Yok, sözüm sana değil pinokyo… Bir başkasına, mesela kardeşe, hani kızım sana söylüyorum gelinim sen anla!

Çocukları ne kadar sevdiğimi sanırım herkes anladı, biliyor…
Ha yeğen ha kendi evladım, hiç fark etmez…
Bir başkasının çocuğu sanki benim canım benim kanım gibi…
Ne kadar aileci olduğumu(!)

Dün dedi ağabey, emi araştırma yapıyor, yazıyor. Bilgisayarımda doğru dürüst bir yazılım yok…
Ne bileyim, onlar bilgisayarı video cihazı olarak kullanıyor. Dedim tamam getir…
Aklıma geldi, kablolar falan, sök – tak…
Bırak dedim ben gelir yaparım.

Emi bir saat önce bilgisayarı getirdi…
Ettiğim küfrün haddi hesabi yok!!!

Tamam iki dakikalık iş AMA halim yokken yok…
YOK, yok kardeşim yokkk…
Hele birisi beni mecbur ederse, yapmak zorunda bırakırsa yapmak istemediğimi…
DELIRIYORUM.

Sanki ölüm kalım meselesi…
Yaptım, kendim götürüp…
Onu şimdi doğduğuna pişman edeceğim!

Hayatimin bir çöp tenekesi vardır…
Eşyada atarim içine insanda…
Bak ki o kutuyu boylamayasın, çıkarmam bir daha…
Ben böyleyim…
Kalbime girmek ne kadar zorsa, kalbime de yatağıma da…
O çöp kutusundan çıkmakta imkânsızdır bir daha!

Dedim ya hunili Önder, yakında bu sınamada…
Anlamıyor kimse, bir Kara Mediha, bir O…
Çünkü ayni dertten mustarip, bu da bir insan, sadece bir insan…
Eşek saati olur, eşref saati olur…
Hali olur, ağrıları olur, cani ister veya istemez…
YAP hele YAPACAKSIN dediğinde…
Yersin kıçına tekme!

Eski on derece ve Sened-i ittifak, Osmanlı piçleri, Osmanlı artıkları

Uğraşıyor pezevenk, uğraşıyor ama beceremiyor…
Beceremeyecekler!

Havadan mıdır bilmiyorum, ani hava değişiklikleri…
Bugün…
Felaket desem, feci desem, cehennemi desem…
Tüm bu kelimeler kifayetsiz kalacak. Özellikle bugün çok farklı bir durum, hem halsizlik olağanüstü…
Hem ağrılarım dayanılacak gibi değil.

Nefret ediyorum kendimden…
Nefret eder oldum bu hayat denilen şeyden, geberip geberip diriliyorum…
Ölemiyorum bir türlü, bitsin, bitsin bu ağrılar. Uyuşturucu, uyuşturucu ya, Morfinin iki kati gücünde…
Bana mısın demiyor!!!

Şer ittifakı…
Cumhurun s.ki…
Becerir vatan ve milleti, Sened-i ittifak…
Osmanlının, Magna Cartası mı tüm bu soruları başka bir güne bırakalım…
Ölemiyorum dostlar, ölemiyorum arkadaşlar. Sadece tarifsiz acılar, kımıldayamayacak kadar yoğun bir halsizlik.

Buna rağmen, lütfen bana inanıyor – güveniyorsanız…
KENDI IKBALI için yapamayacağı yok bu herifin, inanın öyle…
Yasaklıydı siyasi ittifaklar, yasaklı çünkü tarihimizde çokça kötüye kullanıldı…
ANLAMASANIZ BILE…
Hukuki bir site, OKUYUN SONUNA KADAR, anlamaya çalışın…
Okuyun tam metni, okuyun ve düşünün…
Benden bugün hayır yok, kendi himmete muhtaç bir dede, muhtaç muhtaç…
Vahdettin’in t.şağından düşme bir piç, anası belli babası yüz elli…
Pazarlıyor vatanı, s.kiyor milleti

oku

tam metni

Abdullah geldi, elmaşekeri

Kürt asıllı, kardeş bildiğim…
Hani PKK (…)
Birinci elden bilgi, birinci elden…
Saatlerdir sohbet ediyoruz, bilgi alışverişi…
Neler anlattı, neler, ne görüntüler izletti…
ÖSO’ymuş…
Arap birlikleri, neler ya neler VE Türk’ün askeri, adı bu vahşet görüntülerine karışıyor(!)

