Göz, Beyin ve Bilinç üzerine

Göz…
Gördüğünü sanır halbuki göz SADECE bir “kameradır”
Cebin…
Fotoğraf makinesi nedir?
Bir optik ya gerisi?

Deminki vazo örneği, vazo VEYA birbirine bakan iki insan…
GÖZ sadece birinden birini görebilir, beyin görüleni “yorumlar”
Duyularımızın %80’ini gözlerimiz ile algılarız…
Aslında sadece işleme konulacak verilerdir bunlar, yönlendirilir beyine…
Göz değil…
Beyin görür…
Gözler 120 milyon “hücreden” oluşan muazzam bir “sinir ucu” ağından ibaret…
Beyin ise ardında yatan “gerçekleri”
Gerçek mi dedim, pardon tabii ki gerçek değil…
BEYIN…
Bildiğini, tanıdığını veriler ile kıyaslar ve ister gerçek olsun ister bugüne kadar hiç tanımadığı bilmediği bir şey olsun ILLE tanıdığı, bildiği bir şeyler şeklinde yorumlar…
Yani…
Göz değil BEYIN YANILTIR insani, eyyy gidi çeyrek eyyy…
Neden verirsin önem…
Değer…
Tecrübe denilene?

En azından senin beni anlaman lazım, beyin neler gördü neler yaşadı…
Neleri…
Nelere benzetiyor, tabii giriyor araya DUR BIR DAKKIKA…
Önder ve mesleki ve özelinde şahit olduğu tecrübeleri.

Bak yıllar oldu yıllar, anca…
Biraz biraz anlıyor, tanımaya başlıyorsun Önder’i!

Hep derim anam soğan, babam sarımsak…
VE ben kendimi kesinlikle bir bok sanmıyorum AMA hayat…
Ama Allah…
Bu kulun kaldırabileceğinden çok fazlasını gösterdi, yaşattı…
Deneyim sahibi olmasına vesile oldu.

Resimler, saliseler…
Gerçekler yerine > bugüne kadar öğrenilenin bir benzetmesi <
Ve bilim hala insan beynini çözümleyebilmiş değildir…
Yazmıştım geçenlerde, 8 dakikayı…
Güneşin ışığı, gördüklerimizi sandıklarımız HEP geçmişin birer yansıması…
Bilirsen insan psikolojisini…
Yok ya, sana öğretilenden farklı şeyleri…
Tabii ki temel hep aynı…
Şiddetin uzmanı, insan sosyolojisini INAN yönetim, yönlendirmek çocuk oyuncağı.

Tabii bunu ancak yapabilirsin kimi şeylerin farkında olmayana…
Bu yüzden yazıyor, anlatıyorum ki…
Kanmayasın, aldanmayasın cambazlara!

EVETTT, bu bir gerçek…
Deneyimlerin yerinde ve doğru kullanılması…
Nöroloji…
Tabii ki doktor değilim, ama nöroloji “alanlarımdan biri”
Görmek…
Basit gibi gözükse bile bize, son derece karmaşık VE muazzam bir hesap kapasitesi gerektiren bir işlem!

Ve dikkat…
Görme karmaşası içeresine insanın dikkati merkezi konumda…
MERKEZI!

Göz kardeşim, göz dediğimiz SADECE bir kapıdır…
Beyin anahtar, bilinç ise insani insan, bizi biz edendir.

Diyeceksin ki ne alaka sen bilişimci değil misin?
Evet, bilişimciyim AMA hep dedim beni diğerleri ile kıyaslama. Önder neler ile uğraşır ASLA bilemezsin. Bir…
İkincisi…
Yapay zekâ, bilgisayar ağları…
İnsan bedeninin birer kopyası!

Bunları anlatıyorum ki bir taraftan ANLA AKP’lileri falan…
Diğer yandan hırsızı, arsızı ki kanma…
Dur ya daha yeni başladım, bismillah dedim…
Gelmedik pazarlama tekniklerine falan.

