Vay ben senin ananı, avradını s.keyim dünya, sen nasıl bir şeymişsin ya?

Tekrar tekrar yazmak olmuyor ama bilmeyen, unutanlar için…
Benim için cimri derler, desinler…
Beni bilen bilir…
Ve yine suratsız, yalnız adam falan…
Mutsuz eşek, yarım g.t gibi benzetmeler…
Açgözlü bile diyen oldu, değil mi manyak psikoloğum?
Salon Atatürkçüsü…
Kompleksli, Kassandra cinsi…
Ama KIMSE bana hırsız diyemedi, arsız, terbiyesiz veya ahlaksız!

Oma…
Davetiye demek istemiyorum, salı günü için bir çağrı…
Kadın zaten vasiyet etmiş mezarcıya şunları, şunları çağır diye…
Sonra…
Verdi elimize on, on beş tane istediğinize verin dedi mezarcı…
SADECE BIR DOSTU VAR, “yaşıtı”
Dükkânı kapadık komşularına gidip şahsen cenazeye çağırmak istedik…
Garibime gidiyor posta kutusuna “davetiye” atmak…
Bizim dükkan ana cadde üstünde, trafik vızır vızır, yeminle karşıdan karşıya geçmek için dakikalarca beklemek zorundasın. Anaaa…
İki tane oğlan çocuğu, dört – beş yaşlarında, yola beş metre var, yok…
Yeminle iki türbanlı orospu, ellerinde birer çocuk arabası en azından çocuklar ile aralarında 50-60 metre. Ne olacak, affedersiniz çocuk saçmak çok zor bir şey değil, yap yap Alman devletinden al parayı. Anne olacaklar ANNE(!)

Ben görmedim, dikkat etmedim…
Hanım söyledi, zaten böyle hayvanlara kadın gözüyle bakmam…
Birinin pantolonu öyle darmış ki bilmem nesi ortada. Yok arkadan değil önden…
Ama baș türbanlı!???

Geçelim…
Gittik dağıtıyoruz…
Oma’nın solunda, hiç sevmezdi komşusunu. Onun için Polonyalı orospu derdi…
Gelmiş oradan yatmış Almanların altına…
Ta ki onun karı edecek birisini bulup evlenene kadar. Hani hep anlatıyorum ya…
Avrupa bile olsa, kadın azıttı mı yer damgayı!
Ona bile verdik, üstümde kalmasın. Yine çaprazındaki komşusuna gittik…
Böyle böyle dedik gelir misiniz?

“Was passiert mit dem Haus?”
Diye sormaz mı?
Cevap vermiyor, ev ne olacak diye soruyor. 800 metre kare bahçe içinde müstakil iki katli ev!

Ulan şıllık, sana ne?
İnsan gibi gelmişim kapına çağırıyorum seni son vazifeye, onlarca yıl komşusunuz…
O…
Mal, mülk derdinde. Oma kimsesiz ya bildiğim kadarıyla yedi – sekiz kişiye miras bırakmak istemiş…
Bunlara da…
Hep anlatırdı rahmetli, tövbeler tövbesi…
😊
Kepenk meselesi, bende bakardım hep kepenklerine, yukarıya çekikse anlıyordum uyandı iyi gene…
Bunlarda bazen göz göze gelirmiş, “kuduruyorlardı her seferinde beni görünce” diyordu…
Hala ölmedi!!!

Bir insan, bir can…
99 yaşında, bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı varsa O eskidendi…
Artık…
Dünyanın her yerinde PARA!