Oma

Kafa gitti yine…
ASB’ye telefon etmiş, bizi arıyor…
NOTRUF
Yeminle…
O kadar bıktım ki başımdaki manyaklardan, iki buçuk gram kalmıştı…
Yakında…
Onu da kaybederim artık!

Gidip ilgileneyim bari (…)

Önce dada spora, ondan sonra Oma…
Önder dadı, Önderiye!
Ağlayacağım vallahi, ben doğrudan havale Allaha.

Limited Edition

Dün…
Tüm günüm bodrumda geçti…
Şeker, sabahtan 192, öğleden sonra 237…
Üzüntü(???)
Tümden yasak, doktor yasağı!
Yattı Cola, yattı…
😊

Sanki böyle bir şeyi yasaklayabilirsin?

Dünden bugüne ne değişti?
Haberler…
Evlada üzülürüm, yüzdü(k) yüzdü(k) kuyruğuna geldi(k)…
Dert yanıyormuş annesine, bana söyleyemez…
Biliyor, binerim tepesine. Çok yorulurmuş…
İnanırım, hayvan mıyım ben?
AMA (…)

Yine sabahtan borsacı dostlarımdan biri geldi, arkadaşım…
Yok, müşteri değil sanki aileden biri…
Kızı, 30 mu 40 mı?
Zilli, depresyonda. Anasının da babasının da hayatını kaydırdı…
Rahat battı!

Dün açıklama yapıldı…
Kore – ABD, savaş ihtimali ciddi şekilde artı…
Bizim p.zevengi hiç sorma, O kendi havasında…
Ama dostuma çok üzüldüm, 70 yaşında.

Av takımlarını, oltalarımı gözden geçirdim bodrumda…
İster inan ister inanma…
Oltalardan biri, kullanmaya kıyamazsın, kıydım…
😊
Limited Edition, ince mi ince, zarif mi zarif bir olta…
Görsen, çıt kırıldım sanacaksın…
Görünüşü O, görünüşe aldanma…
Ne balıklar çıkardım onunla.

Sertifikalı, garantili…
Dünya çapında on iki kez üretildi…
Bundan otuz sene önce 200 Marka almıştım, otuz sene öncesinin parası…
Bodrumda, unuttuğum neler neler buldum…
Allah nasip kısmet ederse, ömür verirse gelecek bahara.

Sende üzüyorsun beni kadın, sende…
Yapma!

İçimde bir sızısın, dinmeyen bir yara

Derdim yatak olsa…
Sokaklar kadın dolu, ne müşteriler geliyor biliyor musun?

Ve yine biliyorsun…
Dinlemem hanım, manım…
Gözüme kestirirsem bir kadın…
Ama…
Yürek seni sevdi, seni bildi mihrabı…
Seni çok sevdi…
Çığlıklarım, hıçkırıklarım içimde…
O…
Bin bir odalardan birinde…
Seninle!

😊

Başımın püskülü belası, inatçı keçi, tatlı su manyağı, ruhu sapığım benim…
Üzüm üzüme baka baka kararırmış derler ya, bende oldum bir manyak…
Seni çok seven bir manyak, Ferhat değilim Önderim, dağları delmem, ansızın gelirim…
Yapma gülüm, biliyorsun gelirsem ne olurum…
Ne yaparlar bana, kıyma önderine, zorlama, yüreğimi ettin lime lime, daha çok beni ezme…
Üzme kadın üzme, tutuşalım seninle cennete el ele!

Biliyorsun değil mi?
😊
Çok özledim seni!

In the Garden

In the garden of dreams…
Gives…
Millions of roses, millions…
In my garden, deep in my heart, there gives only three flowers…
One of them are a rose, an red roses…
An beautiful red rose, my secret dream, my silent heaven, one of them, from the three flowers…
Is my real love, my sun shine, in the moments…
Where I hope to die, the angel which kisses…
Me, her name is…
Gül danesi.

Ne O zehir zemberek sözler?
Geçenlerde, vurgulayarak güven, güven, güven…
DÖNMEM!
Kalbimdesin, yerinde, taht kurmuşsun gönlüme…
Yetinmesini öğren!

Not:
Unutmadım merak etme, böyle şeylerde hafızam filden öte…
Yalanını, ettiğin rezillikleri…
Unutmadım…
Ne kadın öç alma içgüdüsüyle açıklanır ne başka bir şeyle…
Aslında tek şey var…
Bende ona saydım!

Ne var ki aşk ferman dinlemez!!!
NOKTA

Kıyas

Çocuktum…
Sadist köpeğin tekiymişim, annem hep derdi “yapma oğlum karınca öldürülmez”
Veya…
“Oğlum, karıncaların yuvasını yıkanın yuvası olmaz!”
Plastiği çakmakla eritir, karıncalar üzerine damlatırdım(!)
Bir gün geldi böyle iğrençlikler, adiliğin ta kendisini yapmaz oldum.

Biliyorsunuz…
Karınca duası bile var…
Bereket duası.

Yine…
Başımda iki tane dönüm vardır saçlarımda (girdap gibi)
Derdi “sen iki kez evleneceksin”
Artık bir tane, “kocaman”. Bizimkiler der maymun poposu. Kızılderililer gibi araba yüzdü…
Kimi şeyi çağrıştırmayacaksın!!!

Kıyaslarım Fransız gençleri ile Türkleri…
Ha Türk ha Alman…
Dün dünya engelliler günüydü.

Var çeşit çeşidi…
Kimisinin dünyası kapkaranlıktır, kapa uzun süre gözleri…
Görmez güzellikleri, renkleri…
Kimisinin dünyası ise sesiz, çıt çıkmaz, kapa kulaklarını, sımsıkı, iyice bastır ellerini kulaklarına, iyice, acıyıncaya…
Duymaz cırcırları, kuşların ötmesini, bir çocuğun içtenlikle gülmesini…
Muhtaçtır ikiside merhamete, vicdana…
Yine kimisi kıpırdayamaz yerinden, mahkûmdur yatağa…
Veya…
Benim gibi, görsen neyi var bunun dersin. Ne bacaklarım tutar ne vardır gücüm kuvvetim…
Evet, bir yerde ki olur zaman zaman bende resmen muhtaç duruma düşerim, örneğin bazen (artık çoğu zaman) eğilemem, hanım giydirir çorapları.

Biraz empati, birazcık empati!

Fransa’da…
Elimde değnekle yürürüm çoğu zaman, karşıdan karşıya geçerken YEMINLE…
Arabaların çoğu durur yol verirdi…
Sadece elimde değnek var diye, sadece değnek…
Keza otobüslerde, trenlerde YINE YEMINLE…
Vallahi billahi…
Gençler resmen yerinden zıplar, “yarışa girerdi” yer vermek için ihtiyara, engelliye!

Terbiye kardeşim terbiye…
Eğitim, görgü…
Eğitim ailede başlar, ailede!

Günaydın…
Türkiye!!!