„Kulu, Rabbine yaklaştıran ameller vardır. Kul, bunları yerine getirdikçe Rabbinin katındaki derecesi yükselir ve sonunda öyle bir noktaya gelir ki Cenâb-ı Hakk’ın; «Kulum» dediği has kullarından olur. Rabbim cümlemize nasip etsin.
Mü’min, namazla Rabbine yakınlaşır; oruçla, zekâtla O’nun râzı olduğu kulları arasına girmeye çalışır. Kulu Allâh’a yakınlaştıran, onu Allâh’ın has kulları arasına alan amellerden biri de Allah için hizmettir.
Evet hizmet, Allah için olmalıdır. Nefsânî arzuları tatmin için, kendini beğendirmek için değil veya şu şahıs, bu şahıs için değil; şu cemaat bu tarîkat için değil, mahzâ Allah -celle celâlühû- için olmalıdır.
Aslında Allah için yapılan her iş, hizmet dairesi içine girer. Allah için yapılan her işe hizmet denir. Ve Allah için yapılan hizmetin karşılığını yine Allah -celle celâlühû- verir.
Allah için yapıldığından, O’nun rızâsını gözeterek îfâ edildiğinden dolayı, her işte olduğu gibi hizmette de ihlâs olmazsa olmaz bir şarttır.
Hazret-i Mevlânâ bizlere şöyle seslenir:
“Allah aşkı için çalış, Allah aşkı için hizmette bulun; halkın kabul etmesi veya reddetmesi ile senin ne işin var? Bu fânî dünya pazarında sana bol bol kazandıracak bir müşteri olarak Allah kâfî değil mi? Allah’tan alacakların karşısında insanların verebilecekleri ne ki!.. O hâlde gözünü ve gönlünü insanlardan gelecek teşekkürlere değil, Allah’tan gelecek mazhariyete döndür!..”
Mü’min, hizmetle Allâh’a yaklaşır. Bir kelâm-ı kibarda denildiği gibi:
“Hizmet eden himmet görür.”
İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olandır. Yine hizmet eden, aynı zamanda insanların efendisidir. Nitekim Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;
“Kavmin efendisi, onlara hizmetkâr olandır.” buyurmuştur. (Deylemî, Müsned, II, 324)
Allah için yapılan hizmet, mağfireti celbeder. Bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur:
“Bir adam yolda yürürken, yol üzerinde bir diken dalı gördü ve onu kenara aldı. Bu sebeple Allah ondan râzı olarak karşılığını verdi ve günahlarını affetti.” (Buhârî, Ezân, 32)
Onun için Allah için yapılan en küçük bir şeyi bile küçümsememek gerekir. Çünkü yüce Allah azı çok eyler.
…
…
…
Allâh’ın mü’min kulları, hizmette yarışırlar. Zira Rabbimiz, mü’minler hakkında şöyle buyurmaktadır:
“Onlar hayırlı işlere koşar, birbirleriyle yarış ederler.” (Âl-i İmrân, 3/114)
Onun için hizmet, hayra anahtar olmaktır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“İnsanlardan öyleleri vardır ki; onlar hayra anahtar, şerre de kilittir. Öyleleri de vardır ki şerre anahtar hayra kilittir. Allâh’ın, ellerine hayrın anahtarlarını verdiği kimselere ne mutlu! Allâh’ın, şerrin anahtarlarını ellerine verdiği kimselere de yazıklar olsun!” (İbn-i Mâce, Mukaddime, 19)
Hizmet, hayra öncülük etmektir:
“Bir hayra öncülük eden kimseye, o iyiliği yapan kişinin ecri gibi sevap verilir.” (Müslim, İmâre, 133)
Dünyadaki bir hizmet, kıyâmet günü nur olarak mü’minin karşısına çıkar. Bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur:
“Kimin, Allah yolunda bir tek saçı ağarırsa bu; kıyâmet günü onun için bir nur olur.” (Nesâî, Cihâd, 26)
Hizmet; mü’min kardeşinin ihtiyacını görmektir, onun bir ihtiyacını gidermektir. Hizmet, îsârdır, diğergâmlıktır. Mü’min kardeşini kendine tercih etmektir. Hizmet yolunda olan mü’min, gönülden fedâkârlıkta bulunarak mü’min kardeşini kendisine tercih ederek hizmet eder.
Onun için hizmet; yüksünerek değil, gönül hoşluğu ile yapılmalıdır.
Yine hizmet, aşkla yapılmalıdır.
…
…
…
Yine hizmet, edep ve nezâketle yapılmalıdır. Hizmeti Allah için yaptığından ve Allah katındaki derecesi hizmetle artacağından dolayı mü’min; en ufak bir hizmet bile olsa, büyük bir edeb ve huşû içerisinde o hizmetini îfâ eder.
