Gıpta

Dünya…
Gıpta ile bakıyor Tayyipistana…
Hayvana ya hayvana…
Öylesine özeniyorlar ki bize, ileri demokrasimize…
İleri teknolojimize, ileri…
İleri kültürel varlığımıza, sanattan tutun heykeltıraşımıza, literatürümüze…
Üniversitelerimizin yüksek ve de çok ileri yayınladıkları bilimsel makalelere, buluşlara…
Her konuda O eşsiz derinliğimize…
İster dışişleri bakanı Rusya’da ister eski başbakanı misak-i milli sınırlarımız dahilinde…
### >>> kimilerinin bizi kıskandıklarını <<< ###
Vurgulama gereğini duydu(!)

Ulan…
Adi orospu çocukları millet, dünya bizim neremizi kıskanacak…
Yüzeyselliğimizi mi, biriken eşsiz borçlarımızı mi…
21. Yüzyilda yaşadığımız geriliği mi?

Merkel ve gezisi

Evdeyim, haberleri dinledim…
Bugün Ermenistan’da…
Sözde soykırım anıtına çelek koydu(!)

Biliyorum…
Bu soysuzların, kansızların iktidar(sızlıkları) altında sorunların bini bir para…
Dünya kadar sorun var AMA…
Ermeni Soykırım iddiasına şimdiden gereken bilimsel ve tarihi yanıtları vermezsek…
SERV MISALI…
En geç bir yüzyıl sonra torunlarımızın torunlarına öyle bir miras bırakacağız ki…
Altından kalkamayacaklar(!)

Bugün yaşadıklarımız…
Evet, papaz davası değil…
Ortadoğu’da kalan petrol ve su savaşı, mücadelesidir…
Paylaşım meselesi…
Soysuzlar…
Kendilerini adam sandılar, hamilerine karşı geldiler, kafalarına göre hareket etmeye çalıştılar…
Bir millete, onurlu bir topluma yaşadıklarımızı reva gördüler…
Benden söylemesi…
Bu konuya şimdi bir çözüm getirilmeli!

Dünya yassıda değil yuvarlakta

Bilmem biliyor musunuz?
18 senede bir güneş tutulması yaşanır…
235…
Ay, 235 defa dönecek ki güneş ile aynı yörünge otursun…
Bu yüzden güneş yıllı ve ay yıllı birbirinden farklı, Miladi takvim ve Hicri…
Biliyorsunuz değil mi Rumi takvim Osmanlı ile hayatımıza girdi, resmi…
Jülyen takvimi…
Hicri ise o zamanlar halkın takvimiydi!

Dünya…
Evrenin merkezinde oturmuyor, odak noktasında…
Samanyolunun merkezinde…
Güneş…
Koskoca evrende milyarlarca gök adadan sadece birisi. Dünya…
Sekiz gezegenden üçüncüsü doğru hatırlıyorsam…
Ve dedim ya ne yassı bir tabak ne yuvarlak!

Güneşin rüzgârı…
Az anamı ağlatmadı…
Güneşte bir patlama, dünyada elektronik ne kadar eşya varsa sapıttı…
Gel de anlat insana, bilmeyene…
Kendileri cahil, bilgisiz ama bana deli gözü ile bakıyorlardı!

Manyetik alanda buna benzer doğal bir olay…
Tabiat, ilahi…
Kırmızı…
Enerjisi en az olan renklerden biri bu yüzden denize girdin mi dalgıç elbisen kırmızıysa eğer hayalet olursun, görünmez adam.

Enerji…
Hayati…
Acı kardeşim acı çekiyorsan, çekebiliyorsan yaşadığının bir kanıtı…
Aşk acısı mesela, neden tatlı?

Işıkta bir çeşit enerji, aydınlık…
İnsan bu, sinerjisi…
Çağrışım, düşünme yetisi…
Sahi…
Neden karanlık kötü, aydınlık iyi?

