“Âdâb“, edeb kelimesinin çoğuludur. „Edeb“, sözlük anlamı ile, „terbiye“, „utanma“, „usul“, „yol“
ve „kaide” gibi anlamlara gelir. ”Muaşeret“ ise birlikte yaşayıp iyi geçinme demektir. Bir İslam ahlakı
terimi olarak “adab“, göz önünde bulundurulması gerekli olan kaideler, usuller, ahlaken uyulması gereken
hususlar, terbiye ve nezaket kuralları anlamında kullanılır. “Adab-ı muaşeret“ ise topluluk içinde normal
davranış şekilleri, insanların birbirleriyle geçinmeleri usulü, nezaket, terbiye ve görgü demektir.
Daha geniş bir bakış açısıyla, toplum içinde yaşayan insanın, birlikte bulunduğu diğer insanlarla
uyum içinde yaşamasını sağlayan, hayatın günlük akışı sürecinde, insanların uymaları veya sergilemeleri
gereken davranış, usul ve şekillerine, ahlâk, terbiye ve nezâket kurallarına, İslâm’ın güzel saydığı söz ve
davranışlara, insanların kendisine davet olunan bütün hayır, zarâfet, usluluk ve güzel ahlâk kurallarını
adâb-ı muaşeret diye tanımlamak mümkündür.
Kâinatı en mükemmel bir düzen ve intizam üzere var eden Allah, bu düzen içinde insanı en güzel
bir kıvamda yaratmış ve gerçeği şu ayet-i kerimede ifade buyurmuştur:
ميِ وْقَ ت ِ
ن
َ
سْ حَأ يِ ف َ نا َ سن ِ ْ
ل
ْا اَ نْقَ ل َخ ْ دَقَ ل
“ Biz insanı en güzel şekilde yarattık” (Tin, 95/4).
Bu güzel yaratılış, maddi yapıyı olduğu kadar, insanın manevi yapısının, soysal ve ahlaki davra
nışlarının temel niteliğini ve son noktada olması gereken şekli ve tarzı da kapsamaktadır. Bu temel niteli
ğin ona verilmesi, kendisini yüklenen kulluk vazifesini en güzel biçimde yerine getirmesini sağlamak hede
fine yöneliktir. İşte bundan dolayı Yaratıcı Kudret diğer varlıkları da insanın istifadesine vermiş, böylece
onu, âlem içinde hâkim duruma getirerek kendisine muhatap ve kulluk ile mükellef kılmıştır. Peygamberle
ri vasıtasıyla mutluluğa ulaştıran yolları göstermiş, iyi ve güzeli, kötü ve çirkini öğretmiştir. Her şeyi mü
kemmel olarak yaratan Allah, insanlara da bu mükemmel nizama paralel bir hayat sürmelerini sağlayacak
düsturları öğretmiş, „doğru“yu ve „yanlış“ı göstermiştir.
Kur’an’ın bize öğrettiği ahlâk ve âdâb, zamandan zamana, mekandan mekana değişmeyen, ev
rensel hayat düsturlarını temsil eder. İslam ahlak ve adabı diye nitelediğimiz bu sistemin en güzel öreği
de sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) dir. Kuran bu hakikati şöyle ortaya koymaktadır:
مي ِ ظَ ع قُ لُخ ىل َ عَ ل َكَّ نِ ا َ
و
“Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin” (Kalem, 68/4).
Bu ayet-i kerime bir yandan Hz. Peygamberi taltif ederken, bir yandan da müminlere hayat tarzla
rını ve davranışlarını kendisine uyduracakları mükemmel bir örnek sunulduğunu da ifade etmektedir. Ni
tekim, Hz. Peygamber de
قلاخلاا مراكم ممتلا تثعب امنا „Ben, ahlâkın güzelliklerini tamamlamak için gönderildim.“2 buyur
muştur.
O, Kur’ân’dan ibaret olan güzel ahlâkını hayatında yaptığı uygulaması ve tavsiyeleri ile ümmetine
tebliğ etmiştir. Yüce Allah şöyle buyuruyor:
ا
ريِ ثَ ك“
َ
هَّ للا َ رَ كَذ َ
و َ رِ خ ْ لْا َ م ْ وَ يْ لا َ
و َ هَّ للا وُ ج ْ رَ ي َ ناَ ك ْ ن َ مِ ل ٌةَ ن َ سَ ح ٌة َ
و
سُأ ِ هَّ للا ِ لو ُ سَ
ر يِ ف ْ مُ كَ ل َ ناَ ك ْ دَقَ ل
ْ
“Ey inananlar! Andolsun ki, sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok
anan kimseler için Resülullah en güzel örnektir” (Ahzab, 33/21).
