### Bademlerin DIKKTINE!!! Sonradan, kalemle çekilmiş siyasi bir çizgi, ÇOK ÖNEMLI ###

Düşman değilim ben ne sana ne ona…
Bakma…
Küfür ederim, kızarım AMA sana karşı, size karşı sorumluluğumun da bilincindeyim…
>>> Her an gidebilirim, bekliyorum adamları, telefonu <<<
Sabahtan beri it gibi koşturuyorum yine, nitelik mi nicelik mi?
Yeri gelir ikisi de AMA nitelik her zaman tercihim!

Dün akşam bir “belgesel”, tanıtıcı bir söyleşi, sohbet izledim…
Geldi aklıma bir zamanlar Türkiye Cumhuriyeti olan ülke…
Tayyipistan…
Yeni haliyle. Yapabiliriz, başarabiliriz biliyorum…
Bundan EMINIM, emin

Yeter ki yazacaklarımı dikkate al, söz dinle!

Evlat diyor;
“Baba, Polonyalılar Çekoslovakyalırdan daha çok benziyor Almana!”

Oglummm…
Bugün bildiğimiz Polonya bir zamanlar Almanya’ydı…
Yüz yıllar boyunca!

Bugün bildiğimiz, tanıdığımız Polonya sadece gelişigüzel çizilmiş siyasi bir çizgi. İnsan “aynı” insan…
Kültür “aynı” kültür(!)

Bırak Almanların VASIFLI işçi aramalarını bir tarafa…
Yaşlılarına bakacak insan yok insan…
Buralarda bir huzur evi, en azından 3 – 5 bin lira, tabii Euro…
Ne lirası…
Polonyalılar kafayı çalıştırdı, açtı huzur evi…
Mis gibi!

Personel takır takır Almanca konuşuyor, doktorlar uzman, her biri…
Bina hotel gibi, yere süt dök yala yani…
Tıkır tıkır para kazanıyorlar, dolandırmıyorlar milleti…
Eş dost var ya, Almanlar çok memnun gidiyorlar ziyarete ihtiyarlarını…
>>> hem ziyaret hem ticaret <<<
Yapıyorlar üç, beş gün izin…
Polonyalılara ARTI getiri…
Bilmem…
Anladın mi ne demek istediğimi?

Güney sahillerimiz…
Cennetten bir köşe, millete hem iş imkânı hem ülkeye getiri…
Kazan hem ihtiyardan hem gelen giden akrabadan, eşten dosttan…
Badem…
Hırsız badem, arsız badem duydun mu beni?

Ey anam ey, gene buldular bir suçlu

Ulannn…
Hayvan, bilmez misin balık baştan kokar?

Yok suçlu şunlar, bunlar…
Hızlı trenler, imar barışları, her gün trafikte verdiğimiz canlar…
Apartmanlar göçer…
Tavandan, bir evin çatısından başına koyun, keçi düşer…
Geberir gidersin…
Sen gebermek için dünyaya gelmişsin!

Evet…
İnsan gibi ölmüyorsun, geberiyorsun sadece…
Sözde Müslümanlar, SEN DAHIL her türlü pislik sizde…
Yalandan tut, dolandırıcılığa…
Vergi kaçakçılığına, dönüştünüz, dönüştürüldünüz bir muhbirler topluluğuna!

Ana…
Evladından korkar oldu, baba ailesinden…
Türbanlı orospular bekler, koca çıksın evden açsınlar bacak başkasına…
Sözde MÜSLÜMANLAR YA(!)

Bir parça paçavrayla insan insan, ahlakı ahlak olsa…
Cennete ne hacet…
Dünya var ya!

Tiksiniyorum sizlerden, utanıyorum bu topluluğun bir mensubu olmaktan…
Benim çocukluğumun insanları değilsiniz, belki hep böyleydiniz ben fark etmedim…
Ama…
Ne sizler benden ne ben sizdenim…
Dünkü O pezevenk hala çıkmaz aklımdan, ölü sikici…
Ölmüş eşek buldum sandı, sikecek akli sıra. Yapmıyorsa Önder bir şeyi vardır elbette bir nedeni…
Beni okusan ne olur okumasan ne olur…
Bu herifler, bu zihniyet gösterdi senin gerçek yüzünü, SEN…
Hiçbir zaman değişmeyeceksin ki!

