Kutsal emanetler

Birleşik Arap Emirlikleri, Osmanlı’yı hırsızlıkla suçladı, kutsal emanetleri çaldığımızı iddia etti, “işte Tayyip Erdoğan’ın dedeleri” filan dedi, Araplara toz kondurmayan asrın liderimiz de pek öfkelendi, “eyyy bize bühtanda bulunan zavallı” falan dedi.
*
1942…
İkinci Dünya Savaşı patlamıştı.
Hitler sınırımıza dayanmıştı.
Girip girmeyeceği belirsizdi.
An meselesiydi.
*
Atatürk dört sene önce rahmetli olmuştu, milletin ve memleketin sorumluluğu İsmet İnönü’nün omuzlarındaydı.
Trakya’da bazı önlemler almıştı ama, milli mücadelede olduğu gibi, asıl savunma hattını Ankara önlerinde kuruyordu.
*
Eğer Türkiye’ye girmeye niyet ederlerse, ilk hamlede İstanbul’un uçaklarla bombalanacağını tahmin ediyordu.
Bismillah ilk iş, kutsal emanetleri menzil dışına çıkarmaya karar verdi, gizli bir emir verdi.
*
Haydarpaşa’da özel tren hazırlandı.
İçi çinko, özel bölmeli sandıklar yaptırıldı.
Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki kutsal emanetler, Hazreti Muhammed’in hırkası, mühürü, kılıcı, oku, yayı, Kabe’nin anahtarı, Hazreti Osman’ın kanlı Kuran-ı Kerim’i, padişahların tahtları, eşyaları, hazine, silah, tablo, porselen, paha biçilmez el yazması eserler, büyük bir gizlilikle ve titizlikle sandıklara yerleştirildi.
*
391 sandık…
48 vagon tutmuştu.
*
Niğde’ye götürüldü.
*
Topkapı Sarayı müdür yardımcısı Lütfü Turanbek başkanlığında, 30 personel, aileleriyle birlikte eşlik ediyordu. Sadece refakat değildi bu… Eserler İstanbul’a dönene kadar, aileleriyle birlikte kalacaklardı.
*
Kutsal emanetler ve ecdadımızın hatıraları, Akmedrese ve Sarı Han’a yerleştirildi. Özel askeri birlik tarafından korunmaya başlandı, yerel yöneticilere bile bilgi verilmedi.
*
1943… İsmet İnönü, Churchill’le görüşmek üzere Adana’ya gidiyordu, treni Niğde’de durdurdu, indi, üç tarihi binayı teftiş etti, kendisi bile içeri girmedi, Lütfü Turanbek ve askeri birliğin komutanından bilgi aldı, ayrılırken de “bize emanet, size emanet, gözüm arkada kalmasın” dedi.
*
Dört sene…
Tehlike geçti.
1947’de tekrar aynı güzergah üzerinden İstanbul’a geri taşındı.
Yerlerine yerleştirildi.
*
İsmet İnönü, bu tarihi hadiseden hatıralarında da, tuttuğu günlüklerde de bahsetmedi.
Kendisine paye çıkarmadı.
Vatan, bütün kutsallarıyla ona emanetti, gereğini yapmıştı, hepsi buydu.
*
Özetle… Mustafa Kemal Atatürk, çalınmasın, kaybolmasın diye kutsal emanetleri kayıt altına alıp, Topkapı Sarayı’nı müze haline getirmişti, Atatürk’ten sonra başgösteren ilk işgal tehlikesinde de bizzat İsmet İnönü tarafından sahip çıkılmış, kurtarılmış, korunmuştu.
*
İki ayyaş yani!
*
Camileri ahır yaptı, camileri depo yaptı denilen iki ayyaş!

http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/yilmaz-ozdil/kutsal-emanetler-2141967/

To the Jews

I know it, i see you…
You readed me also…
As the world…
My frends, god…
Is the same god…
The desire for peace, for freedom for all pepope is the same…
We have also only two eyes, one nose and one mouth…
But…
The tongue is not the same.

I’m a Moslem…
Jerusalem is for me aslo important as significant for you, also for the Christ people.

Jerusalem can not be politicized, should not to be politicized…
Religion is credence…
Religion is belife, is aceptance…
You know…
Sharing ist for all Abrahamic religions important…
We are all only god’s children.

Atatürk said:
„Peace at Home, Peace in the World“

In the Kuran gives an pasage, god said…
Share and i will give you more!

Saygı üzerine

Kıyametler kopuyor, kıyametler…
Birileri…
Demokrasinin zaaflarından yararlanarak, g.tün kılları onu bir yerlere yükseltti diye…
Kendini gerçekten lider zannediyorken…
Bir diğeri, öncekinden farksız bir zibidi, yeşilin güzellikleri sayesinde dünyayı satın alabileceğini sanıyor.

Almanların özdeyişleri arasındadır…
“Wenn sich zwei Streiten freud sich der Dritte”
İyi ya, gülen Netanjahu(!)

