Lozan Antlaşması nedir? İşte Lozan Antlaşması’nın şartları, maddeleri ve bilinmeyenleri

Lozan Antlaşması’nın 94. yıldönümü geldi çattı. Ülkemizin Kurtuluş Savaşı’ndaki zaferinin devamı niteliği taşıyan Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923 yılında imzalandı. Peki Lozan Antlaşması nedir, maddeleri, şartları ve bilinmeyenleri nelerdir? İşte Lozan Antlaşması ile ilgili tüm bilgiler…

Kurtuluş Savaşı’nda kazanılan zafer sonrası Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre’nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, Leman gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace’ta imzalanmıştır. Peki Lozan antlaşması nedir, Lozan süreci nasıl yaşanmıştır ve Lozan’ın şartları nelerdir?
ZAFER SONRASI BARIŞ İÇİN GÖRÜŞMELER BAŞLADI
TBMM Hükümeti’nin Yunan kuvvetlerine karşı elde ettiği zaferin akabinde Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalanmıştır. Bunun üzerine Sevr’in tarafı olan İtilaf Devletleri 28 Ekim 1922’de TBMM Hükümeti’ni Lozan’da toplanacak olan barış konferansına davet ettiler. Lozan’da barış şartlarının görüşülmesi için Mustafa Kemal Atatürk İsmet Paşa’yı görevlendirmiştir. Mudanya görüşmelerine de katılan İsmet Paşa’nın Lozan’a baş temsilci olarak gitmişti. Bu süreçte İsmet Paşa Dışişleri Bakanı oldu ve çalışmalar hızlandırıldı. İtilaf Devletleri Lozan’a TBMM Hükümeti üzerinde baskı kurmak için İstanbul Hükûmeti’ni çağırsalar da bu duruma tepki gösteren TBMM Hükümeti, 1 Kasım 1922’de saltanatı kaldırmıştır.

İLGİLİ HABERMustafa Kemal Atatürk Nutuk’ta Lozan zaferini böyle anlatmıştı: Benzeri görülmemiş bir siyasi zafer eseridir!
TBMM Hükûmeti Lozan Konferansı’na Misak-ı Milliyi gerçekleştirmeyi, Türkiye’de bir Ermeni devletinin kurulmasını engellemeyi, kapitülasyonları kaldırmayı, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunları (Batı Trakya, Ege adaları, nüfus değişimi, savaş tazminatı) çözmeyi ve Türkiye ile Avrupa devletleri arasındaki sorunları (ekonomik, siyasal, hukuksal) çözmeyi amaçlamış Ermeni yurdu ve kapitülasyonlar hakkında anlaşma sağlanamazsa görüşmeleri kesme kararı almıştır.
Lozan’da 20 Kasım 1922’de başlayan ilk görüşmelerde Osmanlı borçları, Türk – Yunan sınırı, boğazlar, Musul, azınlıklar ve kapitülasyonlar üzerinde durulmuş ancak kapitülasyonların kaldırılması, İstanbul’un boşaltılması ve Musul konularında anlaşma sağlanamamıştır.
Temel konularda tarafların taviz vermeye yanaşmaması üzerine 4 Şubat 1923’te görüşmeler kesildi. Tabii bu savaş ihtimalini gündeme getirdi. Başkomutan Mareşal Mustafa Kemal Paşa Türk Ordusu’na savaş hazırlıklarının başlamasını emretti ki Sovyetler Birliği de yeniden savaş çıkarsa bu sefer Türkiye’nin yanında savaşa gireceğini ilan etti. Haim Nahum Efendi öncülüğündeki azınlık temsilcileri de Türkiye’yi destekleyerek arabulucu oldular. Yeni bir savaşı ve kendi kamuoyunun tepkisini göze alamayan İtilaf Devletleri barış görüşmelerini tekrar başlatmak için Türkiye’yi tekrar Lozan’a çağırdı.
İLGİLİ HABERLozan Zaferi’ni yenilgi gibi gösterenlerin asıl hedefi Atatürk’tür
Taraflar arasında karşılıklı verilen tavizler ile görüşmeler 23 Nisan 1923’te tekrar başladı. 24 Temmuz 1923’e kadar devam eden görüşmeler ile bu süreç Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanması ile sonuçlanmıştır. Taraf ülkelerin temsilcileri arasında imzalanan anlaşma, uluslararası anlaşmaların ülke meclislerince onaylanmasını gerektiren yasalar gereğince taraf ülkelerin meclislerinde görüşülmüş ve Türkiye tarafından 23 Ağustos 1923’te, Yunanistan tarafından 25 Ağustos 1923’te, İtalya tarafından 12 Mart 1924’te, Japonya tarafından 15 Mayıs 1924’te imzalanmıştır. İngiltere’nin anlaşmayı onaylaması ise 16 Temmuz 1924 tarihinde olmuştur. Anlaşma, tüm tarafların onaylarında dair belgeler resmi olarak Paris’e iletildikten sonra, 6 Ağustos 1924 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
İLGİLİ HABERTürkiye’nin tapusu Lozan