Sevgili Peygamberimiz de hadis-i şeriflerinde güzel ahlakın hayatımızdaki önemini şöyle ifade
buyurmaktadır:
1Bu bölüm Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Rüstem Beşler tarafından hazırlanıştır.
2Malik, Hüsnü’l-Hulk, 8 , I, 904.
223
224
َقْثأ ئش ْ نِ م ا َ م َئِ ذ َ بْ لا َ شِ حاَفلا ُضِ غ ْ ب ُ يل ىلاعَ ت َ هّ للا َّنا َ و ، نَ سَ ح قُ لُخ ْ نِ م ِ ة َ ما َ يِ قْ لا َ م ْ وَ ي ِ نِمؤ ُ ملا ِ ناَ زيِ م يف ُ ل
„Kıyâmet günü, müminin mizanında güzel ahlâktan daha ağır basan bir şey yoktur. Allah Teâla
hazretleri, çirkin, düşük söz (ve davranış) sahiplerine buğzeder.“3
نَ سَ ح قُ لُخِ ب َ ساَّ نلا ِقِ لاَخ َ و
„İnsanlara iyi ahlakla muamele et“4
Müslüman hiçbir zaman, İslam’ı hayata aktaran bir „birim“ olduğunu unutmamalıdır. Her mümin,
birey olarak bütünüyle İslam’ı temsil etme konumundadır. Her davranışı sonuçta onun dinine, yani İslam’a
mal edilecektir. Bu açıdan, İslam’ın nezaketine gölge düşürecek davranış ve ilişkilerden kaçınmak ge
rekmektedir.
„Müslüman“ olduğunu söyleyen kimse, aynı zamanda İslam’ı temsil ettiğini de söylemiş olmakta
dır. Bu fiilen de böyledir. Sergilenecek her hangi bir kaba davranış, her şeyden önce davranış sahibinin
hayatını şekillendirdiği öngörülen İslam akla gelecektir.
Hadis bilginleri, Hz. Peygamber’in bizzat yaşadığı ve ümmetine tavsiye ettiği âdâbı ve ahlâk kai
delerini ihtiva eden hadîsleri, topladıkları hadîs kitaplarında, „Kitâbu’l Edeb“, „Bâbu’l Edeb“ gibi özel baş
lıklar altında bir araya getirmişlerdir.
Edep kurallarının büyük bir bölümü, Hz. Peygamber’in birer sünneti olduğu gibi, daha önce geçen
peygamberlerin de sünnetidir.
Rivâyetlerle sabit olan edep ve güzel ahlâk hakkındaki Peygamberî emirler bütün ümmeti ilgilen
dirdiği için âdâb öğretme ve terbiye etme konumunda olan her kişinin bu emirleri önce şahsında uygula
ması, daha sonra da terbiyesi altında bulundurduğu kişileri bu güzel ahlâk ile bezemeye çalışması gere
kir. Kur’an’ın bu konudaki uyarısı açıktır:
ٌةَ كِ ئ َ لا َ م ا َ هْ يَ ل َ ع ُة َ را َ جِ حْ لا َ و ُ ساَّ نلا ا َ هُ دوُق َ و ا راَ ن ْ مُ كيِ ل ْهَأ َ و ْ مُ ك َ سُفنَأ اوُق اوُ ن َ مآ َ نيِ ذَّ لا ا َ هُّيَأا َ ي ٌ دا َ دِ ش ٌظَ لاِ غ ْ مُ ه َ ر َ مَأ ا َ م َ هَّ للا َ نو ُصْ ع َ ي َ لا
. َ نو ُ ر َ مْ ؤُ ي ا َ م َ نوُ ل َ عْف َ ي َ و ”
„Ey inananlar! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu Cehennem ateşinden koruyun; onun yakıtı, insan
lar ve taşlardır; görevlileri, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere baş kaldırmayan, kendilerine emredilenleri
yerine getiren pek haşin meleklerdir” (Tahrim, 66/6).
Bu ayette yüce Allah, hem kendimizi, hem de himayemiz altında bulunup, yetiştirmekle sorumlu
olduğumuz çocuklarımızı Allah ve Peygamberi’nin razı olduğu güzel davranış biçimleri ile bezeyerek iyi
birer mümin, „güzel“ birer insan olmalarını sağlamamızı istemektedir. Her toplumun kendi sosyal
yapısına göre âdâb anlayışı vardır. Müslümanlığa göre ahlâk âdâbın temel ölçüsünü Allah’ın koyduğu
ölçüler oluşturur. Bu ölçülere aykırı olarak âdâb geliştirilemez. Kültürler arasındaki etkilenmelerde, milli
benliğe aykırı tutumlardan kaçınmak nasıl gerekli ise, dinin bizzat belirlediği adabın da, kültürel etkilenme
lere kurban edilmemesine dikkat etmek kaçınılmazdır. Sözgelimi, yemeği sağ elle yemek, İslamî ölçülere
göre sünnet, yani bir Peygamber tavsiyesidir. Yabancı kültürlerin etkisi ile, „muaşeret adabındandır“ diye
yemeği özellikle sol el ile yemeğe kalkışmak, İslam adabına aykırıdır, bilinçsizce bir harekettir.
