Yermesini de bilirim, takdir etmesinde. Bravo Soner Bey, kaleminize, bilginize sağlık

O seçimin sonucu
5 Nisan 2018

Yıl, 1915.
Yer, Adana Misis Köyü.
Adı, Zepür idi. 4-5 yaşla¬rında Ermeni kız çocuğuydu.
I. Dünya Savaşı’ndaki bü¬yük boğazlaşma sırasında çı¬karılan Ermeni Tehciri’nde ailesini kaybetti. Köyünden birilerinin yardımıyla İstan¬bul’a getirildi; Bakırköy’de¬ki Dadyan Yetimhanesi’ne bırakıldı…
Levon Ahçiyan, II. Abdülhamit’in doktoruydu. Zamanla padişahla birlikte gözden düştü. Erenköy’de muayenehane açtı. Kurtuluş Savaşı’ndaki katkılarından dolayı İstiklal Madalyası sa¬hibi oldu.
Bir gün -çocuklara yar¬dım için her daim yaptığı gibi- eşi Nazik Hanım ile birlikte Dadyan Yetimha¬nesi’ne gitti. Zepür’ü çok sevdiler, evlatlık aldılar.
Zepür’e, köyden yetim¬haneden sonra Erenköy’deki köşk saray gibi geldi. Herke¬sin evladı oldu. En çok da an¬nesi Nazik’in kızkardeşi Me¬line’yi sevdi. (Meline, Türk Dil Kurumu kurucusu Agop Martayan’ın -Atatürk’ün verdiği soyadıyla “Dila¬çar”ın -eşiydi.)
Zamanla Zepür evlendirildi. Eşi Nerses Mafyan, 1907 İstanbul doğumluydu. “Önce Tanrı, sonra Beethoven” diye¬cek kadar müziğe tutkundu…
Zepür de Erenköy’deki köşkte keman, piyano çalma¬yı öğrenmişti.
Tarih: 24 Şubat 1951.
Zepür-Nerses çiftinin oğulları Erenköy’de dünyaya geldi.
“Garo” adını verdiler.
Yani, Garo Mafyan…
ADINI BİLMEYEN YOK
Garo Mafyan…
Adını Türkiye’de bilme¬yen var mı:
Besteci, aranjör, orkestra şefi…
Başta Eurovision ol¬mak üzere Türkiye’yi bir¬çok uluslararası yarış-mada temsil eden bir müzik adamı…
Adını ilk kez altı yaşında duyurdu; Hürriyet gazete¬sinin birinci sayfasında yer aldı: İlk konserini dört yaşında veren Harika Çocuk Garo Mafyan…
İlk hocası Ferdi Ştat¬zer oldu. Sonra Raşit Abed ile solfej, armoni çalıştı.
1962 yılında İstanbul Bele¬diye Konservatuvarı’na girdi. Sınıf atlayarak üstün başa¬rıyla mezun oldu.
Altın Parmaklar’dan İstanbul Gelişim’e kadar orkestralarda çaldı. İlk pro-fesyonel albümünü Tanju Okan ve Zerrin Özer ile yaptı.
Ajda Pekkan ile “Büyük Kabare”, Gülriz Sururi-En¬gin Cezzar ile “Kabare” gibi müzikallerde yer aldı. Barış Manço’dan Nükhet Du¬ru’ya, MFÖ’den Ayşegül Aldinç’e kadar çok sanatçı¬nın albüm çalışmasında yer aldı.
Onno Tunç ile birlikte 1980’lerde patlama ya¬pan pop müziğinin öncü isimlerinden oldu. Ancak asıl üretkenliği 1990’lardan sonra ortaya çıktı. Gerek beste gerekse düzenleme¬leri ile kendinden çok söz ettirdi. “Unut” (Sezen Aksu), “Her Yaşın Bir Gü¬zelliği Var” ve “Eline Gözüne Dizine Dursun” (Ajda Pek¬kan), “Sen ve Ben” (Nükhet Duru), “Abone” (Yonca Ev¬cimik) gibi onlarca tanınmış şarkının bestecisi oldu.
Asya, Nalan, Jale, Rey¬han Karaca, Bendeniz, Ni¬ran Ünsal, Kerim Tekin, Aydın, Nadide Sultan, Burcu Güneş gibi birçok genç şarkı¬cıyı yıldız yaptı.
Evet, bir Ermeni sanat¬çı Türk müzik dünyasının en önemli isimlerinden oldu. Yaptıkları bu köşeye sığmaya¬cağı için burada keseyim…
Asıl yazmak istediğim bölü¬me geçeyim…
TEK KİŞİNİN AKLINA GELMEDİ
Tarih: 15 Ekim 2005.
Garo Mafyan…
Müzik telif hakları alanında faaliyet gösteren, Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birli¬ği/MSG başkanı seçildi.
13 yıldır bu görevi yürütü¬yordu. Geçen hafta sonu ya¬pılan MSG kongresinde bu kez seçilemedi; yerini Can¬dan Erçetin’e bıraktı.
Seçim hiç kolay olmadı; kıran kırana geçti. Garo Mafyan 331, Candan Erçe¬tin 429 oy aldı.
Önceki gün kongrede yaşananların videosunu seyrettim. Sezen Aksu’dan Mustafa Sandal’a, Ferhat Göçer’den Hakan Pe¬ker’e kadar hayli tartışmalı bir kongre yaptıkları görülü¬yor.
Dikkatimi bir konu çekti; sorup soruşturdum.
Onca gerginliğe rağmen bir kişinin bile aklına, MSG Başkanı Garo Mafyan’ın Er¬meni kimliği gelmemişti!
Ne Garo Mafyan’a oy veren 331 sanatçının aklına gelmiş¬ti. Ne de…
429 kişiden tek biri çı¬kıp “Affedersiniz Erme¬ni’nin biri nasıl başkan olur” dememişti!
O seçim salonunda sade¬ce tek kimlik vardı; sanatçı kimliği…
Bu nedenle Garo Mafyan 13 yıl başkanlık yapmıştı.
Bunu yazmamın nedeni şu:
Malum nisan ayı geldi; bir-i¬ki haftaya “Ermeni soykırı¬mı” yalanı dünya medyasının gündemine getirilir! Yaşanı¬lan büyük acılardan po¬litik çıkar elde edilmeye çalışılır. Bakınız:
Atatürk Çankaya Köş¬kü’nde büyükelçilere yemek vermektedir. Garo Mafyan’ın eniştesi Agop Dilaçar da oradadır: “Yemekten sonra Atatürk herkesin kendi ülke¬sine özgü türkü söylemesini istedi. Sıra yanımdaki İran elçisine geldiğinde, adam bir türkü söyleyemedi. Kalktım ayağa ve başladım ‘Antra¬nig’ı Kaç‘ (Kahraman Antranig) türküsünü Er-menice söylemeye. Türkü¬yü bitirdim. Atatürk yanıma geldi ve ‘Gördünüz değil mi efendiler, atalarından ve geçmişinden asla go-cunmayan bir Türk nasıl cesur davranabiliyor?‘ di¬yerek yanaklarımdan öptü beni…”
İşte budur…
Garo Mafyan şarkılarıyla kalbimizi kazanmaya devam edecektir…

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/soner-yalcin/o-secimin-sonucu-2330714/