Dünden bugüne, aslında yazmak anlatmak istediklerim var canim istemiyor, moral. Tek söyleyebileceğim, diyebileceğim Allah ne verirse ne çıkarırsa karşına hayırlısını versin, çıkarsın.

Kötü olan ne biliyor musunuz?
Hani insan kendi yanlış yapar bedelini öder…
O başka…
Ama başkasının yaptığı yanlışın bedelini ödemek zor geliyor bana!

Kısa bir süre önce yaşanmış bir gerçek
Anlayana…
Kadın daimî konum çünkü kadın ile başlar her şey kadın ile bitter…
Ve kadın ve iffeti ve kadın ve sadakati…
Benim için olağanüstü önemli!

Kadın ve O kutsal annelik görev ve mesuliyeti, masumiyeti…
Bir erkeğe eş, yâr, yoldaş, arkadaş olabilme kabiliyet ve bilinci…
Her erkek her kadını, her kadın her erkeği taşıyamayacağı gibi her erkek, erkek, her kadın maalesef kadın değildir buda bir gerçek!

Genç bir çift…
Erkek gece gündüz ekmek peşinde…
Yeni evlisin kaltak yeni evli, kocanın bilmem nesi yetmedi mi?

Herif evden çıkar çıkmaz bir başkası yatağında…
Bahaneye bak bahaneye…
Sözde ruhu ince ama kırk kişiye…
Bacak açmasını biliyor fahişse!

Kocası…
Ona hiç çiçek almazmış, kabaymış kaba…
Orospuya bak ya!

Bu misal benzeri dünden bugüne kimi yazar çizerin görüşleri:


Islak imzanız batsın…
5 Ağustos 2018

İnsanlarla konuşurken “CHP” adını ağzımıza alamıyoruz…
“Sus” diyorlar…
Bir tiksinti bu…
*
İktidarlar yıpranıp biterler, bunca suçlu bir iktidar karşısında muhalefetteyken tükenmeyi…
Nasıl başardılar…
*
1240 delege var…
Yarısı 620 eder…
Bunu bir türlü sayamadılar…
Genel seçimde oyları saymaya kalkmaları rezaletinden sonra, anlıyoruz ki bu yapılan seçimlerde çıkan sonuçlar böyle değil…
*
Hepimizin canını yaktınız…
Genel Başkan yardımcıları Enis Berberoğlu kapıları yüzlerine kapadı, demek ki aynı fikirde… Bunlara güvenen, inanan, bel bağlayan herkes ağır faturalar ödedi…
On binlerce insan işinden oldu, sahipsiz ve üzgünler… Sanatçılar yasaklı, tiyatrolar kapatıldı, gazeteciler-yazarlar işsiz kaldı, memurlar sürünüyor, işçilerin sendikaları alındı ellerinden, destekleyen işadamları battılar, akademisyenler kovuldu, öğretmenler atıldılar…
Güvenip meydanlara çıktı çocuklar, vuruldular…
Gençler hapiste…
CHP’ye güvenip, desteklemek isteyenler, gelecekleri, canları, kanları ile bedel ödediler…
*
Gerçekten de yazarken üzülüyorum ama bu son rezalet açıkça gösteriyor; Nasılsa bu adamların eline geçmiş CHP, bilincini ve izanını yitirdi…
Geçit yıkılsa elin adamı istifa ediyor…
Cumhuriyet yıkıldı, tınmıyorlar…
*
Birer turuncu koltuk kapmak isteyenler kaptılar, ayda 20 milyon…
Şimdi itişip-kakışmanın altında, biraz ilçe belediye başkanlığını almanın çıkar kavgası var…
Alabilirlerse…
*
Basiretsizlikleri cumhuriyeti yıktı…
Şimdi; yüreğinde hâlâ umut taşıyan, hâlâ direnen, cumhuriyet sevdasını terk etmeyen insanları her gün yıkıyorlar…
1240 delege…
Yarısı 620 eder…
Yarıdan bir fazlası 621 eder be adam…
Batsın ıslak imzanız…