Âdâb-ı Muâşeretten Örnekler
Bir müslümanın toplum hayatında uygulaması gereken pek çok prensip vardır. Biz bunlardan 20
tanesine kısaca değineceğiz.
1. İyi Geçimli Olmak
Bu prensip, beşeri münasebetlerin özünü teşkil eder. İslam’ın temel anlamlarından biri de barış
ve güven esasına dayanan hayat anlayışıdır. Bu anlayışı günlük hayatımızın her safhasında insanlara
yansıtmamız gerekir. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadır
3 Tirmizi, Birr, 62. IV, 363.
4 Tirmizî, Birr, 55, IV,355.
225
هِ د َ ي َ و ِ هِ نا َ سِ ل ْ نِ م َ نو ُ مِ ل ْ سُ مْ لا َ مِ ل َ س ْ ن َ م ُ مِ لسملا
„Müslüman diğer müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kişidir.“5
2. Kötülüğe Karşı İyilikle karşılık Vermek
Allah katında sıddîkların mertebelerine erişmek için zulmedeni affetmek, irtibatı kesenle irtibat
kurmak esirgeyene esirgemeden vermek, kötülüğü iyilikle savmak gerekir. Bu hususu yüce Allah şöyle
bildirmektedir:
ك ةوادع هنيب و كنيب يذلا اذاف نسحا يه يتلاب عفدا ةئيسلا لا و ةنسحلا يوتست لا و ا ميمح يلو هن
„İyilik, iyi söz ve davranış ile kötülük, (kötü söz ve davranış) bir değildir. Ben kötülüğü en güzel bi
çimde sav, bir de bakarsın ki seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak (ve samimi) bir dost
oluvermiştir.“6
3. Küskünlüğe, dargınlığa ve düşmanlığa son vermek.
Müslümanın müslümanla üç günden fazla dargın durması helâl değildir. Peygamberimiz (a.s.)
َ َ َ و .ا نا َ وْخِ إ هّ للا ِ دا َ ب ِ ع اوُ نوُ ك َ و ﻷ َقْ وَف ُ هاَخَأ َ رُ جْ هَ ي ْ نَأ ِ مِ ل ْ سُ مْ ل ُّلِ حَ ي ﺛ لا ﺚ
„Ey Allah’ın kulları kardeş olun. Bir müslümanın kardeşine üç günden fazla küsmesi helâl olmaz.“
7 buyurmuştur.
4. Dargın iki müslümanın arasını bulmaya çalışmak.
Bu sadaka vermek kadar hayırlı bir iştir. Yüce Allah, Enfâl suresinin birinci âyeti ile Hucûrât sure
sinin 10. âyetinde müminlerin arasının düzeltilmesini emretmektedir.
وحلصاف ةوخا نونمؤملا امنا ا ا نيب خ مكيو
„Müminler ancak kardeştirler. Öyle ise kardeşlerinizin arasını düzeltin“ (Hucurat, 49/10).
5. İnsanların kusurlarını araştırmamak, bilakis bu kusurları örtmeye çalışmak.
Başkasının kusurunu arayan, önce kendi kusurunu görmelidir. Başkasının kusurunu örten bir
müslümanın kusurunu da Allah örter ve onu affeder. Peygamberimiz (a.s.),
ةمايقلا موي للها هرتس املسم رتس نم
„Kim bir müslümanın bir ayıbını örterse Allah da onun kıyamette bir ayıbını örter“8 buyurmuştur.
6. İnsanlara karşı kötü zan ve töhmette bulunmamak, nefret uyandırmamak, dedikodu yap
mamak. Bu sözlerin konuşulduğu yerleri terk etmek.