Hayatta kalmak, ne pahasına olursa olsun yaşamak…
Işe bak…
Validenin dediği gibi “aşağıda bir delik, yukarıda bir delik!”
Bu mudur yani, sadece nefes almak, var olmak?

Bilgili ve bilinçli bir anne…
Maalesef her evlada nasip olmayan bir nimet. Çoğu zaman değerini bilmeyiz bu kutsal varlıkların…
Hatırlı okuyucularım bilirler beni, düşüncelerimi…
Bir baba, inşallah disiplinli…
Tabii ki bir anne ve baba eğitir evladını ama yazgısı yani kaderi…
Tanrının etkisi…
İnsan dediğin yamyam, yamyam ya yamyam. Öğretebilirsin evladına insandan beslenmeyi, okumayı, düşünmeyi, madden değil maneviyatın değerini. Gelişmeyi, evet okuyup okuyup düşünmeyi!

İçgüdüsel bir dürtü, kimse öğretmez sana karanlıktan korkuyu, Korkarsın, göremezsen önünü…
Doğru bildiğimiz yanlışlar mesela, Edison lambayı icat etti değil mi?
Zaman kardeşim zaman, her derde deva, bazen ise insanoğluna eda…
Zamanla anlar bazen insan kimi şeyi…
Bugün bilim kanıtlamış bulunuyor Edison öncesi 20 kadar bilim insanı lambayı icat etti, Edison öncesi.

Tesadüf…
Bu kavram insan hayatı ve gelişmesinde çok etkili…
Bu kavramı, bu olguyu insan her zaman hesaba dahil etmeli…
Bir düşünceyi atar ortaya birisi, bir diğeri alır, geliştirir bu düşünceler manzumesini…
Yepyeni bir şeyler çıkar ortaya, gelişir birey gelişir toplum gelişir teknoloji…
Her düşünce, her buluş faydalı mı iyi mi?
Değil, şüphesiz değil. İki ileri bir geri!

İlkeli, iyi bir haberciliğin en önemli kuralı…
Ne oldu, nasıl oldudan da öte iyi irdelenmiş, gerçekçi bu haberin NEDENI…
Dünyamızın güneşin etrafında dönmesi…
Zaman içerisinde…
Bazen neredeyse bir çember kimi zaman ise eliptik bir çizgide…
Ve evet söylediğim gibi zaman önemli…
İnsan ömrü için tasavvur edilemeyecek kadar uzun, evren için belki salisenin yüzde biri…
100 bin senede bir tekrarlanır bu sergi, bir dönmeye başlar çember şeklinde bir eliptik biçimde…
Ve böylelikle iklimde değişir dünyamızda, bir soğur bir ısınır Allah’ın takdiri.

Bilim hesapladı…
Bundan yaklaşık 70 bin sene önce dünya eliptik bir şekilde çevrelemeye başladı güneşi…
Ve şu anda oldukça yakınız bu gezegene. Bu şu demek değil, iklim değişikliği yok demek değildir…
İnsan eliyle yapılan yadsınamaz etkiledi, etkiliyor koskoca gezegeni…
Dikkat, buraya dikkat…
Bir, iki derece değil mi, alt tarafı bir, iki derece…
Senin için sıcaklık ha yirmi derece olmuş ha yirmi iki…
Ama tabiat için bu bir, iki derece bile çok ama çok önemli.

Bizler bugün iki ileri sonra bir geri safhasını yaşıyoruz…
Tabii ki üzücü tabii ki hayatımızda olanca gücüyle etkili…
Ancak hayat dediğin, kendisi inişli çıkışlı. Tekdüzelik çok sıkıcı!

Allah, var ya Allah. O, o kadar büyük ki…
INAN…
Uymasam, yapmasam bile birçok dediğini O…
Biliyor beni…
Sanki oyun oynuyor benimle, en umutsuz, her şey bitti dediğim anımda, yanımda…
53 seneden beri bu böyle 53 seneden beri…
Başım yine >>> çok fena <<< belada…
Neden rahat, huzur yok bana?