Raporlar var, bankalar – sigortalar

KAPALI KAPILAR…
KAPALI KAPILAR ARDINDA KONUŞULAN ve PLANLANANLAR…
2,5 milyar…
TEKRAR iki buçuk milyar…
İnsandan söz edilmekte, SINEK GIBI öldürülecekler…
Evet, plan böyle bu rakam veya bu rakama yakın “insan” ölmeli ki diğerleri…
Geride kalanlar…
Rahat yaşasın(!)

Bu plan uygulamaya kondu bile, IMHA…
Yavaş yavaş, belli etmeden…
Hastalıklar, salgınlar…
Toplu kısırlaştırmalar, nasıl mi?

Hava cıva, evet cıva…
İnsanlığın bildiği en etkili sinir zehirlerinden biri, soluduğun hava…
İçtiğin su…
Besin diye yediklerin…
Zehir…
Ben kapalı kapılar ardında konuşulanların yalancısıyım, nereden mi biliyorum bunları öyleyse?
DEMEDIM MI…
Senin ömrün boyunca bilmeyeceğin, görmeyeceklerini ben görür, okurum diye!?

Berbat bir gün yine, berbat…
Dua…
Gözyaşı kalmadı, akmıyor artık. ZEHIR…
Doğrudan yüreğe. Ne kalpmiş be ne yürek…
Durmadı, durmayacak!

Bu sabah Oma’daydım, araba orada. Plaka, ruhsat…
Gittim almaya, işimi bitirdim arabaya gidiyorum, yok dışarıya park ettim, yola…
Girmedim bahçeye. Minibüsün biri geçti yanımdan…
Taktı geri vitese geldi yanıma…
“Kardeş bu ev satılık mi?”
“Senin mi?”
Bilmem ne, ahiret soruları…
Doğrudan Türkçe konuşuyor benimle, yekten ya doğrudan…
Zaten tepem atık, burnumdan soluyorum…
Evlat…
Bir tepem attı, ulan sana ne?
Mal benim değil mi ister satarım ister boş bırakırım SANA NE?
Hayvan oğlu hayvan, SANA NE???

Nefret ettim buradaki insanlardan, Türk dediklerinde kaçacak yer arıyorum…
Her biri Türkiyeli…
Gerçi Almanda pek farklı değil AMA en azından biraz daha seviyeli…
Bu ne ya böyle, bu ne?

Siktir ettim herifi, bön bön ardına baka baka siktirdi gitti!

Geçenlerde evladın evinde…
Söz döndü dolaştı geldi evin KANUNLARINA, kurallarına…
Rahmetli pederin ve annemin koydukları kurallar hala geçerli, bir ben bir, iki ek yaptım demeyelim…
Mevcuttu genişlettim…
Dedikodu, onun bunun bilmem nesi…
Evde…
Kimseyi ilgilendirmemeli, ILGILENDIRMIYOR!
NOKTA

Yemin ediyorum bak, Allah belamı versin yalanım varsa…
Kimseyi bilmem, kimseyi tanımam. Türkiye’de akrabam ya akrabalarımı tanımam…
ILGILENDIRMIYOR BENI…
AMA özellikle burada, Wiesbaden’de herkes bilir tanır beni, bizi…
Niye ya niye, egzotik bir hayvan türümüyüm?
Sekiz gözüm, iki başım mı var?
Bulunmadık bir Hint kumaşı mi?

Değilim…
Asosyal miyim, eğer sosyalleşmek, sosyal olmak beni ilgilendirmeyen konulara burnumu sokmaksa…
Arkadaş…
Asosyalin feriştahıyım, var mı bir diyeceğin?
Varsa…
Taaa ananın bilmem nesine kadar yolunda var!

Bak kardeşim, doğru yanlış ben böyle yetiştirildim…
Yoktur senin benim…
Bizim vardır, bizim. Mal, mülk…
Çok özel şahsi bir şeyler olmadıktan sonra…
Elbirliği, güç birliği ile alinmiş, yapılmıştır…
Hele hele para, senin benim, mesela bir yastığa baş koyduğum insanla…
Yok öyle bir şey ama hele bir yapsın, hele bir denemeye kalksın…
Paçavra gibi…
Yırtarım onu baştan başa…
Kim daha idareliyse, iradeli…
Para onun elinde, yoktur senin benim…
Her şey bizim!

Bak Dada, Dayday bile…
“Benim olan, bizim olana” bizim der…
😊
EVET, bizim…
Bu ülke gibi, bak dövize falan…
Rakamlar ortada, sen hala senin hırsızına inan sen hala ona lider gözüyle bak…
Kendi “evini” sevk ve idare edemeyen “adama” BEN adam demem!

