Sosyopat mısınız? 😊

Psikopat olmaya ramak kalmış, denilebilir!
Psikopat olmakla olmamak arasındaki ince çizgidesiniz, ne tam anlamıyla bir psikopatsınız ne de tamamen masum. Seçimleriniz ve yaşam tarzınız hayatta kendinizden başka hiçbir şeye önem vermediğinize işaret ediyor. Ama hiçbir şey için geç değil, henüz vakit varken bu yanınızı iyileştirebilir ve çevrenizdekilerle uyumu yakalayarak her açıdan rahata kavuşabilirsiniz.

Beş Büyük Kişilik Özelliği Analizi

Dışa Dönüklük:
Dışarıda, kalabalık gruplar arasında, çoğunlukla kendinizi rahatça ifade edebiliyorsunuz. Yeni insanlarla tanışmak ve onlarla sohbet etmek hoşunuza gidiyor. Genel olarak enerjik, konuşkan, kendine güvenen bir yapıya sahipsiniz. Büyük arkadaş ortamlarında ya da partilerde, sesiz ve çekingen kalmak yerine yeni yeni insanlarla tanışıp sohbet etmeyi tercih ediyorsunuz.
Dışa Dönüklük Ortalamanız:
%54

Düzen ve Güven:
Çoğunlukla düzenli, sistematik, organize olmuş bir biçimde çalışıyorsunuz ve böylelikle yaptığınız işten yüksek oranda verim alıyorsunuz. Çalışkan ve güvenilir birisiniz. Çalışmayı seviyorsunuz ama bir işkolik değilsiniz.
Düzen ve Güven Ortalamanız:
%62

Nevrotiklik:
Zaman zaman, normalden daha fazla olarak sinirlilik, endişe, kızgınlık ve suçluluk duygularını yaşıyorsunuz. Dışarıdan gelen bir güçlüğün üstesinden gelirken bazen sakin kalan bir tutum alsanız da daha çok gerginlik ve endişe yaşıyorsunuz.
Nevrotiklik Ortalamanız:
%60

Uyumlukluk:
Çoğunlukla karşınızdaki anlamaya ve onu dinlemeye çalışsanız da zaman zaman bu tutumdan uzak bir tavır sergileyebiliyorsunuz. Karşınızdakinin sözüne güvenen bir tutum içindesiniz. Bu durum, insanlar tarafından sevilmenizi ve yeni arkadaşlar kurmanızı sağlayan bir hale getiriyor sizi.
Uyumlukluk:
%66

Açıklık:
Meraklı ve maceraya açık bir yapı sergiliyorsunuz ancak yine de bazı durumlarda mevcut durumu korumak sizin için daha önemli olabiliyor. Yeniliklere açık yapınız, yaratıcılığınızın gelişmesine önemli bir katkı sağlıyor.
Açıklık Ortalamanız:
%64

Kendini İzleme Analizi

Analiz sonucunuz gösteriyor ki kendinize karşı dürüst olmaya değer veriyorsunuz ve başka insanların onayını almak için karakterinizi farklı göstermeyi ve farklı davranmayı doğru bulmuyorsunuz. Dürüst davranmak, pembe yalanlar söylememek bazen sorunlara da sebep olabilir, kendiniz gibi olmak belki size ortamın en popüler kişisi yapmaz ama en azından kendinizi huzurlu hissedersiniz.

Beyninizin Hangi Tarafı Daha Aktif?

Sol beyninizi sağ beyninize oranla %13 daha aktif kullanıyorsunuz.
Sol beyin vücudun sağ tarafını kontrol eder. Sol beyninizi aktif kullanmanız, bilgi edinmekte mantığı ve hislerinizi kullanan ve eleştirel düşünen biri olduğunuzu gösteriyor. Öğrendiğiniz bilgileri sayılar, kelimeler ve semboller yardımıyla aklınızda tutuyorsunuz. Düşünme süreciniz parçalardan bütüne ulaşma şeklinde ve oldukça mantıklı. Kısa ve öz kelimeler, sayısal ve yazılı formüller, ve teknolojik sistemler kendinizi ifade etmekte sık kullandığınız formlar. Sol beynini aktif kullanan insanlar başarılı bir laboratuar teknisyeni, bankacı, avukat, hakim, matematikçi olabilirler.