Felsefi bir yaklaşım ile sormak lazım…
İnsan…
Göz – beyin – bilinç denkleminde…
Gerçekten çevresini algılıyor, anlıyor mu YOKSA beyin denilen kendini, kendi hayal âleminde mi sanıyor?

Beyin…
Gözden gelen verileri, yani resimleri insanın bilinçli bir katkısı olmadan kendi “dünyasını” yaratan bir işlemci mi?

En ilginci, BURAYA DIKKAT etmenizi öneririm…
Beyin…
Kendi “ gerçeklerini” yaratırken…
İçgüdüsel hepimizin içinde olan hayata kalma mekanizmasına katkıda mı bulunuyor?
Bu soruyu evet ile yanıtlamak gerektiğine inanıyorum çünkü ancak böyle izah edilebilir…
Aklın yolu birdir derken…
İnsan denilen değişik yol ve yöntemleri zorlaması.

Bir “Beyin matrisi (Matrix)” içeresinde yaşıyoruz…

http://www.bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/matrixe-adim-adim

http://www.emo.org.tr/ekler/a130f1dc6f0c829_ek.pdf?dergi=429

Farkında değiliz sadece.

Sarı bir nokta, sadece sarı bir nokta…
Göz merceğinden göz duvarına yansıyan O sarı noktaya ve işleme konan, elektrik sinyalleri…
Bir veri, bu durumda ha insan ha bilgisayar…
Çok oluyor…
Nasıl yazıldığını bilmiyorum, okunduğu gibi yazacağım…
İnsanı bilgisayardan ayıran, verilerin…
İnsanda bir beklenti, duygular, bir çağrışım uyandırması…
Bilimsel terim; Quailya (kualya) denilen. Bilincin beynimizde belli bir bölgesi, mekânı yoktur…
Örneğin konuşabilmemiz, belli bir bölgede oluşuyor…
Bilinç…
Milyarlarca nöronlardan (bağlantılar) oluşan VE beynimizin değişik bölgelerinde oluşan bir durumdur.

Ve bunlar yine bilyonlarca (1 bilyon 1000 milyar) sinapslar (synapse) ile birbirine bağlı…
DIKKAT DIKKAT DIKKAT
Burayı anlamanız çok önemli, üstün körü anlatıyorum çok karmaşık bir meseleyi…
Gözden gelen veriler…
İşleme konulduğunda, INSAN BEKLENTILERI, ISTEKLERI, DUYULARI vesaire vesaire ile…
Harmanlanarak…
Beyin tarafından görüntü oluşturuluyor!

O halde gördüğümüz “hiç bir şeyi” gerçekmiş gibi kabul etmemiz mümkün değildir!

600…
700 nanometre dalga boyu ile gözümüze gelen bir “ışık” beynimiz tarafından kırmızı olarak yorumlanıyor. Daha kısa dalga boyutları yeşil veya mavi renklerini oluşturuyor. Bir kelebek gördüğümüzde…
İçimizde kimi güzel duygular oluşmuyor mu?

Uzun zamandan beri kadın görmediysek, durursa anadan doğma önümüzde…
Göz, daha doğrusu beyin…
😊
Başka yerlerde ne olur?
Onun benzeri, umarım anladınız demek istediğimi?
Biliyorum örneklerim biraz uçuk, AMA ILLE anlamanızı istiyorum, ille!

Hani derler ya herkesin gerçekleri kendine…
İzahı bu, bilimsel açıklaması…
Felsefeciler ki hayatımda felsefe çok büyük bir yer alır…
Yani perde arkası…
Yatağın altı, dip – köşe…
Hatun denilen yandı, yandı…
Felsefeciler bu duruma “yapılandırmacılık” Konstruktivismus derler.

Platon bile…
“Gerçeklerin gölgesinden” söz eder, halbuki bizler…
Israr ederiz gördüklerimiz gerçek diye.

