Neye yarar sıralama yanlış ama talepler doğru ise?

Senin hatırına, yazmayacaktım aslında…
Sorma…
Sorma bana ne isim ne ün, unvan veya şan, şöhret…
Belek sorunu, hafıza…
Ama birkaç gün oluyor yayınlanalı, haberlerden duyurulalı…
Araştırmayı yapan önemli, ondan da neredeyse daha önemli…
Türk, Türkiyeli iş dünyası, patronlar âlemi…
Hani…
“Patron kalleş, işçiler kardeş” meselesi…
Patronlara soruyorlar; gençlere yönelik…
Sizce nedir geleceğin mesleği…
Ne gibi talep ne gibi istekleriniz var?

Patronlar sıralıyor taleplerini, gençlerden beklentilerini…
Gel gör ki…
Taleplerin hepsi yerinde, gerçekçi ancak sıralamada var bir sorun sanki…
Gösteriyor bize, BIZI…
Gösteriyor ileriye yönelik gidişatı, uzak görüşlülükten ne denli mesafeli olduğumuzu.

Nano Teknolojisi son sırada…
Halbuki batıda…
Piko, Femto, Atto, Zepto, Yoko sırada…
Söyle…
Ne diyeyim ne anlatayım daha ben sana?

Hani Yeni Zelanda…
Bay Pezevenk…
İstismarda bir numara…
Merak ediyorum ne diyecek bir Türk veya Türkiyeli…
Hollanda’da kurşuna dizdi ya…
Masumu, muhtemelen bir Müslüman kendisi…
Yok ki batıda ciddi bir siyasetçi etsin istismar bu konuyu, anca…
Fasit köpekler, fark etmez soysuz itler…
Ha MHP’lisi ha bir ecnebisi…
Dedim ya hepsi soysuz köpek bunların, anca onlar olacak istismar yolunda!

oku

Bu yüzden gıdıklama beni, uğraşma…
Vaktim yok…
😊
Manyaklar ile uğraşmaya!

Unutmadan bak…
Biliyorsun kelimeler ve önemleri…
Ya…
Şehitlik mertebesini bile lekelediler, saptırdılar…
YOK, yok anlıyor musun yok onlar şehitten bahis ettiklerinde…
Kavramın içeriği ile bir ilgisi. Şaşmamak lazım neticede hepsi Türkiyeli…
Babaları yüz elli…
Anaları beli ama O ana belli ki bacak açmaktan vakit bulamamış çocuk yetiştirmeye…
Çocuğa…
Dilini öğretmeye…
Adi bir suçlu…
“Basit” bir kriminal, münferit bir olayı…
Terör ile karıştırabilecek kadar cahil bunlar…
Hani örgüt, hani örgütlenme, nerde ideoloji takibi…
Nerede çete ki dehşet saçsın, korku…
Millet içinde, nerede?

Yalnız kurtlar meselesi…
UYUYAN…
Ve ihtiyaç halinde uyandırılanlar…
Gir bak, ara arşivlerimde. Yazmış, anlatmışımdır ayrıntıları ile.

Biliyor musun üzücü olan nedir?
Soruyorum sana…
Hitler zamanında her bir Alman, Nazi miydi?
Değildi değil mi!

Sesiz şeytanları ayır bir kenara…
>>> INSAN ve genelleme adeti <<<
İleride…
Tarih yargılayacak, insanlık HEPIMIZI…
Bunlar…
O dönemin HIRSIZLARI, arsızları…
Vatan hainleri…
Diye(!)

Bak…
İktidarın müteahhitleri…
Konut satışlarında, aşağıya yuvarlayarak yüzde on sekizlik bir gerileme var…
AMA…
YABANCILAR alıyor, götürüyor malı…
Ati alan hopa hop, dıgı dık – dıgı dık geçiyor Üsküdar’ı!

Yarına yokum, makinalar bekler Önderi…
Ben kaçtım, gidiyorum kardeşe…
Uğraşamam sizlerle!

Yok, yirmi biri. Kafa iyice gitti!

Veee Duuular 5,47 Euro 6,20 Almanya saati 21:16

Biliyorsun değil mi, bir çocuk bile can alabilir

Bazen, nadiren…
Can bile kurtarabilir…
Evet, kimi can yavaş yavaş çıkar…
Benim ki gibi, öldürmeyi de öğrendim…
Yaşatmasını da tercihim her zaman yaşatmaktan yana!