LOZAN ANTLAŞMASININ ŞARTLARI
• Fransızlarla imzalanan Ankara Anlaşması’nda çizilen sınırlar kabul edilmiştir.
• Irak Sınırı: Musul üzerinde antlaşma sağlanamadığı için, bu konuda İngiltere ve Türkiye Hükûmeti kendi aralarında görüşüp anlaşacaklardı.
• Türk-Yunan Sınırı: Mudanya Ateşkes Antlaşması’nda belirlenen şekliyle kabul edildi. Meriç Nehri’nin batısındaki Karaağaç istasyonu ve Bosnaköy, Yunanistan’ın Batı Anadolu’da yaptığı tahribata karşılık savaş tazminatı olarak Türkiye’ye verildi.
• Adalar: Gökçeada ile Bozcaada özerk bir yönetime tabi tutulmak şartıyla (Türkiye antlaşmanın bu maddesini uygulamadı) Türkiye’de, diğer Ege Adaları İtalya’ya kaldı. İtalya’nın Türk sınırına yakın adaları silahsızlandırması kararlaştırıldı. Sevr Antlaşmasıyla Oniki Ada İtalya’ya diğer adalar Yunanistan’a bırakılmıştı. Oniki Ada ve Rodos 1945 yılında müttefiklerin eline geçti ve Nisan 1947’de resmen Yunanistan’a teslim edildi.
• Türkiye-İran Sınırı: Osmanlı İmparatorluğu ile Safevî Devleti arasında 17 Mayıs 1639’da imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşması’na göre belirlenmiştir.
• Kapitülasyonlar: Tamamı kaldırıldı.
Azınlıklar: Lozan Barış Antlaşması’nda azınlık, Müslüman olmayanlar olarak belirlenmiştir. Tüm azınlıklar Türk uyruklu kabul edildi ve hiçbir şekilde ayrıcalık tanınmayacağı belirtildi. Antlaşmanın 40. maddesinde şu hüküm yer almıştır: “Müslüman olmayan azınlıklara mensup Türk uyrukları, hem hukuk bakımından hem de uygulamada, öteki Türk uyruklarıyla aynı işlemlerden ve aynı güvencelerden yararlanacaklardır. Özellikle, giderlerini kendileri ödemek üzere, her türlü hayır kurumlarıyla, dinsel ve sosyal kurumlar, her türlü okullar ve buna benzer öğretim ve eğitim kurumları kurmak, yönetmek ve denetlemek ve buralarda kendi dillerini serbestçe kullanmak ve dinsel ayinlerini serbestçe yapma konularında eşit hakka sahip olacaklardır.”[6] Batı Trakya’daki Türklerle, İstanbul’daki Rumlar dışında, Anadolu ve Doğu Trakya’daki Rumlar ile Yunanistan’daki Türkler’in mübadele edilmeleri kararlaştırıldı.
• Savaş tazminatları: İtilaf Devletleri, I. Dünya Savaşı nedeniyle istedikleri savaş tazminatlarından vazgeçtiler. Sadece Yunanistan savaş tazminatı olarak Karaağaç bölgesini verdi.
• Osmanlı’nın borçları: Osmanlı borçları, Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılan devletler arasında paylaştırıldı. Türkiye’ye düşen bölümün taksitlendirme ile Fransız frangı olarak ödenmesine karar verildi. Düyun-u Umumiye idare heyetinde bulunan yenik Alman İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu devletlerinin temsilcileri idare kurulundan çıkartılmış ve kurumun faaliyeti devam ettirilerek antlaşmayla birlikte yeni görevler verilmiştir. (Lozan Barış Antlaşması madde 45,46,47…55, 56).
• Boğazlar: Boğazlar, görüşmeler boyunca üzerinde en çok tartışılan konudur. Sonunda geçici bir çözüm getirilmiştir. Buna göre askeri olmayan gemi ve uçaklar barış zamanında boğazlardan geçebilecekti. Boğazların her iki yakası askersizleştirilip, geçişi sağlamak amacıyla başkanı Türk olan uluslararası bir kurul oluşturuldu ve bu düzenlemelerin Milletler Cemiyeti’nin güvencesi altında sürdürülmesine karar verildi. Böylece Boğazlar bölgesine Türk askerlerinin girişi yasaklandı. Bu hüküm, 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile değiştirilmiştir.
• Yabancı okullar: Eğitimlerine Türkiye’nin koyacağı kanunlar doğrultusunda devam etmesi kararlaştırıldı.
• Patrikhaneler: Dünya Ortodokslarının dini lideri durumundaki patrikhanenin siyasi yetkilerinden arındırılarak İstanbul’da kalmasına izin verildi.