Sol beynini aktif kullanan insanlar :
Mantık yürütürler, her şeyi sınıflandırır listeler yaparlar, analiz ederler, matematiksel işlemlere yatkındırlar, bilinçli davranırlar, dili doğru kullanırlar, detayları görürler, bütünü değil parçayı görürler, sistemli ve disiplinli çalışırlar, objektiftirler.

kendin dene

Ben, bunların karışımıydım

oku

1
2
4
6

😊

Hepsinden biraz…
Ben…
Önder!

Özellikle başlık atmadım, özellikle

Önce kafayla, sonra yürekle…
En son bilek ile dövüşmelidir insan…
Ülke…
Boş teneke kutusu misali bir kafayla…
Yarım yamalak bilgi ile…
Kenefe bezer, lağım gibi bir ağızla, boş laflarla yönetilmez…
Bilek…
Yüreğin himayesinde, kafanın bilincinde ve bilgisinde hareket ederse…
Bilektir, güçtür…
Vurdu mu oturtturur g.t üstüne!

Çok gördüm hayatımda böylelerini…
Özdeyişi bile vardır VE dünya çapında benzer şeyler söylenir…
Havlayan köpek ısırmaz, it gibi havlar sadece…
Bilim, bilim değildir…
Kendi kendini yalanladığı takdirde…
En son bilgiler ışığında, bilim bir öncesini teyit etmelidir, geliştirmelidir…
Veya toptan yanlış diyebilmelidir…
AMA…
“On senede” bir, aksini iddia edip tekrar bir öncesine dönmemelidir.

Bilimi ve ilimi…
Paraya, kazanca kurban ettiğinde…
Kaybeden medeniyettir, insandır, insanlıktır!

Bilime ve ilime, bilginin hasına, özüne, emniyet ve önem vermeyen zihniyet ise…
Kaybetmeye mahkumdur…
Bak insanlık tarihine, nice imparatorluklar kuruldu…
Medeniyetler yok oldu, niye?
Gevşedi insan, rahata kavuştu, ahlak dediğimiz önemli değer bozuldu…
Aile birliği gevşedi, toplum bozuldu, yozlaştı ve sonunda kayboldu.

Kendi içinde ihtilaf…
Elin, eli tutmaması…
Doğru bilginin, atadan kalma kimi değerlerin ki illa olmalıdır değer…
Ki zamansız olmalıdır…
Mesela anaya, babaya, ataya, yaşça büyüğü sevgi ve saygı…
Vatana ve millete, kendi anadiline…
Bunları kaybetmeye başladı mi insan, özendi mi başkasına, özünü yitirirse…
Yüreğe ve akla illa >>> kazılması <<< gereken değerler zamanla erozyona uğrarsa…
O insan, O toplum ölmeye, yok olmaya mahkumdur!

Yetişen nesil…
Böyle bir nesildir işte…
Kaybolan, kaybettiğimiz bir nesil…
Bu yüzden derim hep, önem veririm aile görgüsüne…
Okulda, orada burada sen istediğini öğret…
Kuş
İlla yuvada gördüğünü yapacaktır, hepsini yapmasa bile, temelinde O görgü, O eğitim ona…
Son anına kadar refakat edecektir!

Eyyy Tayyip bil bunu, gör bunu…
Senin ve g.t kıllarının gücünün tükendiği noktadır orası!

Peksimet düşmanı

Birbiri, bir diğeri…
İkisi bir araya geldi mi…
Ya kan gövdeyi götürüyor veya ben, annemde olabilir isyan ediyoruz…
Kafa…
Gürültü kaldırmıyor!

