ILK DEFA, Almanya’da ilk defa gece sokağa çıkma yasağı dilendirilmeye başlandı

Hadi ben gitti

Suçluluk psikolojisi

### ! ###

Berlin II

*

59 dak. öncesi

Wieder mehr als 11.000 Neuinfektionen: Für Lauterbach steuert Deutschland auf Lockdown zu

Ve Fransa 45 bin…
Ve OROSPU…
Konuşuyor “İslam… Düşmanlık…”
FALAN!

Mutlaka

*

Ve bir…
Çıkmaz, bir sarmal(!)

„Innenminister Frankreichs wettert gegen „Halal-Regale“ und Kommunitarismus
25.10.2020 • 11:56 Uhr

In der aufgeheizten Stimmung in Frankreich trägt der Innenminister zur Eskalation bei. In einem Interview schimpft er auf spezielle Regale im Supermarkt und verwendet negativ konnotierte Begriffe. Ein Regierungssprecher betont, dies sei nur dessen persönliche Meinung.
Der französische Innenminister Gérald Darmanin sorgte vor Kurzem mit seinen Aussagen zu muslimisch geprägten Auslagen in Supermärkten für Aufregung. In einem Interview mit dem französischen Sender BFM wetterte Darmanin gegen sogenannte „Halal-Regale“, die in Supermärkten Essen anpreisen, das nach muslimischen Vorschriften zubereitet wurde.“

Elini vicdanına koy…
Birinci nesil…
BENIM NESLIM (2.), camiiyse camii…
Helalse helal…
KIM karıştı başörtüne dil uzattı örneğin Almanya’da dini inançlarına?
AMA YOK…
İlle her şeyin bokunu çıkaracaksın, ille…
SIKERIM…
Sizin Müslümanlık anlayışınızı…
ÖNCE götünü temizlemesini öğren, SONRA…
Millete Müslümanlığı öğretmeye çalış…
Ulan…
Bu konuda birçoğunuzu cebimden çıkarırım be…
Dinimizin ÖZÜNÜ anlamadan etmeden MAYMUN gibi yok götümü, başımı bağlayayım…
Yok sakal bırakayım bilmem ne…
ÖNCE…
İçini temizle, oku öğren SONRA konuş!

Vâkıa Suresi – 75-80 . Ayet Tefsiri

﴾75﴿ Bakın! Yıldızların yerlerine yemin ederim,
﴾76﴿ Ki bilseniz, bu gerçekten pek büyük bir yemindir.
﴾77﴿ Kuşkusuz o, değeri çok yüce Kur’an’dır.
﴾78﴿ (Aslı) korunmuş bir kitaptadır.
﴾79﴿ Ona ancak tertemiz olanlar (melekler) dokunabilir.
﴾80﴿ O, âlemlerin rabbinden indirilmiştir.

Kanyak:

https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/V%C3%A2k%C4%B1a-suresi/5054/75-80-ayet-tefsiri