http://www.sozcu.com.tr/2017/gunun-icinden/lozan-antlasmasi-nedir-lozan-antlasmasinin-bilinmeyenleri-ve-maddeleri-1944000/

Bak Almana ve söyle

Biliyorsunuz…
Almanya “resmen” hükümetsiz…
Anlaşamıyorlar…
Yeşiller, ki Allah cümlemizi korusun böylelerinden, kendini bilmezlerden…
Liberaller falan, olmadı.

Sosyal demokratlar önceden kesip atmıştı…
Naz, niyaz…
Bilmem ne karıları gibi(!)

Halk…
Halk önceleri istemiyordu büyük koalisyonu…
Baktı olmayacak…
HALK diyor birleşin, Halk bu Halk!!!

Demokrasi…
Çoğunluğun değil çoğulculuğun sistemi…
Çıktı bir g.t veren karşınıza diyor, istikrar, tek başına…
Kandırıyor sizi, aldatıyor…
Niyet kardeşim, niyet ülkeyi yönetmek değil çalmak…
Talan etmek, BOP eş başkanı, Kürdistan kurmak…
Iç siyasete alet etti “büyük emelleri”, Amerika fatura kesti.

Koalisyon demek…
Mümkün olan en büyük, en geniş şekilde halk iradesini temsil etmek…
Halk talep ederse, isterse, korkmazsa…
Siyasetçinin eli mahkûm, hala kendilerinden devlet diye bahis ediyorlar…
Devlet görevlileri ki Cumhurun başı bile sadece bir görevli…
Son kulanım tarihi belli olan bir görevli!

Söyle şimdi…
Talep et, ısrarcı ol, haykır…
Birleşin diye!

Kılıç

Kılıç mi daha güçlü kalem mi?
Arşivlerim meydanda, yıllar öncesi bu soruyu yine sormuşumdur…
Yine soruyorum, soracağım ve sormaya devam edeceğim!

Kılıcın…
Bir tarafı koruyor, himaye ediyorsa…
Diğer tarafı yok ediyor, öldürüyor(!)

Güç ile kıyasla…
Sorumlunun elinde, vatan, aile, kadın, çocuk, can ve mal savunuyorsa…
İki tarafı da hak, iki tarafı da keskin…
Yine…
Sorumsuzun elinde mesela RTE, iki tarafı da kör testere…
Can yakmaktan, sakat bırakmaktan öteye geçmiyor, geçemez de!

Allah var yukarıda…
Sevdiceğim ise şahidim, kimi okuyucum…
Açmıştım arşivlerimi, yine kapadım…
İzlenceler, binlerce, on binlerce kitap…
Gerçeği, kâğıt hamuru, güzel kokusu…
Ve sanalı, dijitali ile…
O kadar hizmetinize, bilgilerinize sunmak isterdim ki, yürekten öylesine…
Kanunlar, hak, emek engel önümde.

Cumhuriyet Tarihi Kronolojisi ki…
1923’den 2007’ye, ANLAMIYORUM, arkadaş 3 yıl ekledim…
Rağbet görmedi 1923’den – 2010’a…
Acrobat yeni sürümü, mecburdum güvenliğiniz için, MECBURDUM, hakkımda kısmında…
Gazete arşivi, gün be gün…
Toparlayabildiğim kadar, Amerika’da ulusal arşiv benzeri olacaktı, olmalı…
Sağlığım, sevdiceğim, hayat şartlarım çelme taktı…
Dur bakalım Allah büyük, belki yine başlarım derlemeye yakında.

Bilgi, doğrusu, güveniliri hancı…
Eşref-i mahlukat ise yolcu…
Bak Ankara’ya…
Geldi bir kendini bilmez dinozor sapığı…
Koskoca Hitit medeniyetini yok saydı…
Ve bunun o kadar çok örnekleri var ki daha…
Ha Tayyip p.zevengi, ha Gökçek ibnesi, ha sulu gözlü Arınç iti…
Ha IŞID’ı…
Hepsi ayni b.kun soyu, aynı çıkmaz sokak serserisi!

