Yorumsuz, “ADALET ve Kalkınma” … NOKTA

Eren Erdem “adalet orucuna” başladı!
30 Ocak 2019

Eski milletvekili Eren Erdem, yattığı cezaevinde “adalet orucu” başlattı. Bunun anlamı şu: Milletvekilliği yapmış bir insan bile sesini duyuramadığı için “ölüm orucu” dışında bir seçenek bulamadı.
Bir metin yazmış.
Avukatı aracılığıyla açıkladı. Diyor ki, “Adalet orucu, bir süre yemeği kesip sadece sıvı alacağım ve akabinde sıvıyı da keseceğim, sonu belli bir yaşam mücadelesidir. Tüm tıbbi müdahaleleri reddettiğimi duyuruyorum.”
Niçin bunu yapıyor?
Hapisteydi, tutuklu yargılanıyordu. İtiraz etti. Mahkeme onu tahliye etti, tutuksuz yargılanması sürecekti. 15 dakika sonra üst mahkeme tekrar tutuklama kararı verdi. Eren Erdem, “dosyayı bilmeyen, duruşmaları izlememiş bir mahkeme heyetinin, 56 klasörü 15 dakikada okunmasının mümkün olmayacağını” söylüyor ve “adil yargılanma ve aklanma hakkım yok ediliyor” diyor. Bunun için “adalet orucu” başlattığını söylüyor.
★★★
4 yıl Meclis’te halkı temsil etti. Partisi (CHP) var. Partisi Meclis’in ana muhalefeti… Yine de sesini duyurmak için “ölüm orucuna yatmaktan” başka bir seçenek bulamadı. Eren Erdem, okunsun diye yazıp avukatı ile dışarı yolladığı metinde bu durumu “her şey kanıksanmış” diye açıklıyor.
Adil yargılanma yok.
Bana ne!
Masumiyet gözetilmiyor.
Bana ne!
Suç şahsidir.
Bana ne!
Lekelenmeme hakkı var.
Bana ne!
Hukuk, iktidarın muhalefeti biçme aracı haline getirildi.
Bana ne!
İktidar adaleti, siyasi hamleler yapma aleti olarak kullanıyor.
Bana ne!
Toplumu uyaracak olanlar koyu bir “bana ne sağırlığına” gömüldüğü için eski bir milletvekili ölerek sesini duyurmayı seçti.
Bu noktaya geldik.
★★★
Nereye gidiyoruz?
Adalete, savcılara, mahkemelere, emniyete, hukuka olan güven yüzde 20’ye indi. Bugünün Türkiye’sinde 100 kişiden 80’i adalete güven duymuyor. Hukukun üstünlüğü endeksinde Türkiye, 113 ülke arasında 101’inci sıraya kadar geriledi. Bu yüzden olmalı; Adalet Bakanlığı “Yargıda Reform Strateji Belgesi” hazırlamış. Tecrübesiz savcı ve hakimlerin adalete olan güveni daha da sarsmaması için “hakim ve savcı yardımcılığı” uygulamasına gidilecek ve hukuk fakültelerinde de eğitim süresi 4 yıldan 5 yıla çıkartılacakmış!
Bu noktaya gelmemeliydik!
KALEMİN GÖR DEDİĞİ
“Babası 12 Eylül’de savcıydı
Seçim ortamı ısındıkça “bel altı vuruşlar” da başladı. AKP Genel Başkanı Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Bahçeli, CHP’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Tunç Soyer’in şansını azaltmak için “Babasının 12 Eylül askeri dönemi savcılarından olduğunu” dile getirdiler. Babasından dolayı oğluna fatura kesmeye kalktılar. “Babası 12 Eylül’de savcıydı” söylemi insanların aklına şu soruyu da getirebilir: “12 Eylül askeri yönetim döneminde çıkartılan Siyasi Partiler ve Seçim Kanunlarını değiştirmek için siz parmağınızı niçin oynatmadınız? 12 Eylül askeri döneminde çıkartılan Siyasi Partiler ve Seçim Kanunları en çok hangi liderin işine geldi?”

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/necati-dogru/eren-erdem-adalet-orucuna-basladi-2-3320923/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Büyük devletlerin Venezüella pokerine güzel bir ek bilgi teşkil ettiği için YOKSA (…) Hani diyesim var; böyle yaz al canımı AMA yok, güvenimi yitirdim. İzlemeliyim, daha birkaç gün ELBETTE belli edecek kendini!