Bu davranışlar âyet ve hadislerle yasaklanmıştır. Yüce Allah;
ْ بَ تْغ َ ي َ لا َ و او ُ سَّسَ جَ ت َ لا َ و ٌ مْثِ ا ِّنَّظلا َضْ ع َ ب َّنِ ا ِّنَّظلا َ نِ م ا ريثَ ك اوُ بِ نَ ت ْ جا اوُ ن َ ما َ نيذَّ لا ا َ هُّيَا ا َ ي َ لُ كْا َ ي ْ نَا ْ مُ كُ د َ حَا ُّبِ حُ يَا ا ضْ ع َ ب ْ مُ ك ُضْ ع َ ب
. ٌ ميح َ ر ٌ باَّ وَ ت َ هّ للا َّنِ ا َ هّ للا اوُقَّتا َ و ُ هو ُ مُ ت ْهِ رَ كَف ا ت ْ ي َ م ِ هيخَا َ م ْ حَ ل
“Ey imân edenler! Çokça zannetmekten kaçınınız. Şüphe yok ki, zannın bâzısı günahtır ve araş
tırmakta bulunmayınız ve bazınız bazınızı gıybet etmeyiniz. Sizden biriniz ölü kardeşinin etini yemeyi
sever mi? (Bilakis) Onu kerih görmüş olursunuz. Artık Allah’tan korkunuz, şüphe yok ki, Allah Teâlâ tev
beleri kabul edicidir, çok esirgeyicidir” (Hucurat 49/ 12) buyurmuştur.
Peygamberimiz (a.s.) ise bu hususu şöyle ifade etemketedir:
5Müslim, İman. 14. I, 65
6 Fussilet, 41/34.
7 Müslim, Birr, 28-34, III,1984-1985.
8 Buhârî, Mezalim, 3. III, 98.
226
َ َ َ و ، ِ ثيِ د َ حْ لا ُ بَذْ كَأ َّنَّظلا َّنِ إَف َّنَّظلا َ و ْ مُ كاَّيِ إ ﻷ و ،او ُ سَّسَ جَ ت ََﻷ َ َ َ و ،او ُ سَّسَ حَ ت ﻷ َ َ َ و ،او ُ سَفاَ نَ ت ﻷ و ،اوُ د َ سا َ حَ ت ََﻷ و ،اوُضَغا َ بَ ت ََﻷ
ْخِ إ ِ هّ للا َ دا َ ب ِ ع اوُ نوُ ك َ و ،او ُ رَ با َ دَ ت َ ،ِ مِ ل ْ سُ مْ لا وُخَأ ِ مِ ل ْ سُ مْ لا :ىَ لا َ عَ ت ُ هّ للا ُ مُ ك َ ر َ مَأ ا َ مَ ك ا نا َ و ﻷ و ،ُ ه ُ مِ لْظَ ي ََﻷ َ َ َ و ،ُ هُ لُذْخَ ي ﻷ ِ بْ سَ حِ ب . ُ ه ُ رِ ق ْ حَ ي
ْ رِعَ و ُ ه ُ مَ د َ و ُ هُ لا َ م ، ٌ ما َ رَ ح ِ مِ ل ْ سُ مْ لا ىَ ل َ ع ِ مِ ل ْ سُ مْ لا ِّلُ ك . ُ مِ ل ْ سُ مْ لا ُ هاَخَأ َ رِ ق ْ حَ ي ْ نَأ ِّ رَّشلا َ نِ م ئِ ر ْ ما ُض .ُ ه
„Zandan sakının. Zira zan, sözlerin en yalanıdır. Tecessüs etmeyin, haber koklamayın, birbirinze
benlik yarışına girmeyin etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize buğzetmeyin, birbirinize sırt çevir
meyin, ey Allah’ın kulları, Allah’ın emrettiği şekilde kardeş olun. Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona
(ihânet etmez), zulmetmez, onu mahrum bırakmaz, onu tahkîr etmez. Kişiye şer olarak, müslüman karde
şini tahkir etmesi yeterlidir. Her müslümanın malı, kanı ve ırzı diğer müslümana haramdır.“ 9
7. Büyüklere hürmet ve saygı; küçüklere, düşkünlere şefkat ve merhamet; özellikle aile
arasındaki fertlere iyi muamele etmek.
Peygamberimiz (a.s.); büyüklere saygı, küçüklere sevgi göstermeyi istemektedir.
سيلف انريبك قح فرعي و انريغص محري مل نم انم
“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimizin hakkını tanımayan bizden değildir (bizim sün
netimi terk etmiştir)”10
سانلا محري لا نم للها محري لا “İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez”11
Yüce Allah, Özellikle ana babaya saygısızlık bir tarafa, onlara „öf “ denilmesini bile yasaklamıştır
(İsra, 17/23).
