Her dönemin şaşmaz kurallı

Milletler tarihini inceleyiniz…
Göreceksiniz her büyük veya kendini büyük sanan, iyi kötü söz ve vizyon sahibi “insanın” vardır bir mimarı, müteahhitti(!)

Bir samimiyetsizlik, bir ciddiyetsizlik his ediyorum çevremde, sevdiklerimde ve sevmediklerimde…
Terbiyesizlik, saygısızlık, çokbilmişlik…
Bencillik…
Kendini beğenmişlik, narsisizm kelimesini sevmem, mümkün mertebe kullanmam…
Kendini beğenmişlik, özseverliği tercih ederim.

Hele terbiyesizliğe, saygısızlığa hiç gelemem…
Ali Ağaoğlu diye bir kendini bilmez var…
>>> mal <<< demiş CHP kadın milletvekilinin hanım arkadaşlarına. Mal… Vay anasına! Yetmemiş kadın milletvekilini evine “davet” etmiş(!) Ne amaçla? Terbiyesiz, kendini bilmez, ağzından çıkanı kulağı duymaz soytarı… Paraya sahip olmuş ama erkeklikten, terbiyeden, saygıdan bir haber! Erkeklik… Dövmek, sövmek, kafa – kol, kapı kırmak, bacayı yıkmak mıdır? Zorlama… Zorla güzellik olsa (…) Türk filimi mi bu… “Nolamaz, ya benimsin ya toprağın, özledim ulan vay kahpe, şrakkk – tokat!!!” Böyle mi olmalı? Erkeklik bu mudur? “Veremeyeceğim hesap yok” Melankolik manyak dolu bu dünyada… Çatıyı – bacayı yıkmaya, kapı kırmaya ne gerek var? Kapı… Zaten hep aralık! Belki inanmasınız, >>> her erkek <<< gibi benimde olmuştur bir kadına karşı yanlışlarım…
Zorbalık…
Kaba kuvvet, yeri öptüren tokat, utancım…
Ayıbım…
İyi bir bok mu yedim? Erkeklik bu mudur?
Yok dostum yok…
Kadın kadınlığını, erkek erkekliğini bildikten sonra…
Böyle şeylere hiç gerek yok!

Neydi bir kadın?
Bir çiçek, bir gül olabilir mesela, bir papatya…
Öpüp koklamak, sevmek varken…
Durup duruken ağzını burnunu yamultmak, kan revan içinde bırakmak…
Nedensiz, gereksiz yere çiçeği soldurmak, öldürmek…
Yakışmaz bir erkeğe, yakışmaz insan olana…
Bir noktaya kadar gülü seven dikenine katlanır ama…
Yeri ve zamanı gelir gülü soldurmadan, öldürmeden dikenlerini kırar…
Üslubu beyan, aynıyla insan…
Beşeri ilişkilerde esas olan…
Sevgi, saygı ve güven!