Aslında evladı yazacaktım, önemliydi…
Eğitim ve Tayyipistan hali…
Ve yine Jack ile gezerken gördüğümüz ikizleri, bebeler, ninelerini VE inan varlıktan resmen leş kokan bir babanın, bir üvey annenin hikayesini…
AMA…
Çok kötüyüm yine, tıpkı HALK TV namussuzlarını unutmadığım gibi!

Çocuk musunuz
30 Ocak 2019

Bir kıta düşünün ki…
Batı’nın “medeniyet” ya¬lanıyla sömürgesi 500 yıldır sürüyor!
Aztekleri yok ettiler…
Mayaları yok ettiler…
İnkaları yok ettiler…
Bu zulmün 200 yıldır başını ABD çekiyor; “de¬mokrasi” yalanıyla, yerli halka yönelik kirli savaş yürütüyor. Hepsini yazsam bu köşeye sığmaz; 20’nci yüzyılın ilk çeyreğinden örnekler vereyim. O dönem ABD “Big Stick” (Kalın Sopa) politikası yürüttü; başını kaldırana vurdu:
1903,1907, 1911, 1912, 1924, 1924 Honduras…
1906, 1912, 1917 Küba…
1907, 1910, 1912 Nika¬ragua…
1903, 1914, 1916 Do¬minik…
1914 Haiti…
1908, 1912, 1918, 1921, 1925 Panama…
1914 Meksika…
1920 Guatemala…
ABD askeri müda¬haleler/ işgaller yaptı; yüzbinlerce ölüme sebep oldu.
Hiç bitmedi zorbalığı…
ABD’li Komutan Smed¬ley D. Butler (1881-1940) anılarını yazdığı “War Is A Racket” adlı kitabında şöyle dedi:
“Deniz piyade sınıfında asker olarak otuz üç yıl, dört ay geçirdim. Bütün bu süre boyunca, çoğu zaman büyük işadamları, Wall Street ve bankerler hesabına kısa¬cası kapitalizmin hiz-metinde kiralık katillik yaptım… Örneğin 1914’te, Meksika’nın, özellikle Tam¬pico’nun, ABD petrolcü¬lerinin çıkarlarına kurban edilmesine yardım et¬tim. Haiti ve Küba’nın, Na¬tional City Bank’ın faizini kolayca toplayabileceği yerler olmasına yardım et¬tim… 1909-1912 arasında, Nikaragua’nın tasfiyesinde uluslararası Brown Brot¬hers Bankası’na yardım ettim.1916’da ABD şeker endüstrisinin çıkarları¬nı korumak için Dominik Cumhuriyeti’ni işgal ettim. 1903’te, ABD meyve şirketleri yararına Hondu¬ras’ın sindirilmesine yardım ettim…”
Bu kitabı yazan Komutan Butler, “ABD’de darbe ya¬pacak” kumpasıyla hapse atılmak istendi!
ABD ne diyor: Ya bizden¬sin, ya da düşmansın!
Elliott Abrams
Emperyalist ABD…
Başkan Franklin Roo¬sevelt’in 1930’larda “İyi Komşuluk” politikasıyla kendini biraz dizginleyebil-di. Müdahalenin şekli de¬ğişti; doğrudan müdahaleler yerini Amerikan yandaşla¬rının iktidara gelmesini des¬tekleyen politikaya bıraktı. Gerektiğinde yardım alacağı ülke ordularını “eğitim” adı altında ele geçirdi. Böylece…
Şili, Paraguay, Brezilya, Bolivya, Uruguay, Arjantin gibi ülkelerde benzer faşist askeri diktatörlükler kur¬du. Nikaragua, Guatemala ve El Salvador gibi faşist askeri yönetimlere karşı çıkan yerel sol direnişçilere karşı kontra güçler oluşturdu.
1973’de Şili’de Salvador Allende’den 1983’de Gre¬nada’da Maurice Bishop’a kadar sosyalist başkanları katlettirdi.
Castro’yu Chavez’i öldürt¬mek istedi.
Bugün hedefinde Ma¬duro var!
Bu amaçla eli kanlı Elli¬ott Abrams’ı “Venezuela özel temsilcisi” olarak atadı.
Ronald Reagan ve Ge¬orge W. Bush’un yıllarca kirli işlerini yapan Abrams’ın Venezuela’da ne yapacağı belli değil mi?
Nikaragua’da, El Sal¬vador’da, Guetama¬la’da, Honduras’da ne yaptıysa Venezuela’da onu yapacak! Faili meçhul cina¬yetler, ayaklanmalar, darbeler ve geride on binlerce kayıp.
Ki düşünün Abrams Beyaz Saray’da “İnsan Hakları Sekretaryası” biriminde çalıştı! Bunlar “insan hakları” kavramının içini boşalttı! (Solcu-demokrat New Yorklu bir Yahudi aile¬nin çocuğu; Harvard me¬zunu, London School of Economics yüksek lisans dereceli Abrams’ın, kan¬lı-karanlık işlere girmesini sadece psikolojik açıdan mı değerlendirmek lazım!)
Ne demokrasisi
Elliot Abrams’ın atan¬ması Venezuela’nın yakın geleceğinde neler yaşanaca¬ğına ışık tutuyor. Örnekler vereyim:
“El Salvador Gerçeği Ko¬misyonu” 1993’de yayınladı¬ğı raporunda Aralık 1981’de 500’den fazla sivilin “ka¬sıtlı ve sistematik ola¬rak” idam edildiğini bildirdi. Arkasındaki isim Abrams idi.
Nikaragua’daki solcu Sandinista hüküme¬tini devirmek isteyen Abrams’ın, Brunei Sul¬tanlığı Savunma Bakanı General Ibnu’dan Lond¬ra’da 10 milyon dolar aldığı ortaya çıktı. Aptallar parayı yanlışlıkla – İran-Kontra skan¬dalı “kahramanı”- Oliver North’un ofisinden İsviç¬re’deki bir banka hesabına göndermişti!
Uzatmayayım: Nikara¬gua’daki katliamı sürdürmek için el altından İran’a silah satan Abrams- North iki¬lisi suç üstü yakalanıp ceza aldı.
CIA eski direktörü Baş¬kan Bush, bunları affetti!
Sonra Abrams’ı “Or¬tadoğu uzmanı” olarak görüyoruz! İsrail’in “Gazze Planı” arkasındaki kilit isim oydu! İsrail’e yeteri kadar yakın olmayıp, İran ile iliş¬kiler geliştirdiği için Başkan Obama’ya muhalefet edenle¬rin başında yine o vardı.
Son 40 yılda ABD’nin en karanlık işlerini plan¬layan bu adam, şimdi Venezuela’ya demokrasi mi getirecek?
Türkiye’de öyle düşün¬sel savruluş yaşanıyor ki, meydan popülist birkaç köşe yazara kaldı! Küresel medya ne diyorsa tekrarlıyorlar. En azından Venezuela yakın tarihine bakın: Chavez’i 2002’de darbeyle yıktıkla¬rında yerine İş Adamla¬rı Derneği Başkanı Pedro Carmona getirildi. Bunun ilk icraatı; Anayasa’yı askı¬ya almak, Ulusal Parlamento, Yüksek Mahkeme, Başsav¬cılık, Yüksek Seçim Kurulu ve valiliklerin çalışmalarını durdurmak oldu.
Abrams’ın da yapacağı bu!
Ne demokrasisinden bah¬sediyorsunuz, çocuk musu¬nuz?

