şu Sözcü öyle yalancı bir gazete li

Yeni uyandım, gazete okuyorum…
„manşetten“ vermiş, birinci sayfadan…
Merkel, İtalya, İsviçre, Rusya, İran…
Dünyadan Türkiye’ye destek yağdı diye. Buraya gelmeden önce Alman açıkladı; sadece bankalar arası para alışverişinde Türk bankacılık sistemi Alman bankalarına ‚kısa vadede‘ 13 milyar Euro borçlu. Diyorlar ki Türkiye batarsa bu paranın üstüne bir bardak soğuk su iç! Herifler…
Kendi can derdinde!

Gelir gelmez biraz araştırma yaptım, bankacılar, piyasa YANIYOR

oğlum sen iyileş gerisi nasılsa gelir

Böyle diyor annem telefonda. Geldim ama nasıl geldiğimi bir Allah bir ben biliyorum. Sonra anlatırım. 32 derece ve feci bir nem. Zırt pırt arıyorlar iyi miyim diye. GİTTİM ve ne diyorlar biliyor musunuz? Talep o kadar yoğun ki, MB karşılıyor ve bizim yapabileceğimiz hiç bir şey yok. Ne demişti pezevenk? „beni zorlamayın“

Gerisi kendime geldiğmde

Yalan, yanlış haber yaymak başka gerçeklere dikkat çekmek bambaşka

Ve pezevenk Kuveyt’ten sonra Katar’ı aradı…
Dilen oğlum dilen, daha çok dileneceksin…
Ve SEN…
Demokrasinin D’sinden milliyetçiliğin M’sinden haberdar olmayan…
Ulan Florya için yanıp tutuşan ben…
Senin hiç aklın kesiyor mu, bırak düşünmeyi hayal dahi etsen alnını karış karış karışlarım senin…
Doğduğum topraklara her ne şekilde olursa olsun bir saldırı olacak ve ben sesiz kalacağım öyle mi?
Anlamıyorsun kardeşim anlamıyorsun bizi bu hallere düşüren SENIN seçtiklerinin ta kendisi…
Sen bunu anlamadığın sürece daha çok süründürecekler bizi!

Ben kaçtım…
Bu gidiş hayra mıdır, şerre mi bilmiyorum ama mecburum…
Dediğim gibi en geç perşembeye kadar benden bir şey duymazsan, anla…
Mutlaka duana ihtiyacım olacaktır birde bunu anla!

Al sana Asya borsalarını gözden kaçırdım AMA benim isimim Önder, ben bir Atatürk milliyetçisiyim. Ne unuturum ne unuttururum, gerçekten olurda gözden kaçırırsam bir geçeği eninde sonunda görürüm, anlatırım, paylaşırım.

Bugün Asya piyasalarında Tayyip Lirası iki haneli değer kaybetti…
Bir dolar için…
Yedi bir Euro için sekizden fazla Tayyip Lirası ödendi!

oku

Tehdit ederek kimi korkutacağını sanıyorsun…
Tutuklayacak mısın? Tutukla…
Öldürecek misin? Öldür…
Ulan öyle veya böyle bu kul gider ama ardından MUTLAKA gelen olur, bir…
İkincisi…
Ulan takunyalı, şalvarlı tipleme seni, komik yaratık…
Sen bile güneşi balçık ile sıvayamazsın, gerçekler, o ışık, o aydınlık eninde sonunda gösterir kendini!

Ekonomisi güçlü olana

Evladım…
Konuşuyorsun da konuştuğunu kulağın duyuyor mu senin?
A planını gördük, damadın açıkladı…
B planın malum…
Ulan hayvanat C planının el koyma, dondurma olacağını kestirmek o kadar zor mu sandın?

Hele hele Yunanistan örneği kısa bir süre öncesinde yaşanmışken…
Sen…
Herkesi gerçekten g.t kılların mi sandın?
Gözleri kör, kukaları sağır, yürekleri taş, beyni durmuşlar ordusu mu sandın???

Dolar oynuyor 6,80 ile 6,90 arası…
Hadi diyelim gerçekten Trump serserisi saldırdı…
Ulan oğlum Allah aşkı için açıkla Euro’ya ne oluyor?
Orospu karı gibi oynuyor, sekize dayamış merdiveni…
Sekiz olsam mı olmasam mi diye düşünüyor!