8. Selâmlaşmak
İnsanların karşılaşmaları veya ayrılmaları durumlarında birbirlerine güzel söz ve temennilerle mu
kabele etmeleri diğer bir ifadeyle “tahiyye” de bulunmalarıdır. Yüce Allah müminlerin selamlaşmasını is
temektedir:
وُّد ُ ر ْ وَا ا َ هْ نِ م َ نَ سْ حَاِ ب اوُّ ي َ حَف ةَّيِ حَ تِ ب ْ مُ ت ْ يِّي ُ ح اَذِ اَف اه
„Size bir selam verildiği zaman, ondan daha iyisiyle mukabele edin veya aynıyla selam verin…“
(Nisa 4/ 86)
Şu hadis-i şerif de kimin kime selam vereceğinin esaslarını ortaya koymaktadır.
.ِ ريِ ثَ كلا ىل َ ع ُليِ ل َ قْ لا َ و ،ِ دِ عاَ قلا ىل َ ع يِ شا َ ملا َ و ،يِ شا َ ملا ىل َ ع ُبِ كاَّ رلا ُ مِّ ل َ سُ ي:
„Binekte olan yürüyene, yürüyen oturana, az çok’a selam verir.“ 12
Selâm, müslümanlar arasında sevgi bağlarının kurulmasında önemli bir araçtır. Selâm vermek
sünnet, almak ise farzdır. Peygamberimiz (s.a.s.) selâmı yaymamızı, tanısak da tanımasak da her müs
lümana selâm vermemiz gerektiğini bununla da imanımız olgunluğa erdiği için Cennet’e gireceğimizi müj
delemiştir. Bu nedenle gençler ihtiyarlara, binek üzerinde olanlar yürüyenlere, yürüyenler oturanlara, ar
kadan gelenler önden gidenlere, bir kişi çok kişiye selâm vermelidir. Selâma daha güzel bir şekil de karşı
lık vermek gerekir Verilen selâmı alma durumunda olmayana selâm vermek mekruhtur. Yemek yiyene,
namaz kılana, Kur’an okuyana, hutbe dinleyene selâm verilmemelidir.Topluma verilen selâma bir kişi
karşılık verirse, diğerlerinin selâm alma sorumluluğu kalkar. Selâm getiren birinden selâmı almak, mek
tupta yazılı selâma ya mektupla ya da o anda sözle karşılık vermek gerekir. Eve girerken ev halkına
selâm verildiği gibi ayrılırken de selâm vererek ayrılmak güzel bir iştir.
9. Tokalaşmak ve hal hatır sormak
Peygamberimiz müslümanların karşılaşınca tokalaşmalarını tavsiye etmektedir:
9 Müslim, Birr, 28-34, III,1985-1986.
10 Ebu Dâvud, Edeb, 66, V, 233.
11 Buhârî, Tevhît, 2. VIII, 165.
12Müslim, Selam 1. II, 1703.
227
َّ ِ نا َ حَفا َصَ ت َ يَف ِ نا َ يِ قَ تْ ل َ ي ِ نْ ي َ مِ ل ْ سُ م ْ نِ م ا َ م ا لا َ َ َ ي ْ نأ َ لْ بَق ا َ مهَ ل َ رِ فُغ ف َ ت اقَّ ر َ َّ َ
„İki müslüman karşılaşıp musâfahada bulununca, ayrılmalarından önce (küçük günahları) mutla
ka affedilir.“13
10. Temiz giyinmek
Temizlik İslam’ın üzerinde önemli durduğu hususlardan biridir.
„Oku“ emrinden sora ikinci sırada gelen emir elbiselerin temizlenmesidir.
رِّهَطَ ف َكَ با َ يِث َ و
„Elbiselerini temiz tut” (Müddessir 74/4)
Yüce Allah Kur’an’da temizlenenleri sevdiğini bildirmektedir:
للها نا نيرهطملا بحي
„Şüphesiz Allah temizlenenleri sever” (Tevbe,9/108)
Peygamberimiz beyanı ile ناميلاا فصن روهطلا „Temizlik imanın yarısıdır.”14
11. Sıla-i rahim“e riayet etmek
Müslümanlar uygun zamanlarda mümin kardeşlerini, büyüklerini ve yakınlarını ziyaret etmeli, on
ların gönüllerini hoş etmeye çalışmalıdır. Ancak ziyâretin, çok uzun ve usandırıcı olmamasına özen gös
termelidir. Ziyârete gelenlere imkân nispetinde ikram etmelidir. Allah’a ve âhirete inanan, misâfirine izzet
ve ikramda bulunmalıdır. Kur’an’da bir çok âyette sıla-i rahim emredilmektedir. Peygamberimiz (a.s.)
كملظ نمع فعاو كمرح نم طعاو كعطق نم لص
„Senin ile ilişkiyi kesen kimse ile ilişkini sürdür, seni mahrum edene ver, sana zulmedeni bağış
la“15 buyurmuştur.