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/bekir-coskun/islak-imzaniz-batsin-2557858/

İflas!
6 Ağustos 2018

Kocaeli’de İlahiyat Fakültesi, master ve doktora seviyesinde eğitim veriyor. Sanki yetersiz kalmış, bu kentte binlerce öğrenci master ve doktora yapmak çaresizliğine düşmüş gibi Büyükşehir Belediyesi, kentin en kupon yerinde 12 bin 400 metrekare arsa üzerinde “Dini Yüksek İhtisas Merkezi” yaptırıyor.
Kaça mal olacak?
Bilinmiyor.
Enflasyon yükseliyor. İnşaat maliyetleri de şişmekte. Kocaeli şehrinde vergi veren vatandaşlar; “Böyle bir tesise ihtiyaç varsa bütçesi 7 milyar 700 milyon TL’yi aşan Diyanet İşleri Başkanlığı yaptırsın. Dini tesis niçin belediye parasıyla yaptırılıyor?” diye itiraz ettiler. Uğur ENÇ’in haberine göre, itirazlar Belediye Meclis’inde dile getirildi.
Haklılar.
Dini eğitim iflas etti.
Günlerce yazıldı, konuşuldu. Ciddi uyarılardı. Kulaklar sağır. Yürekler tıkalı. Tek elle tutulur tepki Kocaeli şehrinden geldi.
* * *
İsraf dine göre haramdır. Vazgeçtim haramdan, sevaptan, paradan, puldan fakat çocuklara yazık. Çocukların geleceği din odaklı eğitim sisteminde israf malzemesi oldu. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2017 2019 Yatırım Planı’nda “Fen liseleri ile imam hatip liseleri arasındaki uçurum” dudak uçuklatmıştı. Fen liselerine: 109 milyon TL. İmam hatip liselerine: 1 milyar 700 milyar TL ayrılmış. İnşaatı devam eden fen liselerine 207 milyon TL, imam hatip liselerine ise 2 milyar 770 milyon TL yapım parası aktarılmıştı. Yani Milli Eğitim Bakanlığı, genel bütçeden aldığı çok yüksek payla en çok imam hatip liselerini gözetti, korudu, destekledi. Ayrıca yine paralar ayırıp; çocukların bedensel, ruhsal ve zihinsel gelişmelerine destek olsun diye çoğunlukla imam hatip liselerinde “Kuran-ı Kerim Okuma, Hafızlık, Ezan yarışması, 40 Hadis etkinliği” düzenleme, dini kitapları özendirme ve binlerce çocuğu kapsayan “yaz dini eğitim etkinlikleri” de yaptı, yapıyor.
Elde edilen sonuç:
İmam hatip iflas etti.
* * *
Yeni Milli Eğitim Bakanı “iflası” kucağında buldu. Eğitim kalitesi iyi okullara girmek için yapılan LGS sınavına 1 milyon 260 bin öğrenici katıldı. İstediği ilk tercihe giren öğrenci sayısı sadece 33 binde kaldı. Matematikte her 100 öğrenciden 10’u, fen bilimlerinde her 100’den 8’i sıfır çekti. 224 bin kişilik imam hatip kontenjanında 107 bin kişilik kontenjan boş kaldı. Eve en yakın imam hatipleri bile öğrenciler ve aileleri tercih etmedi.

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/necati-dogru/iflas-2558957/

