Ancak, ülkede yayınlanan gazetelerin manşetlerine bakınca durumu çözdüm. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun terör örgütü PKK’nın Almanya’daki eylemlerine katılanları Türkiye’ye geldiklerinde tutuklayacaklarını söylemesi Almanya’nın birinci gündem maddesi olmuş. Alman Dışişleri Bakanlığı vatandaşlarına Türkiye’ye seyahat uyarısı yapmış. Gazeteler “Türkiye’ye gitmeyin, tutuklanabilirsiniz” tarzı başlıklara yer vermiş.
Türkiye kökenli bir iş adamının yanında çalışan bir Alman’ın bu yaz için yaptırdığı rezervasyonu iptal ettirme çabasına bizzat şahitlik ettim. Seyahat acenteleri, Alman gazetelerinin propagandasının etkili olduğunu ve iptal başvurularının geldiğini söylüyor.
“Terör örgütüne destek verenler düşünsün, niye herkes üstüne alınıyor ki?” diye sordum. Gördüm ki Almanlar Soylu’nun açıklamasından “Türkiye Almanya’da Almanları fişliyor” sonucunu çıkarmış.
Hem Türkiye’de tatil yapmaya hazırlanan Almanların, hem Almanya’da yaşayan Türkiye kökenlilerin rahatlatılması ve durumun normalleşmesi için bu konuda üst düzeyde daha fazla olumlu açıklamaya ihtiyaç var.
Benden söylemesi.
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/deniz-zeyrek/boyle-adalet-olmaz-3857643/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger
Neo-Ormancılık HAYALLERI
INPUT
Çok yönlü ve çeşitti…
Unutma…
İletişim, bilgi, özellikle düşman harekât kabiliyeti, planları ve düşünceleri konusunda son derece önemli. Gerisi…
Bir artı bir artı bir meselesi!
Boş konuşmaz çeyrek…
Bilmese, emin olmasa yazdıklarından, söylediklerinden…
Konuşmaz, yazmaz. Ne yazık ki…
Her bilgiyi paylaşamaz!
Bak orospu dölüne, af et bu terimi kullandım diye…
Yok, öteki…
Hani sözde milliyetçi…
Diyor ki, buna benzer laflar…
“Seviniyorlar, döviz, ekonomi kötüye gidince”
SIKTIR ulan gavat, adi pezevenk…
Ben mesela yayınlıyorsam bu tür bilgileri, GÖR…
ANLA vaziyeti diye, ne sevinmesi?
Yok mu bu ülkede benden olan, kanımdan kan…
Canımdan can yok mu?
Yok kardeşim yok…
Herkes nasıl ki taşıyamaz takım elbiseyi…
Giyer…
Ama taşıyamaz, nasıl ki her erkek her kadını, her kadın her erkeği taşıyamayacağı gibi…
Vatanperverlik…
Herkesin harcı da değildir, taşıyacağı bir…
Hadi “yük” demiş olalım, sorumluluk da değildir!
Bak yazacaktım, yazamadım…
İzlencede, geçenlerde yayınladığımda çok güzel dile getirmişler…
Sen…
Semptomlar ile mücadele edeceğine, örneğin terörizm ile…
Bu şiddete giden yol niye?
Bunun nedenleri ile mücadele etmediğin sürece, belki dindirir, sindirirsin terörü bir süreliğine AMA…
O yara var ya, kaşıdıkça yine kanayacak…
Ve eninde sonunda yine patlayacak!
Dinciler…
Ne yazık ki Atatürk’ün ömrü yetmedi…
DINCILER…
Bu ülkenin esas meselesi, sebep – sonuç ilişkisi…
YOKKK…
Salt eğitim ile de üstesinden gelmezsin, BERLIN…
Buna güzel bir örnek, bisiklet…
EVET…
Bisiklet ve motorlu taşıtlar çok güzel bir örnek…
Bir bilim insanı olarak KI ARTIK BILIMEDE GÜVENIM KALMADI…
Bu sabah…
Alman televizyonunda yayınlandı en son araştırma, kolesterol üzerine…
Hani zararlı ya…
Ya…
Delirtmeyin insani, zararlı mi değil mi?