Bu konuda anahtar kelime…
Erkenntnistheorie (Epistemoloji’dir)
Dolayısıyla, beynin benzetmesi…
DIKKAT…
Benzetme yolu ile bilinç oluşturması…
>>> Algı <<<
Salt bir “koruma” refleksidir; run out of capacity…
Beyin fatal error verecek yoksa…
Ne demek istiyorum bu sözlerimle?

Gün içeresinde o kadar çok veriyi içselleştiriyoruz ki…
Eğer her şey işleme konsa…
Başka hiç bir şey yapamazdık!

DIKKAT…
HEPIMIZ, istisnasız hepimiz gün içeresinde kimi şeylerde pür dikkat kesiliriz…
Dikkat kesildiğimiz anda, yani tüm benliğimiz ile bir konuya yoğunlaştığımızda…
Tablonun tümünü görmemiz mümkün değildir, ya tablonun tümünü göreceğiz, ayrıntıları kaçıracağız VEYA ayrıntıya yoğunlaşacağız, DURRR! NE DEDIM?
Ayrıntıya, ayrıntılara değil…
Evet, sadece bir ayrıntıya yoğunlaşabiliriz…
Beni eğiten eğitti zamanın da, aramızdaki fark bu…
Kimi şeylere farklı bakabilmem, ANCAK bu kabiliyeti yavaş yavaş yitiriyorum…
Ağrılar ile birlikte.

Göz – beyin – bilinç denklemi dikkat ile birleştiği anda…
Irada oluşur…
Yani bir şeyi bilerek, isteyerek yapmayı…
Ne soruyor nikah memuru bizlere, erkekleri küreğe mahkûm etmeden önce…
Kadına?

Hür iradenle mi evet diyorsun, evet dedin?
ENAYIII…
Salak seni, düştün karı denilenin tuzağına…
Çek ulan çileyi!

Oğlum bekârlık sultanlıkmış sultanlık…
Nerede akşam…
Orada sabah, dünyada kadın denilenin köküne kibrit suyu mu döktüler?

Neyse şaka bir yana, toplamda bu beni belirliyor beni, benliği…
Yani irade ne kadar güçlüyse, kişilikte o denli güçlü oluyor…
Öyle bir noktaya geldik ki kapasiteler, yani bu konuda uzmanım diyenler bile hemfikir olamıyor…
Açıkçası bilmiyorlar, izah edemiyorlar…
Şimdiye kadar kişilerde değişik algıyı konu ettik, peki…
Örneğin bir masada bir bardak su duruyor, normal şartlar altında HEPIMIZ…
Masa üstünde duran bir bardağı görüyoruz…
İçinde bir miktar su olan…
Nasıl oluyor bu?
NASIL hepimiz ayni şeyi görüyoruz?
Bilim buna yanıt veremiyor!

Benim bu konuda naçizane fikrim şöyle oluşuyor, TÜM verileri…
Bildiğim ve bildiklerimi sandıklarımı bir araya getirirsem…
Yani biyolojik, mekanik, elektrik, yapay zekâ, iletişimin, teknolojik iletişimin temel ilkelerini bir araya getirirsem şöyle bir tablo oluşuyor:

Daha doğumumuzdan kısa bir süre sonra, çocuk yaştan itibaren insan ne yapıyor?
Öğrenmeye başlıyor…
Bir veri bankası oluşuyor beynimizde…
DIKKAT…
Kat örneğin değişik kültürleri, yaşam şartlarını, insanların değişik sosyal konumlarını işin içine…
Her birimiz değişik birer bilgi bankasına sahipken kimi temel bilgiler ortak…
Dilde güzel bir örnek bu konuya…
Anneee…
Her halde birçoğumuzun ilk kelimesi…
Mutter Almanca, Mother İngilizce…
Anne dediğimiz zaman ve gerekli hallerde değişik dillere tercüme ettiğimizde bu kelimeyi beyinlerde “ortak” bir “görüntü” bir duygu manzumesi oluşuyor değil mi?

