Bir Türkün kanını taşımıyormuşum gibi yazacağım

Ya bunlar…
Bir artı bir artı bir artı…
Toplamasını bilmiyorlar, ya gözlerine doğru düzgün gözlük lazım…
Veya…
Fazlaca entel, dantel geçinip halktan, hayattan soyutlanmışlar!

Eskiden çok saygı duyduğum, görüşlerine, bilgisine çok değer verdiğim bir kimseydi…
BEN BÖYLEYIM…
Bir anda siliveririm hayatımdan, kapatırım defteri. Bir anda!

Evladım olsa, yeminle…
Evladım bile olsa bir anda siliveririm hayatımdan…
Böylede kötü bir yanım var. Çok kötü bir yanım. Araba için telefon ettiler, Pazartesi, en geç Salı herhalde. Kısmetse.

Jack…
Kardeşimin hayvanat bahçesi neler öğretmedi bana bu yaşta…
Okuduğum, bildiğim ama hiçbir zaman gözlemleyemediğim şeyler…
Göz, gözlemlemek, analiz edip verilerden doğru sonuçları çıkarmak…
Kuram ile…
Pratiği (tatbiki) birleştirebilmek…
Bir meziyet!

Yok yazmam artık ona…
O…
Bitti benim için, okuyorum onu en son okuyacak bir şey kalmadıysa, uykumun gelmesi için okuyorum.

Bir kendini “sattı”
İlkelerine bence ihanetti veya ihanet etmek zorunda bırakıldı…
IKI ve en önemlisi…
Bir insan sadece ben biliyorum diyorsa, kaç ondan, kaç kaçabildiğin kadar…
Hazır değilse 99 yaşında bile olsa yeni bir şey öğrenmeye, yeni düşüncelere, fikirlere açık değilse kaç…
Kaç kaçabildiğin kadar!

O…
“Faklı düşünüyormuş”
Bu dünyada en manyak, en zıt, en tezat düşünceler benim kafamın içinde dolaşıyor diyebilirim rahatlıkla. Hep dediğimdir…
Herkes gider Mersin’e, Önder tersine!

Bunu her zaman söylemişimdir, her zaman!

Şark kurnazını bilir misin?
Ahanda Türk, Türkiyeli…
Aşağılamak için söylemiyorum, gerçeğin ta kendisi.

Gel gurbete ve sadece Türk, Türkiyeliyi izle…
Birisi bir şey yapıyorsa…
Anında sağında solunda maymunu yapıyor aynısını!

Anlamıyormuş “Beyefendi”
Daha demin ne yazdım, organik bir bağ…
FETÖ ve AKTÖ arasında…
FETÖ neyle, nasıl başarıyı yakalamıştı?

Bu…
Cahil, görgüsüz, bilgisiz…
Dolayısıyla fikirsiz yığınların yöntemi, sürü zekâsı…
Evet…
Proletaryanın intikamına, yığınların haşmetine…
Ayaktakımının hegemonyasına şahit oluyoruz…
Yokkk…
Kendimi bir bok sanmıyorum, hep derim…
Gururla söyler, yazarım bunu…
Anam soğan, babam sarımsak. Ben sadece bir insan olmaya çalışıyorum…
İyi kötü bir kul, Onun yolunda olan…
İnsana inanan, inanmak isteyen bir insan. Yıldızım…
Mustafa Kemal Atatürk, pusulam. Bu toprakların bir evladıyım…
Bir Fatih’in hayranı…
Bir Osman Gazinin, Ertuğrulların, Alpaslanların…
Bir Mevlana’nın, bir Bektaşi’nin…
Mürekkep yalamış ve insan olmaya çalışmış herkesin bir hayranıyım sadece.

Sora dursun cici hanımlar, beyler…
Halktan soyutlamışlar kendilerini, yaşamdan, TOPRAKTAN…
Soradursunlar, farklı düşünsünler(!)