Taş üstüne taş koymaktan…
Herkesin harcı olmadığı gibi, hovardalığın bile vardır kuralları…
Mirasyedi…
Dinci gibi, yaratık-ı adi…
Bak Amerika’ya, SENEDE evet SENEDE…
32 bin insan öldürülüyor, yok kaza değil cinayete kurban…
Silahlı saldırı sonucu…
Bizim…
Onlarca yılda teröre verdiğimiz canı onlar her sene veriyor!

Demem o ki…
Yönetici, olmalı kendisinin efendisi…
Soru, sorun…
Hizmet aşkı kendine, yandaş – yoldaşa, senden olana mı…
YOKSA…
Vatan, millete mi?

Akla gelir yine rahmetli, Atatürk ve deyişleri…

“Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz. Hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatkâr olamazsınız.“

Bunun benzeri, herkes olamaz bir yönetici…
Herkes olamaz bir devlet adamı…
Bir baba…
Bir ailenin reisi(!)

Biliyorsun, hep derim…
Medeniyet matematiktir diye…
Peki…
Bir toplumun medeniyet düzeyi nasıl ve neyle ölçülür?
Çok basit; tahammül sınırları ile…
Biliyorsun Almanya ve…
>>> üçüncü cinsiyet <<<

VE yine BILIYORSUN, kimi çok katı kurallarımı…
Kimi şeye > tahammülsüzlüğümü <
O halde ben bir vahşi miyim, bir barbar?

Hayır, var sadece kimi şeye hazımsızlığım, anlayış göstermeye çalışırım…
Uzak dururum, mesafe koyarım arama, sevdiklerime o oranda…
Hoşgörü, tahammül ede bileme birbirine, bazen…
Kesişen noktaları en aza indirerek AMA ila anlayış, ila tahammül…
Bunu ise ANCAK birbirini tanıyarak, birbirini anlamaya çalışarak sağlayabilirsin…
Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar gülüm konuşa konuşa!

Bak bugün yine sorun ettiler terliklerimi…
Küçük insanlar – varlıklar, küçük ruhlar…
Gelmemiş başlarına, bilmiyorlar. Biliyorsun topuklarım…
Aylarca yatım kıpırdamadan komada…
Topuklar sürtüne sürtüne ki tıbben bir gerçek, yara açılır sürtünmeden…
BENDE…
Yara açılmakla kalmadı, Allahtan sadece topuklarımda…
>>> Kemiğe kadar <<<
Etler yok oldu gitti, resmen topuk kemiklerim çıktı meydana…
Yıllar sürdü kabuk bağlaması, ayakkabı giyemez oldum…
Çoğu zaman terlikle ki yürümeyi bir o kadar zorlaştırıyor…
ÖZEL TERLIKLER, yok artık piyasada…
Sorun olurmuş, olabilirmiş atış esnasında, yanlış yaptım köy aslında yanlış, köy değil burası…
Köy gibi ama değil. Wiesbaden’e gitmeliydim…
Konuştuk, anlatım bakalım ne olacak…
Konuşmak, anlatmak, anlaşmak, tahammül, anlayış, hoşgörü belirler medeniyet düzeyini!

Hala cinayet ile uğraşıyor sözde Müslümanlar…
Dinci, din simsarı adi kahpe…
KADIN…
Yeni Zelanda’nın başbakanı, kadın başını bağladı gitti ayaklarına…
O kadar güzel bir mesaj ki, anlayana, insan olana…
AMA…
İnsan…
İki ayaklı hayvan ile iletişime giremez, o başka
!

Yazdım geçenlerde, sözde Müslüman tiksindirdi…
Kimisinin tepkisi öldürücü…
Yok ruh hastası, psikolojik sorunlu…
Geç onları…
Bir cani, K nokta K nokta benzer düşünceleri dile getirdi…
Öffffffffff…
Bilmem izledin mi kahpeyi, nasıl istismar etti bu sözleri…
Yuhalattı g.t kıllarına g.t kıllarının, dincilerin cumhuru…
Bunların gerçekleri görme, görebilme gibi bir meziyetleri yok ki…
Kopuk…
IT, kopuk sürüleri gibi yaşıyorlar kendi hayal âlemlerinde!