Sözüm ona zararlı değilmiş sanıldığı kadar(!)
Amerika…
Amerika’da yapılmış bu > çok kapsamlı < araştırma!
Bilirsin…
Evet bir bilim insani olarak bilmen gerek; verinin değerini…
Kuram başka…
Yaşam başka!
Bisiklet sürücüleri ve arabalar…
Çok can aldılar. Bisiklet sürücüleri tedirgin, şoförler öfkeli…
Karşılıklı anlayış, hoşgörü…
Birbirine tahammül…
Hak getire!
Berlin belediyesi ne yaptı biliyor musunuz?
400 metre…
Evet, dört yüz metrelik hem şerit renkli, çok önemli…
Hem bisiklet sürücülerini hem şoförleri, yani otoyolu birbirinden ayırdılar…
Bir nevi korkuluk ile…
Alan memnun, satan memnun. Yaklaşık bir senedir deniyorlar bunu…
Kazalar ki özellikle çok kazanın olduğu bir yeri seçtiler neredeyse sıfıra indi…
Peki…
Bizim dinciler ile ne alaka ne ilgi?
😊
Yazıp bitirebilirsem takım elbiseyi…
Öğrenir, anlarsın beni, düşüncelerimi!
Bak söz vermedim ona göre…
Söz yok bundan sonra, yok. Oma…
Haftaya hastane, doktor vesaire…
Bir çeyrek var karşında…
Unutma!
Biliyorsunuz değil mi neden gazete kupürü, yazarların kimi makalelerini yayınladığımı. Gün gelir tıkarlarsa beni hapse, delil olsun diye. Bir saniye ya, salise sonra ne olacağım belli değil. İyiyim, bir AN sonra yerlerde. Haftaya… Doktorlar, hastane, tahliller, makinalar vesaire. Yeminle, Allah belamı versin yalanım varsa böyle bir süreci Kahpedoğana bile istemem, dilemem. Yetti anlıyor musunuz yetti canıma! En kötüsü… Almanda yazamadım, OLMAZ öyle Türkiye’ye gitme diye uyarmak, birileri bunlar ile mücadele edecek, birileri karşı duracak, HALKA ANLATACAK! EZILMEK PAHASINA, elini taşın altına koyacak!!! Ha bana mı kaldı, bir çeyreğe, maalesef öyle. En azından aynaya baktığımda yüzüme tükürmeyeceğim, ileride olurda torunum olursa, başımı onun önünde eğmek zorunda kalmayacağım, bu da böyle biline!
Zorla köpek ava gider mi? Yok, olmuyor. Canim yazmak istemiyor, sabah karşı havamdaydım, kısa kısa. Balon gibi söndüm. MUTLAKA oku İzmirlimi, ANLA uzay ajansını! Yayınlayacağım daha, gazeteden, onları da çoktan okumadıysanız, okumanızı tavsiye ederim. Ben ancak gecikmeli okuyabiliyorum son zamanlarda. Sayın Doğru falan, Turan’ı
Eyyy cehape istesen de istemesen de uzaya çıkacağız
10 Mart 2019
İthal ineği, ithal samanla besliyoruz… Asrın liderimiz, Türkiye’nin uzay yarışında yeralmasını cehape’nin engellediğini anlatıyor!
★
Sayın ahalimiz iki kilo patlıcan alabilmek için saatlerce tanzim kuyruğunda beklerken… Asrın liderimiz sarayında çiftçilerle buluşuyor, “uzay çalışmalarını etkin şekilde kullanmanın gayreti içindeyiz, cehape bundan rahatsız oluyor, engel olmaya çalışıyor, bu durumu çiftçi kardeşlerimin dikkatine sunuyorum” diyor.