12:57 / 10:57

Dolar 5,30
Euro 5,98
Çeyrek altın 364,55
Borsa 101502

17:00 / 15:00

Dolar 5,30
Euro 6,00
Çeyrek altın 366,12
Borsa 102320

DIKKAT ET BAK, dikkat et…
Neredeyse hiçbir yazar, çizer söz etmez bundan…
Tanzim satışları…
Ulan orospunun çocuğu…
Tayyipistani ÖZELLEŞITIRKEN, yap – işlet…
Devir etler akilin neredeydi, ta başından beri demedim mi bir devlet şirket değildir…
Bir futbol takımı, şirket mantığı ile yönetilemez…
Dedim mi demedim mi?

Devlet…
Baba gibi, babalar en son duysa bile…
Vurdu mu yumruğu masaya, herkes çil yavrusu gibi dağılır…
Denetimde gevşeklik yapan baba, baba değildir…
Sevdikleri, değer verdikleri ONUN kontörlü altında değilse…
Ne adamdır ne erkek ne baba ne bir sevgili!

Ve…
Sen hala buna oy vermek istiyorsun öyle mi?
O halde…
Ananında al beraberinde SIKTIR GIT!

Osmanlı tokadı vuracakmış orospunun çocuğu

Ekonomik “teröristlere”
Az çal ADI hırsız, az doyur yandaş yoldaş…
Bak altına 365,51…
Dolar 5,27…
Euro 5,95 SANKI sabitlendi…
Milim oynamıyor, milim(!???)

Borsaaa…
Serbest düşüşte…
101646, Euro yükseldi, 5,96!

YEDI iyiydi…
Yeminle Allah belamı versin acıyorsam, inşallah yediye yükselir…
Ohhh be! x

Hangisi dedi yeminle hatırlamıyorum

Bir söyleşide, Sabancı mı yoksa Koç mu…
Buna benzer bir cümle geçmişti, bunu söyleyen bir zamanlar Türkiye Cumhuriyeti olan yerde, hatırı sayılır insanlardan biriydi:

“Evin en kralını al, arabanın idare edenini çek altına. Ev getirir, araba götürür!”

Önderde der ki:
Araba kadın gibi, getirisi yok, albenisi, götürüsü çok!

Benim “iyiliğim” çorba misali, tokluk meselesi…
Sabahtan iyiydim, öğleden sonra dökülüyorum…
Alışverişe gittim, G.TÜME ÖYLE BIR KAZIK KI…
Ama, ama hep derim, diyorum, diyeceğim. Ben şu anda görmesem bile her şeyde vardır bir hayır…
Rabbimin takdiri…
>>> Radyo haberlerinden geçti. RESMI <<<
Wiebaden’de dizel arabalara YASAK YOK!

Anlaştılar…
Dün yine resmi bir bilgi, ticarilere 4 sene geçiş süreci. Frankfurt, Mainz gibi…
>>> Yine de yerelde sorup öğrenmekte fayda var <<<
Beni idare edip gidiyordu arabam. Yasak gelseydi bile BANA EŞEK GIBI edeceklerdi müsaade, Wiesbaden benim elim ayağım, doktorlar. Mecburen özel izin vereceklerdi!

Zaten yaşımın arabası değildi…
Evlattan…
Bana gelmedi ki sıra. Oma…
Ev olmasa çekerdim altıma güzel bir şey, bu durumda…
Kim öle kim kala…
Durduk yere öyle bir kazık ki, hiç sırası değildi!

Not:
Kimi araba vardır kimi kadın gibi…
Çok şükür Allah’ıma bana böylelerini nasip etti…
Götürüden çok getiri…
Ama insanız işte, göz dediğin doymaz…
Hem yatağımı hem yüreğimi hem beynimi DOLDURACAK bir yâr…
Bulamadım…
Açık gidecek mavişler bu yüzden, belki vaat edilen huriler arasında…
Öte dünyada…
Kim bilir belki bulur Önder aradığını…
Tabii…
Bu aptal çeyrek, dört göz…
Yolu şaşırıp gitmezse cehenneme, belki…
Belki bulur aradığını!???

Bilimsel bir deney, HATIRIM varsa senden yap dediğimi, hemen şimdi

Uyuyup kalmışım, yeni uyandım. Gazete okurken, dünün gazetesini…
Gir bak arşivlerime, YAZDIM ta ne zamanlar…
KUM…
Geleceğin yatırım aracı, atın gibi…
Değerli!

