Oturan öküz

“Sekiz, dokuz yaşlarındaydım, iste Emrehan kadar. İlk defa gübrelikte buldum çizgi romanlarını…
Adı aklıma gelmiyor bir adam vardı, her halde o okuyor, okuyor atıyordu gübreliğe. Önder, hiç iğrenmeden dirseklerime kadar ellerimle topluyordum sayfaları tek, tek. Gidiyor çeşmede sayfaları yıkıyor, siraya koyuyuor, soba yaninda kurutuyordum…”

Böyle anlatıyor annem okuma hevesinin nasıl başladığını, çizgi roman dedikleri Tommiks, Teksas falan. Büyük dayım, annem, teyzem ve ben…

“Yanakların kıpkırmızı olurdu, pancar gibi bir kitaba yüz ısırık”

Hiç önemli değildi benim için, daha küçüktüm, yeter ki annem bana kitap okusun. Tommiks, Teksas hastasıydım, Donal Duck yani Var yemez amca falan…
Hala vaz geçmedim bu alışkanlıklarımdan, elime ne geçerse geçsin okurum. Gözlerin izin verdiği kadar. Kızılderililer hakkında bilgilerim ta o günlere dayanır, Tommiks – Teksas gibi kitaplardan. Diyorum ya ailecek okurduk. Bana çok yakın bir insan, hastalanan kocasına yukarıdaki ismi takmıştı. Adamcağız öylesine hastaydı ki oturduğu yerden kalkamıyordu. Tabii latife, haliyle sadece şaka!

Dün insanlığımdan, “sözde” Müslümanlığımdan utandım…
Kanada hakkında bir belgesel ilgimi çekti. Kızılderilileri anlatıyordu, o toprakların > gerçek < yerlilerini. İçlerinden bazıları geçmişten kalan örf ve adetleri ayakta tutmaya, genç nesillere aktarmaya çalışıyor. NE KADAR GÜZEL! İşte kendi kanolarını kendileri yapıyor, ekip – biçiyorlar. Huş ağcından en güzel ve dayanıklı kano yapılırmış, bilmiyordum, öğrenmiş oldum. Kanada, sadece ülkenin yerlilerine gidip ormandan > izinsiz < ağaç kesme hakki tanıyormuş. Uzatmak istemiyorum, adam uzun arayışlardan sonra uygun bir Huş ağcı bulur. Ağca balta vurmadan…
Kendince dua ediyor, tanrılara ağacı kestiği için yumuşatmak namına tütün adağında bulunuyor falan, sonra başlıyor dua etmeye kendi dilinde. Soruyorlar ne mırıldandığını…
Ağaçtan özür diledim diyor, içinde yaşana kurttan – kuştan, böceklerden özür dilediğini izah ediyor!!!

İnsanlığa bakar mısınız?
Doğada tahribat yaptığı için, ağaç kestiği için, o ağaçta yasayan hayvanların yuvalarını bozduğu için af diliyor!

Gözümün önüne geliyor mesela kurbanlarda yaşadıklarımız, şahit olduklarımız…
Düşünüyorum mesela üçüncü köprüyü, kesilen ağaçları…
Ve soruyorum:

Senin, benim, Onun AMA özellikle Recep Tayyip Erdoğan’ın neresi insan, neresi Müslüman?

Bugün anneler günü

😊

Sabah uyandığımda her zaman yaptığım gibi önce bilgisayarı acar, gece ne oldu ne bitti dünyada bir bakarım. Bir haber ilgimi çekti, İstanbul Metrosu…
Anneler günü vesilesiyle, orasını tam anlamadım, galiba bir vagon özel olarak süslenmiş. Anneler günü için, işte danteller, yastıklar falan. Ev gibi düşünün, yani kadınsı, belli yerlerde piyesler sahneye konuyor. Bir anne…
Oğluna terlik atıyor!!!

Bilin bakalım hemen kim aklıma geldi?
Evet, Kara Mediha’mmm, benim güzel annem. Ancak benim anneciğim terlikle yetinmez, kadının tepesi atmasın, yeminle…
Terlik en masum silahı, en tehlikelisi dişleri 😊
Hart diye ısırır adamı…
Bunun yani sıra bıçak, kızgın ütü, fokur fokur kaynayan çaydanlık…
Balta gibi bilumum araç ve gereçler kullandığı da olur(!)

Hani sağ salim bu yaşa geldiysek iki kardeş şans eseri…
Benim güzel annem, Allah seni daha uzun seneler başsımızdan eksik etmesin…
Tüm anneleri, hepsini. Dayak, kızmak, bağırıp çağırmak…
Annelerin asli görevlerindendir, ne demişler cennet…
Annelerin ayakları altında. Tüm annelerin, anneler gününü kutlarım.
Onların sıcaklıklarıyla bizleri kucaklaması yeter!

😊 😊 😊