Anlayacağın…
Her şey öyle elmaşekeri tadında, kıvamında değil!

Geçelim…
Darısı benim başıma, ağzı kulaklarına varıyor tekeyi anlattıkça…
Sarı pipi…
Dedesi tutmuş elinden doğru Wiesbaden’e…
Çorba içmeye, vay pezevenk vay adam olmuşta dedesiyle çorba içmeye gidiyormuş.

😊

Getir dedim…
Getirir, mıncıklayacağım, öpeceğim, ısıracağım tekeyi.

Şimdi telefon ettim

Al sana soyağacı sorgulaması…
El âlem, dijital olarak bilmem kaç nesil geriye gidip…
Bademler tarafından belki bilinçli…
Salama, dallamada olsa köklerini araştırabiliyorken…
Bizim aile, anne tarafı…
SADECE…
İki nesil geriye gidebilmekte!

Ki evveliyatı önemli ispatlayabilelim hak ve hukukumuzu(!)

Yok…
Kaybettiler bizleri, nasıl ki ben silinmişim sistemden…
Kimsenin günahına girmek istemem, muhtemelen bilerek…
Yok etme azmindeler bizleri!

Dijitalse dijital…
Elimde kapı gibi kâğıtlarım var…
Bir nesil eksik, sadece bir. Ankara’dan çözülebilir!

Aile içinden de olabilir diyor büyük dayım, varmış uzaktan uzağa gelen bir gelin…
“Anasının gözü” emlakçı, anlayacağınız tokadı yiyoruz ha bire bir yerden…
Birilerinden ama kimden?

Yok kardeşim adalet…
Mülkün temeli cümlesi gerçeğin ta kendisi.

Ayrılamıyorum ki Almanya’dan…
En fazla bir, iki hafta. O da yetmez, yetmiyor. Oma, insan mesuliyeti var üzerimde…
Kendimden, yapabileceğimden, altından kalkabileceğimden o kadar eminim ki…
Yüzüne söyledim zamanında Mehmet’in…
Seni o evle birlikte havaya uçururum diye…
Eğitimliyim…
Ben dediğimi yapan bir tipim, çoğu şeyde şakam yoktur benim.

Zamanında babam bağladı elimi kolumu, O varken bana söz düşmezdi…
Şimdi de anne tarafı diye, ikinci kuşaktan, doğrudan dayılarım varken…
Önder sadece izleyici, bir tarafımdan çatlayacağım…
Biliyorum çünkü tam benlik, altından girip üstünden çıkabileceğim bir mesele…
Bilmem kaç yüz yıllık toprak, gidecek elden göz göre göre.

Ata yadigârı…
Ana tarafımdan da olsa, yarıdan yarıya…
Dededen, dededen dedeye gelmiş ev…
Ki…
Evden geçtim, zaten tadilattan geçti, yani yenilendi, benim için bir değeri kalmadı…
AMA TOPRAK…
AMA KADIN AMA EVLAT…
Benim kutsalım!

Dur bakalım…
Öyle veya böyle çıkacak bir yerden kokusu, Kuledibi gibi…
Pür dikkat izlemekteyim.

Yok ki savcı, yok ki polis yok ki mahkeme…
Sunayım delileri, hakkımı arayayım, hakkımızı!

İftira atmışım, özür diler, düzeltirim

Çok kötü niyetliyim, iyi bir şey düşünemez oldum…
Her şeye bakış açım olumsuz, her şey karamsar…
Hani mavi / pembe kart üzerinden para kazanmak niyetindeler dedim ya…
Hani hadi vatandaş pamuk eller cebe…
Bademlere iftira attığım için özür diler düzeltme yaparım!

Yeni geldim, mavi kartı yeniledim…
3 Euro işlem bedeli!