★
“Cahil kesime güveniyorum, okuma oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor” diyen arkadaş, YÖK’e yönetici yapılıyor. “Akademisyenler sarık giymeli” diyen rektör var. “Hazreti Nuh’un cep telefonu vardı” diyen akademisyen var. “Deve sidiği şifalıdır” diyen akademisyen var. Asrın liderimiz televizyonda meydan okuyor, “eyyy cehape, sen istesen de istemesen de biz uzaya çıkacağız” diyor!
★
Diyanet’e bilim bakanlığının dört misli bütçe ayrılıyor.
“Shakespeare müslümandı, asıl adı şeyh pir”di diyen, kafasında fesle dolaşan tımarhanelik herif “ilim adamı” sıfatıyla sarayda ağırlanıyor. Akp gençlik kolları başkanı “dünya düzdür, dünyanın yuvarlak olması masonların uydurmasıdır” diyor. Asrın liderimiz “cehape Türkiye’nin uzay yarışında yerini almasından niçin rahatsız oluyor” diye soruyor.
★
Aynı anda iki yerde birden görülebilen Tillo evliyalarının kerametleri projesi, Tübitak tarafından bilimsel kabul ediliyor. Asrın liderimiz “uzaya çıkacağız, bu adımı atacağız, bundan rahatsız oluyorlar, bilim ve teknolojiye karşı olan cehape zihniyeti işte bu” diyor.
★
(Peki nereden çıktı bu uzay meselesi derseniz?)
★
(Türkiye Uzay Ajansı kuruldu, Türkiye Uzay Ajansı’nın kuruluş kararnamesi CHP tarafından Anayasa Mahkemesi’ne götürüldü. Bilimsel çalışmalar konusunda herhangi bir itiraz söz konusu değil… Uzaya gidiyoruz ayaklarıyla Uzay Ajansı’na bütçe ayrılacak, miktarı belirsiz bu bütçe Sayıştay denetiminin dışında bırakılacak, asrın liderimizin kafasına göre harcanacak, yönetim kurulları filan oluşturulacak, kafasına göre maaşlar ödenekler bağlanacak, arpalık olacak. CHP hukuken buna itiraz ediyor.)
★
(Hatırlayın lütfen, asrın damadımız bir önceki seçimde ne demişti? “Geçenlerde seçmenlerle sohbet ediyorduk, cumhurbaşkanımız ay’a kadar dört şeritli yol yapacağım dese vallahi inanırız diyorlar” demişti. Uzay Ajansı’nın işte tam olarak bununla alakası var!)
★
Yozgat Çekerek’te mesela, Malatya Pötürge’de, Kars Digor’da, Afyon Dazkırı’da millet ittifakına oy verirsen ne oluyorsun?
Mağdur oluyorsun, maalesef uzaya gidemiyorsun.
Buna mukabil, Isparta Keçiborlu’da mesela, Kastamonu Daday’da, Nevşehir Avanos’ta Bitlis Adilcevaz’da cumhur ittifakına oy verirsen ne oluyorsun?
Yerli ve milli aktronot oluyorsun.
★
Bu yüzden, sırf cehape değildir bence.
Kıskanç NASA engelliyordur asıl.
Hasedinden çatlıyordur.
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/eyyy-cehape-istesen-de-istemesen-de-uzaya-cikacagiz-3850944/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger
Ya utanmaz bunlar, utanmaz. REZIL! Gör Türkiyeliyi, kıyasla bir İsrailliyle
Türkiyeli işi, benziyor canım yapmak istemediği zaman ki Önder işine. G.t kıllarını güzel kandırırlar!
İnsansız silahlı robotlar…
Israil yapımı, aradaki farkı görebiliyor musun?
En önemlisi nedir biliyor musunuz?
Yüz ve eşkâl tanıma, yazılım yani…
OTOMATIK (…)
Biliyorsunuz özellikle Israil teknolojik gelişmeleri ilgi alanımda…
Arada…
Dünyalar var, dünyalar kadar fark var!