Demişti sevdiceğim bir kez bana…
“Ben hayata olduğum sürece huzur yok sana!”
Ahhh kadın ahhh…
Keşke tek derdim sen olsan, öldürecekler beni, inan öldürecekler…
Psikosomatik tepkiler…
Şeker…
İlaçlarımı çok düzenli kullanıyorum, ne zamandan beri “iyiydim”
Tabanlarım…
Milyarlarca karınca!!!

Halbuki…
İnsan bu sadece insan…
Sanıyor…
Bu devir bu devran böyle gelmiş böyle gider. Mamafih…
Almanların dediği gibi “Der Mesch denkt, Gott lenkt!”
Yukarıda yazdığım özdeyiş günümüz Almancasıdır, İncil ayetlerinden Salomo 16;9’dan alıntıdır…
Ve aslı şöyledir:
“Des Menschen Herz erdenkt sich seinen Weg; aber der HERR allein lenkt seinen Schritt.“
Benim için esas olan Hak, önemli olan Allah, elçileri ve sözleri…
Hep derim, diyorum, demeye devam edeceğim…
Allah yolunda olup, yürekten, samimi HERKES benim kardeşim. Önemli olan yürek, öneli olan samimiyet!

İnsan yüreği tasavvur (düşünerek kendine bir yol çizmek, kalıp, standart), Allah ise atacağı her adımı tayin eder”

Ne güzel ne kadar doğru bir cümle değil mi?
BILIYORSUNUZ…
Yeri gelir Tevrat’tan yeri gelir Kur’an-ı Kerim’den alıntı yaparım…
İşte bizim Allahsızlar, dinciler…
Onlarda sandı her şey böyle devam eder…
Deme…
Deme geçmişte kaldı…
Ataların günahını, ana – babanın suçunu ya doğrudan evlat çeker veya gelecek nesiller…
Kozmik odalar, kozmik gelişmeler…
İnsan evladının etkisi dışında ve her şey bir anda değişir…
Gündüz olur gece, iyi olan kötü. Ah düşüncesiz, öngörüsüz atalar, ana ve babalar…
Dünyamızda…
Bir, iki derecelik isı farkı demek daha çok suyun ki ister tatlı ister tuzlu buharlaşması demek…
Bu ise rüzgâr dahil birçok doğal olayların OTOMATIKMAN değişmesi demek…
Allah’ın rahmeti, hani çıkıyorsunuz ya “yağmur duasına” gök yarılmışçasına yağması demek(!)

Denge be kardeşim denge, terazi…
Terazinin o iki kolu. ALLAH…
Bu ince çok hassas teraziye koymuş dengeyi…
İnsanoğlu ise bozuyor…
Al bak Bademlere, Kahpedoğana…
Okulda lakabı paytak olana, atalar ki bu sefer bin bir zorlukla geçirmişler bir düzeni hayata…
Ama kör ama topal, devran dönüyordu düzen işliyordu…
Iyi demiyorum, iyiydi. Daha mükemmeline her zaman azim etmeliydik, etmeliyiz…
Bunu…
Atalarımıza borçluyuz, evlatlarımıza…
İlerisi dediler, iyi günler bekliyor dediler, Atatürk ve arkadaşlarına küfür dahil her türlü yakıştırmayı yaptılar, düzeni(mizi) bozdular…
Altında kaldı, kalacaklar. Onlarla birlikte bizler!

Kader değil bu alin yazısı…
Allah, yüce Mevla’m vermiş SANA tercih hakkını…
Senin tercihin, sen inandın…
Sen kandırıldın…
Beni değil seni aldattılar. Adam dedin, erkek dedin, lider dedin seçtin…
Ne dediler?
Kandırıldık!