Sadece bir orospunun cocugu

Bak, biliyorsun … benim bir yüzüm ama çok yönüm var. BIR. İkincisi, hiçbir zaman bilemeyeceksin beni!!! Bayraktar, IHA / SIHA meselesi

Bir…
IHA/ SIHA’nin en önemli donatımı hangisi biliyor musun?
EN ÖNEMLI…
Optiği ve tabi göreve bağlı yazılımı…
Aslında olmalı…
Yerli ve milli(!)

İyi ya…
Carl Zeiss zaten anadan doğma “Türk” değil mi?
Onun…
Babası da belli, anası da…
Sormak lazım belli olmayanlara…
Neyi mi?
Ehhh…
Artık orasını siz bilirsiniz!

Ben olsam, sorardım…
Bunlar, bu Bayraktar gerçekten…
Gerçekten…
Yerli ve milli mi?

Vuracaklar beni vuracaklar…
😊
Popomdan, yakında bu sinemada…
Biraz daha yazarsam, kimi noktalara dikkat çekersem vuracaklar…
Kara Mediha’nın biricik oğlunu, çeyreği…
Ben gidiyorum Pıkaya…
Bugün çenemi tutamadım ama, bayağı bir içimdekileri vurdum dışa…
> birkaç gün yeter bana <

Joint Venture…
Ben kendim önerdim, yazdım, anlattım…
Bilgi transferi, teknoloji…
AMA…
Böyle arsızca, utanmadan…
Sözde “milli ve yerli” söylemi…
Ya…
Değildir, olamaz ahlaksızlıktan başka bir tarifi…
Dürüstlük bir erdem…
Bir süs, bir nişan…
İnsan olana!

Bunu gazetecilerde yaparsa, var SEN düşün gerisini

HEPSI…
AMA HEPSI YAPIYOR BUNU!

Sayın Çölaşan gibi bir insan, bir duayen gazeteci…
Ne diyor?
“Milletin yarısı!”

NEREDEN yarısı oluyor kardeşim…
Nerde çıktı bu yarısı meselesi???
BILMEZ MISIN…
Türk seçim sistemini?
Yok, Türkiyeli değil Türk, Türk…
Parti isimlerinde adalet yazıyor AMA…
>>> Hiçbir zaman almadıkları, ALAMADIKLARI oylar gidiyor cebe <<<
Seçim sistemi hatası!

Yüreğin yiyorsa…
Düzeltsene, alamadığın belde ve belediyeler…
SANA GARANTI, Aaa Kaaa Peeenin kazanacağı…
Bile bile…
Niye bilmem ne illerine katılıyor öyleyse?

Yakıştıramadım size…
Yakıştıramadım Sayın Çölaşan, size yakıştıramadım!

