EVETTT…
Asalet, EVET KADIN…
Bir KADIN!
Kütüphanemde kitapları dolu, hepsi validenin…
Muhammed Rıza Pehlevi’nin babası…
Şah Rıza Pehlevi bir Atatürk hayranıydı…
LÜTFEN…
Bundan sonra yazacaklarımı TÜM nazar-ı dikkatiniz ile…
ANLAYARAK…
Okumanızı rica ediyorum, bugün yaşadıklarımız ki…
PEZEVENKTE buna dahil…
Yıllar öncesi gelişmelerin bir eseridir VE…
YOK…
Kimin eli kimin cebinde bilinmeyeni değildir, AKSINE…
BILENE aşikâr gelişmelerdir.
Çok AMA çok dikkatli okumalısınız!
Biliyorsunuz KESINLIKLE yazmam, yazmayacağım açık açık…
Anlamak istiyorsan beni, yazdıklarımı düşüneceksin kardeşim…
Düşüneceksin…
Neyi mi anlatıyorum, anlatacağım?
Tabii ki BIRAZ Iran AMA çokça…
Amerika’nın NEDEN Fransa’yı Ortadoğu’da istemediğini…
Tayyip – Macron çekişmesini…
Ucundan Libya, KIMIN…
Kimin köpeği olduğunu düşünürsen anlayacaksın bu makalenin sonunda.
Humeyni’yi anlatacağım sana!
“Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak 1902 yılında İran’ın Humeyn şehrinde dünyaya geldi. Doğumundan kısa bir süre sonra babası öldürülen Humeyni, annesini de 15 yaşındayken kaybetti. Humeyni’nin ailesi uzun yıllar dini ulema geleneğine sahip bir ailedir. Ehlibeytin yedinci imamı olan İmam Musa el-Kâzım’ın torunları olan ataları, 18. yüzyılın sonlarında, asıl vatanları olan Nişabur’dan Kuzey Hindistan’ın Lucknow bölgesine göç etmişlerdi. Kintur isimli küçük bir kasabaya yerleşerek kendilerini bölgenin Şii nüfusuna yönelik dini eğitim ve öğretim çalışmalarına adadılar. Ailenin en meşhur üyelerinden birisi Mir Hamid Hüseyin’dir. (Abakat el-Envar fi İmameti’l Eimmet’il-Ethar isimli kapsamlı çalışmanın yazarıdır.) Humeyni’nin Mir Hamidle aynı dönemde yaşamış olan dedesi Seyyid Ahmed, Ali’nin Necef’teki türbesine hac ziyaretinde bulunmak maksadıyla 19. yüzyılın ortalarında Lucknow’dan (ya da Keşmir) ayrıldı. Necef’te Yusuf Han diye biriyle tanıştı ve onun daveti ile Humeyn’e yerleşmeye karar verdi. Kısa bir süre sonra Yusuf Han’ın kızlarından biriyle evlendi. Evliliklerinden Sahibe isimli bir kız ve Seyyid Mustafa Hindî isimli bir erkek çocukları dünyayaya gelmiştir. Humeyni’nin babası olan Seyyid Mustafa dini eğitimine İsfahan’daki Mir Muhammed Taki Müderrisi ile başlamış, daha sonra Mirza Hasan Şirazi (Dönemin Şii otoritelerinden birisidir.) rehberliğinde Necef ve Samara’da devam etmiştir.
İmam Humeyni, İslam bilimleriyle ilgili eserlerinden çok, Muhammed Rıza Şah Pehlevi’ye karşı açıkça tutum alması, Batı nüfuzuna karşı çıkması ve devlet yönetiminde İslami kuralların geçerliliğini uzlaşmaz biçimde savunmasıyla tanındı. 1950’lerde ayetullah, 1960’ların başlarında da büyük ayetullah unvanını alarak Şiî molla hiyerarşinin en üst katına yükseldi.
İmam Humeyni, 1962-63’te şahın toprak reformu programı çerçevesinde bazı dinsel vakıfların mülklerine el konulmasına muhalefet ettiği için tutuklandı. Bunun üzerine hükûmet karşıtı hareketler patlak verdi. İmam Humeyni bir yıl tutuklu kaldıktan sonra 4 Kasım 1964’te Türkiye’ye sürgün edildi.“
Vesaire vesaire, itin hayati ÖNEMLI değil…
Kısaca bilgilendirmek için alıntı yaptım…
AMA esas bundan sonrasına DIKKAT:
Herif it gibi oradan oraya “sürgün“ edilirken en sonunda…
06.10.1978 yılında Saddam tarafından Fransa’ya gönderilir…
Dur bir dakika nereye gönderildi, NEREYE?
Fransa’ya!
Haaa…
Bilinmesi gereken…
Anlatırım bazen, piyonlar vardır…
Örneğin yalnız kurtlar, uyuyanlar…
Uyandırılmak üzere bekletilenler…
VE…
Maşa ile bile dokunmak istemediğin tipler vardır, bilirsin yanacaksın cayır cayır…
Humeyni bunlardan birisi VE Fransa böyle bir kimseyi…
Bana mısın demeden kabul edecek öyle mi?
Lütfen Fransa’nın coğrafyadaki geçmişini unutmayalım!
Sahii…
Fethullah Gülen…
Nerede…
Kimin himayesinde?
Evet ya Amerika Birleşik Devletleri’nde…
Bak ya nerelerden nerelere…
Rahmetli…
“Önder… Her şeyin vakti, saati”
Böyle derdi hanım, uyarırdı beni.
Veee…
Vakti, saati geldi…
O güne kadar yersiz, yurtsuz olan it…
Döndü ülkesine…
Fransa’dan dönü İran’a…
Bak şimdi bir şey diyeceğim kızma bana…
HATIRLA…
Hani darbe marbe geçmişte…
Hani Amerikan in deyişi ile “bizim çocuklar”
Amerika’nın bir sürü piçleri var, babaları belli anaları yüz elli…
Hah…
Bu “bizim çocuklardan biri” Rıza Pehlevi’ydi…
Amerika’nın…
> çok güvendiği < bir müttefiki…
Fransız bozdu işi!
HATIRLA…
İngiliz’in uyandığı Süveyş Kanalı krizi…
Ne diyordu Hint özdeyişi?
Fillerin tepiştiği yerde çimlerden kalmaz eseri!
Biri geldi…
Diğeri gitti, sahi nereye gitmişti?
Meksiko’dan Amerika’ya geçti.
Anlayana…
Bir atom gücü diğer atom gücünün gözünü oyar mı?
OYMAZ…
Oymasına da gerek kalmaz, piyonlar dururken ne gereği var?
Getir haritayı gözün önüne…
Libya…
Fransa’nın hemen karşısı…
Of, of, of…
Çorbada kimlerin tuzu yok ki, Fransız’ın var…
Amerikalının var, Rus’un var…
Çin’in, Israil’in, Yunanın bile var…
Çıkmış Kasımpaşa ayısı, ulan siktirme bana Osmanlı tarihini…
Evet doğru, ora bizimdi…
Ulan en son çıkan düdüğü çalar…
PARDON…
Lambayı kapar!
Neyse çok uzadı, gerisi başka bir zaman…
Evet, çok üstü kapalı yazdım…
Başka bir perde arkasında devam.
Yeter bu kadar…
Kardeşim popom ipotekte…
Kurtaramıyorum dötümü(!)