Gençlerdedir gözüm…
Kadınların eğitilmesini ister gönlüm…
Onlar için girerim riske…
Ne para ne pul ne ün ne unvan…
Gelecekte yaşanası bir Türkiye…
Atatürk’tür meşalem, zifiri karanlıkta ışığım…
Böyle dincilerin de, ampulün de a.ına koyarım!

Medeniyetin…
Kültürün, düşünen ve ahlaklı insanın kulu kölesi olayım…
İnsandır insandan beslenen, esinlenen, öğrenen.

Andre Bonnard – Antik Yunan Uygarlığı 3 cilt
oku

Mesopotamia
incele

Historical dictionary of mesopotamia
incele

Bu kitabi MUTLAKA okumanızı tavsiye ederim

Tanrı, OKU der…
Önder…
Hem oku hem okuduğun üzerinde düşünmenizi tavsiye eder!

Mevlâna, Hacı Bektaşi Veli gibi kişiler, muhterem insanlardır…
Keza mesela, Martin Luther, efangelizmin babası, yanlışa parmak basmış bir insan…
Öğretinin…
Ki Allah kelamıysa daha da değerli, daha da güzeli…
Öğretinin Yahudi’si, Hristiyan’ı veya Müslümanı olmaz…
Eğer faydalıysa, güzelse, insan yararınaysa olmaz, olmamalı!

Bakın…
Hayatımda, sırasıyla, ailenin, kadının ve çocuğun, vatan ve milletinin, dinin ve felsefenin önemi büyüktür. Öğretinin genelinin. Uygulamanın…
İsimlerin, zaman ve makamın önemi çok fazla değildir. Hacı – hoca olmuş…
Namussuzun tekiyse…
Başı bağlıymış, görünüşü ile ambalajın içi birbirini tutmuyorsa neyleyim ben böyle kadını?

Elhamdülillah Müslüman bir ana – babanın evladıyım…
Ama…
Ne oruç tutarım ne cumaya giderim, hesabını > ben < vereceğim…
İçkiyi gırla içerdim, artık pek içemiyorum, midem, ağzıma içerdim…
Başka bir tarafıma değil!

Kafayı çekip, çekip…
Kadın, çocuk dövmezdim, dövmedim…
Cehaletin, yalanın ve aldatma – kandırmanın zararlarının çok erken farkına vardım…
Kaçındım, kaçınıyorum. İnan, lütfen inan yazdığımı teyit edip yazarım …
Rakamlarda yanılabilirim, kaza, rakam hafızam tam bir felaket…
Sen her ihtimale karşı kontrol et.

Yalandan…
Nefret ederim, söylemem demiyorum, kaçınırım çünkü hafızam…
Doğrusunu söyleyip, yazarken şaşırıyorum iki buçuk gramla…
Birde yalan…
Anında yakalan!

Gün gelirde Tanrı önünde durursam…
İnşallah…
Elimden geldiği kadar sürdürdüğüm temiz yaşamın mükâfatını alırım…
Takdiri, Allah’a.

İyi bir insan mıyım, değimiyim…
Yine takdiri önce Allah’a, sonra kula…
Ben elimden geleni yapıyorum.

MUTLAKA OKU

Osman Pazarlı; İslam’da Ahlak
oku

MP5 geldi

Çocuk gibi seviniyorum…
😊
Ayyy, çok hoşuma gitti!

Oyuncak değil kardeşim, oyuncak değil…
Tüm tabancalarım, tüfeklerim ve makinalılar…
300 metre menzil içinde tehlikeli…
En azından saniyede 100 metre giden bir enerji ile…
Amacım öldürmek değil ki…
Saçma, önünde durma…
Seri, on dört tane saçma saydırırsam açık bir yerine…
Feleğini şaşar peygamberinden yol sorarsın.

Bunlar saçma, diabloyu hiç sorma…
Şeytan kardeşim şeytan demişler ona, saçma, makinalı veya tabanca…
Namlu düz torna…
Tüfeğim, hani pompalı olan, uzun namlulu, olması gerektiği gibi…
Namlu yivli*…
Stabilize ediyor mermiyi…
İsabet ederse oturtuyor g.t üzeri!

*gedrehter Lauf

https://tr.wikipedia.org/wiki/Yiv