İlk âyette “yıldızların yerleri” diye çevrilen tamlama müfessirlerce daha çok “yıldızların doğduğu veya battığı yerler, dolaştığı menziller yani yörüngeler” ve özellikle “kıyamet sırasında yıldızların düşeceği yerler” mânalarıyla açıklanmıştır. Bazı ilk dönem müfessirlerinden, burada “Kur’an’ın parça parça indirilişi veya indirilmiş kısımları”nın veya “Kur’an’ın muhkem âyetleri”nin yahut “Kur’an’ın başı ve sonu arasındaki uyumun, tutarlılığı”nın kastedildiği yorumları nakledilmiştir (Taberî, XXVII, 203-204). Râzî, maksadın “Kur’an’ın girdiği kalpler” olabileceği yorumunu da zikreder (XXIX, 188). Öte yandan, bu tamlamanın sözlükte “yıldızların düştüğü yerler” anlamına gelmesi, günümüzdeki bazı Kur’an araştırmacılarını burada astrofizik uzmanlarının “kara delik” tabir ettikleri “büyük kütleli yıldızların ömürlerini tüketmeleri sonucu meydana gelen farazî gök cisimleri”ne veya “yıldız kökenli olmayıp yıldızlar arası uzaydaki gaz kütlesinin sıkıştırılmasının yol açtığı oluşumlar”a işaret edildiği yorumunu yapmaya yöneltmiştir (Allah’ın yemin etmesi ve Kur’an’da yer alan kasemler konusunda genel bilgi ve değerlendirme için bk. Zâriyât 51/1-6). 77. âyette Kur’an, “mertebesi yüksek, değerli, yüce” anlamlarına gelen kerîm sıfatıyla nitelenmiştir. Çünkü Allah Teâlâ, son kitap olması dolayısıyla onu bütün ilâhî kitaplardan mükemmel kılmış, gerçek dışı unsurların ona karışmasını önlemiş, onda yüksek ahlâk ilkelerine ve önemli konulara yer vermiştir. Onu ezberleyenin ve okuyanın değeri artar; o, gerçeğe ulaştıran kanıtlarla doludur, içerdiği hidayet, bilgi, açıklama ve hikmetlerle her türlü övgünün üzerinde bir kıymeti haizdir. Ardından gelen ve “korunmuş bir kitaptadır” diye tercüme edilen ifade Kur’an’ın ikinci sıfatı olduğuna göre bu da onun değerini anlatan mânevî bir nitelemedir. Başka izahlar da bulunmakla beraber birçok müfessir tarafından güçlü bulunan yoruma göre buradaki “kitap” kelimesinden maksat “levh-i mahfûz”dur (aşağıda belirtileceği üzere, bu yoruma göre meleklerin Allah’ın ilmine, levh-i mahfûzdakilere “dokunabilmeleri” o kaynakla irtibat kurmaları ve bu hususta kendilerine verilmiş görevler bulunduğu anlamındadır; ayrıca bk. Bürûc 85/21-22). Şu halde 77 ve 78. âyetler arasındaki anlam bağı şu olmalıdır: Kur’an’ın –Resûlullah’tan işitildiği şekliyle– lafızları ve mânaları, Allah’ın ilmindekine uygundur ve o asla beşer sözü değildir. Allah’ın katındakiler bizim açımızdan saklı ve mahiyetini idrak edemeyeceğimiz hususlar olduğu için O’nun ilmini ifade eden “kitap” kelimesi “saklı, korunmuş” anlamına gelen meknûn sıfatıyla nitelenmiştir; “kitap” kelimesinin kullanılması da O’nun ilminin sâbit ve değişmezliğini belirtmek içindir. 79. âyetteki “temizlenenler” anlamına gelen mutahharûn kelimesiyle ilgili olarak da farklı açıklamalar bulunmakla beraber müfessirler genellikle, burada meleklerin kastedildiği kanaatindedir; Abese sûresinin 11-16. âyetleri bu anlamı desteklemektedir. Dolayısıyla, buradaki “dokunma” anlamına gelen mess kelimesi, Kur’an’ın içeriğinin peygambere iletilmesinde meleklerden başkasının rolünün olamayacağını ve müşriklerin iddia ettikleri gibi kâhin veya şair sözü olmadığını ifade etmektedir. Zira müşrikler cin ve şeytanların gökten gelen haberlerden çalıntı yapabildiklerine, kâhinlerin de onlardan bilgi aldıklarına, yine her şairin kendisine şiiri dikte eden bir şeytanın bulunduğuna inanıyorlardı; Hz. Peygamber’in de Kur’an’ı böyle bir yolla elde ettiğini ileri sürmüşlerdi. Kur’an’ın Allah Teâlâ tarafından böylesine yüceltici ifadelerle anılması ve âyette, –asıl anlam yukarıda açıklandığı şekilde olsa bile– temiz olarak dokunmanın ona saygıyı belirten bir niteleme olarak yer alması sebebiyle ilk zamanlardan itibaren müslümanlar Kur’an âyetlerinin yazılı olduğu malzemeye ve mushafa ibadet temizliği olmadan yani abdestsiz olarak dokunmamaya özen göstermişlerdir. İslâm âlimlerinin çoğunluğu da Hz. Peygamber’den nakledilen bazı söz ve uygulamaları (Muvatta’, “Kur’an”, 1) bu yöndeki çıkarımı destekleyici bulmuşlar ve mushafa el sürmek için abdest almak gerektiğine hükmetmişlerdir. Öte yandan İbn Abbâs, Dâvûd b. Ali, İbn Hazm ve Şevkânî gibi âlimler âyetin mushaf ile değil levh-i mahfûz ile ilgili olduğunu, abdestli olmayanın mushafa dokunmasını meneden hadisin de sahih olmadığını yahut sahih olsa bile orada müşriklerin kastedildiğini ileri sürerek abdestli olmayan, cünüp ve âdet halindeki kimselerin mushafa dokunmasını ve onu okumasını câiz görmüşlerdir (başka yorumlarla birlikte bk. Râzî, XXIX, 192-196; İbn Rüşd el-Hafîd, Bidâyetü’l-Müctehid ve Nihâyetü’l-Muktesıd, I, 435; II, 32; Şevkânî, V, 186; a.mlf., Neylü’l-Evtâr, I, 225-227, 246-248; İbn Âşûr, XXVII, 333-337). Bu uygulamaları ve abdestin gerekliliği yönündeki ictihadı esas alan ve kutsal kitabına saygısının bir nişanesi olarak ona el sürerken abdestli olmaya gayret eden bir müminin bu davranışı onun ecrini ve feyzini arttırır; fakat bu hükmün Kur’an’la yakından ilgilenme ve mânaları üzerinde düşünme çabasını engelleyen bir set gibi algılanması kuşkusuz yanlış olur. Zaten İmam Mâlik gibi İslâm âlimleri Kur’an eğitim öğretiminin ve sıkıntıya yol açan durumların ayrı mütâlaa edilmesi gerektiğini gösteren fetvalar vermişlerdir. Mushafa dokunmadan Kur’an’ın okunması veya tercümesine el sürülmesi için abdest almak ise genel olarak gerekli görülmemiş, sadece tavsiye edilmiştir.

*

>>> Üüünder ben senin ağzına sıçayım, ta ne zaman yazdım, BELGELEDIM <<<

*

Bak…
ÖZELLIKLE diyanetin tefsirini seçtim. ÖZELLIKLE…
İçini temizle…
Rahmetli, SOFU bir ailenin kızıydı…
SOFU, bağnaz…
Süleymancılar tarikatından AMA…
O…
Tertemiz bir Müslümandı, bana neler öğretti…
Hele hele Peygamber Efendimiz ve kadınlar konusunda.