Evet…
İnsan, az gelişmişi ve çok gelişmişi. Burnu büyüklük…
Hor görme, etme…
Eyleme…
Bilmem biliyor musunuz Neandertaller dedikleri…
Az gelişmişi…
Bugünün Avrupalısının genetiğinin yüzde 2 ile beş arasını oluşturuyor…
“Kozmik güçler, tesadüfler” kadercilik oynar, geleceğe yön verir…
Dingil nedir bilir misiniz? Eksen dedikleri…
Rotasyon, yani dönmesi…
Dünyamız…
Sallanıyor evrende, güneşin yörüngesinde. Birkaç bin senede bir birkaç derece…
BIZIM…
Atalarımızın densizliği, EVET…
Densizlik…
Daha yeni açıkladı Almanya’nın en önemli bilimsel kuruluşlarından biri…
Potsdamer institut für klimaforschung, iklim ile ilgili bilimsel araştırmalar yapan bir kuruluş…

https://www.pik-potsdam.de/pik-startseite

Bizler olmasak, atalarımız…
Dünyamızın gelecek buzul çağı…
30 ile 50 bin sene geriye doğru atıldı…
Yani doğal denge bozuldu(!)

Ve dönüp dolaşıp geliyoruz aynı yere, çıkış noktamıza…
Dengeye…
Zamana kardeşim ZAMANA…
Bundan binlerce yıl öncede bir kadının doğum yapması dokuz ay sürüyordu…
Hala öyle…
Cenin, gelişecek, büyüyecek ve doğacak…
Bir elma tohumu mesela elma ağcının tohumu toprağa düşecek, filizlenecek…
Aradan yıllar geçecek ve o tohum ağıç olmuş vaziyette meyve verecek…
ZAMAN…
Günümüzde ise INSAN zamanı, zaman ile yarıştırır hale geldi…
Daha kısa sürede daha çok “verim”, daha çok, daha çok bilmem ne…
„Remember time is Money“
Değil mi?
Benjamin Franklin’in sözü(!)

Tabiatın…
Kendine göre var bir dengesi, zamanı…
Koskoca dünya, eyyy dinci…
Sözde Allah’a inanan…
Kâinat…
Milyarlarca yıl zamana ihtiyaç duydu, oluşturdu…
Can denileni yarattı…
Zamandan tasarruf!???!

Zamanın kendisi…
Sana…
Bana, bize Allah’ın bir lütfu, bir hediyesi…
Boşa geçirme, harcama…
Sıkıştırmaya çalışma!

Devam edecek…

Takıyye mi? Bilmiyorum! Ancak iyi niyet ile ve “inanmak istediğimden” eski bakan Lütfi Elvan’a teşekkür etmek istiyorum

AKP’liyse AKP’li…
Fark etmez, doğruysa, iyiyse, faydalıysa…
Kim olursa olsun arkasındayım.


+

Ya buna ne demeli ne demeli bu zibidiye? Canı nasıl isterse, işine nasıl gelirse konuşuyor…
Madem meclis, madem Türkiye Büyük Millet Meclisi, madem MILLET…
Neden etkisizleştirdin, işlevsiz kıldın…
Söyle madem halk neden halkın sesini kestin ve bir tek sen karar veriyor sen konuşuyorsun…
NIYE?

NEDEN milleti yıllarca aksini iddia ederek kandırdın?
Söyle ulan pezevenk, söyle…
Bunu neden yaptın?

Rızasıyla erkek altına yatıp bacak açanın

Ne yaşı küçük ne kendisi cahil olur!
NOKTA

Şok oldum 3-4 yaşlarında çocuğu görünce…
Yalan olmasın vallahi billahi bilmiyorum, belki biliyor olabilirim unuttum…
Veya ilk defa gördüm…
Pis günahı boynuna, gözünle bile görmüş olsan inanma!

Ev, yuva yıkmak kolay, vebali altından kalkamayacağın kadar büyük olur…
Vurup, kırmak, yıkmak kolay…
Taş üstüne taş koymak, yapıcı olmak ise çok zor!

Talimatı verdim valideye, dedim benim üstüme at, oğlum gelecek onunla konuşursun de, dedim…
Böylelikle hem zaman tanımış oluruz hem bize fırsat düşünmeye…
Affedersiniz…
Bir kadının g.tü kalkmayacak. Bu konuda erkek başka kadın başka…
Dünyanın neresine gidersen git bu böyle…
Hele…
Anneyse. Hayatıma onca kadın girdi, hiçbir zaman evli olana yan gözle bile bakmadım, iç geçirmedim.