Yok arkadaş yok, tabiat veya Allah…
Her şeyi vakti zamanına göre ayarlamış, bu değersiz, hastalıklı canı her an çocuk için, bebe için verebilirim. Bir an gözümü kırpar, düşünecek olursam dünyanın en adi insani ben olayım. O kadar severim bebeleri, çocukları. Geçenlerde bir yere gitmiştim, bir bebe ağlaması…
ALLAHIM, nasıl özlemişim…
Beş, on dakika…
Daha fazlasını kafa kaldırmıyor(!)

Başta peksimet, bal, süt ve üzüm…
Tok evin aç köpeği…
Ulan herif resmen tüketici, evet, tüketiyor…
😊
Afiyet olsun Dada’ma. Bu sabah bir boğuşma, biraz gıdık gıdık…
Dünya bir bambaşka…
İyi ki varlar…
Som altından toplar!

Ancak…
Gün geliyor bu toplar, bu güzel oyuncaklar, candan can…
Kandan kanlar büyüyorlar ve büyüdükleri oranda sorunları artıyor…
Evlat…
Popülizm ev ödevi almış, bir çalışmam vardı, bitiremedim…
Bitirmeliyim, hem ona kaynak, kendi kaynaklarımı göstererek hem başladığımı bitirmek…
Canın istiyor mu, halin var mı diye bir sor…
YOK…
Ama mecburiyet!

Bir mantık ve vicdan sorusu

Kampanya olmadıktan sonra AMA kampanyaymış gibi gösterip…
Et fiyatı bir süreklilik ve istikrar arz ediyorsa…
Bu hem kampanya ruhuna aykırı olur hem ticari ahlaka…
Ticaretin mantığı kazanç temin etmektir…
O halde…
Et fiyatı, lop et fiyatı 7,99 ile 15 Euro ve üzeriyse…
Nasıl olurda kıymanın kilosu 3,99’dan 5 veya en fazla 6,99’a kadar değişebilir ve bu fiyat sürekli kılınabilir?

3,99 arkadaşlar, 3,99 €…
İsim vermiyorum, vermem…
Var Wiesbaden’de kimi satan yer, döner benzeri…
Ben size bunun nasıl mümkün olduğunu söyleyeyim mi…
Birincisi yağ oranını yükseltirsin, tavuk karıştırırsın arasına, ete su enjekte edersin VE en iğrenci…
Bağırsak, kıkırdak gibi “sanayi artığı” maddeleri de katarsın kıymaya.

Sonraaa…
Geçersin milletin karşısına, dinden, imandan, Allahtan, Peygamberden gazel okursun.

Dün yazdım…
Ailecek salağız diye, gerçek bu, öyle…
Yapmadığımız için, yapamadığımız için bu böyle. AMA ben razıyım, böyle olmalı ve bu durum böyle…
Nedenlerden biri bu:

Allah korkusu var, kul korkusu, ceza almaktan, hüküm giymekten…
Adımızın lekelenmesi korkusu var hepimizde…
Dik durmak…
B.ku yiyip yiyip pişmiş kelle gibi milletin karşısına geçip bir şey olmamış gibi…
Rezillik yaşanmamış gibi, s.k gibi dikilmek değildir…
Alnına leke sürülmemiş olarak, göğsünü gere gere insan içinde gezebilmektir…
Budur dik durmak, dürüst olmak.

Hangisi doğru, ticari ahlak hangisi?
Millete bağırsak mı yedirmeli, at etti, eşek etti???

Yalaklık yarışında zirve

Yazıklar olsun…
Ummadık taş baş yararmış ya, o hesap…
Satılık kalemler, düşünceler ve fikirler!

Günlerden beri ne gazete ne televizyon hele haberler…
Okuyamıyorum da…
Uzun bir süreden beri, gözler, “iki satır” Önder rüyalar âleminde…
Artık yüzde yüze varan bir kesinlikle…
Yağmur ve ben, su ve ateş gibi, söndürüyor beni!