Ne demiştik?
Gün içeresinde o kadar yoğun bir veri bombardımanına tutuluyoruz ki…
Beyin…
Benzerlik tarıyor veri bankasında, bir uyuşma söz konusuysa gördüğümüzü sandığımız ile birlikte beyin bu görüntüyü ve buna bağlı diğer duyu ve duyguları görüntü olarak zihnimizde oluşmasını sağlıyor. Pekiii…
MP3…
Sıkıştırma ne?
Hani dedik ya BIR konuya odaklanabiliyoruz, BIR şeyi görüyoruz, gördüğümüzü sanıyoruz…
Bilim…
Verilerin bir sıkıştırılmasından yola çıkıyor, çünkü veri akımı çok yoğun…
İyide…
BEYIN(LER) bunu nasıl algılıyor, nasıl işleme koyuyor, sıkıştırma olduğunu nereden biliyor?
Cevaplayamadıkları soru bu…
Bak güzel kardeşim, iletişimin ilk kuralı…
Verici gönderdiği sinyalden sorumlu…
Ve yine bilişimde Handshake diye bir kavram var, Parity…
CRC…
Cyclic Redundancy Check…
Tüm bunları insan icat etmiş ki veri GÜVENILIR bir şekilde bir yerden bir yere gitsin diye…
Ve INSAN…
Tabiatı kopyalayan bir varlık, SORUN…
Bunları bilmekte bir…
Bu bağlantıları görebilmekte iki!

Yani…
ORTAK olarak bir şeyi görebilmemiz…
Algılayabilmemiz…
Veri bankamıza bağlı…
Deneyimlerimize, öğrendiklerimize…
“Bildiklerimize”

Bu ayrılık bu gayrılık bu yüzden…
Kaldı ki bir sorun ile daha karşı karşıyayız, ÖZELLIKLE biz Türkler, Türk milleti…
Dilimiz, ortak bir dile bile sahip değiliz!

Türkçemiz…
Sakız gibi, nereye çekmek istersen oraya çek…
Sonuç, felaket!

Dediğim gibi bu benim şahsi görüşüm, bu konuda düşündüklerim…
Doğru olabileceği gibi tamamen veya kısmen yanlışta olabilir.

Devam edecek…

Felaketim, berbat…
Canım çıkıyor sanki, usul usul…
Aheste aheste, yavaş yavaş. Biliyorsun ne istediğimi…
INAN…
Tükendim.

Meee, meee, me!

Hessen eyaletinde 35 bin kişinin elektrikleri düzenli olarak kesiliyor, insanlar tükettiklerinin parasını ödeyemiyorlar.
Ülkemizde senede 34 milyon ton çöp çıkıyormuş, senede kişi başı 400 kusur kilo çöp üretiyormuşuz.
Dünya sağlık örgütü açıklıyor, açlık ve buna bağlı insan bedeninde oluşan sağlık sorunları artıyor.
Dünyanın dört tarafında, örneğin 25 kuruş zam yapıldı diye insanlar sokaklarda.

Kaynıyor dünya kaynıyor…
Adaletsizlik gittikçe artıyor…
Zengin daha da zenginleşirken fakir neredeyse yok olma sınırında, yok ya yok. Hiçbir şeyi yok, bir kuru canından başka.

Yazmıştım, dedim bu düzen böyle devam etmez, etmeyecek…
Bir istisna…
Türk’sen, Türkiyeli…
Kader der, bana dokunmayan yılan bin yaşasın der…
Oturursun O pis götünün üstüne, seyir eylersin gelişmeleri koyun gibi!

Ve en korkuncu nedir biliyor musunuz?
DÜNYADAKI TÜM…
SÖZDE çevrecilere, ULAN HAYVANLAR…
Dün açıklandı, bebe mamalarında petrol artıkları!

Yok efem sigara…
Yok çöp, yok plastik…
Yok araba…
Bilmem ne bilmem ne. HAYVAN hep mi tüketici?
Üreticilerin hiç mi sorumluluğu yok???
Siyasetçilerin, sorumluların sanki!!!