Belden aşağı vuruşlar!..
16 Mart 2019

Sevgili okurlarım, Türkiye önemli bir seçime gidiyor. Ancak bu seçimde iktidar değil, belediyeler belirlenecek.
Recep Bey-Devlet Bey ikilisi bu gerçeğe rağmen olayı bambaşka bir yöne sürüklemeyi tercih ettiler.
“Beka sorunu” diye tutturdular!
Yani Türkiye’nin var olup olmama sorunu!..
81 ilde ve yüzlerce ilçede seçim yapılacak. Çeşitli partilerden adaylar kazanacak ya da kaybedecek.
Demek ki bizim koskoca ülkemizin “Beka sorunu” bu kadar basitmiş, iplerimiz seçilecek belediye başkanlarının, belediye meclis üyelerinin ve muhtarların elinde imiş!
Örneğin, demek ki ulusal geleceğimiz Ankara’nın Kızılcahamam, İstanbul’un Bakırköy ilçesinin belediye başkanına bağlı olacakmış!
★★★
İktidarın iki ortağını oluşturan AKP ve MHP genel başkanları (ki biri aynı zamanda cumhurbaşkanıdır) tutturdular bir slogan…
“Zillet ittifakı.” (Zillet: alçaklık, aşağılık.)
Nereden çıktı bu?
Cumhur İttifakı’nı oluşturan AKP-MHP ikilisine karşı CHP ile İYİ Parti Millet İttifakı’nı oluşturmuştu.
Bilmiyorum ama tahmin ediyorum, her iki partinin de aklına günün birinde birilerinin, kendilerinden “Aşağılık, alçak millet ittifakı” diye söz edeceği gelmemişti.
Bu ülkede oyların yaklaşık yarısını alması beklenen o iki parti ile birlikte onlara oy verecek olan milyonlarca seçmenin bu şekilde tanımlanması yakışık alıyor mu?..
★★★
CHP’nin İzmir adayı Tunç Soyer… Dürüst, ismi temiz olan deneyimli bir siyasetçi.
Adaylığı açıklandıktan hemen sonra belden aşağı vuruşlar başladı:
“Vay efendim, onun babası Nurettin Soyer 12 Eylül döneminde kurulan sıkıyönetim mahkemesinde askeri savcı olarak görev yapmış, Türkeş’i tutuklatmış, sanıklara işkence yapmıştı.”
Tunç Soyer’in İzmir’de zafer kazanacağını biliyorlardı. Hırsız olduğunu, vurguncu olduğunu söyleyemediler, işe rahmetli babasından giriştiler…
Ama İzmir’in sonucunu değiştirecek bir adım atmaları ve bu bel altı vuruşlardan kazanç elde etmeleri mümkün olmadı.
★★★
Burhanettin Kocamaz Mersin’in başarılı Büyükşehir Belediye Başkanı. Bu seçim için İYİ Parti tarafından aday gösterilmişti… Herkes onun kazanmasını bekliyordu.
Ancak son anda hiç beklenmeyen bir gelişme oldu…
Ve Kocamaz’ın adaylığını içeren liste İl Seçim Kurulu’na saat 17:26’de, son sürenin bitişinden 26 dakika sonra iletildi…
Ve adaylığı doğal olarak reddedildi.
Muhteşem bir belden aşağı vuruş böylece gerçekleşmiş oldu.
Bu ihaneti bilerek yapanlar onun partili arkadaşları idi.
Bu bir ihmal değildi, kasıtlı yapılmıştı.
Ancak gelin görün ki yapanların adını sanını öğrenmek bir türlü mümkün olmadı! O isimler açığa çıkmadı.
★★★
Mansur Yavaş’ın Ankara’yı almasına artık neredeyse kesin gözüyle bakılıyordu. Onu tökezletmek için acaba ne yapmalıydı!..
Çare hemen bulundu!
Bir şahıs piyasaya sürüldü ve Yavaş’ın adı bir sahte senet olayına karıştırıldı. Tam da seçime kısa bir süre kala!..
Ve karşı taraf elindeki bütün medya gücüyle bu işin üzerine gitmeye başladı. Seçime kadar da gidecekler.
Muhteşem bir bel altı vuruş daha.
★★★
Recep Bey meydanlarda esip gürlüyor. Zaten ne acıdır ki, koskoca iktidar partisinin halkı etkileyecek nitelikle ikinci bir adamı yok.
Buna Binali Yıldırım, bakanlar, milletvekilleri ve çeşitli konumdaki bütün partilileri dahil.
Recep Bey, kendisini eleştiren Meral Akşener’i kürsülerde hapis cezasıyla tehdit etmeye başladı…
“Zaten milletvekili olmadığın için senin dokunulmazlığın da yok” dedi.
★★★
Türkiye’nin dört bir yanında seçim çalışmaları yapılıyor…
Ve din, iman, bayrak, ezan, bölücülük kavramları, kürsülerden yeniden piyasaya sürüldü.
Son söylem şu:
“İstanbul’da yürüyüş yapan kadınlar ezan okunurken slogan atmayı ve ıslık çalmayı sürdürdüler…”
Bu iftiralarla siyaset yapmaya kalkışanlara anlatmaya çalışıyoruz…
“Biz dinimize, bölünmezliğimize, bayrağımıza saygılı insanlarız…”
Ama gel de bunlara anlat bakalım!
★★★
Recep Bey’in çıkışlarını duyan yerel adaylar hiç boş durur mu!
Onlar da başlıyor!
“Millet düşmanlarının anasını belleyeceğiz.”
Millet düşmanları kimdir kardeşim?
Şunu açıklayın, gerekiyorsa analarını hep birlikte belleyelim.
Bu gibi tahrik edici söylemler tehlikelidir. Türkiye’de ruh hastası çok. Birileri tahriklere kapılıp cinayet işler, karşıt görüşlü adayların mitinglerinde bombaları patlatıp katliam yapar.
Son örneği dün Yeni Zelanda’da yaşandı, bir manyak camide katliam yapıp 49 Müslümanı öldürdü.
★★★
Bir seçime gidiyoruz…
Bel altı vuruşlarla, saçma sapan ve soyut iddialarla dolu bir süreçten geçiyoruz.
Bu gibi yöntemlere başvurmaya gerek görmeyen muhalefet partilerinin bütün adaylarını kutluyorum.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/emin-colasan/belden-asagi-vuruslar-3930485/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Internet ve Copyright; Avrupa Birliği ve 13. Madde