Allah sahibine bağışlasın…
Hele anneyse…
Tövbe…
En korktuğum şey küçük çocuk sahibiyse!

Çok gördüm hayatımda, kendi alimde bile…
Çocuksa çocuk, çocuğun “g.tü boktan kurtulduğunda” kendi ayakları üzerinde durmaya başladığında…
O…
Kendi hayatını yaşıyor sen kendi hayatını kapalı kapılar ardında…
Babaannem, Çakır Emine. Babamın en büyük hatası bence…
Almalıydı anneciğini yanına. O kadıncağızda evlenmezdi, çok büyük hata…
Mehmet’te alabilirdi, bir yerde halamda.

Yalnızlık…
Allaha mahsus. Yine bir kadının yalnız yaşamasıyla bir erkeğin yalnız yaşaması arasında çok büyük fark var. Erkek, kendine bakamıyor çünkü “çocuk!”

Çok temiz bir dayak yemiş, ben beterinden korktum. Pis günahı boynuna…
İnsan…
Karşısındakini kendi gibi bilirmiş ya…
Allah korusun, Allah yazdıysa bozsun. Büyük konuşmuş olmayayım…
Bende, mutlaka, mutlak ya…
İhanetin bedeli ölüm, bakmam gözünün yaşına!!!

Suçlama, kınama…
Ana – baba bunu yaparsa…
Anne…
Bir baba 9 evlada bakıyor da, 9 evlat bir anne – babaya bakamıyor!

Hep derim, hep söylediğimdir. Diline, kelimelere hakimiyet

Pezevengi dinlerken…
Bir kez daha şahit oldum ki ağzından çıkandan bir haber!

Kelimenin tam anlamı itibarıyla…
Evettt, bende şeriatçıyım…
Dinen hiçbir zaman değişmeyecek, değişemeyecek Peygamber Efendimizin veya…
Doğrudan kutsal kitabımızda yazılı olan hüküm ve tavsiyelerin, önerilerin hayata geçirilmesi taraftarıyım. Allahtan gelip tekrar ona döneceğimize inanırım. Basamadım tetiğe dedim bu sabah…
Ölümden korktuğumdan değil…
Allahtan korktuğumdan, sevdiklerimi göremeyeceğim korkusu…
Evet, bu korku tutuyor beni geri…
Ancak…
Doğrudan Allah’tan veya elçisi vasıtasıyla iletilenlerin dışında…
Ki geliyoruz İslam hukukuna, Fıkhî…
O başka…
İnsan yorumu, insan anlayışı, dini yorumu…
>>> beni bağlamaz <<<
Kabaca, argo bir tabirle, ırgalamaz ya ırgalamaz!

Tutturmuşum bir yol gidiyorum…
Bana bağlı olanlar, benden olanlar ama iyi ama kötü yolumda…
İster inan ister inanma…
Allah…
Benim ve sevdiklerimin yanında!

İlahi kanunlar bağlar beni…
Doğrudan yazan veya yetkili ki tek, tek yetkili kişinin ağzından dökülen…
Beşerin kanunlarına bağlı olduğum gibi.

O…
Iman hatipleri…
Doğrudan sokmalı bir taraflarına. Yobaz yetiştirme yurtlarını…
İslam…
Mantığın, bilimin dili ve dini…
Yobazların, hayvanların değil!

Sende mi Brütüs sende mi?

Ne demiştim?
2,5 gramı bir araya getiremiyorum…
Eğer sende beni anlayamıyorsan, bilmiyorsan halimi…
Ben sana daha ne diyebilir ki?

Yazamıyorum…
Aklımda doksan dokuz şey, dertler…
Milyonu aştı. Kör olma ihtimali çok yıprattı…
Sen…
Benimle dalga mı geçiyorsun?

Ben kaçtım!!!