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/soner-yalcin/cocuk-musunuz-3321630/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

İlgili sarımsak haberi Sözcü’de. Bak UNUTTUM > çok önemli < borsacılar bayram ediyor. Dün çok uzun zamandan beri ilk defa 10 milyara yakın işlem hacmi görmüş borsa. Anlar mısın bilmem bunun ne demek olduğunu?

Allah yanıltır, cezalandırır kuduranı…
Kendimden biliyorum bunu, hatta ata tecrübesi. Babam rahmetli çok söylemiş bu sözü anneme…
Gürbüz ailesi erkeklerinin kaderi, deneyimi!


+

Oku Turan Beyi


+


+

>>> Eeh doydular tabii, kefenin cebi yok ki! <<<


+

Bak ya canım sıkıldı şimdi, en iyisi Jack’i alıp biraz dolaşmaya çıkayım!

“Babasından korkmuyor, senden korkuyor, çekiniyor!”

Oğlan halasında, şimdi öğreniyorum…
Anası…
Alman mürebbiyesi kılıklı “karı”
Ama benden çekiniyor.

Hep derim…
İçim öyle değil AMA…
ÖCÜ olmak ZORUNDAYIM!

Dada…
Emi, dört tane 4 varmış. Yani normal okulda olsa 3…
Tabii ki iyi değil. Almanca 4, en son yazılıdan 2 almış…
“Sakın dayıma söyleme!” diye tembih ediyormuş anneannesine…
“Bak düzeltmeye başladım bile” diyormuş…
Mecburum kardeşim, mecbur…
İstediğimden, böyle olduğumdan dolayı değil…
Gerçi…
Basarsan ayağıma şaşırtırım feleğini sana!