12. Evlere girerken kurallara uymak.
Evlere girmeden önce zil çalarak veya kapı tıklatılarak izin istenir, buyurun edilince girilir ve selam
verilir. Bu hususu yüce Allah şöyle ifade etmektedir:
ىَّت َ ح ْ مُ كِ توُ ي ُ ب َ رْ يَغ ا توُ ي ُ ب اوُ لُخْ دَ ت َ لا اوُ ن َ مآ َ نيِ ذَّ لا ا َ هُّيَأا َ ي َ نو ُ رَّكَذَ ت ْ مُ كَّ ل َ عَ ل ْ مُ كَ ل ٌ رْ يَخ ْ مُ كِ لَذ ا َ هِ ل ْهَأ ىَ ل َ ع او ُ مِّ ل َ سُ ت َ و او ُ سِ نْأَ ت ْ سَ ت
“Ey inananlar! Evlerinizden başka evlere, izin almadan, seslenip sahiplerine selam vermeden
girmeyiniz. Eğer düşünürseniz bu sizin için daha iyidir” (Nur 24/27).
İzin verilmez ise girilmemeli ve eve kabul etmedi diye de alınmamalıdır. Çünkü gitmek istediğimiz
kimse müsait olmayabilir, bir mazereti bulunabilir. Bu husus Kur’an’da şöyle bildirilmektedir:
ىَّت َ ح ا َ هوُ لُخْ دَ ت َ لاَف ا د َ حَأ ا َ هيِ ف اوُ دِجَ ت ْ مَ ل ْ نِ إَف ٌ ميِ ل َ ع َ نوُ ل َ م ْ عَ ت ا َ مِ ب ُ هَّ للا َ و ْ مُ كَ ل ىَ كْ زَأ َ وُ ه او ُ عِج ْ راَف او ُ عِج ْ را ْ مُ كَ ل َ ليِ ق ْ نِ ا َ و ْ مُ كَ ل َ نَذْ ؤُ ي
“Eğer evde kimseyi bulamazsanız, yine de size izin verilmedikçe içeriye girmeyiniz. Size „Dönün“
denirse dönün. Bu, sizi daha çok temize çıkarır. Allah yaptıklarınızı bilir“ ( Nur 24/28).
Aynı şekilde, erginlik çağına erişmemiş çocuklarla hizmetçilerin başkalarının odalarına girerken
izin almaları yolunda eğitilmeleri ve öğretilmeleri gerekir. Bu husus Nur suresinin 58. âyetinde bildirilmek
tedir.
13. İnsanları küçümsememek
Bu husus Kur’ân’da şöyle ifade edilmektedir:
13 Tirmizî, İsti’zân 31. V,74.
14 Ahmed, V, 342, Tirmizî, Deavât, 78 ظ V, 536.
15 Ahmed, IV, 158.
228
روُخَف لاَ تْخ ُ م َّلُ ك ُّبِ حُ ي َ لا َ هَّ للا َّنِ إ ا ح َ ر َ م ِضْ رَْ ﻷا يِ ف ِشْ مَ ت َ لا َ و ِساَّ نلِ ل َكَّدَخ ْ رِّع َصُ ت َ لا َ و ِ َ
„İnsanları küçümseyip yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek yürüme; Allah, kendini beğenip
övünen hiç kimseyi şüphesiz ki sevmez“ (Lokman, 31/18).