Söyle ulan Kasımpaşa ayısı, büyük ekonomist, dünya lideri…
Söyle…
Euro’ya ne oluyor?
Kıskanıyorlar bizi deme, tepemi attırma!

Senden korkan senden beter olsun ulan…
Ecel bir şekilde ensemde, bitmez çile…
Arslanlar gibi girerim zindanına, çıkabilirmiyim bir daha bilmem ama…
Sığınır Önder Allah’ına…
En geç perşembeye duymazsan benden bir şey anla…
Asacağız ulan seni ve senin gibileri Taksim meydanında!

Sanki öldüm

Evde matem havası…
“Oğlum sen normal bir hayat yaşamıyorsun ki! Kendine bakmıyorsun …”
Doğru…
Hiçbir zaman yaşamadım, bana göre değil sade bir hayat…
Ancak yarış atları çabuk yorulur. Kendime de bakmıyorum, baksam ne olur sanki yaşıyorum. Varım işte nefes alıyorum, bir – iki eve fayda, sevdiklerime. ZARAR vermeyeyim de!

Evlada söylemedim de, söylenmesini de istemiyorum…
Dersleri, çok içli. Ne gereği var!

Gerçekten kendimi Türkiye gibi his ediyorum, adı var kendisi yok…
Püf desen yıkılıyor, karışıyor…
İster inan ister inanma, Allah’ıma sığındım gidiyorum…
Uzun ince bir yolda:

En çok neye kızıyorum biliyor musunuz?
Tutturdum bir yol gidiyorum, sevdiklerim ardımda, üzgün…
Üzüyorum sevdiklerimi, sadece üzüyorum.

Şansa bak şansa

Zaten şans olsaydı anamdan kız doğardım…
Adam gebereceksin müjdesi vermiyor da çok yüksek ihtimal ile kör olacaksın haberi veriyor…
Yok yok maşallah, yok yok…
Hep derim, hep söylediğim, yazdığımdır…
Benim bela, dert aramama gerek yok…
Gelir bulur beni!

Saçlarına AK düşmüş papaz var ya O papaz, hani Sözcü gazetesinin başında, başyazar kılığında. Çok fena gıcık kaptım ona. Yok S400, yok Amerikalı papaz(!) Gir bak arşivlerime, gerçek nedenleri hep yazdım yazıyorum, teyidi ise Zeynep Hanımdan!

Bak kardeşim…
Ben çekirdekten yetişmeyim hem alaylıyım hem mektepli…
Allah…
Her kuluna nasip etmediğini bana gösterdi!
NOKTA, kocaman bir NOKTA

Forensik, analiz…
Bilişim, kanunlar, hukuk…
Ulusal ve uluslararası, bu kulu hor görme üniversite diplomasi yok diye…
Nice akademisyeni cebimden çıkarırım ona göre…
Oku Zeynep Hanimi oku, belki benim anlatamadığımı onun dilinden anlarsın…
Bu oyun, bu tezgâh…
İktidarı ve muhalefetiyle ki yok istisna çok öncenden sahneye kondu, kaybeden…
Sen olacaksın, ben…
Mükâfatımız kararan istikbalimiz, al ve sok bekanı bir tarafına…
İki serseri çatışınca!