Ama bu bile mecburiyetten!
“Güzel bir nasihat et“ diyor annem, HAYIR…
Nasihatle olmaz bu iş, öğrenmeyi…
Öğreteceğim ona!

Bana bak sen ne yaptın öyle, daha yeni gördüm

YEMINLE…
Daha önce görseydim imkânı yok yazmazdım yazdıklarımı!

KIZDIM

Neyse af ettim AMA bir daha olmasın…
Olmaz mi?

Yazabilirsin AMA kurcalama!!!

Bak unuttum deneyleri, hani LSD falan…
Bilim adamlarının öldürülmesi, şimdi aklıma geldi…
Başka bir zaman başka bir fırsatta telafi ederim.

😊

I’m back, oh be dünya varmiş! Büyük devletlerin Venezüella pokeri devamı niteliğinde

Bence öyle, EVET, insan bilecek…
Ve görecek…
Tabii gerçeklerin kendini saklama gibi, gizemini koruma gibi bir özelliği olmasa…
Her şey daha kolay olacaktı.

Medeniyet olsun, büyük bir devlet olmak olsun…
Getirisi olduğu kadar götürüsü de olan bir “eylemdir”
Plan, proje…
PARA kardeşim maalesef para, yatırım isteyen…
Bazen madden ve manen uzunnn yılara mal olan bir girişimdir…
Ama illa eğitimdir, bilim, teknolojik gelişmeler…

>>> kendin bu düzeyde olmasan bile, karşındakinden bir şeyler kapıp geliştirebilmektir <<<

İnsanlık tarihi örnekleriyle doludur…
Mısır mesela, Nubiya’lilardan (zenci – Arap karışımı bir halk), genel anlamda Afrikalılardan ve >>> çok önemli kılıçları* <<<
Hiksoslar ve…
DIKKAT…
Sümerlerden “öğrendikleri, gördükleri” savaş arabalarını…
>>> kendi ihtiyaçlarına göre uyarlamaları <<<

KISACASI…
“Büyük devletlerin” askeriyesi…
Biliyor muydunuz, bunu biliyor muydunuz…
Mısırlılar…
Bir nevi modüler, yani yap-boz VE tekrar yap “sisteminim mucidi”
Bu ne demek şimdi?
Nil nehri üzerindeki gemilerini daha kolay taşıyabilmeleri için tekrar sökülüp takılabilir şekilde geliştiren ILK millettir Mısırlılar!

OLMAZ öyle OLMAZ…
Her seçim öncesi AKP’ye oy verene cennetten yer vaat etmek…
Buna inanan, kanan enayi olabilir ancak…
Büyük olmak…
Doyurmaktır, doyurmak, büyük olmak…
Akıl işidir, akıl yaşta değil baştadır…
Bilmem nenin tepesinde değildir, öngörüde bulunabilmek…
Düşmanca hamleye, doğru, akılcı, imkanlar dahilinde cevap verebilmek…
Ve daha neler nelerdir büyük olmak…
Lafta değil…
Arkası gelmeyen laflar zincirinde, fiiliyatta, eylemde…
Görülen ve uzun vadede his edilebilen bir güçtür büyük olmak.

Aydınlıktır…
En azından çevrene, karartırsın büyüksen eğer sana düşman olanın hayatını…
Büyüksen eğer…
Düşmanında büyük olur, güçlü…
Buda bir tabiat kanunu!

“Bana dostunu söyle ben sana kim olduğunu söyleyeyim”
Gibi…
Sana düşman olan kim…
Gör gücünü!

Dedim ya satranç oyunu…
Dün okudunuz mu bilmem, bir hırsız olmasa, bir adi…
Bir suçlu…
“Bizimki” gibi, koltuk sallandığında bir Maduro iti…
20 ton altını ülke dışına neden kaçırmak istesin ki?

Bakınız bir Çin’e…
Kimin ile mücadele ettiğine…
Bakınız lütfen “bir Venezüella için” Amerika ve Rus’ya arasında yaşanan mücadeleye…
Aslında konu petrol ya, çaktırma…
Rus…
“Komünist – Kapitalist sistem” ayaklarında, Putin güç gösterisinde…
Amerika > her zamanki gibi < özgürlük ve demokrasi…
Tabii…
Onların BAŞKALARI IÇIN özgürlükten, demokrasiden ne anladığını BILMEK şartı ile…
Evet bakınız bir Avrupa Birliği tavrına bu konuda, dişsiz bir kaplan olana…
Gücüne, güçten maada aralarındaki ihtilaflara…
Birlik olmadıktan sonra, para olsa, askeri güç olsa, teknoloji olsa, ekonomik güç…
Ne fayda?