Çok büyük bir DAVET var…
Eskiler zaten, benim gibiler, nesli tükenmek üzere olanlar…
AMA…
Gençlerde diyor DOKUNMA İnternet’ime!

Davet ediliyor insanlar AB’yi protestoya…
SEN…
Türk genci dikilebilir misin Türkiyeli karşına?
YOK, yok çocuklar…
Dikilmeyin, onlar sizin kardeşiniz. İkna edin, anlatın…
Yanlışı…
Anlatın, gönül alın.

Yandaş, yoldaş olmak kolay…
Alırsan gücü ardına…
Göreyim yüreğini, hak ve Hak namına mücadele azmini…
ANLAT…
Hayattan bir haberlere…
ANLAT…
Bilmeyenlere, Atatürk…
Başöğretmen NIYE?

Bilmeyenler için; kelimeler ve anlamları

Ortodoksi…
Salt doğu kilisesini kast etmez. Evet, inanç ile ilgilidir…
Bazen tutucuda denilebilir…
Bir öğretinin, durumun…
Kayıtsız şartsız doğruluğuna inanılır.

Bilimsel açıdan bakıldığında Ortodoks…
Çağdaş insanlar, çağdaş bakış açısının aksine oldukça geriden geldiği için hayata daha mesafelidirler VE Ortodoksi…
Hristiyanlıkta olduğu kadar TUTUCULAR, GERICILER…
Müslümanlıkta da vardır, Musevilikte. Yani bu kelimenin kullanılması bir durumu anlatmak içindir ve kullanılır da!

Bilgilerinize

Geçenlerde, O herif; hani var ya bir “hoca” Ilber Ortaylı diye

Alman televizyonunda…
Röportaj yapıyorlar onun ile…
Biliyorsunuz hep derim, hep anlatırım…
Bir toplumun…
Emniyet sibobu gibidir geniş tabanlı VE sağlıklı bir orta sınıf…
Sevil’in gıdakları…
Telefon etti yine valide…
İnsanlar…
Ki yok ille bizimkiler değil, çevremiz, HEPIMIZ orta halli insanlardık…
İnsanlar…
Çok zor durumda!

Anlatıyor işte kendince O “hoca”
Bir…
Sınıf mücadelesiymiş Türkiye’de yaşananlar(!)

Ne sınıfı kardeşim ne sınıfı…
Kendini okulunda mı sandın, sınıf mi kaldı?
Tayyipistan da…
Ya ultra zenginsin, Ortodoks bir para babası…
VEYA…
Kül fakiri!

Bak yalanım varsa Allah belamı versin, dünyanın en adi … çocuğuyum

Bugün konuştum sevdam ile, babam ile…
YOK, telefon ile değil. Ben Onlar gibi sapık miyim?
Kendi kendime, kalp ile…
Yürek, sevgi ile sevgi…
Hal hatır sordum nasıllar diye; sarı pipim…
Tabii hepsi hayal, kendi kendime. NADIREN yaparım bunu, her zaman değil…
Oma geldi aklıma, bak vallahi billahi…
Dedim Oma, biliyorsun durumları. Yardım et edebilirsen…
Ağlayacağım ya, vallahi billahi ağlayacağım…
Yetişti…
İnanmıyorsun değil mi?

TABII, Allahtan isteyeceksin istediğini…
Onun ile…
Sürekli iletişimim, sürekli…
Hanım geldi odama, çağırdı beni…
“Müşteri sana bir şey soracakmış”
Haydaaa…
Neyse çıktım dışarıya, kadın demez mi…
“Omanızın daha parası var belediyede, gönderdim. Geri geldi, bana bir hesap numarası lazım!

Yok kardeşim, VAR…
Var bir öteki dünya var VE onlar, sevdiklerimiz…
Rabbimiz…
Bir şekilde bizler ile!