ABD ile krizin asıl nedeni

ABD ile yaşanan krize çözüm aramak için öncelikle, bu krizin nedenleri üzerinde durmak gerekiyor.
En son söyleyeceğimizi baştan söyleyelim…
ABD’nin derdi Ortadoğu’ya tam olarak yerleşmek.
Demokrat Obama yönetimi ya da Cumhuriyetçi Bush ya da Trump yönetiminin temel politikası değişmiyor. Fark sadece üslupta.
ABD’nin bu konudaki ilk adımları Bush döneminde Afganistan ile başladı. Ve Afganistan, ABD etkisi altında bir ülke haline geldi.
Bunu Arap baharı izledi; Adı “bahar” olan, ama aslında Arap ülkelerine kışı yaşatan süreçte, yönetime ilk geldiklerinde “laik” başlayıp, sonra giderek söylemlerini de eylemlerini de siyasal İslam’a dönüştüren diktatörler devrildi.
ABD, hiç giremediği Libya topraklarında şimdi -deyim yerindeyse- at koşturuyor.
Irak’taki ABD varlığı ise artık neredeyse devlet sisteminin bir parçası. (Bağdat’ta “yeşil bölgede” güvenliği gerçekte kim sağlıyor sanıyorsunuz? Ya da Kuzey Irak’ta gerçekte hangi ülkenin sözü geçiyor?)
Mısır’da “Arap baharı” adı altında önce siyasal İslamcı hükümet kurulur gibi oldu. Ama kısa süre içinde, alaşağı edilip, bir darbe ile ABD’nin en yakın müttefiki haline gelen Sisi rejimi oluşturuldu.
Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerindeki “siyasal İslam” soslu monarşilerde ise Amerikan etkinliği konusunda herhangi bir sıkıntı zaten yoktu. Üstelik bu ülkeler Washington biraz bastırınca siyasal İslam’ın en keskin ilkelerini bir kenara bırakıp çareyi İsrail’le işbirliği yapmakta buldular.
Tüm bunlar olurken de ABD yönetiminin elbette bölgede kendisiyle işbirliği yapacak bir ülkeye ihtiyacı vardı.
Büyük Ortadoğu Projesi için aranan gönüllü ise Türkiye’de bulundu.
Ankara ile Washington arasında, AKP’lilerin çok sevdiği “kazan-kazan” ilişkisi kuruldu.
Türkiye’de; övünülerek anlatılan BOP eş başkanlığı, Türkiye’ye akan yabancı sermaye, zirvelerde ABD başkanları ile samimi pozlar, Türkiye içinde AKP’nin adeta tek bir kişiye özel yeni bir yönetim sistemi kurmasının da önünü açtı.
Suriye’de ABD’nin yerleştiği Fırat’ın doğusundaki topraklar, PYD-YPG kontrolüne geçti -29 Ekim günü Türkiye sınırından geçip, PYD-YPG’ye desteğe giden peşmergeleri unutmak mümkün mü? Ya da o dönemde PYD’nin lideri konusundaki Salih Müslim’in Türkiye’de ağırlanması tesadüf müydü?-
Son olarak ise sıra ABD’nin hiç olmadığı ülkeye, İran’a geldi.
Elbette bunun için de Washington’un gözlerini ilk çevirdiği, BOP’taki ortağı Türkiye’deki mevcut iktidar oldu.
Tam da ABD’nin İran’a yaptırımları açıkladığı dönemde, Türkiye de nereden çıktığı belirsiz bir erken seçim kararı aldı.
Seçim sürecinde Türkiye’deki mevcut iktidarı pek sıkıştırmayan, hatta Menbiç anlaşması ve Halkbank cezası ötelemesiyle sessiz destek verdiği bile söylenebilecek Washington, seçimleri yine AKP’nin kazanması sonrasında harekete geçti.
Türkiye’ye seçimlerden sonra Washington’dan ilk heyet, İran’a yönelik yaptırımları görüşmek için geldi. -Tesadüf mü?-
Ortada İran’a yaptırımlarla doğrudan bağlantılı bir Zarrab davası da varken, AKP yönetimindeki Ankara’dan gelen ilk açıklamalar hiç de Washington’un istediği gibi olmadı.
ABD YAPTIRIMLARINDAKİ ZARRAB BAĞLANTISI
ABD, İran konusunda çok ciddi.
Üstelik bu durum, ABD’de yönetimde olan Başkan Trump’ın “kişisel kaprisi” de değil; Tam bir devlet politikası.
