Ömrüm boyunca anarşisttim…
Bu saatten sonra terörist…
Bu böyle biline!
Bakıyorum…
Dinliyorum basın sözcülerini, gazetecileri, ulusal – uluslararası…
Diyorlar ki Erdoğan eskiden böyle değildi (…)
Hatırlı okuyucularım bilir beni…
Hep derim, hep yazarım…
Kimse gerçek yüzünü ilelebet saklayamaz, gizleyemez…
İmkânsızdır bu, imkânsız.
Göreceksin, yaşayacaksın…
Ne Arap’ın kar gözü, kara kaşı ne kara taşağı…
Seni kurtaracak, göreceksin bak ekonomide neler olacak…
Belki Arap’ın parası seni bir süre daha idare edecek ama bedeli…
İngiliz gibi ödeyeceksin…
Artık dünya eski dünya değil…
Team Leaders and the team personals are the world of tomorrow(!)
Ne dünü bilirsin ne yârini görürsün…
Aslında bugünü bile yaşamıyorsun, göreceksin sanayi devrimi dört…
Sana Aya’yı – Konya’yı öğretecektir…
Sözüme geleceksin, göreceksin…
Yaşayacak ve ne yazık ki hepimize yaşatacaksın.
Çok farklı bir beklentim yoktu…
Olsaydı bile, sandıktan bu veya benzeri bir sonuç çıkmak zorundaydı…
Kanıtlanmış, ispatlamış bir gerçek…
Tarafsız, yurtdışı kaynaklı bilimsel veriler…
Hırsız…
Elbet bildiğini yapacak.
İçerlediğim, vicdanımda, zihnimde ve yüreğimde tonlarca ağırlığında bir örs sanki…
Bir kaya…
Mezarından bile o kanlı ellerini uzattı vicdansız kahpe…
Türk İslam sentezi mucidi, piçi Devlet Bahçeli…
Yok kızmıyorum Recep Tayyip Erdoğan’a…
Bende olsam fırsat bu fırsat derdim…
Geleceğin ağır yükünün vebali senin omuzlarında Devlet Bahçeli ve senin Kemal Kılıçdaroğlu…
Kahpenin dölü…
Göt kılı milliyetçiliğidir bu…
Ama Önder ama Önder gibiler pes etmek nedir bilmezler…
Sizleri darağacında görmeden bize rahat ve huzur yok!
Recep’ten, Tayyip’e…
Fazla gelir bana bile bu kadar yalan ve dolan (…)
Göz göze gelmekten sakınan…
Bir yalan ki diğerini doğuran…
Önder ne yapsın?
Çaresizliğin pençesinde, boğuşur durur yalan dolan ile…
Kassandra kompleksi…
Varsa benim kompleksli bir tarafım o da özürüm, erkeklikten zorunlu olarak istifa etmem, elin ekmek tutmaması, hiçbir işe yaramamam, çalışamamak üzer beni, yaralar ta derinden…
Fazla gelir bana bile bu kadar yalan ve dolan (…)
Recep’ten, Tayyip’e…
Eyyy insan, nedir bu yalan ve dolan?
Bir soru sormak isterim sözlerime başlamadan;
Avrupa’da, Avrupa Birliği olarak bildiğimiz coğrafyada…
Kadın denen varlığın ayak basamadığı, evet giremediği, kabul edilmediği, görülmek istenmediği…
Bir toprak parçası var mıdır sizce?
…
…
…
Var!
Ortodokslar için kutsal olan ve Yunanistan’da bulunan Athos daği…
Bir keşiş cumhuriyeti olan Athos’da. Hatta çok olmadı, altı ay kadar öncesi, Yunanistan özel olarak bir kanun çıkardı bu cumhuriyet için. Kadınların bu adaya deniz yolundan 500 metreden daha yakına gelmesini yasaklayan bir kanun.
İlgiyle izledim keşişlerin hayatını, dindar insanlar…
Ve aklımdan geçti bin bir soru…
En önemlisi, acaba diyorum, hani Türk dediğimiz, Türk gerçekten dindar olsaydı…
Dinci değil, dindar insanlar en azından inandıkları kutsal kitabimiz Kur’an-i Kerim hakkında dindar insanlar gibi bilgi ve fikir sahibi olsaydılar, Recep Tayyip Erdoğan gibi din simsarlarının hiç şansı olur muydu?
Venedik komisyonu, bu yazıda İsveçli bir bilim insani, ISPATLADI…
Resmen seçim hilesi, yarına hem sandığa gidin hem sandığa dikkat edin…
Ancak…
Bizim gibi insanlar bir yere kadar, partiler ve görevlileri gözünü açacak!!!
Şahitli, ispatlı seçim hilesi…
Kaybetmesi demek, bitmesi demek…
Ama ne olursa olsun, bu can bu bedenden çıkmadığı sürece bu yaratıklarla mücadelem sürecek.
Aşk ile sevdiğim. Bunca insan arasında, kuru kalabalıkta…
Yürek sevdiceğini arar yana yakıla…
Buldum dediğim anda, bir bakmışım yine yalnızım, tükendim biliyor musun, bezdim…
Yüreğim sevdiceğini ister, insanı hani o sıcacık yüreği, tatlı bir sözü…
Alev alev yanan dudakları, sevdiceğimin kucağını…
Hani kendimi güvende his ettiğim, anladığım ve anlayışla karşılandığım, son lokmayı paylaştığım…
Yürek sevdiceğini ister, ister yatırsın başını göğsüme…
Saçlarını okşayayım, çekeyim o güzel kokusunu içime…
Sevinci de tasayı da paylaşalım, kenetlensin bir daha ayrılmamak üzere eller…
Artık ne sen çocuksun ne ben, yediğimiz tokatlar yeter…
Ne olur sanki bir lokma ekmek, bir dam, bir yelek bize yeter…
Hani huzur, hani mutluluk hani gözlerini yumduğunda, korkmadan sarıldığında sevdiceğine sımsıcak…
Ilık ilik eser ya meltemler, dokunur yüreğe, hani tüy gibi hafif…
Hani atarsın içindeki tüm sıkıntıları, dertler toz olur gider…
Dolar içine huzur ve mutluluk…
Sen beni bildin, bende seni…
Gel gülüsü, gel kollarıma, güven ve inan bana. Oturalım konuşalım oluru, olmazı…
Bak daha yapılacak çok iş var, elle ele…
Birbirimize sonsuz bir güven ile.
Not:
Hiç iyi değilim gülüm, feci bir halsizlik feci