Çok şükür Allah’ıma çok şükür Mevla’ma

Açık mektup # İzmirlim, güzel kardeşim. Şehir dediğin böyle yönetilir başlıklı yazına istinaden yazıyorum sana #

Kızma bana sizli – bizli yazmıyorsam sana…
Kardeş dedim ya, kardeşler arasında sizlisi, bizlisi mi olurmuş?
Ve yine kardeş kelimesini Türk’ün, Türkiyelinin kullandığı anlamda kullanmadım, kullanmıyorum…
Bilesin…
Cıvık cıvık laubalilik kokmuyor, bu anlamda kullanılmıyor bu kelime tarafımdan…
Samimi ve yürektendir, kelimenin “tam anlamıyla” manası iledir bu kelimenin kullanışı.

Yazmışsın, anlatmışın…
İzmirlisin…
Ben de bir İstanbullu olarak, yazdıklarını gıpta ederek okudum desem inanır misin?

Senin sayende, senin vasıtan ile…
Seslenmek isterim İzmir belediyesine ve başkanına…
Okudum, okudum…
Neyin eksikliğini his ettim biliyor musun?

Ciddi şekilde teknolojik girişimciliğin!

Silicon Valley’i duymuşsundur…
AMAN bademler duymasın, KUM geleceğin altını…
Tabii ki deniz kumu değil, tuz ile “kirlenmişi”
AMA…
Kum ile oldu Amerika; Bir Numara!

Demem o ki…
İstersen belediye başkanının bir “kulağına bir fısılda”
Olmadı…
Bu çeyrek beklemeden bir karşılık…
>>> hiç bir şekilde, hiç bir karşılık beklemeden <<< yardıma hazırdır, danışmanlığa…
Start-Up’lar mesela…
Gazi Paşamızın dediği gibi:

“Söz konusu vatansa gerisi teferruattır”

Kiii…
Bilesin, EMIN olasın teferruatta bile yoktur gözüm ama söyleyecek çok sözüm…
Anla…
İstersen bir düşün, uygun görürsen belediye başkanın EMINIM kulağı açıktır sana…
Bir fısılda!

Unutma emi, galiba sende gördün, yaşadın gurbeti…
Acıyı…
Özlemi, hasretti…
Ne işimiz var bizlerin buralarda?
Vatan, vatanda! Memleket iyi yönetilse, ekmek kapıları bir bir açılsa…
Tekrar…
Ne işimiz var bizlerin buralarda?

Saygılarımla

Önder Gürbüz
Almanya

http://wordpress.gurbuz.net

Şehir dediğin böyle yönetilir
16 Mart 2019

Binali bey izah etti…
“Çöp projesi tasarlıyoruz, çöpü kaynağında ayrıştıracağız, İstanbullular çöplerini evlerinde ayrıştıracak, organik çöp, plastik çöp, cam çöp, kağıt çöp olarak ayrıştırılacak, bu ayrıştırılan çöplerin bir kısmını gübreye, bir kısmını enerjiye, bir kısmını ham maddeye dönüştürmek suretiyle gelir elde edeceğiz, bu geliri öğrencilerin biletlerine indirim olarak yansıtacağız, insanlar çöplerini evlerinde ayrıştırdıkça öğrenciler toplu taşımayı indirimli kullanacak” dedi.

Nasıl proje?
Muhteşem değil mi?

Doğrusunu isterseniz biz İzmirliler, belediyeciliğin b’sinden bile anlamayan Binali beyi işte bu yüzden seçmedik…
Çünkü Binali beyin ölme eşeğim ölme projesine kalırsa, öğrencilerimiz emekli olduklarında bile indirimli bilet kullanamaz!

Şimdi en başta Binali bey, “belediyecilik nasıl yapılır?” diye merak eden herkes iyi okusun lütfen…

Binaligiller milletin parasını yandaş müteahhitlerin cebine koyarken, İzmir’e kuruş vermezken, İzmir büyükşehir belediyesi kendi özkaynaklarıyla 17 milyar liradan fazla yatırım yaptı, kendi özkaynaklarıyla Türkiye’nin en büyük yatırımcı kurumlarından biri oldu.

Binaligiller Türkiye’yi gırtlağına kadar borca sokarken, İzmir’in haziran 2012 itibariyle Hazine’ye borcu kalmadı.