Demin biriken gazetelere günlerden beri ilk defa göz atma fırsatım doğdu, evet…
Doğdu, o denli kötüydüm, kötüyüm.

Birkaç gün tatilde, sözde bitiremediklerimi bitirecektim, yattım inek gibi…
Ağrı…
Hadi bir şekilde kontrol altında AMAAA birde halsizlik girince işin içine, parmakları dahi kıpırdatmaya derman olmayanınca, işte bu iyice bitiriyor beni.

Bu Beyefendiyi okumadan önce, bir iki kelime…
Bir zamanlar laik, demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti…
VE…
Bu Cumhuriyeti kuran irade ve düşünce…
Beş parasız ama mangal gibi bir yürek ile, hayallerin, rüyaların sadece soyut birer “nesne” olmadığını kanıtlamak istercesine hayal olanı…
Rüyayı gerçekleştirdi, neyle?
Azimle, akil ile, omuz omuza, sırt sırta vererek…
Çalışarak gerçekleştirdi, piçin biri bu emeği geldi sattı ve savdı, bitirmek istedi, bitiremedi!!!

Yedi düveli yendiler…
Yine yedi düvel çomak soktu bu yolda, bu uğurda sarf edilen cabaya AMA kurdular…
Laik, demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni!

Yine…
Israil oğlu ve kızı, dünyanın dört bir tarafında…
Dört bir tarafına…
Halaç pamuğu gibi dağılmış, yayılmış insanlar…
Türk gibi…
Er meydanında yenip, masa başında yenilenler gibi hem öksüz hem de yetim…
En başta kötü “üvey anne” kılığında İngiliz’e rağmen, sayıca kat be kat üstün olan Arap’a rağmen…
YOKTAN…
Var ettiler, yoktan, çölleri yeşertiler. Gittim, kendi gözlerimle gördüm…
Kurdular Israil’i…
Neyle?
Evet…
Para yardımı geldi ama kimden biliyor musunuz?
Bizde olduğu gibi, kendi zenginlerinden, kendi insanlarından geldi…
Dünyadan, ondan bundan değil…
Azim ile, çalışarak, kan ve ter karıştı birbirine, yüreklerdeki umut oldu onlara ışık!

Filistin’miş, Filistinliymiş, Arap’mış…
G.tü çalışmayı yemeyene, azim göstermeyene, istek olmayana, yaratıcılık ruhu olmayana…
Kuram ve pratiğe hâkim olmayana kimse yârdim edemez, edemez arkadaşım edemez!

Yazıklar olsun size Necati Bey, yazıklar olsun size ve kaleminize!!!

Filistin için asrın lideri!
23 Aralık 2017

Aldatmak her durumda utanmazca bir iştir. Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı, dünyayı aldatmaya yeltendi. Bozuk ağzının payını aldı. Medine komutanı Fahreddin Paşa’nın torunu Zeki Türkkan, dedesinden kalan tek miras küçük kutunun içindekileri açıkladı.
1 fırça.
1 parça sünger.
1 beyaz şalvar.
1 parça kumaş.
İsrail ile ABD kuklası olduğu açık Arap Bakan’ın “hırsız” dediği Fahrettin Paşa’nın 100 yıl önce Medine‘ de Hz. Muhammed’in mezarını savunurken o beyaz şalvarı giyerek, o fırça ve o süngerle peygamberin mezarını her gün temizlemişti. O kumaş parçası da Hz. Muhammed’in mezar örtüsünden kesilmiş bir manevi armağandı.
Yüksek inanç.
Üstün ahlak.
Arap bakan, Fahrettin Paşa’nın bu değerlerini anlamasa da dünya gerçeği kavradı. Kendi gücüne tapan ABD Başkanı Turmp‘ ın morardığını, Filistin halkının yanında duran Türk Cumhurbaşkanı’nın da “İslam ülkelerinin birleşip kenetlenmesi için yeni bir rüzgar estirebildiğini” gördü.
* * *
Bunlar tamam da!
Hep gerçekçi olalım.
ABD ve İsrail, kurnaz, güçlü, bilgili, bilmiş, şaşırtan, attıkları adımı bilen, hesaplı ülkeler. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 193 ülke içinde 128’inin Trump’ın kararına “hayır vereceğini” mutlaka biliyorlardı.
Bilerek bu adımı attılar.
Arkasını getireceklerdir.
Fakat önemli olan Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanı’nın “Filistin halkına yapılan haksızlığı” dünyaya anlatabilmesi ve dünya ülkelerinin (Avrupa Birliği dahil) ezici çoğunlukla Türkiye ve Yemen’in teklifi arkasında birleşmesidir. Yani rüzgar iyi başladı.
Yelkenler doldu.
Şimdi Türkiye’nin günüdür.
* * *
Hani deriz ya:
Haydi Türkiye!
Göster gücünü!
Haydi Tayyip Erdoğan!
Dünya görsün marifetini!
Doğu Kudüs’ü kuru kuruya başkent ilan etmek, 80 düğüm olmuş Filistin sorununu çözmeye yetmiyor. Biz Türkiye olarak Filistin Büyükelçiliğimizi Kudüs‘ de açacağız ama “Trump kararına” karşı çıkan 128 ülkenin kaçının Kudüs’de Filistin büyükelçiliği açmasını sağlayacağız.
Nasıl sağlayacağız?
Atılacak çok adım var.
Filistin parçalanmış.
Filistinli, Filistinliyi vuruyor. Hamas ile El Fetih, neredeyse düşman kardeş durumundalar. Filistin’in içindeki kardeş kavgasının bitirilmesi ve birliğin sağlanması gerekiyor.
İkinci adım:
Filistin yoksul.
Filistin geri kalmış.
Filistin muhtaç.
Filistin’i “İsrail kadar güçlü, kalkınmış, güvenli bir ülke yapacak bir kalkınma modeline” ihtiyaç var. İslam Ülkeleri Birliği’nin içinde Arapların bir gücü varsa o da “petrol paralarıdır” değil mi? Ülkemizin iyi yetişmiş kadroları ve Türkiye Cumhurbaşkanı Filistin için öyle bir “kalkınma modeli” bulmalı ki, Arap petrol paraları bu modele aksın. Yoksul, güçsüz, kendi içinde sorunlu Filistin, güçlü İsrail’in karşısında dimdik durabilsin.
* * *
Açıkça, dürüstçe yazayım.
Demek istiyorum ki, bize hep yaptığınız gibi içeride halka propaganda mı satmaktasınız, yoksa Filistin için gerçekten yanıp tutuşmakta mısınız? O zaman samimi olarak “Filistin’i kalkındıracak ve İslam Arap petrol parasının bu kalkınma modeline destek sunacak yolu, yöntemi” açıklayın da görelim. Türk Cumhurbaşkanın her fırsatı oya dönüştürme peşinde koşan bir politikacı değil dünya sorunu haline gelmiş “Filistin’e uygulanabilir kalkınma modeli bulmuş dünya lideri olduğunu” dost-düşman herkese gösterelim.
Dağ başını Filistin almış!
Diye marş besteleyelim.
İşte asrın lideri!
Diye alkışlayalım.

http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/necati-dogru/filistin-icin-asrin-lideri-2143393/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Fakıbaba, faka bastı

Anlayana…
Her şey yoluna girdi gibi, kısmetse 2018’e tam gaz girilebilir…
Gerekli izinlerin alınması bundan sonra “çocuk oyuncağı!”

Bu ise genli, esas önemlisi…
Sanma…
Avrupa’da, Almanya’da para…
Gökten yağıyor, bizler eğilip topluyoruz. Fakirliğin urbanını üzerine giyen giyene…
Özellikle emekliler ve tek başına çocuk yetiştirmek zorunda kalanlar, gerçekten zor durumda!

Eti dışarıdan almak zorundayım…
Eskiden, çocukluk yıllarımda büyük alışveriş yerlerinden alırdık herkes gibi…
Sığır diye, dana, koyun veya kuzu diye ne yediğimizi bir Allah bir kasap biliyordu…
Yediğimiz şekerlemeler, ki tatlı…
Nereden gelir akla içinde domuzdan hammadde olduğu, kullanıldığı KIII…
Ben…
Kendi şahsıma böyle düşünüyorum AMA doğru AMA yanlış…
Peygamber Efendimiz bugün şartlarında yaşasaydı, kim bilir neler neler yasaklardı(!)

Allahtan (!!!???)
Türk kasapları açıldı da “günaha” girmekten kurtulduk…
Baydemir gelir akla, ben demiyorum!!!
O, böyle söylemişti, hani…
“Ha siktir” çekmişti ya…
Yazdığım doğru, yeminle doğru, şahitli ispatlı…
BELGELI…
Fresenius Enstütüsü belgeli, eskiden müşterimdi…
Burası Almanya, öyle amca, dayı veya ayı geçmez buralarda, neyse ne…
Yani benimle ilgisi – alakası YOK…
En azından eskiden böyleydi, bunları da bozmayı başardık…
En temiz, en kaliteli kıymalardan biri bizim kıymamızdı!!!

Yazmıştım geçmişte…
Y.zg.lü diye…
Sözde FETÖ’cüymüş, BANA NE???

Aradığım çoğu şeyi buluyorum, özellikle salam – sucuk çeşitleri…
Bulgar peyniri falan…
Ehhh…
Diğer yerlere nazaran gözle görülür şekilde daha ucuz…
Daha ne olsun?

Herkesin bir müşteri profili var, hitap ettiği bir kesim, bunlar en geniş şekliyle herkese hitaben çalışıyor. Bizim ekmek teknesi gibi “küçük” değil ki!
Birde buralarda Discounter dedikleri büyük alışveriş yerleri var, her şey var…
Olabildiğince ucuz, kalite? Eh, işte!

AMA ben buradan et, balık gibi şeyleri almam…
Temizlik malzemesi falan…
Neyse uzatmayalım, Noel tatiline girmeden bir öncesiydi, alışverişe gittim…
Et, kıyma lazımdı. Gittim kasaba, gözüme kestirdiğim bir et parçasından, karışık…
Aklınızda olsun, bu karışım tam Türk köftesi tadı veriyor eğer et kaliteliyse…
Bir kilo üzerinden veriyorum tarifi, bir dene, yap bir köfte…
700 gr. sığır, 300 gr kuzu etti…
Sığır kilosu 10 küsur, kuzu 12 küsur Euro…
Bir baktım, yan tarafta en dipte kıyma…
Kilosu 4,99 Euro…
Sordum bu ne?
“Kıyma!”
Ulan kıyma olduğunu görüyorum, ne kıyması neden bu kadar ucuz?
“Ağabey, yağ oranı daha yüksek!”

Yani pişir bir yemek, içinde kıymayı mikroskopla ara…
Yemeğin üstü yağ!

Gelelim Fakıbabaya…
AB’ye verilen söz gereği (bundan uzunnn yıllar öncesi) hayvancılık ve çiftçilik bitirildi…
Saman ithal eder olduk, saman. Türkiye Cumhuriyeti, kendi kendine yetebilen yedi ülkeden biriydi…
“…Taşıma suyla değirmen dönmez…”miş…
FETÖ, sözde Müslüman mı?
Müslüman(!)
AK terör…
Sözde Müslüman mı?
Müslüman(!)

Yedirdikleri etten, kıymadan belli!
(Onu da yiyebilirsek, bulabilirsek)