…
…
…
Bu arada hizmette kibre kapılmamalı, araya «ene»yi dâhil etmemelidir. Onun için; “Ben hizmet ediyorum.”, “Ben koşturuyorum.” havalarında olmamak gerek veya başkalarının kendisi hakkında söylediği veya söyleyeceği sitâyişkâr sözlerin câzibesine kapılmamak gerek. Aksi takdirde bütün koşturmamız boşa gider, yorulduğumuzla kalırız Allah korusun.
>>> Bu bakımdan hizmette tevâzû şarttır. Mü’min; büyük bir mahviyet içerisinde, kendisini bir hiç görerek hizmetini îfâ etmelidir. İşte o zaman, Allâh’ın rızâsını talep noktasında bir adım atmış olur. Unutulmamalıdır ki Rabbimiz lutfetmese taşın üstüne bir taş bile koyamayız. <<<
Bir de bunun yanında hizmet ediyorum; derken kendimizden geçip ibâdetler, ailevî sorumluluklar gibi aslî görevlerimizi de ihmal etmemeliyiz. Tâkatimiz ölçüsünde hizmet etmeliyiz. Nitekim Rabbimiz âyet-i kerîmede şöyle buyurmaktadır: “…Allah, her bir kişiyi ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef tutar…” (el-Bakara, 2/286) Sadece namaz, oruç gibi ibâdetlerle değil aynı zamanda Allah yolunda hizmet ederek de Rabbimiz’e yaklaşmalıyız. Yani gönül ehli ve hizmet ehli olmalıyız. Asıl maharet de bu ikisini beraber götürmektir. Îman, hizmetle kemâle erer. “Sırf Allah Teâlâ’nın rızâsını kast ederek; bedenî, fikrî ve mâlî hizmette bulunamayanlar, kâmil mü’min olamazlar.”
>>> Üstelik sadece insana değil bütün mahlûkata karşı hizmet düşüncesinde olmalıyız. <<<
…
…
…
Nasıl olsa bir yapan çıkar, dememeli; aşkla şevkle hizmete koşmalı, herhangi bir atâlet veya gaflet içerisine girmemeliyiz. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, tembellikten Allâh’a sığınırdı. Evet, tembellik, şeytandandır. Hareketlilik, hizmet etmek, koşturmak Rahmân’dandır. Herkesin yapabileceği bir hizmet vardır. Herkes gücü nisbetinde, kapasitesi ölçüsünde bir şeyler yapabilir. İlmi olan ilim öğreterek; irşad ehliyeti bulunan, insanlara nasihat ederek; beden gücü olan, bedeniyle; hiç birine gücü yetmeyen, hizmet edenlere duâ ederek hizmet etmeli. Bu bakımdan hizmet yelpazesi o kadar geniştir ki, buna göre meselâ yoldaki bir çöpü almak bile bir hizmettir. Nitekim bir hadîs-i şerifte îmânın en aşağı mertebesinin, insanlara zarar veren şeyleri yoldan kaldırmak olduğu belirtilmiştir. (Müslim, Îmân, 58)
>>> Hizmet gönül almaktır, hizmet nefsi kırmaktır. <<<
…
…
…
Bir Allah dostu şöyle buyurmaktadır: “Çok kimseler, namazlarını kılmak ve oruçlarını tutmakla dînî vazifelerini edâ ettiklerini sanarak müsterihtirler. Ancak bu kâfî değildir. Cenâb-ı Hakk’ın emirlerine riâyet ve tâzimle beraber, mahlûkatına da şefkatli olması gerekir. Bu da ancak fedâkârlık ve samimî bir hizmetle elde edilir.” İnsana hizmet, Hakk’a hizmettir. Hizmet, bir amel-i sâlihtir. Hizmet, aynı zamanda bir sadakadır. Zira Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; “Bir müslüman herhangi bir ağaç veya bitki dikerse, ondan yenilen şey kendisi için sadakadır.” buyurmaktadır. (Müslim, Müsâkât, 7) Velhâsıl Allah için hizmet aynı zamanda ibâdettir, kullukta dâim olmaktır. Onun için; “Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine kulluğa devam et!” (el-Hicr, 15/99) âyet-i kerîmesi mûcibince, bu can bu bedenden gidinceye kadar Allah için koşturmalı,
>>> Allah için hizmet etmeliyiz. Allah için insanlara hizmet etmeli, büyüklere küçüklere hizmet etmeli, hayvanlara hizmet etmeli, darda kalanlara, ihtiyaç sahiplerine hizmet etmeliyiz.<<<
…
…
…”
YAZAR : Yard. Doç. Dr. Mustafa CANLI