Sikilmekten zevk alıyorsan…
Bari başkalarını sikmeye çalışmayın, al sana O Greta, yazmıştım…
Ne oldu?
Kayıp oldu KAYIP!

Öyle güzel yönetilip, yönlendiriliyorsunuz ki…
Gerçekleri görmeye fırsat bile kalmıyor KOYUN SÜRÜSÜ!

Söz vermiyorum…
Olursa, yazabilirsem…
Bilimsel, psikolojik pazarlama teknikleri…
Yazabilirsem!

Rubinsche vase (vazo)

Senin bildiğini tahmin ediyorum gerçi, GÖRMEZ INSAN gerçekleri!

İyice bakın resme, çok dikkatli…
Ne görüyorsunuz?
Sadece iki >>> gerçekten <<< birini görebilirsiniz normaline!

BAK…
Gör bir daha büyütülmüş halini…
GÖRRR tüm gerçekleri
!

Bilmiyorsun, öğrenmiyorsun ne kendi tarihinden ne insanlığın geçmişinden…
Neden anlatıyorum Israil’i…
Israil oğul ve kızlarını?
Bir birlik ki, yüzyıllardan beri…
Tek vücut sanki!

Ya, yaaa koyamıyorum ki noktayı, koyamıyorum bir türlü. Hiç hayatıma girmeyecektin vefakâr dostum benim, eziyet makinesi. 6. Madde VE daha yazacağım diğerlerini!!!

ÖZLEDIM…
Özledim Jack’i, sadece ben mi?
Annem hariç herkes özledi…
Oma’cık benzeri ve daha kimleri, kimleri, neleri!!!

Devam ediyorlar, anlatıyor, kandırıyorlar milleti…
HATRILA…
Hatırla Allah, Peygamber aşkına…
Seçim zamanları yurtdışı Türkiyelilerini…
YOKKK…
Sadece AKP’ye özgü değil, HEPSI görüyor, görüyordu bizleri sağmal inek gibi!

Lazım olduğumuzda, para veya oy uğruna hatırlıyorlar bizleri…
Bak güzel kardeşim, LOBI…
Lobicilik faaliyetleri…
Otobüsler, hanlar – hamamlar, yemekler vesairesi…
Oy için…
Organize eder hepsini, tümünü AKP dedikleri…
Baş çalan, çete başı açar kesenin ağzını, yeter ki yığınlar, faydalı enayiler dinlesin kendisini…
Oy uğruna analarının amını bile satabilecek tıniyettedirler, HEPSI!

Söz konusu ülke olsun…
Vatan VE MILLETI…
Tüm bu cabalar, gayretler iner…
İndirgenir en aza, sözlerimi anlayana!

Yazar Önder, söyler çok öncesi…
Ne fayda…
Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az.

MUTLAKA OKU

No taxation without representation

Kendileri söylüyorlar kendileri…
Haberlerinde, CNN Türkiyelide…
450 Kilometre tünel, 450 Kilometre…
Uyuyor bizimkiler!

Ne vatanı ulan…
Ne milleti, yerlisi, millisi(!)
Kalp kalbe karşıymış biliyor musun…
İnan…
Çok öncesi yazdığım 6. Maddeye uydu.

Kendim biliyorum, anlatırım kimi zaman…
KENDIM gördüm, yaşadım bunları…
O Ceyhun dedikleri ne ki?

Evet…
Lobi, kamuoyu oluşturmak, kendi menfaatlerin için çabalamak…
SADECE…
Kendilerine Müslüman bunlar, sadece kendilerine…
Anlayana!

Ben…
Gitti. Belki ilaç vakti

Alman haberlerine göre > kelimesi kelimesine tercüme <

“Kürtler Türk sınırından çekiliyorlar”

Kim çekiliyor kim???
Kürtler(!)
Efem anlayamadım, çekiliyorlar dediniz…
EVET, SILAHLARI ile birlikte!