Birde dönüp bakınız LÜTFEN Tayyip’e…
Sözde dünya liderine, sözde G7 üyesi, ekonomisi son derece güçlü olana(!)

Bak ya bak, unutuyordum neredeyse SARIMSAK, kardeşim bildiğin sarmak, Türk’ün vazgeçilmezi…
Vatandaş sarımsağı tane tane, diş diş almaya başladı…
Bİr oturuşta bir baş yerim bazen uyumak için, EN IYI UYKU ILACI…
(abarttım biraz ama en azından dört, beş diş)
Kilosu…
30 Tayyip Lirası olan ülkeye, dönüp bakınız …
Kucaktan kucağa oturup bir türlü istediğine, beklediğine kavuşamayana…
Kucak, kucak bu kardeşim, kalkar kucağına oturulanın bilmem nesi…
Doğrudan…
Ayakta, yatakta s.kmese bile sürtünme ile tatmin olur böylesi!

Avutur durur seni…
Şöyle olacak, böyle olacak…
Bir daha sefere sende tatmin olursun, bekle…
SENI…
İstemediği için Japon’a kafa tutmak, üzüntüsünü belirtmek…
Büyüklük bu değildir…
Kucaktan kucağa gezmek, hasiyet sahibi bir milleti küçük düşürmek…
Büyüklük bu değildir, sen yaratamadığın için imkânları…
Kendi vatandaşını yurtdışına çalışmaya göndermek…
Büyüklük değildir…
Başkalarının kuklası olmak!

* Hiç merak edip araştırdınız mi “doğuluların” kılıçları neden yârim ay şeklinde?
“Afrika kökenli”
Düz ve “eğritti” kılıç, ikisinin de kendine göre var avantaj ve dezavantajları…
ANCAK…
“Bizim” kılıcımız ile düşmanı kalkan arkasından vurmak daha kolay!


Dikkat edin lütfen…
Bir Rus kucağı bir Amerikan…
Herif…
Alışmış düdüklenmeye, ne yapsın doymuyor…
İçeride de düdükletiyor…
“Bülbül kalkmıyor, ötmüyor artık” herhalde…
BILMEM, ne bileyim kimi…
SIZ, SIZLER daha iyi bilirsiniz elbette!

Oh be Ohhh, keyfim yerine geldi! 10:20 Wiesbaden ‘de

YOKKK…
Olmuyor böyle TÜM Sevdiklerim, değer verdiklerim kolum kanadım altında olmalı…
OLMALI!

😊 😊 😊

Sesim çıkar genelde…
Bazen…
Olması gerektiğinden çok yükseltirim sesimi, vurur kırarım…
Ve EVET, Allah verdi, veriyor…
NASIP, nasipten ötesi olmaz, sevişmek ile sevişmek arasında fark vardır…
Yaşamak ile yaşamak arasında olduğu gibi…
Hayat, ÖZLEDIM…
Yürek seninle!

Bitmez geceler, bitmez…
O sıcaklık, tenin tene değmesi, dudağın dudağa değmesi gibi…
Belli belirsiz ama GÜCLÜ, içten…
Hasret dolu, istek…
Bugün bir hoşum yine, bir hoş…
Daldım gittim hatıralara…
Döner…
Kendime gelir miyim bilmem!

EVET…
Islak, ıslak…
Özlem, hasret dolu!

Tabii ki SADECE bir insanım, bir çeyrek…
Ama…
Ateşim sönmez, değen iflah olmaz…
Bir yangının külleri, bir ölmüşü dirilten…
Sevgi…
Küllerden yeniden şekillendiren, dirilten…
VE…
Öldüren.

Benim iflah olmayacağım gibi…
İki ayrı ateştir…
İki ayrı…
Birleşmeye görsün, önüne geçemesin iki insan birbirini buldu mu!

Ölüm ayırır gibi görünür sevenleri…
Halbuki…
Geçici bir ayrılıktır bu, yürek yüreği buldu mu…
Daği, taşı, aşar dereyi, denizi…
Ölümü yener, aşk ebedidir, ebedi!

Allaha…
Kadına, erkeğe…
Vatana!