Altının…
Dünyevi bir madde olmadığını biliyor muydunuz?
Uzaydan geldi…
Ama kum, kum dünyevi!

Romalıların betonunu, kaç kez dile getirmişimdir…
Roma mimarisini…
Neyse gecelim, vardır belki yanında, evinde, yakınında iki kitap…
Kitap yoksa çocukların iki defteri, vardır MUTLAKA bir şeyler…
Yap dediğimi…
Kâr…
Oyun kâğıtlarını birbirine karıştırır gibi defter, kitap sayfalarını birbirine…
Yaptıysan dediğimi, kadın ile erkeğin birbirine geçtiği gibi…
Tut kitapların, defterlerin ucundan…
Ayırmaya çalış birbirinden!

IM-KAN-SIZ…
Ayıramasın birbirinden, imkânsız!

Buna anam, babam derler adezyon (adhäsionskraft) gücü…
Vardır birde kohezyon (kohäsion) gücü, konuyla ilgili olmadığı için, yani dolaylı hiç karıştırmayacağım bu konuyu.

Kum kardeşim kum…
Tabiatın gücüne kim dayanmış, hangi madde…
Yüz yıllar, bin yıllar boyunca derelerdeki taşlar, çakıllar…
Sürtünmenin…
Suyun gücü, iste dere kumu ile deniz kumu arasındaki fark…
Biri benim gibi, sert, köşeli, batıyor…
Batıyor kimilerine, can yakıyor…
Sevimsiz…
iyi incele
Diğeri yusyuvarlak, Tayyip gibi…
Top olmuş top, gelen sokuyor giden sokuyor bir taraflarına…
Toparlak!

incele Tayyip’i

Yapacaksan, inşa edeceksen bir şeyler…
Özen göstereceksin, olacak köşeli, batacak, girecek birbirine, yapışacak…
Sürtüşmeyi…
Kendine ilke edinecek, sürtüşecek, mücadele edecek…
Pes etmeyecek…
Kayıp gitmeyecek!

Tabii kumun bir diğer özelliği, fosil olması…
Yani bir zamanlar yaşamış canlıların kalıntıları…
Kum…
İlle cansız bir maddeden oluşmayabilir…
Sonra tuz…
Çöl, dünya kadar ama kumu hiçbir işe yaramıyor, fiziksel özellikleri…
Bu yüzden geçek kum, silisium değerli.

KUM…
Bildiğin taşın mini mini hali, un ufak etmiş tabiat…
Ezmiş hayat!


+

NOT; unuttum bak…
Kitap sayfaları, aslında “dalgalı”
Çek kitabı…
Sayfalar dümdüz olacak, sürtüşmeyi arttıracak…
IMKANSIZ, gücün yetmez o iki defteri birbirinden ayırmaya gücün yetmez!

Bak bu önemliydi, yazmış, anlatmıştım…
İzlediysen videoyu…
TOPRAK kardeşim toprak…
Bilimsel kanıtlanmış bir gerçek, toprak toprak değildir, bir metre…
Bir metre ötesinde toprak bambaşka bir hal alabilir…
Demek ki neymiş?
Her şeyi yerinde ve doğru hammaddeyle yapacakmışsın…
BAK…
Ankara’ya, bak ülkenin haline…
Bak AKP’ye bak Tayyip’e…
Anla…
Yanlış seçim, apartman çökmüş ne yapayım yani, ülke göçüyor…
Üüü-L-KE

NEDEN torba, NEDEN?

Bunlar poşeti yasaklamadı mı?

Karanlıkların efendileri korkar şeffaflıktan, aydınlıktan…
İlerisini bilmem…
“Normal” demokrasilerde yasalar tek, tek geçer parlamentodan…
Bunun da nedeni…
Yasadır bu kardeşim, yasa, KANUN…
Milletin vekili anlayacak, tartışacak BIR ORTA YOL bulacak…
İlgili yasa ki ola millet menfaatine bir kanun, herkes uyacak…
HERKES!

Bizde…
Kasımpaşa usulü başkanlık sisteminde, milli ve yerli piçler desteğinde…
Kanunlar atılır bir torbaya, ki kimi kanun, uygunsuz olan, millet menfaatine olmayan…
Kaybola…
Arada kaynaya, yıllardan beri böyle yönetildin, KHK…
Yıllar sonra bir Bay Pezevengin isteği…
Doğrultusunda!

Haktir bu sana hak, müstahak…
At torbaya, ver Şabana gitmez yabana!