Toplumsal hipermetropi
7 Ağustos 2018

Televizyonlarda habire aynı heriflerin çıktığı hacivat karagöz programlarını seyrediyorsunuzdur mutlaka…
En sık duyduğumuz yorum şu:
“Büyük oyunu görüyoruz!”
*
Nedir kardeşim o büyük oyun?
Onu söyleyen yok.
Ama devamlı büyük oyunu görüyorlar.
*
Şehirlerimizi mahvettiler, iki kova yağmur yağsa caddeler nehir oluyor, alt geçitler şelale oluyor, metrolar akvaryuma dönüyor, denizi olmayan Ankara’da insanlarımızı dalgıçlar kurtarıyor… Televizyona uzman diye çıkıp, “dış güçler iklimleri manipüle ederek ak partili belediyeleri zor durumda bırakmak için yağmur yağdırıyor” diyorlar.
*
Rant şehvetiyle dandik dundik inşaatlara yol verdikleri için üç buçuk şiddetinde depremde bile yıkılmalar oluyor… “Kudüs’ün başkent olmasına izin vermediğimiz için Amerikalılar savaş gemisinden suni deprem yaptırıyor” diyorlar.
*
Ekonominin içine ettiler, dolar beş lirayı geçti… “Üst akılın tezgahı” diyorlar, “masonlar yapıyor” diyen var.
*
Amerikalı rahip krizini yönetemediler, sivilceydi, kangren oldu… Yanlış yaptık diyemiyorlar, sıradan bir misyoner olan rahibi “Vatikan’ın derin devleti İlluminati”ye bağlayan bile var.
*
Netice?
*
Harvard’ta akademisyen olarak eğitim gören İstanbul Üniversitesi doçenti, “kim milyoner olmak ister” yarışmasına katıldı, bismillah ilk soruda elendi.
“Öğretmen, öğrencilerinden çiçek olmalarını istediğinde, öğrenciler hangisini yapıp ses çıkarmadan dururlar?” diye soruldu.
Son derece iyi bir eğitime ve başarılı bir kariyere sahip olan akademisyen, doğru cevap olan “kollarını göğüste bağlayıp” şıkkı yerine “tek ayak üstünde durup” şıkkını işaretledi.
Çiçek olma kavramını hiç duymamıştı, bu yüzden fikir yürütmüştü, metafor olabilir diye düşünmüştü, “çiçeklerin tek ayağı var, dolayısıyla olsa olsa tek ayak üstünde durmak olabilir” diye düşünmüştü.
Son derece basit bir soruyu, kafasında büyütüp karmakarışık hale getirmişti. Soru bu kadar basit olamaz diye fikir yürütüp, yanlış sebeplere yönelmişti.
İnsan davranışı yerine, çiçek davranışına kafa yormuştu.
*
Bir hafta sonra bir başka genç aynı yarışmaya katıldı, üniversite mezunuydu, ekonomistti.
“Çin Seddi nerededir?” diye soruldu. Cevap seçenekleri Çin, Hindistan, Güney Kore, Japonya’ydı.
Yarışmacı arkadaş “biliyorum” dediği halde, bildiği halde cevap veremedi, bu kadar kolay olamaz, herhalde benim göremediğim bir şey var diye düşündü. Joker hakkını kullandı, seyirciye sordu.
Seyircilerin yarısı Çin dedi, yarısı öbür ülkeleri söyledi. Bu yüzden gene emin olamadı. İkinci jokerini harcadı, telefonla joker hakkını kullandı.
Telefona bağlanan kişi soruyu duyunca şöyle bir durakladı, muhtemelen bu kadar kolay olamaz diye içinden geçirmişti, ama sonunda “Çin” dedi.
Böylece yarışmacı da nihayet “Çin” şıkkını işaretledi, bildi. Bildikten sonra “biliyordum ama bu kadar şey olamaz diye düşündüm” dedi.
*
Toplumsal hipermetropi’dir bu.
*
Kollektif illüzyona maruz kalan toplumun, hipermetropisi’dir.
*
Büyük oyunu gördüğünü zannederken, burnunun ucundakini görememe halidir.
*
Somut gerçeklerin bile arkasında çapanoğlu ararken, gözünün önündekinden şüphe etmesidir.
*
Gayet berrak konularda bile, kendi kendine aklını bulandırmasıdır.
*
Bildiğine bile inanmamasıdır.
*
Bakın iddia ediyorum…
Otorite denilen bademlerden biri çıksın bu akşam televizyona, iki kere iki aslında beştir, üst akıl dört diye bilmemizi istiyor desin…
Bir hafta sonra dört diyene siyonist derler bu ülkede!

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/toplumsal-hipermetropi-2560889/