14. Doğru sözlü olmak.
Müslüman doğru sözlü olmalıdır. Kur’an-ı Kerim, müminlerin doğru ve dikkatli konuşmasını, söy
leyecekleri sözü ölçülü ve bu sözün nereye varacağını düşünerek söylemelerini emretmekte ve onları
sâlih amele yol açan güzel söz söylemeye yönlendirmektedir. Çünkü Allah, doğruların, doğru sözlülerin
yardımcısıdır. Doğru sözlülerin hareketlerini hatadan korumayı, işlerini düzeltip yoluna koymayı kendileri
ne bir mükâfat olarak vaat etmektedir:
ُ نُذ ْ مُ كَ ل ْ رِ فْغ َ ي َ و ْ مُ كَ لا َ م ْ عَأ ْ مُ كَ ل ْ حِ ل ْصُ ي اديِ د َ س لا ْ وَق اوُلوُق َ و َ هَّ للا اوُقَّتا اوُ ن َ مآ َ نيِ ذَّ لا ا َ هُّيَأا َ ي ِ ظَ ع ا ز ْ وَف َ زاَف ْ دَقَف ُ هَ لو ُ سَ ر َ و َ هَّ للا ْ عِ طُ ي ْ ن َ م َ و ْ مُ ك َ بو ا مي
“ Ey inananlar! Allah’tan sakının, dürüst söz söyleyin de Allah işlerinizi kendinize yararlı kılsın ve
günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Peygamber’ine itaat ederse, şüphesiz büyük bir kurtuluşa ermiş
olur”(Ahzab, 33/70-71)
15. İsraf etmemek
Müslüman israf etmemelidir. Çünkü israf dinen haram oluşunun yanında, bir tür görgüsüzce dav
ranıştır.İsrâf, herhangi bir şeyi gereğinden fazla kullanmak demektir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
َ لا ُ هوَّ نِ إ اوُفِ رو ْ سُ ت َ لا َ و اوُ ب َ رو ْشا َ و اووُ لُ ك َ و “ َ نيِ فِ رو ْ سُ مْ لا ُّبو ِ حُ ي „…Yiyin için fakat israf etmeyin, çünkü Allah müsrifleri
sevmez” ( A’raf, 7/31)
ٍİsraf bütün harcamalarda söz konusu olabilir. İhtiyaç ölçüsünü aşan her harcamada israf vardır.
Bu durumdan sakınanları Allah övgü ile anıyor:
ا ً ما َ وَ ق َكِ لَ ذ َ نْ ي َ ب َ ناَ ك َ و او ُ رُ تْ ق َ ي ْ مَ ل َ و وُ فِ ر ْ سُ ي ْ مَ ل اوُ قَ فنَأ اَ ذِ إ َ ني ِ ذَّ لا َ و
„.. .Onlar, sarf ettikleri zaman ne israf ederler ne de cimrilik, ikisi arasında orta bir yol tutarlar“ (Furkan,25/67)
16. Aşırı gitmemek
Müslüman hayatının her safhasında orta yolu takip etmelidir. En faydalı nimetler dahi sınırını aş
tığında insana dert olabilir.Beşeri münasebetlerde de bu denge çok önemlidir.İnsanlarla sohbet güzeldir.
Fakat sohbette sürekli konuşan veya dinleyen olmak aşırılıktır.Bu durum cemaat içinde sıkıntıya sebep
olur. Tebessüm edilecek yerde kahkaha atmak da anormal bir davranış olarak dikkat çeker. Aşırı yemek
sofrada diğer insanlara karşı kişiyi küçük düşürürken diğer taraftan insanı dert sahibi yapar. Peygamber
efendimizi aşırılığı men etmiştir:
Sahabeden İbn Abbâs anlatıyor: „Resûlullah (a.s.) hacda Akabe cemresine taş atma sabahı,
bineğinin üzerindeyken: „Bana (taş) toplayıver!“ dedi. Ben de ufak taşlardan onun için topladım. Avucuna
koyduğum sırada şöyle buyurdu:
ِ نيِّدلا يف ِّ وُ لُ غْ لاِ ب ْ مُ كَ ل ْ بَق َ ناَ ك ْ ن َ م َكَ ل َ ه ا َ مَّ نإَف ،ِ نيِّدلا يف َّ وُ لُ غْ لا َ و ْ مُ كاَّيإ
„Dinde aşırılıktan sakının. Sizden öncekileri, dinde aşırılıkları helâk etmiştir.“16
17. Mütevâzî olmak
İnsanın kendini büyük görmesi diğer insanlar nazarında onu küçültürken, bunun tersine alçak gö
nüllülük o kişiyi insanların nazarında kıymetlendirir .Unutulmamalı ki şeytanı lanetli kılan şey kibir olmuş
tur. Bizi yaratan yüce Allah insanı tevazu ile sevimli kılmıştır. Yüce Mevla şöyle buyurur:
ْ مَ ت َ لا َ و َغُ ل ْ بَ ت ْ نَ ل َ و َضْ رَْ لاا َقِ رْخَ ت ْ نَ ل َكَّ نِ ا ا ح َ ر َ م ِضْ رَْ لاا ىِ ف ِش لاوُط َ لا َ بِجْ لا
16 Nesâî, Hacc 217, V, 268.
“ Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, çünkü sen ne yeri delebilir ve ne de boyca dağlara ulaşabi
lirsin” (İsra, 17/37).
18. Ahde vefa.
Müslüman verdiği sözde duran insandır. Bu Allah ve Peygamberin kesin emridir. Yüce Allah şöyle
buyurlaktadır.
دوقعلاب اوفوا اونما نيذلا اهيا اي
„Ey Müminler akitlerinizi yerine getirin“ (Mâide, 5/1),
ل
اوسم نا
ك
دهعلا نا دهعلاب اوفوا و
„…Verdiğiniz sözü yerine getirin Çünkü söz veren sözünden sorumludur“ (İsrâ, 17/34).