Ne siz anlıyorsunuz beni ne ben anlatabiliyorum derdimi!

Trump ve emrindekiler, INGILIZ…
Alman Savunma Bakanının çıkışını olumlu karşılıyorlar…
NATO “tarafsız, sesiz”
Fransızlar kızgın, haber vermediniz…
Evladım, OUT’sunuz OUT!

Alman…
Mevki kazanma peşinde…
Merak ediyorum bakalım ne olacak, ilginç bir çekişme…
Tayyipistani tiyatro izler gibi, uluslararası sahneyi de izlemeye başladım!

Franko…
Diktatörün leşini başka bir yere taşıdılar, İspanya’ya dikkat…
İngiltere bir, İspanya iki…
Avrupa Birliği, eğer Alman Fransız’a…
Fransız kalırsa, ABD uşaklığına soyunursa ki “mecbur” ekonomisi…
Seyir eyle kopan kıyameti!

Kapadokya

Oldu bir, iki gün. Ancak dile getirebildim…
Çocuklar…
Güzel kızım, paşam…
Birkaç ağaç için sokaklara çıktınız bir zamanlar…
Yokkkk…
Yok, bu saldırı O saldırı değil. Yaralanan 5 Mehmetçik, akan kan…
Yazmıştım ya…
Zorluyorlar, bekle, gör beteri…
Kapadokya…
Milli park olmaktan çıkarıldı, sen belki gördün…
AMA…
Emin ol çocukların, torunların bu güzelliği, doğallığı yaşayamayabilir…
Bunun farkında mısın evladım, bilincine erdin mi?

Boş ver parayı pulu, gelir yerine…
Bir şekilde…
Geleceğini çalıyorlar, geleceğini!

Gerçek şu ki, YOKKK, yok kardeşim yokkk O pezevenk değil ülkemiz güçlü, coğrafi konumumuz önem ve gücümüzü belirliyor

Okudunuz mu Sayın Dündar’ı?
Maalesef…
Ne yazık ki bu gücü doğru ve yerinde, milletin menfaatlerine uygun kullanacak çok nadir “lider” çıkıyor aramızdan.

O kadın mesela…
“Erkek Fatma”
Özellikle ses tonunu değiştiriyor olmalı…
KADIN…
Güçlüyse, bilgiliyse, LIDER ISE…
Erkek taklidi yapmaya müdana, tenezzül etmez, aklıyla yönlendirir ve yönetir ortalığı!

İnan…
Sorun yapmam, yapmam ya yapmam…
Vardı örneğin çok kısa dönemler ile iki kadın amirim, yani benim üstüm…
Bankada.

BEN…
Üst müst genelde kabul etmem, üstüm olmak isteyen ispatlamalı BANA kendini…
O zaman KABUL EDERIM o insani üst olarak…
Ha kadın ha erkek fark etmez…
LIDER OLACAK!

Bilgi…
Birikim, deneyim ille olacak bir şeyleri…
Benden üstün olan, ola ki insan yönetimi demiş olalım, onda benden üstün olsun O bile bana yeter.

Ki insan yönetmek çok zor, çok…
Yok…
Kendimi bir bok sandığım için değil, HAYATIN KENDISI beni böyle etti…
Çok şey, sıra dışı çok şey geldi başa, çok farklı durumlarda çok değişik şeyleri üstlenmem gerekti…
Çok şükür çoğunun üstesinden alnımın akılıyla geldim, tek başıma…
Diğerleri…
Ekip çalışması, yani benim başarım sayılmaz. Bu yüzden, salt bu yüzden…
Her önüne geleni, her ben üstünüm diyeni KABUL ETMEM!

O masadan fırlamam…
Bu yüzden, okuyor gazel, mutluluk böceği…
Aslında yok bir bok böceğinden farkı…
Genelleme…
Ezberden, işkembeden!