Bak dün açıklandı…
Alman bilim adamları > mıknatıs < vasıtasıyla…
Denizde TANKER KAZALARINA karşı mücadelede çok önemli bir adım attı…
Denize dökülen ham petrol, laboratuvar ortamında yüzde 100 temizlenebiliyor!
Veya hatırlayın yazmıştım bir enzim bulundu…
En kısa zamanda plastik atıkları YOK EDIYOR…
Tık yok bu buluştan, tık yok…
Bir ihtimal patenti kimilerinin eline geçti. Çok görülmüş, yaşanmış bir olaydır…
KORKUTARAK insanları…
Atık ve geri dönüşüm yollarıyla kazanılan para…
TATLI GELDI!
Enayi dümbelegi seni…
Ağzı açık ayran budalası gibi…
Sen baka kal…
KANDIRIYORLAR SENI!
Soktular Ortadoğu bataklığına > IDLIP < altından kalkamıyor orospu çocukları. Kaynıyor yine!!!
Tarımda büyük rezalet
12 Mart 2019
Sevgili okurlarım Türkiye’de çok ilginç, bugüne kadar hiç tanık olmadığımız olaylar yaşanıyor.
Rahmetli Süleyman Demirel gururla açıklardı:
“Dünya üzerinde tarım ürünlerini ithal etmeyen sadece yedi ülke var ve biz onlardan biriyiz.”
Gerçekten de öyleydi.
Ürettiğimiz her tarım ürünü bize yeterdi.
Bir de şimdiki duruma bakın…
Dün alınan bir kararla Türkiye 200 bin ton patates ithal etmeye karar verdi. Hem de gümrük vergisi olmadan…
Ve bu karar ilgili bakanlık tarafından değil, Cumhurbaşkanı tarafından alındı.
Amaç belli.
Seçim öncesinde patates fiyatları artmasın.
★★★
Benzer uygulamalara bir süredir tanık olmaktayız.
Soğan, buğday, arpa, mısır, pirinç, kuru baklagiller (mercimek, nohut, fasulye), soğan, ceviz, badem, ayçiçeği tohumu…
Hepsi ithal ediliyor çünkü yerli üretim yetmiyor…
Ve işin ilginç yanı bazı ithal ürünler yerli ürünlerden daha ucuz.
Recep bey ve iktidar, uyguladıkları yanlış politikalarla çiftçiyi bitirdiler.
Gübreye zam, mazota zam, sulama bedellerine zam, milyonlarca çiftçi ailesini gerçekten mahvettiler.
Son olarak Recep bey Tunus’tan dönerken zeytinyağı ithal edeceğimizi de açıkladı.
★★★
Sırbistan’dan ve Güney Amerika ülkelerinden et ithal ediyoruz.
Aynı Sırbistan bize ayçiçeği tohumu da satıyor. İşin ilginç yanı, bu ülke ayçiçeği tohumu üretmiyor. Başka yerlerden aldığı tohumları bize kakalıyor!
Şimdi şu genel rakamlara bakalım ve nereye koştuğumuzu görelim:
Türkiye olarak bir sürü ülkeden tarım ürünleri ve et ithal ediyoruz. Meyve sebze dahil!
Kosta Rika’dan kavun, İran’dan karpuz, İspanya’dan marul, İtalya’dan ıspanak, Çin’den sarımsak, İspanya’dan kereviz, Sri Lanka’dan çay, beğenmediğimiz Irak’tan yumurta dahil.
Dünyanın en az 45 ülkesinden gelen et ve tarım ürünleri
Tarımın bir numaralı girdisi olan gübre derseniz, tamamına yakın bir bölümünü dışarıdan getirtiyor ve karşılığında her yıl milyarlarca dolar döviz ödüyoruz.
★★★
Rezaletin hangi boyutlara ulaştığını artık hepimiz biliyoruz.
İktidar da bu olanların farkında. Ancak bu yaşananları ısrarla ve konuyu saptırarak gündeme getirmekten kaçınıyor.