19. Meclislerde konumuna uygun davranmak.
Müslüman gittiği meclise temiz elbiseyle gitmelidir. Yaşlı ve bilgili kimselerden üstte oturmamalı,
kendine söz düşmedikçe konuşmamalı, söylenilen faydalı şeyleri dinlemelidir. Sonradan gelenlere yer
vermeli, birbirlerine karşı güler yüzlü, tatlı sözlü olmalıdır. Meclisten ayrılırken arkadaşlarından izin alarak
ve selâm vererek ayrılmalıdır. Yüce Allah bu hususu Kur’ân’da şöyle ifade etmektedir:
َ
نيِ ذَّ لا ُ هَّ للا ْ عَف
ر
ْ
َ
ي او ُ زُشناَف او ُ زُشنا َ ليِ ق اَذِ ا َ
و ْ مُ كَ ل ُ هَّ للا ْ حَ سْف َ ي اوُ حَ سْفاَف ِسِ لا َ ج َ مْ لا يِ ف اوُ حَّسَفَ ت ْ مُ كَ ل َ ليِ ق اَذِ إ او
ٌ
ريِ ب َخ َ نوُ ل َ م ْ عَ ت ا َ مِ ب ُ هَّ للا َ
ن
ُ
َ
مآ َ نيِ ذَّ لا ا َ هُّيَأا َ ي
و تا َ ج َ رَ د َ مْ ل ِ عْ لا اوُ توُأ َ نيِ ذَّ لا َ
و ْ مُ كْ نِ م اوُ ن َ مآ
“ Ey inananlar! Toplantılarda, size, „Yer açın“ denince yer açın ki Allah da size genişlik versin;
„Kalkın“ denildiği zaman da hemen kalkın ki, Allah, içinizden inanmış olanları ve kendilerine ilim verilenleri
derecelerle yükseltsin. Allah işlediklerinizden haberdardır” (Mücadele, 58/11).
20. Yemek adabına uymak.
Günlük hayatımızda önemi bir yer tutan yeme-içmenin de dinimizde kuralları vardır. Yemekten
önce elleri yıkamak, yiyeceklerimizi helal ve temiz olarak yemek, Besmele ile başlamak, verilen nimetlere
şükretmek, tıka-basa yemeyip henüz iştahı varken sofradan kalkmak, acele etmeden sağ elle yemek,
yemekten sonra elleri yıkamak önemli görgü kurallarındandır
Sonuç
Görgü kuralları elbette yukarıda anlattıklarımızdan ibaret değildir. İslam, hayatın her safhasına
müslümanın edepli, terbiyeli ve görgülü ve nazik olmasını istemektedir. İslam’ın toplum içindeki tavır ve
davranışlarını belirleyen görgü kuralları Kur’an ve sünnette detaylı olarak bildirilmiştir. Dinin her emrine
uymak ve her yasağından kaçınmak edeptir, ahlaktır.
Müminin; inancında, işlerinde, sözlerinde ve davranışlarında dosdoğru olması onun edebinin so
nucudur. Mümin hayatında şu hususlara hep riayet etmelidir:
Kızgınlık ve şiddetten sakınarak yumuşak huylu olmak, dostluğa önem vermek, hakkına razı ol
mak,yapılan iyiliklere karşı teşekkür etmek, bir işte azim ve sebat sahibi olmak, günahlardan kaçınmak,
başkalarını kötülemekten kaçınmak, kendini yüksek görmemek, yaptığı iyilikleri başa kakmamak, ağır
başlı ve vakur olmak, koğuculuk yapmamak, herkes hakkında hayır dilemek, yardımsever olmak, kendisi
için arzu ettiği güzel şeyleri Müslüman kardeşi için de arzu etmek, aksırana karşı hayır dua etmek, hasta
ları ziyârette bulunmak, onların sıhhat ve afiyetleri için dua etmek, muhtaçlara yardımcı olmak, iyiliği em
redip kötülükten sakındırmak, kaba ve çirkin, edep dışı müstehcen ve kalp kırıcı sözlerden sakınmak……
Görgü kurallarını yaşamak ve yaşatmak insanlar arasında saygınlık ve muhabbet doğurur. Bunla
ra riayet etmek İslâm’ın ortaya koyduğu huzur ve mutluluğu hissetmek demektir.
229 “
https://www2.diyanet.gov.tr/DinHizmetleriGenelMudurlugu/VaazHizmetleri/G%C3%B6rg%C3%BC%20Kurallar%C4%B1.pdf