İzmir’in kredi notu, Türkiye’nin kredi notundan katbekat yüksek… İzmir büyükşehir belediyesinin notu, Fitch’in en yüksek notu AAA’ya çıktı, Moody’s’den aldığı not Aaa seviyesine çıktı.

Brookings Enstitüsü raporuna göre, İzmir, 2012 yılında dünyanın ekonomisi en hızlı büyüyen 4’üncü kenti, 2014 yılında dünyanın ekonomisi en hızlı büyüyen 2’nci kenti seçildi.

Binaligiller Türkiye’nin fabrikalarını bankalarını limanlarını hatta derelerini bile satarken, İzmir büyükşehir belediyesi 2 milyar 109 milyon liralık gayrimenkul aldı, İzmir’e kattı.

Taşı toprağı altın denilen İstanbul, artık İzmir’e göç veriyor. Son bir yılda 18 binden fazla İstanbullu İzmir’e göç etti.

Türkiye’nin ilk elektrikli otobüs filosu, İzmir’de.

Hükümetten tek kuruş destek almadan, 11 kilometrelik metro hattı 179 kilometreye çıkarıldı. İzmir’de metronun kilometresi İstanbul’a göre 100 milyon lira ucuza yapıldı. Her kilometre 100 milyon lira!

Türkiye’nin en uzun banliyö hattı, İzban, 136 kilometre, TCDD’yle birlikte kuruldu.

Karşıyaka tramvayı açıldı, Konak tramvayı açıldı, 21.6 kilometre.

Türkiye’nin ilk karbonkompozit gemileri İzmir’de sefere çıktı. 15 yolcu gemisi, 3 arabalı vapur, Körfez ulaşımına eklendi.

Türkiye’de köyünden kentine göç vermeyen, köyünden kentine göçü durdurulan tek şehir, İzmir… Köylünün köyünde mutlu olduğu tek şehir, İzmir… Yerel kalkınma, kooperatif, sözleşmeli alımlar, tarım projeleriyle, kırsal nüfus artışı, kent nüfus artışını geçti.

Bu model, yerel yönetim literatürüne “İzmir modeli” olarak geçti.

İzmir’in tarımı, Türkiye tarımından 2.4 kat fazla büyüdü!

“Evim yeni, komşum aynı” sloganıyla, gerçek kentsel dönüşüm başarıldı. Rantsal değil, 40 bin konutluk kentsel dönüşüm oldu.

Sadece Türkiye’nin değil, dünyanın, sadece yerel yönetim olanaklarıyla inşa edilen ilk fuarı, İzmir’de kuruldu. Türkiye’nin en nitelikli fuar kompleksi, 337 bin metrekare.

Huzurevinden gençlik merkezine, Türkiye’nin ilk sosyal yaşam kampüsü, İzmir’de kuruldu.

130 tür, 1500 hayvan, Türkiye’nin ilk doğal yaşam parkı, İzmir’de kuruldu.

Türkiye’nin en nitelikli sanat merkezi Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi kuruldu. Türkiye’nin opera sanatına özel “ilk” yapısı İzmir’de kuruluyor.

Türkiye’nin en modern buz sporları salonu, İzmir’de kuruldu.

Türkiye’nin ilk engelli eğitim ve farkındalık merkezi, İzmir’de açıldı.

Türkiye’nin “tek” belediye hastanesi, Eşrefpaşa Hastanesi, İzmir’de… Başhekim Serdar Pedükcoşkun yönetiminde, ileri teknolojiyle donatılan hastane, uluslararası standartlar çerçevesinde “kalite” ödülü aldı.

Türkiye’nin en büyük çamur çürütme ve kurutma tesisi, İzmir’de kuruldu… Çamurdan biyogaz elde ediliyor, tesis kendi enerjisini üretiyor, kurutulan çamur organik gübre olarak kullanılıyor, organik tarım verimini ikiye katlıyor, termik santrallerde kömürle harmanlanarak ek yakıt olarak kullanılıyor.

Ankara belediyesi mesela, tarihi havagazı fabrikasını sattı… İzmir belediyesi, tarihi havagazı fabrikasını kültür merkezine dönüştürdü.