İşte o nedenle iki adet öcüyü (!) piyasaya sürdüler. Her gün aynı lâfları dinlemekten de Türk Milletine artık gına geldi:
– Beka sorunumuz var, bölünme tehlikesiyle karşı karşıyayız!
– Muhalefet partileri PKK ile işbirliği içinde! Kandil’den talimat alıyorlar!
Belediye seçimleriyle bunların ne ilgisi var?
Türkiye’nin bölünme tehlikesi falan asla yok. Dünyanın en güçlü güvenlik güçlerine, istihbarat örgütlerine sahibiz.
Beka sorunumuz nereden geliyor, kimden geliyor? Bizi kimler, hangi güçleriyle bölecekmiş?
Bunlara adam gibi yanıt veren yok.
Muhalefet partilerinden hangisi PKK ile işbirliği içerisinde? Elinizde hangi bilgi ve belgeler var? Kandil’den geldiği iddia edilen talimatlar nedir, hangi partiye nasıl geliyor?
Açıklayın, o partinin ve o adayların üzerine biz de gidelim ve onları hep birlikte rezil edelim.
Bu gibi yalanlarla Türk Milletini kandırmaya kalkışmak ayıptır, yakışık almaz ve tehlikeli bir oyundur.
★★★
Şimdi yine gelelim tarımın durumuna!..
Türkiye’nin dört bir yanında, ama özellikle seçim sonuçlarından korktukları büyük illerde tanzim satışları başlattılar.
İnsanlar patates soğan kuyruklarında sıra bekler oldu.
Ama AKP’nin güçlü olduğu illerde tanzim satışları başlatılmadı…Niçin?..Çünkü oralarda seçimi kazanacakları garanti…
Ve iş çok ilginç bir aşamaya geldi:
Binlerce insanın çile çektiği tanzim satışları için “Varlık kuyruğu” dediler.
Acaba bizimle alay mı ediyorlardı, doğrusunu isterseniz bunu da anlamak mümkün olmadı.
★★★
Sevgili okurlarım, şu seçimler öncesinde bazı şeyleri ister istemez merak ediyoruz…
Yüz binlerce insanımız iş bulma kuyruklarında boşuna bekleyip duruyor.
Sayısını tam bilemiyorum ama yüz binlerce çiftçimiz mağdur edilmiş durumda.
Kan ağlayanlar topluluğuna esnaf, emekli, işçi memur kesimini, 3.600 gösterge vaatleriyle kandırılan kamu görevlilerini, emeklilikte yaşa takılan “EYT” lileri falan hiç katmıyorum.
★★★
Merakım şu:
Bu milyonlarca insanımız acaba 31 Mart günü hangi partiye oy verecektir?
Acaba “Bu düzen devam etsin, iyidir ve biz hoşnutuz” deyip oylarını yine Recep Bey’e mi verecekler, yoksa “17 yıldan beri Allah dediniz, peygamber dediniz, din iman dediniz ve bizim oyları götürdünüz. Yeter artık” mı diyecekler?
Recep Bey şimdi endişeli, iktidar partisi de öyle.
Sanırım onlar şöyle düşünüyor:
“Bunlar ‘Yeter artık‘ derse mahvolduk demektir. Tarımı ve hayvancılığı falan boş verin zira o meselelere girersek altından kalkamayız. İşin kötüsü elimizde malzeme kalmadı. O halde beka sorununa ve bölünme tehlikesi nutuklarına devam!”
Evet, aynen devam etsinler!
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/emin-colasan/tarimda-buyuk-rezalet-3872399/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger
Offf, bu çok fena, çok tehlikeli. Bulgar’dan beter, ağızdan çıkana bundan böyle çok dikkat etmeli
Ben kaçtım…
Allah’ın emriyle gidemiyorum, alan almış satan satmış…
Zaten isteyende yok beni…
😊
Hadi çiş, pardon çüşşş…
Görüşmek üzere!