Eğitim şart!
21 Şubat 2019

Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında Erdo¬ğan için dedi ki:
“Şimdi kendisine bir de Amerika’da saray yaptırı¬yor!”
Kılıçdaroğlu’nun söyledi¬ği Cumhuriyet gazetesinin haberiydi.
Merkezi New York’ta¬ki Türken Vakfı, rahmetli boksör Muhammet Ali’ye ait çiftliği satın almıştı. Göl¬lerle çevrili Michigan eya¬letindeki St. Joseph nehri kıyısındaki 328 dönümlük çiftlik 2 milyon 895 bin 37 dolara satılığa çıkarıl¬mıştı. (Araziyi satın alıp ev yapan Amerikalı ünlü gangster Al Capone’un koruması -”Küçük New York”- Louis Campag¬na idi. Evin Al Capone’a ait olduğunu düşünebiliriz. Campagna’nın 30 Mayıs 1955’teki ölümüyle çift¬lik Yahudi-Hıristiyan karışımı Yedinci Gün Adventistleri Kilisesi adlı Protestan mezhebine satıldı. Muhammet Ali çiftliği 400 bin dolara 1975 yılında aldı. Çiftliği yenileme sırasında Al Capone’a ait gizli oda¬lar bulundu. Ancak konumuz bu değil…)
New York merkezli Tür¬ken Vakfı uzak diyarlarda¬ki, Kanada sınırındaki bu çiftliği neden aldı? Kimsenin bilmediği- Türk öğrenci olup olmadığı belirsiz Andrews Üniversitesi desek, ona bile uzak! Yaz okulu için mi? Bu¬nun için bu kadar para verilmez. Ne peki?
İpucu aramaya vakıftan başlayabiliriz:
Türken Vakfı, Ensar Vakfı ile TÜRGEV tarafın¬dan ABD’de 2014 yılında kuruldu. Amacı, ABD’deki öğrencile¬re burs, konaklama ve diğer kültürel programlar aracılı¬ğıyla yardımcı olmak. Türk öğrencilere anahtar teslim mobilyalı iki odalı iki ban¬yolu evlerde konaklatıyorlar.
Vakfın kuruluş senedin¬de milyonlarca dolar gö¬züküyor. Bu kadar bağışı kontrol eden bu isimler kim?
Zincirin halkaları
Vakfın yönetim kadrosuna baktığımda ilginç bir tabloyla karşılaşıyorsunuz:
New York’ta vakfa “abilik” yapan Dr. Halil Mutlu; Erdoğan’ın dayısının oğlu; New York’ta hekimlik yapıyor.
Vakfın başkanı Behram Turan da Rize İyidere doğumlu; İTÜ İnşaat Bölümü mezunu, Türkiye bursuyla gittiği 1982’den beri ABD’de yaşıyor.
Vakıf saymanı Memiş Yetim de Rizeli. 1995’den beri New York’ta ikamet ediyor.
ABD’deki çiftlik alımı ortaya çıkınca “Turken Foundation” sitesine baktığımda, bu isimlerin Erdoğan ile yakınlığını önemsemedim…
Akşam saatlerinde…
Erdoğan’ın teyze oğlu Recep Ali Er’in Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü’ne atandığı bilgisi geldi!
Göreve gelmesi şaşırtıcı değildi: Rize Pazarköy doğumlu. Trabzon’da 19 yıl öğretmenlik yaptı. AKP iktidarıyla; Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Samsun ve Ankara Bölge Müdürü olarak çalıştı. 2013’te Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdür Yardımcılığına atandı. Şimdi de genel müdür oldu.
Ama…
Bu bilgiler şu atamayla anlam kazanıyor:
Erdoğan’ın diğer teyze oğlu İbrahim Er de Milli Eğitim Bakan Yardımcısı! Görev alanları; Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü, Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü…
“Erdoğan akrabalarına kadro buluyor” deyip meseleyi geçemeyiz! Benim kafam başka çalışır! Şöyle anlatayım:
Ne gizleniyor
Erdoğan ailesinin fertlerinin neredeyse hepsi “eğitim” işinde:
Erdoğan’ın oğlu Bilal; öğrencilere yurtlar kuran Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) “gölge başkanı”… Keza: Devlete ve topluma faydalı bireyler yetiştirmeyi hedefleyen Yeni Türkiye Eğitim Vakfı (YETEV) ve -eşinin dayısı M. Fatih Çıtlak’ın başkanlığını yaptığı- İnsan ve İrfan Vakfı gibi çeşitli eğitim kuruluşlarının kurucusu…
Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak; TÜRGEV Yönetim Kurulu Üyesi…
Erdoğan’ın teyze oğlu Recep Ali Er, üniversite öğrencileriyle yakından ilgili Kredi ve Yurtlar Genel Müdürü…
Erdoğan’ın teyze oğlu Adnan Er, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Genel Sekreteri…
Erdoğan’ın dayı oğlu Halil Mutlu TÜRKEN Başkanı…
Erdoğan’ın teyze oğlu İbrahim Er Milli Eğitim Bakan Yardımcısı…
Hepsini alt alta topladığınız zaman karşınıza nasıl “manzara” çıkıyor?
Öğrenciler, yurtlar, evler, burslar, Milli Eğitim deyinde aklınıza kim geliyor?
Erdoğan ailesi “eğitim” meselesiyle son dönemlerde neden bu kadar ilgili? Ellerinde koskoca devlet var; eğitime dair ne istiyorlarsa yapamazlar mı?
O halde bu “örgütlenme” ne? Yeni kadro arayışı mı? Öyle ise…
“Eğitim-yurt” işinde neden hep yakın akrabalar var? Başkalarına güvenmiyorlar mı? Ne saklanıyor ki; milyon dolarlık bağışlar mı? Böylesine kutsal göreve para verenler bunu niçin gizlesin?
Bu girift ilişki ağını/ denklemini çözemedim!
Çiftlik alımı kafamı çok karıştırdı!
Bir sır var, ama ne?
Ne diyordu reklamın sonunda Cem Yılmaz; “eğitim şart”…
Meraklılar için not: Michigan/ Berrien Springs’teki çiftlik ile, Pensilvanya/ Saylorsburg’daki çiftlik arası bin kırk dört kilometre!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/soner-yalcin/egitim-sart-3612536/