Bunun örneklerini, yine Türkiye üzerinden görmek mümkün.
Türkiye’de kimse pek üzerinde durmadı; ancak ABD’nin İran’a yönelik geçen hafta yürürlüğe giren ilk parti yaptırımlarındaki uçak ayrıntısı dikkat çekiciydi.
ABD, yaptırımlara İran’a yolcu uçağı ve yedek parça satışını da dahil etti.
İlginçtir; Zarrab davasında New York Güney Bölge Savcılığı’nın yazdığı iddianamede de İran merkezli havayolu şirketlerinin “Suriye’ye terörist taşıdığı” ibaresi vardı.
İddianamede, Türkiye’de kurulan Zarrab şebekesinin, ABD’nin Ankara’ya tanıdığı İran yaptırım imtiyazını kullanarak, İran havayolu şirketlerine finans sağladığı bunun da ABD ulusal çıkarlarına aykırı olduğu açık seçik yazıyordu.
İşte ABD, İran konusuna bu kadar ciddi, yargısıyla, yönetimiyle bu kadar bütüncül bakıyor,
Ve elbette İran konusunda, 16 yıl boyunca sürekli desteklediği -bakmayın siz yandaşların köpürttüğü kayıkçı kavgasına- BOP eş başkanının yardımını bekliyor.
AKP’NİN EKONOMİK ÇIKMAZI…
Türkiye, ekonomik krizi bahane ederek İran konusunda Washington’la işbirliğinden kaçtıkça, ABD de Türkiye’nin en sıkıntılı damarına, ekonomiye basıyor.
İşte Trump’ın vergi artırma kararına bu açıdan bakmak gerekiyor.
Kısacası;
Brunson salıverilse de…
Türkiye S-400’leri almaktan vazgeçse de…
İran konusunda Amerikan çizgisine gelmeden, Washington ile yaşanan kriz sona ermez.
İşin özeti şu;
Ortada milli dava filan yok. İki ortak arasındaki anlaşmazlık var.
AKP, ABD’nin taleplerini, Türk ekonomisini 16 yılda getirdiği korkunç durum nedeniyle karşılayamıyor.
İşin kötüsü, Ankara’daki mevcut iktidarın daha önce dış politikada çizdiği zigzaglar, “kandırıldım” adı altında yapılan dönüşler, Washington’a “Bastırırsam, istediğimi yaptırım” cesareti veriyor.
Herkes biliyor…
Bir ülkedeki tek adam yönetimini ikna etmek, çok sesli, gerçek bir demokrasiyle yönetilen aynı ülkeyi ikna etmekten çok daha kolay
RUSYA ALTERNATİF OLUR MU?
Türkiye’nin ABD ile bozulan ilişkilerine, “Biz de BRICS’e katılırız”, “Şangay İşbirliği Örgütü ne güne duruyor”, “Rusya ile daha da yakınlaşırız” diyerek yorum yapacak yandaşlara da son bir not; uluslararası ilişkilerin kuralıdır…
Eğer bir ülke herhangi bir nedenden dolayı sıkıntıya düşerse, diğer tüm ülkeler de bundan yararlanmaya bakar.
Rusya da hemen harekete geçti bile…
Rus yetkililerden art arda Suriye’deki Türk askerlerinin çekilmesi gerektiğine ilişkin açıklamalar geliyor.
Bu daha başlangıç.
Sırada, Türkiye’yi Esad yönetimi ile masaya oturtmak, Ankara’ya bir şekilde PKK uzantısı PYD-YPG’yi tanıtmak var. Türkiye’nin garantör olduğu İdlib’teki cihatçıları dağıtacak Rus-Esad ortak operasyonu, Esad’ın bombardımanı ile küçük küçük başladı bile.
Allah, İdlip’te “ateşkes nöbeti” tutan Mehmetçik’imizi korusun…

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/zeynep-gurcanli/abd-ile-krizin-asil-nedeni-2571111/

Wie sagt man so schön „Ein Mann muss tun was ein Mann tun muss“

Solltet ihr bis >>> spätestens <<< Donnerstag nichts von mir hören…
Dann gute Nacht!

Oku, çok ciddi

Dolar 6,83…
Euro 7,77!

Müdahaleye rağmen bu rakamlar, müdahaleye rağmen…
Bugün, sadece bugün…
Ondan sonra Allah alına ne yazdıysa!

Dolar 6,87…

Türkün, hani vardı ya bir millet Tayyip-i cihan evvelsi Türk diye geçerdi…
Hani Türkiyeli olmadan öncesi…
İşte bu milletin bir özdeyişi vardı…
Evdeki hesap çarşıya uymadı!

DOLAR 6,90!