Ancak…
Çoğu konuda yanılmadım, iftira atmadım…
Mesela bilişim konularında, teknolojide…
### YINE ÇOK ÖNEMLI BILGILER EDINDIM ###

Kardeşin derdine deva olamadım, olsun yolu öğrendik ya kısmetse haftaya…
Önce basitinden başlayalım, kısa sürecek olandan…
Bu konudaki düşüncelerimi biliyorsunuz, ANAMISZDAN e-DEVLET ILE ÇIKMADIK(!)
Hatırlı okuyucularım bilirler…
> Önder işi < dendiğinde ne denilmek istendiğini ve bu lakabı bana kimlerin taktığını.

Ben Önder Gürbüz diyorum ki…
Tayyip vari, Tayyip işi diye bir şey de var…
Bakınız, kıyaslayınız bir zamanların Türkiye Cumhuriyeti’ni VE…
Bugünün Tayyipistanını!

Dolandırıcılık ruhumuza işledi…
Devlet eliyle ruhumuza nakış edildi, ne demek istediğimi örneklemek isterim sizlere…
Eskiden çalışıyorken, haliyle servisteydim, yani bir işyerinden diğerine müşterinin ayağına da giderdim. Kötü bir alışkanlıktır bende kalem kaybetme…
Kaybederim, orada burada unuturum…
Çantamda gezdirdiğim kalemler bitince müşterilerden isterdim…
VE…
Genelde geriye vermeyi unutturdum!

Ne yapmış oluyordum???
Hırsızlık!!!

Aman canım bir kaleminde hırsızlığı olur mu deme…
DEME…
Kraldan kralcı olduğun taktirde, ahlaki açıdan bu hırsızlıktır…
NOKTA

Keza, ki neredeyse hiç olmazdı, geç kalırsam falan, randevuya yetişemesem masum yalanlar, trafik mesela(!)
Şirket eliyle, mecbur bırakıldığımız için…
Bozuk olan parçanın altında bir değerde yenileme…
Dolandırıcılık mi?
Dolandırıcılık!

Başkasının üstünden randevu almak zorunda bırakılmakta bir nevi dolandırıcılıktır…
Dolandırıcılığa teşviktir…
NOKTA!!!

e-Devlet şifresi, silah ruhsatı, polis temiz kâğıdı için gerekli…
Salt bunun için değil başka işlemler içinde artık zorunluluk…
Ki eminim güvenliği yeterince alınmamıştır!

Sadece PTT’den değil, konsolosluklardan da alınabiliyor bir…
IKINCISI VE ÖNEMLISI…
Mavi ve pembe kart Türkiye’den, nüfus idarelerinden de alınabiliyormuş…
Bilgilerinize!

NOT:
O kadar doluyum ki…
Kin ve nefret, cehalet karşısında, düşürüldüğümüz durumlara…
O kadar kinleniyorum ki…
Biraz dinleneyim, ROBOTIC’den başlayarak ağır silah sanayisine…
BADEMLERE…
Bu sefer içten gelen bir tavsiyeye kadar her şey olacak bu makalede!

Psikolojik tedavi gördüğümü bilmiyordum

😊

Başımdakiler…
Ruhu sapığım başta olmak üzere, tatlı su manyağım…
Çeşit çeşittir benim manyaklarım, biri kardeş, hani sözde evli olan…
Onun da pembe kart sorunu var…
Eve giderken telefon açtım, işteydi hala randevuyu söyleyip hazır olmasını istedim…
Tepemi attırdı bir sözüyle, hani hanim diyor ya benim için borazan sesli…
Ben diyorum adamı oturduğu yerden zıplatırım…
Farkında değilim, bir güzel haşlamışım, haşlamış tuzlamışım…
Yanında insanlar varmış, düşünün telefonla konuşuyoruz…

😊

Duymuşlar beni…
Demiş:
“Kusura bakmayın ağabeyim psikolojik tedavi görüyor”
Ne yapsın kızcağız?
Utandırdım onu, çok üzüldüm, mahcup oldum…
Anlaşılan…
Üzüm üzüme baka baka karardı…
Veya…
Tersi de olabilir!?

YARINA TÜM GÜN YOKUM!