Akp, cezalandırmak istediği İzmir’in bütün stadyumlarını yıktı… İzmir büyükşehir belediyesi, Bornova’ya 10 bin kişilik Doğanlar Stadı’nı yaptı, bu stad Göztepe’yi Süper Lig’e taşıdı. Ayrıca, Tire’ye UEFA standartlarında stadyum yapıldı. Beldelere 28 spor salonu yapıldı.

Konak-Buca-Bornova bağlantısını sağlayacak olan İzmir’in en uzun tüneli, tek kuruş almadan, sadece İzmir’in imkanlarıyla yapılıyor.

Türkiye’nin AB standartlarında biyolojik arıtma tesisi başkenti, İzmir… Adı lazım değil, başka belediyelerin 40’a yaptığını İzmir 4’e yapıyor!

İnciraltı, Sasalı, Buca Portakal Vadisi’nde kent ormanları oluşturuldu.

Kadifekale’de heyelan alanında 2241 bina yıkıldı, yerine gene bina dikmek yerine, erguvan, fıstık çamı, mavi servi dikildi.

Dünyanın en büyük yapay flamingo adası, İzmir Kuş Cenneti’nde oluşturuldu.

Bisiklet yolları ve BİSİM ile İzmirlilerin bisiklet kullanımı arttı.

Halkapınar’da 108 yıllık un fabrikası “meslek fabrikası”na dönüştürüldü, 75 farklı branşta meslek eğitimi veriliyor.

İzmir’de 135 bin çocuk düzenli ve ücretsiz süt içiyor. Bugüne kadar 70 milyon litre süt dağıtıldı.

İzmir büyükşehir belediyesi 12 antik kazı alanına maddi destek veriyor. Roma Antik Tiyatrosu ortaya çıkarıldı.

Ezan, çan, hazan… Emir Sultan Türbesi, Ayavukla Kilisesi, Beith Hillel Sinagogu restore edildi.

Şehir dediğin…
Varlığıyla onur duyduğumuz Aziz Kocaoğlu gibi yönetilir.

Halkın parasını çar çur ederek değil…
Devletten para almadan, halkın cebine yük olmadan, parayı değil, şehri severek yönetilir.

Şehir dediğin…
Şehremini’ye emanet edilir.

Biz, tek taş pırlantamız İzmir’i Binali beye vermedik.
İstanbul’un da göz bebeğimiz İstanbul’u geri alacağından eminim.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/sehir-dedigin-boyle-yonetilir-3930730/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

YOKKK!!! Bunu mutlaka yazmam lazım; MECBURUM

Haberlerden yeni geçti, DÜNYANIN neresinde olursa olsun…
SIYASETCI…
Sadece bir siyasetçi ve genelde adinin teki. Hepsi değil ama çoğu…
Doktorlar misali…
Bulamayınca bir derde çare, psikoloji(!)

SIKTIRIN LAN, siktirin gidin!

Almanya, yok bu sefer Tayyipistan değil söz konusu olan…
Almanya…
Uzun zamandan beri VAR…
Çok büyük bir dört duvar meselesi, yılların ihmali…
Evet, evet Almanya’da bile olabiliyor IHMAL söz konusu, belki parasızlık…
Dördüncü ayın ikisi, Oma, Allah rahmet eylesin tam yıldönümüne giriyor…
Bir sene olacak vefat edeli, tamam çok bekledim, Fulda…
Ama vergi dairesi bitirdi elimdeki nakdi…
Para kalmadı para, tadilata…
ÜSTÜNE…
Araba(!)

Buna benzerde olabilir yani…
Alman hükümeti, siyasetçilerin nedenleri…
Bir değil ki bizim Kasımpaşa ayısıyla onlar bir değil ki…
Hatırla devlete ait uçak meselesini hem orada hem burada…
Yolda kaldılar, yolda!

Yok Almanlar…
Gösteriş budalası hiç yolda kalır mı?

Kiralar aldı başını gidiyor…
İnanılmaz bir pahalılık, Allah kiracıların yardımcısı olsun…
Bahçeli ev dururken…
Ben keyfimden mi hala oturuyorum apartmanda?

>>> çare bulamayınca düşünüyorlar <<<
Beyinsizler takımı…
ILHAK edecekler millet malını…
El koymayı düşünüyorlar yani boş kalan dört duvarları, yapılandırılmayan arsaları!

AMAN DIKKAT…
Aman, benden söylemesi, uyarması!