Hatırlı okuyucularım bilirler beni…
Düşüncelerimi, para gerekli ama dünyada paradan çok daha değerli…
Sevgi, saygı ve güven…
Ve yine saygı…
Hak edene gösterilir…
Saygı öyle değerli bir “nimettir ki” önüne gelene gösterilmez ne parasına ne puluna ne makamına(!)
Akıl yaşta değil başta ya, o misal saygı hak edilmeli!!!

Tayyip Türkiye(li)si

Hava yağmurlu, ben yeni sünnet edilmiş çocuk gibi…
Bacaklarımı ayıramıyorum, adım atmaya hal yok, acıyor, canım çok acıyor…
Bıktım kocakarı gibi ağlanmaktan, bıktım böyle yaşamaktan.

Sabah haberlerden geçti…
Rize’nin Akarsu köyü…
Herif, zibidi, ahlaksız adi hırsız…
Ve yönettiği iddiasında olduğu ülke, Türkiye!

Toprak kardeşim, toprak ana gibidir…
Anne, seni doğurur, büyütür, besler, sonunda seni bağrına basıp ebediyete kadar sarar sarmalar…
Anne…
Ana yaşadıkça senden “yaşarsın”, şefkatini, sevgisini eksik etmez senden…
Ana – dolu, anne gibi dolu, dolu…
Senin, onun, bunun herkesin bir ülkesi var, annesi…
Toprağı…
Yanlış anlama bir benzetme, anla diye…
İğfal edildi “anan”, ırzına geçildi, tecavüze uğradı VE sen izlemekle yetindin!

Nerede Sakarya ruhu, nerede Çankaya terbiyesi, görgüsü ve ciddiyeti…
Nerede?
Her şeyi bitirdi, iki düzenbaz ki bunlar zirvesi, onlar gibi binlercesi…
Din dediler, iman dediler, Kur’an dediler ve sattılar…
Anaya bacak açtırdılar, sattılar, pazarladılar…
Sınırları namus bildik, bırak bacak arasını ta kalbimize kadar girdiler, becerdiler, beceriyorlar bizi…
Anamızı, toprağımızı, aklımızı kana, kana s.kiyorlar!

Yol yapmışlar…
Akarsu köyüne sapağı unutmuşlar…
Çile…
Çile bülbülüm çile!!!

Bırak Rabbiyayı, Müslüman kardeşleri, Suriye’yi…
Filistin’i…
Bak koskoca ülkeye, bak Kıbrıs’a, bak Türk-i Cumhuriyetlere…
Hepsinden geçtim…
Aç ulan açta oku kutsal kitabı…
Kur’an-ı Kerimimizi…
Öğren helal olanı, öğren haramı, öğren hak ve adaleti!

Dönem gülümmm

Gittim mi, giderim…
Bırak papatyam, bırak böyle kalbimde taşıyayım seni, O odada…
Israr etme…
DÖNMEM!!!

Kalbimin BIRICIK kraliçesi…
Çok sevdi bu yürek seni.

Ata yadigârıdır bana

Koyma pınar, pınar olmaz…
İlla dibinden kaynayacak!!!

Aile görgüsü bir…
Eğitim iki…
Kişinin içindeki kendini geliştirme cevheri…
Üç!

Sonradan görme…
Sonradan olma sırıtıyor…
Sadece sırıtıyor!

Bakma sen benim son zamanlarda ettiğim küfürlere…
Koy beni istediğin ortama…
Ben istemedikten sonra göze batmam…
Hiçbir şekilde, hiçbir yerde sırıtmam!

Okumadım kardeşim okumadım, lise terkim.
Ama yetiştiren öyle bir yetiştirdi ki meslek hayatımda bile eğitim açısından benden kat be kat üstlerimle hep göz hizasındaydım.

Seni yönettiği iddiasında olan…
Kandırılan, aldatılan…
Ya herifi önlerine domalıyorlar…
Gerisini sen anla, bağırıp çağırmakla ancak senden aşağıda olana, onun deyimi ile: “Racon kesersin!”

Erkek dediğin…
Yumruğuna sağlam olduğu kadar, yüreğine ve beynine – bilgisine sağlam olmalı…
Özü ve sözü bir olmalı, yaptıklarıyla eylem ve faaliyetleriyle tüm bunları pekiştirmeli…
NOKTA

Önder

Tekrar ediyorum, oyuna gelme Türk

Söz konusu Kudüs…
Peygamber Efendimizin göğe çıktığına inanılan yer, diğer Hâk dinleri için çok önemli bir mekân…
Tarihi sorumluluğunu hatırla…
Din kardeşiyse eğer, dini bütün ve iman sahibi, yürekten bir imana sahip…
Halk ile siyasetçiyi, halk ile iktidarı elinde bulunduranı ayırmasını bile…
Yapılan bir yanlışa, yanlış ile cevap verilmez…
İki yanlış bir doğruyu götürmez, yanlış, yanlıştır…
Orası…
Hiç kimsenin siyasi bir simgesi olamaz…
Orası senin olduğu kadar, Yahudi’nin, Hristiyan’ın ve tersi…
Orası öyle kutsal ki ancak ve ancak insanlığın simgesi olabilir!