Devlet değirmeni…
Bürokratik aparat dedikleri…
Değirmenin dişlileri ağır ağır döner…
Sakın arasında kalma, seni över!
İş hayatına atıldığım bir günden beri…
Bir ayağım hapisteydi…
Dedim ya bilişimciyim, bildiğin tiplerden değilim, konumum, görevlerim gereği…
Bir ayak otomatiğe bağlamış, demir parmaklıkları izlerken, dışarıdan dışarından…
Diğeri…
Çokça girip çıkmıştır mahpushaneye(!)
Yargılanmadım, hüküm giymedim…
Başkacaydı girip çıkmamın nedenleri, Allah kimseleri düşürmesin…
Dert verip derman aratmasın, kapılara…
O kapılara ne hastane ne hapishane kapılarına baktırmasın.
Çok şükür meslek hayatim sona erdi…
Tehlike geçti…
Ulan it, rahat g.tüne mi battı, insanlık denilen sana mi kaldı?
Oma…
Almanya…
Kanunlar, nizam yani düzen denilen…
Ve insan…
Ve vicdan…
Ve dişliler arsında kaldı katılacak olan ben…
Dedim ya kendimi kolay kolay ezdirmem, sildirmem…
Silinmedim, üstüm çizilmeye başladı…
Sen, sen ol bulaşma, karışma âleme…
İnsan kal ama insanlık yapmaya kalkma…
Canından cansa, kanından kan sesiz şeytanı oynama…
Hele anaysa, baba, evlat veya bacı…
Sahiplen, maddi ve manevi arka çık, yedir, içir, bak elinden geldiği kadar…
Ama kan bağın yoksa ve bebe değilse karışma, bulaşma!
Allah, anlıyor musun Allah…
Ben ona sığındım, inandıramam kulu, gelir başa, gelecek olan…
Kimsenin tavuğuna kış bile demem ama bela ama dert hem de öyle böyle olmayan cinsten gelir bulur beni. Bu omuzlar çöktü…
Bu bel büküldü…
Ben ettim eşekli, ben ettim sen etme, aynaya bakabiliyorum, utanmıyorum kendimden AMA inandıramam, insan eti insana ağır gelir, bir ana bir baba yedi evlada bakmış ama yedi evlat bir anaya, bir babaya bakamamış!