Roma İmparatoru Trump!..
19 Ekim 2019

Birkaç yıl önce…
Dünyanın en ünlü beyin cerrahları Amerika Birleşik Devletleri’nin California Eyaleti’ndeki San Diego şehrinde, uluslararası kongre için buluşuyorlar. Her büyük kongrede olduğu gibi, bu toplantının da tıp dışı ünlü bir konuğu var:
1974’deki Kıbrıs Barış Harekatı sonrası ABD’nin ülkemize uyguladığı ambargo nedeniyle Türk kamuoyunun yakından tanıdığı, eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger…
★★★
Kissinger’in konuştuğu salon, Amerikan Deniz Kuvvetleri’ne bağlı savaş gemilerinin bulunduğu üsse bakıyor.
Arada bir donanmaya göz atarak imalı gülüşlerle sürdürdüğü konuşmasında Kissinger, sözü Roma İmparatorluğu’na getirip şunları söylüyor:
“Biz bugünün Roma’sıyız! Üstelik sınırlarımız Roma’dan daha geniş! Bu gücümüzle dünyaya yön veriyoruz… Örneğin şu günlerde Orta Doğu’ya demokrasi (!) götürüyoruz!..”
★★★
Türkiye’ye değinmeyi de ihmal etmiyor:
“O bölgede demokrasicilik oynayan Türkiye’yi, komşularına karşı (İran’ı kast ediyor) tampon ülke olarak görüyoruz…”
★★★
Amerika’ya yön veren güç odaklarıyla, derin devletin adamı olarak bilinen Kissinger’in konuşmasını dinleyenlerden biri de “hocaların hocası” olarak tanıyıp sevgi ve saygı duyduğumuz Prof. Dr. Cengiz Kuday…
Kissinger’in bu kibir dolu ve meydan okuyucu sözleri, Kuday hocaya, Roma İmparatoru Augustus’un ünlü ‘Emirname’sini hatırlatıyor.
★★★
Tarihi belgelere göre Augustus, günümüzden 2025 yıl önce bir “Emirname” yayınlıyor. Demir levhaya yazdırdığı emirler zincirini tüm vilayetlere bu arada Roma’yı Portlara (Yani bugünkü İranlılara) karşı koruma görevini verdiği Angora’ya (Ankara) da gönderiyor.
★★★
Hemen belirteyim Roma, hiçbir dönemde Fırat’ın doğusuna geçemiyor ve Portları yenemiyor. Hatta Portlar, kendilerine karşı savaşırken para düşkünü olduğunu öğrendikleri Romalı komutanı öldürüp boğazına erimiş altın döküyorlar. Bununla da yetinmeyip Roma’nın şan ve şerefini temsil eden sancak ve amblemlere de el koyuyorlar.
Bunun üzerine Augustus, İran’la barış yollarını arıyor. O gün Anadolu’ya hakim olan idarenin girişimiyle barış sağlanıyor ve emanetler ancak bu çabalar sonucunda geri alınabiliyor…
★★★
ABD Başkanı Trump’a gelince…
Kissinger’in dediği gibi o, kendisini günümüzün Roma İmparatoru olarak görüyor ve tüm dünyanın da böyle görmesini istiyor!
Son dönemde Türkiye’yi, Barış Pınarı Harekatı’nı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan hakaret ve şantaj dolu açıklamalarından, alaycı tavır ve davranışlarından, başkent Washington’u bugünün Roma İmparatorluğu, Ankara’yı da ona bağlı bir eyalet olarak içselleştirdiği anlaşılıyor.
★★★
Bu nedenle Trump’a acilen hem Ankara Hacı Bayram Camii yanındaki mabette sergilenen Augustus Emirleri’nin, hem de Mustafa Kemal ve askerlerinin işgalci emperyalistlere karşı yazdıkları Kuvayı Milliye Destanı’nın hatırlatılması gerekiyor.
Gözler bunu yapacak babayiğidi arıyor!..

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/ugur-dundar/roma-imparatoru-trump-5398484/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger