Yine arşivlerimi sağlık vereceğim…
Çağdaş demokrasi, liberal ekonomi(!)
Kılıftır, kılıf sömürüye…
Ulus devlet öldü, makro kozmos…
Böl ve yönet, yok yetmezzzz…
Sınırsız kazan, Win Win yani…
Yaşasın mikro milliyetçilik yaşasın deli para…
Gel bu yana, bana, bana!
Bir not Soner Yalçına; solu bilmem ama…
Sağ fena yükselişte, tüm dünyada…
Ve insan…
İnsan olalı, hep bana hep bana…
Ben mi öğreteceğim bunu sana?!
—
Önyargıları yıkın
Tespit 1)
Lenin, Rusya ekonomisini çöküşten kurtarmak için, 21 Mart 1921 tarihinde “Yeni Ekonomi Politikası” (NEP) benimseyerek bir nevi “karma ekonomiyi” hayata geçirdi. Amaç, -tarım başta olmak üzere- özel işletmelere izin vermekti… Stalin NEP’e son verdi…
Tespit 2)
Yıl, 1982… Leonid Brej¬nev ölünce yerine geçen -15 yıldır KGB başında bulu¬nan- Yuri Andropov, sis¬temdeki tıkanıklığı tıpkı Lenin gibi mülkiyet ilişkisini yeniden düzenlemeyle -devle¬tin piyasadaki rolünü kısıtla¬mayla-çözme arzusundaydı. Örneğin, kısa vadede hemen 10 serbest bölge kurarak re¬kabeti ana hedef haline getirmekti. Görevde -has¬talığıyla boğuşarak- 15 ay kalabildi; vefat etti. Reformları askıya alındı. Yerine, statü¬koya sıkıca bağlı yüksek devlet bürokratlarının dos¬tu Konstantin Çernen¬ko geldi. Onun da ömrü uzun olmadı; 1985’te öldü. Ve… Mihail Gorbaçov ile “bürokrat zenginler” Sovyetler Birliği’ni yıkıp Rusya’yı vahşi kapitalizme teslim etti. 10 yıllık büyük çöküşün ardından iktidara gelen Vladimir Pu¬tin kamulaştırmalar yaparak Rusya ekonomisini diriltmeyi başardı…
Aslında…
Yuri Andropov’un yap¬mak istediğini Deng Şia¬ping Çin’de aynı dönemde gerçekleşti.
Sonuçta…
Bugün Çin ile Rusya “kar¬ma ekonomiyle” dünyanın en büyük ekonomik gücü haline geldi.
Türkiye’de ne oldu:
1950’de Adnan Menderes ile 1980’de Turgut Özal, ABD destekli ekonomi darbe¬leriyle -Atatürk döneminde başlatılan- “karma ekonomiyi” yıkıp -”serbest piyasa” yalanıyla- devleti piyasa¬dan tamamen kovarak, ülke ekonomisini bitmek bilmez krizlere teslim ettiler. Peki ne yapmak lazım?
BAŞKA DÜNYA MÜMKÜN
Habertürk’te -New York’ta yaşayan- Oray Eğin yazdı:
ABD’de sosyalizmin topuk sesleri duyuluyordu. Demok¬rat Parti’nin geçen seçimde başkan adaylığı için yarışan ve kendisini “demokratik sos-yalist” olarak tanıtan Bernie Sanders, valilik seçimleri¬ne ağırlığını hissettiriyordu. Örneğin, “sosyalist” Andrew Gillum’u Florida’da vali adayı olmasını sağlamıştı. Keza…
New York’un şimdiki valisi olan Andrew Coumo’nun kar¬şısına aday olarak çıkan Cy¬nthia Nixon da bir sosyalistti; ve onun da Bernie Sanders ile bağlantısı vardı.
ABD’de bazı valiliklere sos¬yalistler seçilebilirdi!
Sonra…
Yine Habertürk’te -Was¬hington’da yaşayan- Serdar Turgut yazdı:
“New York’ta bir süre önce Demokrat Parti’yi Temsilci¬ler Meclisi’nde kimin temsil edeceğini belirlemek için ön seçim yapıldı. Herkes Joe Crowley’in kazanaca¬ğını düşünüyordu. Crowley, Demokrat Parti içinde çok güçlü bir isimdir. Ön seçimde karşısına Alexandria Oca¬sio Cortez adlı genç kadın sosyalist çıktı. Ve sonunda Amerikan siyasetini sarsan deprem oldu; seçimi sosyalist aday Cortez kazandı.”
Serdar Turgut’a göre, “2020 başkanlık seçimin¬de Bernie Sanders’ın çok güçlü bir aday olarak Do¬nald Trump’ın karşısına çıkmasına da kesin gözle bakılıyor…”
Gelelim sonuca…
Şunu demek istiyorum:
ÜRKEK PARTİ
ABD’de esmeye başlayan sol rüzgar kendini üç yıl önce İn¬giltere’de hissettirdi:
İşçi Partisi liderliğine 32 yıl sonra tekrar demokratik sos¬yalizme inanan bir isim seçil¬di: Jeremy Corbyn. Dedi ki:
– Demiryollarını yeniden kamulaştıracağım…- Enerji şirketlerini yeniden kamulaştıracağım…- Sağlık hizmetlerini yeniden kamulaştıracağım…
– Üniversiteleri parasız yapa¬cağım… Vs.
Bu uzun girişle şunu demek istiyorum:
Hem de “kapitalizmin mabe¬di” ABD ve İngiltere’de…
– “Başka dünya mümkün” diyenlerin sesleri çıkmaya başladı.
– “Vahşi kapitalizme esir düş¬meyeceğiz” diyenlerin sesleri çıkmaya başladı.
(Ve kuşkusuz: “Birileri” bu sesleri boğmak için hemen harekete geçti. Örneğin: Üç İngiliz gazetesi, Jeremy Cor¬byn’i bir aydır linç ediyor.
“İsrail’e silah ambargosu ko¬yacağını” açıklayarak Siyonist lobilerin şimşeklerini üzerine çeken Corbyn bugün niye hedef?
“Uluslararası Holokost Anma İttifakı” adlı kuruluş, İsrail’in herhangi bir politikasını Nazi Almanya’sına benzet¬meyi anti-semitizm saya¬rak bu kararı, ABD ile 21 AB üyesine onaylattı. Corbyn bu karara itiraz etti. Hemen kimi medyanın hedefi oluverdi. Aslında meselenin aslı sekiz yıl öncesine dayanıyor: 2010 yı¬lında Holokost Anma Günü’n¬de Hitler’in Auschwitz ölüm kampından kurtulan ve 90 yaşında ölen siyonist karşıtı Hajo Meyer, İsrail politikasını Nazi rejimine benzetmişti.)
Söylemek istediğim şu:
Özellikle de “karma eko¬nomi” modeliyle sol dünyada yeniden diriliyor. Büyük yanılgılarından çıkardığı dersler ile sol, geniş kitle¬lerin (İngiltere ile ABD örne¬ğinde görüldüğü gibi özellikle de gençlerin) umudu olarak yeniden doğuyor.
Birileri yine yalanlara başvu¬rarak sol’un önüne geçmeye çalışıyor. Peki…
Ya bizde neler oluyor?
70 yıllık süreçte olduğu gibi Türkiye, yine ağır ekonomik kriz yaşıyor. Daha kaç kez daha benzer krizleri yaşama¬yı sürdüreceğiz? Bu karanlık girdaptan nasıl çıkacağız?
Tek yol; Atatürk döneminde olduğu gibi devleti tekrar piya¬saya sokmak değil mi?
Atatürk’ün partisi ürkek¬liği üzerinden hâlâ atabilmiş değil.
https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/soner-yalcin/onyargilari-yikin-2606574/
Ah Sayın Çölaşan ahhh…
Kör olası sevdiklerim, elim kolum bağlı, dilim…
KALEMIM!!!
—
Bir devlet bankasının acınacak durumu
Sevgili okurlarım, dün açıklanan yıllık enflasyon rakamlarına sakın ola ki güvenmeyin.
Bu rakamlar bir devlet kuruluşu olan TÜİK tarafından açıklanıyor.
Doğruyu söylediğine, rakamlarla oynamadığına inanır mısınız?
Tüketici fiyatlarında yıllık enflasyon yuvarlak rakamla yüzde 18 olmuş!..
Bize böyle resmi açıklamalar değil, rahmetli Güngör Uras’ın deyişiyle “Ayşe teyzenin” rakamları gerekir.
İşte o enflasyon rakamları mutfaktaki ve günlük yaşamdaki yangını biraz olsun gösterir… Yoksa TÜİK’in masa başında hazırlayıp medyaya servis ettiği indirimli rakamlar değil!..
★★★
Şimdi gelelim şu Halkbank’ın son marifetine… Çok basit olarak anlatayım. Geçtiğimiz cuma gecesi bankanın resmi sitesinde dolar satış fiyatları açıklanıyor…
Öyle bir açıklama ki, örneğin dolar o sırada serbest piyasada 6.55 lira iken Halkbank doları 3.88 liradan satışa sunuyor.
Arada her türlü vurguna açık olan korkunç bir fark var.
★★★
Öte yanda ise günün 24 saati bir dakika bile ara vermeden döviz piyasasını izleyen yamyamlar var.
Dövizdeki bir kuruşluk bir değişim bile bunlara, anında yaptıkları alım satımlarla milyonlar kazandırıyor…
Ve piyasayı dikkatle izleyen tam 1.763 yamyam, devlet bankasının sitesine anında balıklama dalıp 4 milyon 600 bin dolarlık alım yapıyor…
Ve bankanın yetkilileri bu rezaletin farkına ancak yarım saat sonra varıyor!
Hadise birkaç saat sürse yamyam takımı belki bir kalemde 500 milyon dolar götürecek.
★★★
Bankanın genel müdürü olan beyefendi olay açığa çıkınca açıklama yapmak zorunda kaldı:
“Bu ucuz döviz kurundan alım satım yapan müşterilerimizin hesapları derhal bloke edildi. Bankamız herhangi bir zarara uğramadı. İşlemleri eski haline getirdik.”
Meğer bu gibi işlerde taşeronluk yapan belli firmalar varmış, Halkbank’ı onlardan biri ketenpereye getirmiş.
“Teknik hata” imiş önemli değilmiş!
Bu nasıl devlet bankasıdır, bu bankaya toplum nasıl güvensin?
★★★
İran’a uygulanan ambargoyu delip şu bizim meşhur Reza Zarrab olayına bulaşan bu bankanın yönetimi ABD’de yargılanıyor. Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla şimdi ABD hapishanelerinde Reza ile birlikte tutuklu.
O dava henüz bitmedi. ABD yargısından Halkbank’a milyarlarca dolar boyutlarına ulaşan çok ağır bir para cezası gelmesi bekleniyor ve bizim hükümet bunun paniğini yaşıyor.
★★★
Şimdi yine gelelim şu son döviz vurgununa!..
O gece yarım saat içerisinde malı götüren yamyamların hesapları, durum anlaşılınca bloke edilmiş. Yani banka (iddialara göre) herhangi bir zarara uğramadan işin üzerini örtmeyi başarmış!
Peki kimdir bu 1.763 yamyam?
İsimlerini ne yazık ki hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz.
★★★
Evet, bu nasıl bir devlet bankasıdır ki, kendi sitesinde böyle acayiplikler oluyor ve suçu “Taşeronun” üzerine atıyor!
Yeri gelmişken unutmayın, 17-25 Aralık sürecinde yapılan polis baskınlarında bu bankanın eski genel müdürünün evinde ayakkabı kutuları içine gizlenmiş milyonlarca dolar bulunmuş ve bunların rüşvet parası olduğu iddia edilmişti.
Halkbank’a daha nice başarılar dilemek boynumuzun borcudur!
Sevgili okurlarım, Türk tarımıyla birlikte hayvancılığını da mahvettiler. Artık hemen hemen bütün tarım ürünlerimizi gübre gibi temel girdiler dahil dışarıdan ithal ediyoruz.
Zamanında rahmetli Süleyman Demirel’in gururla, övünerek söylediği bir söz vardı:
“Türkiye dünyada tarım ürünleri açısından kendine yeterli olan, ithalat yapmayan yedi ülkeden biridir.”
Gerçekten de öyleydik.
Bir de şimdiki duruma bakın!.. Buğday dahil, nohut, mercimek, hatta ay çekirdeği dahil her şeyi dışarıdan satın alan, çiftçisini de mahveden bir ülke olduk.
★★★
Bu iktidar tarımla birlikte hayvancılığı da yok etmeyi başardı!
Et üretimi yetmiyor…
Bu durumda gelsin ithalat… Dünya piyasalarında ucuz et ara…
Kalitesiz, yaşlı ama ucuz sığırları taa Latin Amerika ülkelerinden satın al, ya da kesilmiş karkas ve sağlıksız etleri nerede bulursan bastır parayı, ülkeye getir…
★★★
İstanbul ve Ankara dahil pek çok yerde şimdi bulaşıcı şarbon hastalığı çıktı.
Şarbon mikrobu hayvandan insana geçen bulaşıcı bir nesne. Hayvanı kesip etini pişirseniz bile vücudunuza giriyor.
Şimdi bazı gemiler düşünün…
Taa Latin Amerika ülkelerinde bu gemilere on binlerce hayvan bindirilmiş, aç susuz Türkiye’ye sevk ediliyor.
Bu hayvanlar gümrükten falan geçer mi, doğrusunu isterseniz bilmiyorum. Ama şarbonun ana nedeni bu ithal hayvanlar.
★★★
Hayvancılık bitti mi, bastır dövizi, dışarıdan getirt… Allah ne verdiyse biz yeriz.
Tarım bitti mi, bastır dövizi, tarım ürünlerini yine dışarıdan getirt…
Çiftçiyi, hayvan üreticisini biz korumayız, ithalatla terbiye ederiz!
Rusya bizim domatesimizi, şeftalimizi sınırdan geri çevirir. Gerekçesi bunlarda bulaşıcı mikroplar vardır…
Sınırdan çevrilen o ürünler anında iç piyasaya sürülür, biz kerizlere afiyetle yedirilir!
İşte size AKP’nin Türkiye’sinden küçücük, fazla bir önemi olmayan (!) birkaç kesit.
https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/emin-colasan/bir-devlet-bankasinin-acinacak-durumu-2606554/